Kürtler Ortadoğu’nun yerleşik kadim halklarındandır. Bu gün dört parçaya bölünmüş olan Kürdistan’ın Türkiye sınırları içinde kalan kuzey parçasında yaklaşık 20 milyon Kürt yaşamaktadır.
Çok uluslu bir coğrafyada, Osmanlı bakiyesinden tek ulus yaratma projesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bu projenin gerçekleşmesi için, kuruluşunun hemen ardından yürürlüğe koyduğu inkar ve imha politikalarıyla Kürtler, bir bütün olarak yok sayılmış, dili yasaklanmış, ağır asimilasyon politikaları ile temel insani haklarından yoksun bırakılmışlardır.
Kürtler temel hak ve özgürlükleri uğrunda ağır bedeller ödeyerek, mevcut statüyü kabul etmemiş ve çeşitli vesilelerle direnişler geliştirmiştir.
Yaklaşık 85 yıldır sürdürülen inkar ve imha politikaları nedeniyle Türkiye’de gelişen militarizm, ırkçı şoven-anlayış, sistemin dokularına dek işlemiş, Kürt ulusal sorunu ağırlaşarak, günümüze “Türkiye’nin en önemli meselesi” olarak taşınmıştır.
Bu güne dek sorun bilinçli olarak görmezlikten gelinerek ya ret edilmiş yada çarpıtılarak; “gericilik sorunu”, “terör sorunu”, “geri kalmışlık”, “eğitimsizlik sorunu” gibi gösterilmiştir.
Son zamanlarda ise çözüm adına geliştirilen “kültürel haklar”, “kimlik sorunu” “bireysel haklar” gibi etiketler, aslında çözümsüzlük siyasetinin ince versiyonları olarak öne çıkmaktadır.
Bu sorun siyasi, ekonomik-sosyal-kültürel vb. boyutları da olan ulusal bir sorundur ve çözümü de bu çerçevede olmalıdır.
Kürt ulusu da her onurlu ulus gibi özgür yaşama ve kendi geleceğini kendisi belirleme hakkına sahiptir.
Ulusal sorunlar, çağdaş dünyada nasıl çözülüyorsa bu sorun da aynı yol ve yöntemlerle çözülmelidir. Dünya bu alanda zengin deneylerle doludur.
Bunun için gerekli olan Kürt ulusunun ve ülkesi Kürdistan’ın resmen tanınması, çözümlerin bu zeminde oluşturulmasıdır.
Cumhurbaşkanının, Başbakanın “Kürt sorununun” varlığından söz etmeleri,Türk siyasetçi ve aydınlarının çokça “Kürt Kimliği”nden bahsetmeleri, “çözüm” konusunda görüş ifade etmeleri olumlu bir gelişme sayılmalıdır.
Ancak Kürtlerin halk olmaktan, ulus olmaktan kaynaklanan temel hakları teslim edilmeden “Kürt Kimliği”nden bahsetmenin tutarsızlığı görülmelidir.
Bu sorunun PKK ile özdeşleştirilerek “şiddetin sonlandırılması” olarak ele alınıp, kimi “kültürel haklarla” sınırlandırma eğilimi yanlış olup, asıl meselenin perdelenmesine, “tarihi fırsat”ın kaçırılarak, sorunun bir kez daha gelecek kuşaklara ertelenmesine yol açan bir yaklaşım olacaktır. Zira PKK, bu sorunun kendisi değil, sonuçlarından biridir.
Kürt sorunu, ancak ulusların hak eşitliği temelinde, adil bir şekilde çözülebilir.
Halklarımızın eşit ve özgür bir biçimde yan yana yaşaması için, iç ve dış koşullar önemli ve uygun fırsatlar sunmaktadır.
Bunun yolu Kürt halkının kendi kendisini yönetmesi perspektifiyle, Türkiye’nin siyasi ve idari olarak yeniden yapılandırılmasıdır.
Kürt ulusal sorununun çözümüne giden zemini yaratmak için öncelikli olarak atılması gerekli adımlar şunlardır;
-Devletin askeri operasyonları, PKK’ nin de amacından sapmış silahlı mücadeleyi sonlandırdığını resmen açıklaması çözüm için uygun bir ortam sağlayacaktır.
-Tüm siyasi tutuklu ve hükümlüler serbest bırakılmalı, siyasi yasaklar kaldırılmalıdır.
-Özel savaş konseptiyle Kürdistan’a yerleştirilen tüm militer-paramiliter yapılanmalar lağvedilmelidir.
-Zorunlu askerlik uygulaması kaldırılmalıdır.
-Kürt ulusunun ve ulusal azınlıkların varlığını kabul eden ve haklarını güvence altına alan demokratik bir anayasa yapılmalıdır.
- Kürt halkının kendi kendisini yönetmesinin organı olacak bölgesel bir parlamento kurulmalı; eğitim, sağlık, asayiş ve diğer genel idari hizmetler bu parlamentoya bırakılmalıdır. Yerel yönetimler demokratikleştirilip güçlendirilmelidir.
-Her türlü düşünce, inanç, ifade ve örgütlenme özgürlüğü tam olarak tanınmalı, yasaklı partilere legal politik yaşama serbestçe katılma olanağı tanınmalıdır.
-Kürt dili, tarihi ve kültürü üzerindeki baskılar son bulmalı, Kürtçeye eğitim olanağı sağlanmalı, Kürdistan’da temel eğitimden üniversiteye kadar eğitim dili Kürtçe olmalı, diğer bölgelerde de Kürtçe seçmeli ders olarak okutulmalıdır.
- Kürt dilini, tarihini, kültürünü araştıran devlet destekli kurum ve enstitüler oluşturulmalı.
değiştirilen yerleşim yerlerinin, coğrafik alanların isimleri iade edilmelidir..
- Kürtçe radyo ve televizyon yayını için bütün sınırlandırmalar kaldırılmalı, Kürtçe özel radyo ve tv yayını pozitif ayrımcı bir yaklaşımla desteklenmelidir.
-Göçe zorlanan ve sürgüne tabi tutulanların yerlerine dönmesi olanağı sağlanmalı zararları tazmin edilmelidir.
-Kürdistan’ın son yıllarda daha da yıkılan ekonomisinin iyileştirilmesi, tarım ve ticaretin yeniden canlandırılması için köklü-özel ekonomik programlar uygulanmalıdır.
-Mayınlama insanlık suçudur. Coğrafyamız her tür mayından arındırılmalıdır.”