2003 yılında ABD Saddam rejimini devirdikten sonra yeni bir Irak Ordusu oluşturmak için her türlü yardımı yapmıştı.
Her asker mutlaka ABD tarafından verilen bir askeri eğitim devresine katılmıştı. Modern silahlar, Hammer, Hamvee, 155 lik GPS li toplar, Abraham tankları mevcuttu.
Ama DAİŞ 300 üyesi ile 400 Musul'a ilerleyince 15 bin kişilik ordu üniformalarını dahi bırakıp kaçmıştı. Nedeni ise Irak Ordusu’nda savaşacak bir amaç ve isteğin olmamasıydı. Bu örnek bize savaşmak için silah ve teknikten daha önemli sebeblerin varlığını gösterir.
Savaşta temel unsur insandır. Savaşın amacı, yürütücüsü, nedeni de insandır. Askerlerin ruh durumu, donanımı, komutanın savaştaki cesaret ve kararlılığı hem zafere, hem de yenilgiye giden yolun temel taşlarını oluşturur.
Savaşlar tüm toplumları ve devletleri ilgilendiren, insanlar için yaşam ve ölüm kararlarının verildiği kollektif eylemlerdir.
İnsan savaşın tam merkezinde akıl, yürek ve el olmak üzere üç unsur olarak yer alır.
Birincisi; insan akıl olarak savaşın stratejisi ile sebebini belirler.
Kürtler devlet ilanına hazırlanırken mutlak anlamda askeri bir stratejiye sahip olmalı. Milli bir askeri stratejide devlet için tehdit sıralaması gerekir. Bu sıralamadan sonra olası bir savaşın verileceği alanlar belirlenmeli, hazırlıklar yapılmalı. Savunmaya dönük bir savaşta başarı ancak savaş meydanında yapılan hazırlıkla mümkündür.
Devletler arası çelişkilerde siyasilerin görevi çoğu zaman savaş çıkmadan sorunları çözmektir. Askerlerin görevi ise en kötü senaryoya göre orduyu ve savaş meydanını hazırlamaktır.
Nihayetinde savaşın temel hedefi düşmana irademizi Kabul ettirmek için güç kullanımıdır.
Hükümet ve ordu savaşta stratejiyi belirledikten sonra düşmanın durumuna, arazinin yapısına, silah ve teknik donanıma bağlı olarak komutanlar taktik belirler ve askerlerini bu taktikleri hayata geçirmek için hazırlarlar.
İkincisi; yürek, yani cesaret, liyakat ve onur gibi kavramlar da savaşın kaderini belirler.
DAİŞ 2014’te Kobani’ye saldırdığında Kürt savaşçılarının elinde ciddi bir silah yoktu, ama cesaretleri ve korumak istedikleri bir onurları vardı. Dünyanın gözü önünde barbar bir düşmanla savaşırken, cesaretleri tüm dünyayı etkiledi.
Yiğitlik, cesaret, liyakat savaşa ait kavramlar ve bunların değerinin olmadığı bir ordu savaşta başarı kazanamaz.
Cesaretin ödüllendirilmediği, korkaklığın, savaş alanından kaçmamın cezasız kaldığı bir ordu yenilmeye mutlak anlamda mahkumdur.
Yine 04.05.2016 tarihinde Musul’un Telskof kasabasında, bir DAİŞ saldırısında yanımda bir ABD askeri yaralandı, daha sonda hayatını kaybetti. 14 ABD askeri yaralı arkadaşlarını almadan bir adım bile geriye gitmediler. Onları orada tutan sadece verilen emir değil, silah arkadaşına olan bağlılık ve askeri liyakattı.
Kürdistan Ordusu halka dayalı ama profesyonel, modern savaş doktrinlerden yararlanan ve Ortadoğu'da örnek bir yapıda olmalıdır.
Üçüncüsü; savaşta insan elinin kullandığı araç ve teknikler de savaşın kaderini belirler.
Savaşta taraflar zaferi hedefledikleri için her gelişmeyi savaşın hizmetine sokmayı amaçlarlar.
Barutun bulunması, patlayıcılar, uçakların kullanımı gibi birçok buluş savaşta kullanılmış ve bu da taraflar açısından yıkıcı sonuçlara yol almıştır.
Savaşa karar vermiş bir taraf olanakları kıt olsa bile savaşacak araçlar edinir.
Bugün savaştığımız DAİŞ birçok savaş aracını kendisi yapmaktadır. En etkili kulandığı patlayıcılarının % 80’i el yapımı ve tarım gübresinden yapılmaktadır. Şehirlerde kurduğu imalathanelerde normal araçları çelik levhalarla zırhlı araçlara dönüştürmektedir.
Yine el yapımı kartyuşa füzeleri üretmekte, cennete gitme vaadiyle kandırdığı mensuplarını bomba yüklü araçlarla, “akıllı bombalar” şeklinde kullanmaktadır.
Ordular mutlak anlamda döneme uygun silah ve teknik donanımı esas almalıdır. Peşmerge Ordusu, zırhlı araçlara karşı kullanılan ve hava gücüne karşı savunma silahı elde etmeyi başarmalıdır.
DAİŞ ile savaştan önce Kürdistan da MiLAN silahının ismini çok az insan biliyorken bugün çocuklara milan isminin verilmesi, bu silahın Peşmerge Güçleri’ne verdiği hayati destekten dolayıdır.
MiLAN’ın yanında Stringer’lerin envanterine mutlak konulması gerekir. Bağımsızlığı ajandasında bulunduran bir ordu zırhlı araçlara ve hava gücüne karşı savunma silahları edinmenin mutlak anlamda gerekli olduğunu bilmelidir.
Kürdistan’da birçok yetenekli genç buluşlar yapıyor. Onlara Peşmerge Ordusu’na katkı sunmaları için olanak tanınmalıdır.
Sonuç olarak, bağımsızlığı kimse bir halka vermez, halklar kendileri bağımsızlıklarına karar verir.
Savaşta da stratejiler insani savaştırmaz, insan stratejileri belirler ve uygular. Yine silahlar insanı savaştırmaz, insanlar silahlarla savaşır.
Kürdistan’da bu konuda alınması gereken uzun bir yol var ve karar vericilerin bunun farkında olup olmadığını bilmek zor.
Sonraki yazımda, peşmegelerin yakaladığı askeri caydırıcılığın kesintisiz sürdürülmesi konusundaki görüşlerimi aktaracağım.