-Fuat Hocam, şimdi Mehmet diyor ki “kopuş” sizce gerçekten hala bir bağlılık var mı, kopuş olsun. Devlet bence bizi çok net koparmış, ayrıştırmış, ayırdığı için bizi kırıma uğratmıyor mu?
-Şimdi, kopuşu gerçekleştirmesi gereken Kürdistanî siyasettir. Devletler, işgalci devletler, kolonyalist devletler, zorla zulümle birlik sağlamaya çalışırlar. İşte mesela, Erdoğan da Savunma Bakanı da Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok, bizim teröristlerle sorunumuz var.” diyor. Oysa Suriye'de, dünyanın bütün devletlerinin neredeyse terörist ilan ettiği, DAİŞ’in, sınırda egemen olmasından hiçbir rahatsızlık duymadılar, tam tersine DAİŞ’i desteklediler. Yani DAİŞ'in, Kobani saldırısının arkasında da DAİŞ’in, Şengal saldırısının arkasında da Türk devleti var.
Dolayısıyla, zulümle zorbalıkla bir birlik sağlamaya çalışıyorlar. Kendi devlet sınırları içinde, bir birlik sağlamaya çalışıyorlar. Buna karşı çıkması gereken Kürdistanî siyasettir. Kürdistanî siyasetin kopuşu gerçekleştirmesi lazım. Onun için ben, dönem ayrılık dönemidir, ayrılmak dönemidir; Türk siyasetiyle, İran siyasetiyle, Suriye-Irak Arap siyasetiyle, her türlü ilişkiyi koparmayı hedeflememiz lazım. Kopuşu gerçekleştirmesi gereken bizleriz.
Onlar, zor uygulayarak; “Siz bizdensiniz.” diyorlar. Biz bu zora zorla cevap vererek; “Hayır, biz sizden değiliz. Biz, sizden ayrılmak istiyoruz.” demeliyiz. Kopuş bizim işimiz. Kopuşu gerçekleştirmek, bizim işimizdir. Onun için, Kürdistanî siyasetteki; bu, işgalci devletlerle, birlik siyaset tarzını, sert olarak eleştiriyoruz. Çünkü bu bizim siyaset tarzımız değil. Bunu sağlamaya çalışan, yani bu devletin egemenlik sahasındaki bütün insanları, tek millet haline dönüştürmeye çalışan işgalcilerdir. Bunu kırması gereken Kürdistanî siyasettir.
Şimdi Kürdistanî siyaset, bunun yerine, işte mesela; başına demokratik sözcüğü getirerek; “Biz demokratik Türkiye ulusu istiyoruz.” deyip, tek ulus savunuculuğuna geçerse, aslında bu, düşmanın bizim içimizdeki yankısıdır. Bu Kürdistanî siyasetin, bir argümenti olamaz. Çünkü tek millet demek; Kürtlerin ulus-ülke hakikatini, ortadan kaldırmak demektir Sen, bunun başına, demokratik sözcüğünü koyduğun zaman, bunun anlamı değişmez. Yani literatürde zaten, demokratik ulus diye, bir kavram da yoktur. Sonradan, bu son yıllarda üretilmiş bir kavramdır. Millet millettir. Demokratik olup olmadığı tartışılabilecek olan devlettir. Yoksa millet, demokratik, anti demokratik diye ikiye bölünmez ama devletleri; siz, yönetim tarzına göre sınıflandıra bilirsiniz: Demokratik devletler, otokrattık devletler, bilmem şu devletler diye sınıflandırabilirsiniz.
Dolayısıyla zaten, bu kopuş bilinci gerilediği için son 20 yılda, özellikle Kuzey Kürdistan'da, bu kopuş bilinci gerilediği için bu haldeyiz. Bu kopuş bilinci egemen olsa, Kürdistan'ın doğusundaki raperinleri hem desteklersin, hem de örnek alıp, Kürdistan'ın bütün parçalarında buna benzer raperinleri örgütlemeye çalışırsın. Ama bu kopuş bilinci olmadığı zaman, işte orada, Kürdistan'daki ulusal başkaldırıyı, İran'da bir de bilmem kadın hakları mücadelesinin bir parçası olarak görmeye başlarsın. İran'daki demokratik mücadelenin bir parçası olarak görmeye başlarsın. Oysa Kürdistan'ın bütün parçalarında, bize lazım olan ayrılıkçılıktır.
Dolayısıyla, demin Mehmet söyledi; kendisinin milliyetçi, bağımsızlıkçı, ne bileyim; kendisini Kürdistanî olarak tanımlayanlar çoktur. Evet, çoktur ama Kürdistanîlik de milliyetçilik de genel tanımlamalarıdır. Bize lazım olan ayrılıkçı bir tanımlamadır.
Siyaset tarzımızı, ayrılıkçılık üzerinden inşa etmeliyiz. Çünkü öbür türlü tanımlar, bu işgalci devlet sınırlarının birliğini savunmaya her an dönüşebilir haldedir. Onun için, dönem ayrılma dönemidir, dönem kopuş dönemidir. Kürdistanî siyaset, her bakımından işgalcilerle olan her tür köprülerini atmaya başlamalıdırlar. Ancak o zaman bu sert işgalci saldırılara karşı, mevzi kazanabiliriz, zafere ulaşabiliriz. Yoksa her bizi dövdüklerinde, aman zulmünüz azalsın diye, savunma pozisyonuna geçersek, bu zulümdür. Bazen azalır, bazen artar. Aynı iktidar dö-neminde bile, yani örneğin; AKP'nin yirmi yıllık iktidar döneminin ilk on yılında; AKP, zulmünü azalttı. Bu bir çözüm olmadı ki. Şimdi zulmünü arttırıyor.
Şimdi biz gene; yani geçen programda da söyledim, bunu söyleyip bitireyim: Siyaset sınıfımızda, ayrı devlet kurma umudu zayıflamıştır. Yani hiç kalmamıştır demeyeyim, ama zayıflamıştır. Özellikle Kuzey Kürdistan için söylüyorum. Neredeyse bütün siyasi taraflar, bu devletin, Kürdistan'da kalıcı olduğuna kanaat getirmişler. Ve esas siyasetleri şudur; Bu devlet madem Kürdistan'da kalıcı olacaktır, bari zulmü az olsun, bari biraz demokratikleşsin, bari hepimizi tutup içeri atmasın, bari sokak ortasında bizleri öldürmesin. Mesele budur esasında.