Fuat Önen posted on July 18, 2014 22:19
Aso Zagrosi: Kürdler, farklı din ve mezheplere sahip olmalarına rağmen, Müslüman Kürdler İslam dünyasına yüzlerce ve hatta binlerce din alimini verdiler, „İslam dininin“ yayılmasında ve savunmasında yapılan savaşların ezici çoğunluğuna aktif bir şekilde katılmalarına rağmen, „İslam Kardeşliği“ adı altında devletlerini kuran Türkler, Araplar ve Farslar, Kürdlerin tüm ulusal ve demokratik haklarını yok ederek ve Kürdlere karşı jenosidler yaptılar. İslam kardeşliği maskesi altında Türkler, Araplar ve Farslar kendilerine helâl olarak gördükleri her şeyi Kürdler için haram olarak gördüler ve görmeye devam ediyorlar.( En basit ulusal haktan Bağımsız Kürdistan devletine ve eşit haklara sahip konfederal devletler gibi...)
Dinsel ve ideolojik nedenlerden dolayı Kürd Müslümanları ve solcularına kadar Kürdlerde geniş bir yelpazenin düşmanlığı yaptığı İsrail’in Cumhurbaşkanı, Şimon Peres, Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman en son yaptıkları açıklamalarda açık bir şekilde Bağımsız Kürdistan Devletini destekleyeceklerini deklere ettiler. İlk defa dünyada bir devletin en üst kademedeki yöneticileri bir ağızdan Bağımsız Kürdistan devletini desteklemek gerektiğini söylüyorlar.
Bağımsız Kürdistan Meselesinin tartışıldığı bu tarihsel süreçte Kürdlerin tutumu ne olmalıdır?
-Fuat Önen: Kürdlerin İslam ve İsrail devlet ile ilişkileri hakkındaki yorumunuzu bir tarafa bırakıp sorunuzu yanıtlarsam söyleyeceklerim şunlardır:
1-İsrail Devletinin yöneticileri Bağımsız Kürdistan’ı destekleyeceklerini söylemediler. Ortagüney Kürdistan yönetiminin bağımsızlık ilanını destekler mahiyette beyanlarda bulundular. Bu ikisinin farklı olduğunu düşünüyorum.
2- Bunun bir devletin yöneticisi tarafından ilk defa deklere edildiğini söylemek en azından Muammer Kaddafi’ye haksızlık olacaktır.
3- İsrail devlet yöneticileri kendi devletlerinin çıkarları gereği olduğunu düşündükleri bir siyasi tutum almışlardır. Bu tutumun Musevilik, Muhamedilik, İsevilik ile bir ilgisi yoktur. İkinci Dünya savaş sonrası güç dengelerinde Savaşın galiplerinin( SSCB;ABD) desteği ile kurulan ve kurulduğu günden bu yana var olma mücadelesi veren bir devletin yöneticileridir söz konusu olanlar.
4- Üçüncü Dünya Savaşı son derece kaygan bir siyasi zeminde sürmektedir. İsrail-Türkiye, Türkiye-Mısır, Suudi Arabistan-Türkiye, ABD-İran ve benzer devletlerarası ilişkilerde bunu izlemek mümkündür. İkinci Dünya Savaşından farklı olarak bu savaşta ideolojik motifler ön planda değildir. “Medeniyetler çatışması”, “Demokrasi-totalitarizm çatışması” üzerinden yaratılmak istenen sahte ideolojik motifler de çökmüştür. Birbirinden oldukça farklı kuralları olan bu iki alanı (ideoloji ve siyaset) özdeşleştirme yanlışından kurtulmalıyız,artık!
5- Çıplak bir paylaşım ve iktidar savaşının ateş hattında olan Kürdistanlılar ilk iki savaşın dersleri ile bu savaşta Bağımsız Birleşik Kürdistan hedefine odaklanmalıdırlar. Bağımsız Kürdistan “Arab aleminin sırtına saplanan bir hançerdir” diyen Filistin yöneticisi ile, Bağımsızlık ilanını destekleyen İsrail yöneticilerinin demeçlerini bu hedef ışığında siyasetin acımasızlığının idraki içinde not etmek gerekir. Filistinli yöneticinin düşmanlığını da, İsrailli yöneticinin dostluğunu da bu çerçevede anlamamız ve karşılamamız lazım.
6- Mesud Barzani’nin 1975 yenilgisinden ders çıkardık demesi ve Dünyanın çatışan taraflarından sadece biri ile(kastettiği ABD-İran eksenidir) ilişki kurmanın yanlışlığına işaret etmesi önemlidir. Doğruya işaret eden doğruyu yapmakla mükelleftir. Dışarıda çok yönlü ilişkileri hedeflemek ve başarılı olmak içeride ulusal hedefler temelinde ulusal birlik sağlamakla mümkündür. Bu konuda birinci derecede sorumlu olan da Başkan Barzani’dir. Örneğin fırsatlarla tehlikelerin adeta yarıştığı Kürdistan’ın yeniden bir YNK-PDK çatışmasına tahammülü olmadığını görmesi, görmekle kalmayıp gidermesi gereken de yine kendisidir.