1930 Ağrı Başkaldırısının bastırılmasından sonra, Kuzey-batı Kürdistan'da, önemli ölçüde bir Sessizlik sağlanmıştır. Dersim savunmasını ayrıca değerlendirmek lazım. Bu sessizlik; işte, 60'lara gelince yavaş yavaş yerini, ses çıkarmaya başlamıştır.
Şimdi, mesela 60 Darbesi’nde, Mele Mustafa Barzani’nin Sovyetler Birliği'nden Irak devletinin davetiyle Kürdistan'a geri dönmesi, hem Kürdistan'da, hem bölgede, hem dünyada, bir Kürt lider olarak tanınması, önemli bir faktördür. O dönemde aslında Kuzey Kürdistan'da bu devleti tehdit eden, ciddi bir Kürt hareketi yoktur.
49'lar Olayının kendisi de, Güney Kürdistan'daki gelişmelere bağlı olarak tasarlanmıştır, uydurulmuş bir davadır. Ve ama Güney Kürdistan'daki gelişmelere bağlı olarak tasarlanmıştır. Dolayısıyla eğer 60 Darbesini değerlendirirsek; Güney Kürdistan'daki gelişmeler ciddi bir faktördür, 60 Darbesinde.
Cemal Gürsel'in, darbe lideri Cemal Gürsel'in, darbeden sonra “Size Kürt diyenlerin yüzüne tükürün.” sözünü, bu çerçevede anlamak lazım. Darbeciler de kendilerinden öncekiler gibi, Kürt halkının Ulus ülke hakikatini ortadan kaldırmayı, yeniden programlamışlardır.
Bundan sonraki evre; yani, 60-65 arasında özellikle bazı sol, hatta işte Kemalist yayınlarda, Kürt ilericilerinin sesi çıkmaya başlar. Tabi burda şuna da belki işaret etmek gerekir. Aslında 60’lar sonrası Kemalizm’in yeniden, bu sefer solcu bir ambalajla, piyasaya sürüldüğü bir dönemdir. Aslında belki Kemalizm’in ideolojik olarak, en fazla güçlendiği dönem bu 60'lı 70'li yıllardır ve maalesef sol eliyle ve solcu bir ambalajla parlatılmıştır. Bu solcu ambalaj, Kürt aydınlarını da etkilemiştir. O dönemki Kürt aydınlarının da yazılarına baktığımız zaman, bu solcu ambalajlı Kemalizm’in etkisini, görmek mümkündür.
65'te Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi kurulmuştur. Bilinenin aksine, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’nin kurulmasında, Güney Kürdistan Demokrat Partisi’nin etkisinden çok, Batı Kürdistan Demokrat Partisi’nin etkisi ve ilişkileri vardır. Hatta Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’nin programı büyük ölçüde, Batı Kürdistan Demokrat Partisi’nin programından esinlenerek hazırlanmış bir programdır.
Bu arada, 1960'tan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne 63’lerde Mehmet Ali Aybar ve bazı sol-sosyalist aydınların katılımıyla Türkiye'de sol muhalefet de yeni bir ivme kazanmaya başlamıştır. Türkiye İşçi Partisi'nden gelen sol mesajlar, hem Kürt milliyetçilerini, hem de Kürt ilericilerini, sosyalistlerini etkilemiş ve o dönemki aydınlarımızdan, siyasetçilerimizden bir kısmı da Türkiye İşçi Partisi’ne katılmıştır. Bunların başta gelenleri; işte, Tarık Ziya Ekinci, Tahsin Ekinci, Canip Yıldırım, Mehmet Ali Aybar genel başkan olduktan sonra, hemen TİP’e gelip, TİP’in gelişip güçlenmesinde, önemli etkileri olan Kürt kadrolarıdır, bunlar.
Aynı zamanda, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ile Türkiye İşçi Partisi arasında da arka planda yapılan bir ittifakla, Doğu mitingleri gerçekleştirilmiştir.
Dolayısıyla bu Doğu mitinglerinin, ağırlığını kitleselliğini Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve o dönem Kürt ilerici Sosyalist milliyetçi kadrolarının oluşturduğu mitingler olarak değerlendirmek lazım, ama TİP’le beraber yürütülmüştür, bunlar.
Bu, devlette büyük rahatsızlık yaratmıştır. Kürt milliyetçilerinin, Kürt ulusal kadrolarının, hareketinin, Türkiye İşçi Partisi ile yürümesi, devlette büyük rahatsızlık yaratmış ve hatta bilinen bir rivayete göre, Güney Kürdistan Demokrat Partisi üzerinden, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’ne “ Geri Dur! ” müdahalesi yapılmıştır.
Şimdi, Türkiye İşçi Partisi'nin bir özelliğini kısaca söylersem şunu söyleyebilirim; Türkiye İşçi Partisi üzerinden Kürt milliyetçileri, sosyalizm ile tanışmış sosyalizm ile yürünebileceğini öğrenmişlerdir. Türkiyeli sosyalistler de bu doğulu sosyalistler dediğiniz, kadroların etkisiyle, Türkiye'de bir o zamanki isimlendirme ile bir Kürt meselesi olduğunu öğrenmişler ve bunu Türkiye İşçi Partisi içinde de tartışmışlardır.
Bana kalırsa burada siyaseten, esas öğretici olan, Kürt tarafıdır. Çünkü, Türkiye’deki Sosyalist hareket de İttihat Terakki kökenlidir ve büyük ölçüde Türkiye Cumhuriyeti projesine bağlı bir hareket olarak gelişmiştir. Ama Kürt ulusal hareketinin, Kürt siyasi kadroların etkisiyle, Türkiye'de sosyalistler de bir Kürt-Kürdistan meselesi olduğunu yeniden bilincine varmışlar ve Türkiye İşçi Partisi içinde bu bir gündem maddesi olmuş,
65 seçimleri, Türkiye işçi partisine sosyal taban olarak, yığınsal destek olarak, Kürtlerin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. o dönem parlamentoya giren 15 Türkiye İşçi Partili milletvekili var ve bunların çoğu, Kürdistan'dan gelen oylarla parlamentoya gitmişlerdir. Bu, hem Türkiye İşçi Partisi'nin doğululara, Kürt sorununa yaklaşımını tetiklemiş, hem de TİP içindeki doğulu sosyalistlerin, Kürt milliyetçilerinin, Kürt sosyalistlerin, TİP içindeki etkisini arttırmıştır.
Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisi’nden sonra, en önemli hamle, bence, Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın kurulmasıdır. Bunun önemi şudur; ilk defa sosyalist, devrimci, retorikle Kürdistanlıların ayrı örgütlenmeleri gerektiği söylenmiştir. O dönemki Türkiyeli gençlik örgütlerinden ayrılınarak, Devrimci Doğu Kültür Ocakları kurulmuştur. Bunu, ulusal harekette, önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirmek gerekir. Arka planda, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi zaten ayrı örgütlenmiştir. Ama Kürdistanlı ilericiler, sosyalistler genellikle sol-sosyalist örgütlenmeleri, Türkiyeli davadaşlarıyla birlikte tasarlanmışlardır. DDKO, buna bir itirazdır. Evet, bizim Türkiyeli devrimciler ile sosyalistler ile ilişkilerimiz, ittifaklarımız olacak ama biz ayrı örgütleneceğiz. İstanbul-Ankara DDKO’sunun kurulup gelişmesinden sonra da Kürdistan'da birden bire birçok sayıda, Devrimci Doğu Kültür Ocakları kurulmuştur.
Şimdi her iki örgütlülük içinde söylenebilecek bir şey şudur; Türkiye İşçi Partisi’nin Kürdistan ayağı, sadece Sosyalistlerden oluşmuyor. Bunun içinde Kürt milliyetçileri, Kürt demokratları, Kürt mellaları, Türkiye İşçi Partisi'nin Kürdistan ayağında yer alıyorlar. Aynı şey DDKO için de geçerlidir. DDKO da hem Kürt sosyalistlerini, Kürt milliyetçilerini, Kürt devrimci-demokratlarını, Kürdî duyarlılığı olan herkesi, kapsamaya çalışan, bir gençlik örgütüdür. Adı gençlik örgütüdür ama gençlik örgütünün ötesinde bir örgütlenmedir, bir tür, bir siyasal örgütlülüktür. Genç olmayanların da katıldığı, üye olduğu, pratiklerinde yer aldığı bir örgütlülüktür. Şimdi buradan, belki şeye gelebiliriz, 71 darbesine gelebiliriz.