Fuat Önen posted on November 17, 2022 07:17
Hocam Azerbaycan yönetiminin, hükümetinin, Türk devletiyle iş birliği halinde kendi bölgelerindeki -Batı Azerbaycan dedikleri- yani İran Azerbaycan'ında, yoğun bir çaba içerisinde oldukları belirtiliyor. Türk Devletiyle ortak İran'a yönelik muhtemel bir ayrılma sonucunda buna farklı bir girişim yapabilirler mi? İşgal gibi?
-İşte demin o genel resmi, 1990’dan sonraki dünyayı bunun için açıklamaya çalıştım. Biz bu genel resmi anlamadığımız zaman, dünyanın herhangi bir yerindeki küçük bir meseleyi bile anlayamayız. Şimdi bakın mesela bu tartışma, Ermenistan-Azerbaycan Savaşı'na kadar gider ve herkesin beklediğinin aksine Müslüman İran, Müslüman Azerbaycan'ı değil, Ermenistan'ı destekledi.
Çünkü bölgedeki devletler de, dünyadaki işte süper güçleri de dünyanın herhangi bir yerindeki savaşı, siyasal mücadeleyi, bu genel resim içine oturtarak değerlendiriyorlar. Bizim de bunu yapmamız lazım.
Şimdi bu meselenin bir ayağı da nedir biliyor musunuz? Rusya-Ukrayna savaşıdır. Rusya-Ukrayna Savaşı, zaten bu üçüncü savaşın önemli bir nedeni olan, enerji yolları hâkimiyetini, Yakın Doğu’da daha güncel hale getirdi. Ve birdenbire hiç beklemediğimiz bir şekilde, Güney Kürdistan Başbakanı Mensur Barzani, İngiltere'ye gidip İngiltere Başbakanı'yla görüşme yaptı. Oysa İngiltere yüz yıldır, Kürdistan'ın devletleşmesine karşı bir siyaset izleyen bir taraftı. Ama Rusya ve Ukrayna savaşı, alternatif enerji yollarını daha güncel hale getirdi ve bu alternatif enerji yolarının önemli bir kesimi de Kürdistan üzerinden geçmek durumunda. Böyle olunca; işte, Güney Kürdistan Başbakanı'yla görüşmek durumunda kaldı
Şimdi burada da Türkler, bölgede Türk devleti, bölgede alt emperyal rollere soyunmaya çalışıyor. Yani özellikle 2014-2015’ten bu yana Türk devleti alt emperyal hevesleri öne çıkardı. İşte ilk defa sınırlarının dışında -devlet sınırlarının dışında- işgale ve savaşa yöneldi. Bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir.
Şimdi bu alt emperyal hedeflerden biri de işte, onların Türk dünyası dedikleri, o dünyada, Türkiye Cumhuriyeti'nin hegemon hale gelmesi çabasıdır.
Azerbaycan-Ermenistan savaşını aktif şekilde katılmalarının temel nedenlerinden birisi de bu idi. Bu noktada, İran'la aralarında, İran'ın da alt emperyal hevesleri olan bir devlet. Yani İran bugün kendi sınırlarının dışında beş altı ülkede savaş sürdüren bir devlet. Türkiye'den daha önce başlayan ve aslında perspektif olarak da Türkiye'den daha güçlü olan bir alt emperyal devlet, hevesine sahiptir İran.
Türkiye'nin, Kürdistan meselesinde esas pozisyonu hala savunmadır. Ancak bu savunmayı ileri savunma olarak kurguluyor. Ve savaş yayıyor etrafa. Yani işte Batı Kürdistan'da, Güney Kürdistan'da sürdürdüğü savaş budur. Dolayısıyla İran'la Türkiye arasındaki ilişki; bir ilişki-çelişki yumağıdır. Yani bir taraftan Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği'ne alternatif olarak, Şanghay dokuzlusuyla hareket etmeye çalışırken, oysa o Şanghay iş birliğinde, İran önemli bir role sahip. Yani Rusya'nın Yakın Doğu ve Orta Doğu'daki esas müttefiki İran'dır, Türkiye değildir.
Bu iki devlet arasında, hem Kürdistan meselesi söz konusu olduğunda birlikte davranıyorlar. Alt emperyal hevesleri bakımından karşı karşıya geliyorlar. Bu nedenle İran, Türkiye'nin Azerbaycan'la ilişkilerinden rahatsızdır. Ama Türkiye dikkat edilirse bu son iki aylık başkaldırı döneminde; Türk devleti sessizdir Yani oradaki başkaldırılar, oradaki katliamlar, orada Azeri soydaşları olduğu halde, Türk devleti sessizdir. Bu sessizliğinin nedeni, bu İran'la sürdürdüğü ilişki ve çelişkiler yumağından ötürüdür. Bu onları nereye getirir, ne zaman karşı karşıya getirir? Onu bilemeyiz. Biz onların ne yaptığını tahmin edip, kendi ne yapacağımıza odaklanmalıyız diye düşünüyorum.