-Bu seçimler vasıtasıyla Kürd halkına egemenlik paylaşımı mesajı mı verilmek isteniyor?
Türk devleti, egemenliğini Kürdistan halkıyla paylaşmıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, sadece Osmanlı İmparatorluğu için değil, o dönemki bütün imparatorluklarda, bir tür iktidar paylaşımı vardı. Yerel iktidarlara, yol vererek, bu Avrupa'da prenslikler olurdu. İşte, Kürdistan'da mirlikler, beylikler şeklinde tezahür ederdi. Buna bir tür iktidar paylaşımı ya da yerel iktidarlarla, bir tür uzlaşma olarak bakabiliriz.
Ama modernite döneminde, modern devlet, yekpare bir egemenlik sağlar. Ve bu egemenliğini paylaşmaz. Egemen sınıflar, egemenlik paylaşmadıklarını biliyorlar. Yapmaya çalıştıkları, burada; yani, Türkiye'deki ya da herhangi kapitalist bir devletteki, seçimlerden farklı olarak, Türk devletinin, Kürdistan'daki işgalci varlığını gizlemek; burada bir işgal söz konusu değil. İşte Kürdistan’da Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir; işte, son yıllarda buralarda da çoğunlukla Kürt kökenli vatandaşlar yaşar. Onlar da bizim vatandaşlarımızdır. Diğer vatandaşlarımız gibi eşit haklara sahiptirler. Seçimlere katılırlar, oy kullanırlar, seçilebilirler. Biliyorsun; bu, Türk egemen siyasetçilerinin klasik retoriğidir. İşte, Kürtler de vali olur, milletvekili olur, işte hatta başbakan, devlet başkanı olabilir gibi bir retorikleri vardır. Seçimler bu retoriği kitleler nezdinde, meşru göstermeye yarayan bir araçtır, Türk devleti bakımından. Yoksa herhangi bir, egemenlik paylaşımı falan değildir.
Çünkü bir egemenlik paylaşımından söz edebilmemiz için, işte; Hegel'in karşılıklı tanıma kavramına müracaat etmemiz lazım. Hegel, tek yanlı tanımanın, köle-köleci ilişkisi olduğunu söyler. Özgür yurttaşlar arasındaysa da karşılıklı tanıma vardır derler. Türk devleti, Kürdistan'ın varlığını, Kürt milletinin varlığını tanımıyor. Sen tanımadığın bir gerçeklikle, iktidar paylaşımı yapmazsın. Yapamazsın. Zaten onu başından reddediyorsun. Gerçekliğini, var oluşunu, reddettiğin bir toplumla, bir egemenlik paylaşımı yapamazsın.
Türk Devleti'nin, son yirmi otuz yılda tek tek Kürtler vardır, demesi de yanıltıcıdır. Sanki işte, red-inkâr-imha politikaları ortadan kalkmış gibi lanse ediliyor bu. Oysa red-inkâr ve esas önemlisi imha siyaseti devam ediyor. Çünkü tek tek Kürtlerin varlığını kabul eden sistem, Kürdistan'ın varlığını, Kürt milletinin varlığını, inkâr ediyor, reddediyor ve bunları imha etmeye çalışıyor. Türk devletinin yüz yıllık pratiği, Kürdistan gerçekliğini ve Kürt millet hakikatini, ortadan kaldırmak çabasıdır.
Şimdi sen ortadan kaldırmaya çalıştığın gerçekliğin sahipleriyle egemenlik paylaşabilir misin? Hayır paylaşamazsın! Onları kendisi olmaktan çıkarabildiğin ölçüde, onlarla birlikte egemenliği sürdürürsün. Kürt milleti de işte yüz elli yıldır, buna isyan ediyor. Buna karşı başkaldırıyor. Buna karşı bir ulusal kurtuluş mücadelesi veriyor.
Yani sonuç itibariyle, Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi dediğimiz; Kürt millet hakikati ve Kürdistan hakikati üzerinden yürüyen, bir mücadeledir. Bu mücadelede hedef nedir? Bizim bir ülkemiz var adı Kürdistan. Biz bir milletiz, bu millet bu ülkede devletleşmelidir. Kendi kendisini, yönetmelidir. Yani devletleşmelidir.
Karşılıklı pozisyonlar aslında çok açıktır. Bir düşmanlık hukuku var. Bir taraftan, Kürdistan hakikatini, Kürt millet hakikatini ortadan kaldırmaya çalışan, işgalci ve jenositçi bir Türk Egemenlik Sistemi var. Ve buna karşı da bu hakikatlerini korumaya ve kendi topraklarında devletleşip tarih sahnesine çıkmaya çalışan bir ulusal kurtuluş mücadelesi var.
Bu düşmanlık hukuku içinde egemenlik paylaşımı falan söz konusu değildir. Tam tersine, zaten Kürdistan meselesi dediğimiz şey, Kürt milletinin, kendi toprakları üzerinde, egemenliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Bunun, yeniden tesisiyle bu sorun çözülebilir. Yani işte, birinci savaş sonunda kurulan dünya nizamı ve onun dayandığı dünya devletler sisteminde, Kürt milletine yer verilmemiştir. Sorun budur. Çözümü de bu yerin sağlanmasıdır. Dolayısıyla Türk devleti bununla, işgalci varlığını örtmeye çalışıyor.
Burada Türk devletini anlamak mümkündür. Aslına, tabiatına uygun davranıyor. Çünkü bu devlet, ancak otokton haklarının ortadan kaldırılmasıyla bir millet ve ülke yaratabilir. Şu an bu projenin önündeki temel engel, Kürdistan hakikatidir. Onlar da bunu ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Yanlış olan, bizim esas tartışmamız gereken, Kürdistanî siyaset ya da Kürt siyasal partilerinin, bu düşmanlık hukukunu anlamayıp, bu devletle uzlaşma-anlaşma, bu devletin vatandaşları olarak, sorunları çözmeye çalışmalarıdır.
Çünkü Kürtler, Kürt olarak, seçim sandığına gidip oy kullanamıyorlar. Türkiye'deki anayasal yapıdaki tanımlar gereği, oy kullanma hakkı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, bu anlamda, Türk olan insanların hakkıdır. Biz ancak, Türk olarak sandık başına gidip, oy kullanabiliyoruz. Dolayısıyla, bizim sorunumuz; Türk devletinin, bu düşmanca, jenositçi, işgalci saldırılarına, Kürdistan'ı esas alıp, Kürdistan'ın devletleşmesini savunan, bir siyasetle değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt vatandaşları olarak, bazı haklar kazanma mücadelesine indirgemiş olmamızdır. Esas sorun budur. Seçimlerde de Kürt siyasetinin, Kürdistanî siyasetin, doğru tutum alamamasının temel nedeni de budur.
Denge Kurdistan TV Hüseyin İşli 05-02-2023
https://youtu.be/GSvQfZX8FHI