Kürd ve Kurdistan halkı Bağımsız Kurdistan’da yaşamaya hazırdır ama Kürd siyasi erki bağımsız Kürdistan kurma ve yönetme gücüne sahip değil. Bağımsızlık referandumu ve sonrasında yaşananların özeti budur.
Birileri diyor ki:
“Referandum olmasaydı!.. ”
Olmuş, yaşanmış, halkın yüzde doksan üçünün evet dediği bir olaya nasıl ‘olmasaydı’ deme aymazlığını, ahmaklığını gösterebiliyorsun?
Bundan daha düşmanca ve aptalca bir sözde ‘fikir yürütme’ olabilir mi?
Referandum olmasaydı, Kerkük’te, Şengal’de, Tuzhurmatu’da Kurdistan Hukumeti’nin tüm kararları hâkim mi kılınacaktı?
Referandum olmasaydı, şer üçgeni türkiye+iran+ırak, ‘demokratik dost’ mu kesilecekti?
Referandum olmasaydı, ABD’nin mektupbaz Tillerson’u her vaadini yerine mi getirecekti? Kurdistan’ın bağımsızlığının ateşli savunucusu mu olacaktı?
Referandum olmasaydı, sapı bizden olan baltalarımız, her baltaya sap olanlarımız eksilecek miydi?
Referandum olmasaydı, birbirinin millete mal olan eksikliğinden, yenilgisinden kendine kâr devşirmeye çalışan hasta ruhlu partilerimiz ve onların liderleri (‘hasta ruhlu’ tabiri istisnasız olarak hepsi için geçerlidir) gayrete gelip ulusal strateji temelinde çalışmaya mı başlayacaktı?
Referandum olmasaydı, tam elli yıldır (1966’dan bu yana) milli çıkarları, ailesel / partisel çıkara peşkeş çeken Barzani ve Talabani klanları, bütün kırgınlıkları unutarak ebedi kardeş olup birlikte milli dava mı yürütecekti?
Referandum olmasaydı. ‘Ulusal Kongre’ fırsatçılığından bir türlü vazgeçmeyen PKK baronları, Güney Kurdistan’ın ayağının altını kazmakla değil, Güney’de Kurdistan kurulmasına destek vermekle, Hewlêr’i, Suleymaniye’yi yüceltmekle mi uğraşacaktı? Milli bayrağa karşı dahi alerji duyan ‘Kürd’ etiketli bu ‘demokratik grup’tan mı çare bekliyorsunuz?
Yıllardır dış mihrapların yönlendirmesi ve Kürdlerin eli ile beynimize ve yüreğimize ‘bağımsızlık olmadan da özgürlük olur’ biçiminde MİT, Muhaberat, İtlahat patentli ihanet düsturu enjekte edilmeye çalışılıyor. Bağımsızlık Referandumu, bu kepazeliğe Kürd halkının verdiği mükemmel ve toplu bir cevaptı.
Mesud Barzani ve ekibi, Referandumun sonuçlarını savunma gücüne, hazırlığına ve basiretine sahip olmayabilir – ki olmadığını da ‘referandum sonuçlarını askıya alma’ yalvarışıyla / çaresizliği ile ortaya koymuş bulunuyor. Bu gerçek, Bağımsızlık çabasının yanlış olduğu anlamına gelmiyor. ‘Zamansızlık’ mı? Bu boş bir retoriktir. Güney Kurdistan’da 20 yıldır her gün bağımsızlık zamanıdır. Bu zamanı ebedileştirecek irade yok sadece. Üstelik irade gösterene de çelme takanlar, irade sahiplerinin on katı kadar.
25 Eylül 2017 tarihinde (tam bir ay önce) yapılan Bağımsızlık Referandumu, hiç kuşkusuz son Kurdistan tarihinin en şanlı günü, Kurdistan Bölgesel yönetiminin en doğru çıkışı, şahsen Mesud Barzani’nin en büyük eylemi idi. ‘Askıya almalar’, ‘dondurulmalar’ ile değerini asla kaybetmeyecek tarihi bir adım olarak tarihteki ebedi yerini almıştır referandum.
Bağımsızlık referandumu ile sadece Güney Kurdistan halkımızın değil esaret altında tutulan tüm Kürd halkının bağımsızlık umutları hukuki tescile kavuşturuldu.
Bu milli kazanımın, şahlanışın, zaferin ardından ‘referandum olmasaydı’ diye kendini inkâra doğru iradesizce rota kıran kardeşlerimin kendilerini bir daha gözden geçirmelerinde fayda olduğuna inanıyorum.
**
Kurd milleti, Ulusal bir dava yürütüyor. Uzun sürdü… Daha da uzun sürecek gibi. Uzun sürecek diye yaşamın anlamı olmuş bir ülküden, mefkûreden vazgeçmeyeceğimiz kesindir.
Bu yazıda güncel siyasi ayrıntılara girmeyeceğim.
Kerkük yenilgisinden iki gün sonra sosyal medyada şöyle yazdık:
“Rewş zêde ne baş e, giran e yanê. Du rêya serokatiya Herêma Kurdistanê heye:
1 – Divê hêz û baweriya gelê Kurd bigre pişt xwe û şerê parastinê (serxwebûnê) dijberî dagirkeriya Bexda, Enqerê û Tehranê bimeşîne û erdê Kurdistanê ji dijmin rizgar bike, bîrdoziya referandûma serxwebûnê xwedî derkeve.
2 - Li bin çavderiyê Emrika û Rojava bi Bexda re diyalog destpê bike”.
Tükçesi; Kurdistan yönetiminin iki yolu var. Ya bağımsızlık için savaşacak ya da Bağdat ile diyalog yolları arayacak.
Barzani ikincisini seçti veya seçmek zorunda kaldı.
Böylesi bir seçime yetersizlik, yeteneksizlik, çaresizlik, sorumsuzluk, hesapsızlığın feci sonucu filan demek mümkündür.
Mesud Barzani’nin yeni bir çıkış yapma gücü var mı? Bilmiyorum.
Bendenizin liderlere yaklaşımı hep şöyle oldu:
Halkıma özgürlük alanı açtığın, bağımsızlık mücadelesi verdiğin, umutları tazelediğin kadar liderliğin kabulümdür.
Lider kişilerin halkı kullandığı söylenir. Bendeniz hep ‘kullanılanlar’ tarafında olduğu için lider kesimlerin nasıl bir duyguya sahip olduklarını anlamaz.
Lider kişileri, parti ve klanları kullanmak gerekir. Bakın, buna inandım ve mümkün olduğunu tecrübede teyit ettim.
İstinat noktası; liderler, partiler değil, o sihirli ‘ulaşılmaz’ AMAÇ olan toplulukların kazanma şansı vardır yalnızca.
Yürütülen dava milli bir davadır partiler arası veya partiler davası değil ki…
Zayıf koşullarda diyalog önerisi yapmak, yenilginin dolaylı itirafıdır. Barzani yenildi. Yenilgi ihanet değildir. Yenilgi yenilgidir sadece. Başaramamaktır.
Barzani’nin ve Kurdistan bölge hükûmetinin yenilgisi, yurtsever Kurdlerin bağımsızlık fikrine daha sıkı sıkıya sarılmasının zorunluluğunu da ortaya koymuştur.
Belki Bağımsızlık Mücadelesinin Barzani dönemi bitti. Bitip bitmemesi fazla önemli de değil, bir ayrıntıdır.
Şuan hissettiğimi hisseden (milli hissiyat), düşündüğümü düşünen (ortak akıl) yüzbinler, belki milyonlar var.
Kimse bizi yenemez.
Yenilen partiler, onların basiretsiz liderleri olabilir. Bizler halk olarak dimdik ayaktayız, yerimizdeyiz.
**
Yeni bir şeyler yapmak lazım.
Yeni bir şeyleri her zaman yapmak lazım.
Hejarê Şamil
hejare_sahmil@hotmail.com