-Qazî Muhammed’le ilgili olarak, neler söylemek istersiniz?
-Müthiş bir adamdır. Doğrusu, yani bir devrimci-sosyalist biri olarak, onu tanıdığımdan, öğrendiğimden bu yana, hayranlık duyduğum biridir. Çok farklı dünya görüşlerine sahip olmamıza rağmen, diyeyim.
KOMELA üyesi değildir. KOMELA JEKAF üyesi değildi. Sanıyorum 1944'te olacak, KOMELA Qazî Muhammed’i KOMELA’ya almak ister, prensibine rağmen. Çünkü KOMELA JEKAF’ın prensiplerine göre, büyük toprak sahipleri, aşiret reisleri, KOMELA’ya yönetici alınmıyorlar. Ama Qazî Muhammed, tam da bunlara uymayan biri, tam bir kanaat önderi, tam bir toplum lideri, güvenilir bir insan ve Qazî Muammed Muhammed’i KOMELA’ya davet ediyorlar.
Davet ederken de çok tedbirli davranıyorlar. Merkez komitesinin hepsi o evde, davet ettikleri evde. Sadece iki kişi görüşecek, Qazî Muhamed’le ve Qazî Muhammed'in, merkez komitesinin diğer üyelerini görmesini de istemiyorlar. Ola ki Qazî Muhammed, KOMELA JEKAF’a üye olmazsa, KOMELA’nın yönetimini, bilmemesi için.
Qazî Muhammed belki Komelacıların da beklemediği bir şekilde kabul ediyor. Kabul ettikten sonra da -resmen olmasa da- fiilen KOMELA JEKAF’ın önderidir artık, Qazî Muhammed. Bu önderlik, kendi tarzını da KOMELA’ya yansıtmasının başlangıcı olmuştur, devamında da, Kürdistan Demokrat Partisi artık KOMELA’dan çok farklı bir örgüttür.
Bağımsızlıkçı değildir, Kürdistan’ın birliğini savunmaz, aşiret reisleri ve büyük toprak sahipleri, Kürdistan Demokrat Partisi’nin yönetim kadrolarına gelirler. Bu KOMELA’nın baştan beri karşı olduğu bir durumdur. Ama ne diyeyim, nasıl bir sözcük kullanayım, bilmiyorum. Liderliği ile hoşgörüsüyle, samimiyetiyle, bütün bu çelişkileri yönetebilen, biridir, Qazî Muhammed. Yani, hem JEKAF’tan gelen kadroları, hem aşiret reislerini, büyük toprak sahiplerini, -bir de bunlar kendi aralarında çatışmalıdırlar, aşiretler arası çatışmalar var-. Aşiret reislerinin kendi iç çatışmaları Kürdistan Cumhuriyeti'nin yıkılmasında çok önemli bir rol oynuyor ve sonra da bir kısmı Kürdistan Cumhuriyeti'nin, karşıtı saflara geçiyorlar.
Qazî Muhammed, o engin birikimiyle, hadi güzelliğiyle diyeyim, bütün bu çelişkileri yönetebilen biridir, son derece ılımlı bir politikacıdır. Evet yargıçtır, hâkimdir yani, böyle biridir. Şimdi; onu, bize daha yakından tanıtan iki şey var. Bir, Mahabad’ı terk etmemesi; iki, vasiyeti ve mahkemelerdeki tutumu.
Şimdi doğrusu, orda da Seyfî Qazî’ye çok büyük haksızlık yapılıyor. O da insanı hayran bıraktıracak, bir adam. Yani, mahkemedeki duruşundan bir-iki örnek vereyim. Mahkeme başkanı, Kürtlere hakaret eder. Qazî Muhammed, hemen buna cevap verir. Hakarete devam edince, Qazi Muhammed, mahkeme başkanı değişmediği müddetçe; ben, savunma yapmam, der ve bu isteğini kabul ettirir. Mahkeme başkanını değiştirirler, işte yargıcın birini, mahkeme başkanı, başkanı da yargıç yaparlar.
Duruşma, devam eder. Sıra Seyfi Qazî’ye gelir, gene Kürtlere hakaretamiz 1-2 söz söylemek ister, Seyfi Qazi’nin cevabı bir müthiştir. Ben diyor, Qazî Muammed gibi efendi bir adam değilim. Sen eğer, Kürtlere hakaret edersen, gelir orda döverim seni. Yani, mahkeme salonunda, böyle müthiş bir adam.
Aynı şekilde Seyfi Qazî, darağacına giderken, sehpaya gidinceye kadar, 3-5 tane İranlı subayı, askeri, -çok da iri cüsseli sağlam yapılı biri- mide ağrıları var, üç beş tane İranlı subayı, askerini, yumruklarla yere serip, idam sehpasına çıkan biri.
Qazî Muhammed'in, vasiyeti çok önemli, bir-iki şey söyleyeyim çok uzatmadan. Birincisi, dil konusundaki tutumu çok önemli. Vasiyetini yazması istenir, Mahabat imamı gelir, Qazî Muammed, vasiyetini söylemeye başlar; fakat, İmam Kürtçe bilmediğini, onun için Kürtçe yazamayacağım söyler. Qazî Muhammed, öfkelenir. İmam-ı iterek, kalemi kendisi alır, kendisi yazar ve azarlar; “Sen kendi dilinden yazmayı nasıl bilmiyorsun?” diye, azarlar. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Günümüzde, şimdi işte, biz mesela, Qazî Muhammed’den Türkçe söz ediyoruz, bunun utancıyla söylüyorum. Yani ölüme bir-iki saat kala, o durumda bile, soğukkanlılığını, cesaretini koruyarak, kendi vasiyetini, kendi el yazısıyla yazar.
İkincisi, vasiyetin içindeki şeylerdir, tembihlerdir diyelim. Özellikle iç çelişkilere işaret eder. Sizlerden biri öne çıktığı zaman, onun önünü kesmeye çalışmayın, ona destek olmaya çalışın.
Birlik nasihatinde bulunur. Bu aslında, bir ölçüde, 45-46-47 sürecinde, kendisinin yaşadığı olaylardan çıkardığı derslerdir. Çünkü hep, önü kesilmek istenmiş, kimisi Sovyetlere gidip, Qazî Muhammed’in İngiliz ajanı olduğunu söylemiş, kimisi İngilizlere gidip, Qazî Muhammed’in aslında komünist olduğunu söylemiş, Sovyetlerin adamı olduğunu söylemiş, bütün bunları görmüş ve ama o engin hoşgörüsü ile de bunları yönetmeyi başarmış, bir mükemmel adamdır, Qazî Muhammed.