Mehmet:- Aslında zamanımız bitmiş ama bir beş dakikada toparlama imkânı sunarsak. Buyurun.
Fuat Önen:- Benim gözüme çarpan bir soru vardı, o liderlik konusunda. Yani liderlik olmamalıdır diye düşünmüyorum. Şimdi, şöyle söyleyeyim:
Bizim klasik literatürümüzde, üstte dava vardır, bu davayı gerçekleştirmek için, örgüte ihtiyaç vardır. Örgüt ikinci sıradadır. Bu örgütü yönetmek, sürdürmek için kadrolara ihtiyaç vardır. Bu kadrolar arasında biri, bu işe daha yeteneklidir. Dolayısıyla lider, bizim klasik jargonumuzda, literatürümüzde üçüncü sıradadır. Önce dava, sonra örgüt, sonra liderdir. Aslında modern dönemin siyasal düşüncesi de bu esas üzerinde gelişmiştir. Fakat bizim toplumumuzda bu ters döndü, özellikle son yıllarda. Önce bir lider var, sonra bir örgüt var, sonra sıra gelirse dava var, genellikle sıra davaya gelmiyor, o zaman.
Yani, şimdi şöyle söyleyeyim; Güney Kürdistan’da bağımsızlık tartışıldığı zaman, bir iki YNK ve GORAN milletvekili şunu söylediler: “Eğer bağımsızlık ilan edilirse, biz Süleymaniye’yi Bağdat’a bağlarız. ”dediler. Şimdi burda mesele ne? Mesele, işte YNK, yani örgüt var, o örgütün de bir yönetim kadrosu var, onların geleceği, onların çıkarları, davanın çok üstünde. Şimdi mesele YNK’li, GORAN’lı arkadaşlar deseler ki “Mesut Barzani köylüdür, o devleti yönetemez, ben ondan daha iyi yönetirim” deseler, bu demokratik bir haktır. Fakat, Mesut Barzani devlet başkanı olacağına ben Süleymaniye’yi Bağdat’a bağlarım demek, örgütü, davanın üstüne çekmektir. Şimdi bu bazen de sadece örgütü değil, lideri örgütün üzerine, örgütü de davanın üzerine çektiğiniz zaman sıra davaya gelmiyor. Dava elden gidiyor. Onun için her durumda
Yusuf Ziya:- Uygulamayı tersine çevirmektir, değil mi?
Fuat Önen:- Evet! Evet!
Yusuf Ziya:- Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisini ters çevirmek, gibi.
Fuat Önen:- Evet bir tersine çevrilmiş, baş aşağı çevrilmiş bir şemadır. Onun için ben o liderliğin kolektivite tarafından sınırlanması gerektiğini düşünüyorum. Liderliği de artık kolektif olarak düşünmeliyiz. Böyle düşünüyorum.
Bir diğer soru gözüme çarptı, tam okuyamadım, yaşlılıktan. Yani orta doğudan hangi devlet bağımsız Kürdistan’ı destekler? Gibi bir şey söylüyordu.
Orda bir şuna işaret edeyim. Ben aşağı yukarı on beş yıla yakındır, ısrarla Kürdistan’ın bir orta doğu ülkesi olmadığını, söylüyorum ve Kürdistan’ın orta doğu ülkesi olmadığını anlamadan, Kürdistan’ın yakın doğunun merkezi ülkesi olduğunu görmeden de Kürdistan meselesinin -Kürtlerin niye merkezi devlet kuramaması meselesinin- anlaşılamayacağını, düşünüyor ve söylüyorum. Bunu tartışmak da istiyorum. Ama maalesef kimse benim ile bu konuyu tartışmıyor. Yav sen saçmalıyorsun, yakın doğuyu nerden çıkardın deseler, sevineceğim, yani. Ama kimse bu da doğru; artık Kürdistanlı siyasetçiler, aydınlar -bu Kürdistan’ın orta doğulu olduğunu görmekten vaz geçmeli - biz yakın doğunun merkezi ülkesiyiz, kimse bunu da söylemiyor.
Şimdi, dünyada açıktan Kürtlerin devletleşmesini savunan bir Libya lideri Kaddafi vardı. Sonrasında İsrail var, Suudi çok mesafeli durmuyor, özellikle Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına. Onun dışında doğrudan Kürdistan’ın devletleşmesini gündemine alan bir devlet yok. Kürdistan’ın devletleşmesini önlemeyi gündemine alan çok sayıda devlet var, Filistin devlet başkanı da dâhil buna. İşte; “Kürdistan’da bağımsızlık kurulursa, bu bölgenin sırtına yapıştırılmış bir hançerdir.” Ona varıncaya kadar Kürdistan’ın devletleşmesini engellemeye çalışan sayısız devlet var.
Ama bu devletler içinde, tehlikeli olanları Türkiye ve İran’dır. Hangisi güncel olarak daha tehlikelidir, bu değişiyor. Bazen İran oluyor, bazen Türkiye oluyor. Yani, mesela Güney Kürdistan’da İran çok daha tehlikelidir. Batı Kürdistan’da Türkiye çok daha tehlikelidir. Bunları da analize tabi tutarak, seçerek bu devletlere karşı tavır almamız gerektiğini düşünüyorum.
Önemli olan; bizim, bu toplumun normalleşeceğine güvenmemiz, buna inanmamız ve bir yerden başlayarak, devletleşmeyi beklemeden, devlet gibi davranmaya çalışmamızdır. Yani Kürdistan’ın mesela; Avrupa’da, Amerika’da, Asya’da çok güçlü bir diasporası var. Mesela bunlar niye devlet gibi davranmazlar.
-Hocam bu ortak bir tutumla, ortak bir strateji ile olur. Yani bir siyasetle bir ideoloji ile olmuyor ki.
- Ya bu yani, sadece o değil ki, bu pandemi başladığı zaman, ben dedim ki; bu pandemi tehlikeli bir şey. Ve bizim devletimiz yok. Üstelik biz bu devlete de güvenmiyoruz. Bu devlet pandemiyi de kullanabilir, bize karşı. Ki kanımca kullandı. Yani o trafiği açarak, Kürdistan’da vaka sayısı çok az olduğu halde şehirlerarası trafiği açtı ve birden bire Kürdistan’ın her tarafında pandemi gelişti. Salgın gelişti.
O zaman ben çağrıda bulundum. Dedim ki; yani Kürt örgütleri, Kürt tabipleri, Kürt avukatları kendilerince durumdan vazife çıkarıp, devlet gibi davranmalılar. Halkı aydınlatmalılar pandemi konusunda Kürtçeyle çağrıda bulunmalılar, Yardım ağları oluşturmalılar, özellikle sağlık desteği oluşturmaya çalışmalılar. Yani biz merkezi devlet kurmadan da böyle devlet aklıyla, devlet gibi davranmanın yollarını aramalıyız.
Bitiriyorum. Yusuf Ziya kardeşime, Mehmet kardeşime çok teşekkür ediyorum. Bilgilendim. Benim için yararlı bir tartışma programı oldu. Türkçe konuşmak zorunda kaldığım için çok gerildim. Ez hêvîdarim ku carekî din TV’ya Xanî, dawa Tirkî li min neke. Yaw zimanê me rind e, zimanê me qewi ye, zimanê me têrî her tişkî dike em li ser bipeyvin. Aniha em sê çar Kurd li virin, ê ji dêvla Kurdî bipêyvin, Kirdkî bipêyvin, aniha hûn Kirdkî bipêyvin ew ê bi min gelek xweş be. Kirdkî bipêyvin, Kurmancî bipêyvin, bi vî zimanî bijîn.
Yanê, mesela wek dewlet tevgerîn tişkî wûsa ye. Her mala Kurda diwe dibistana zimanê Kurdî be. Evî ya em nikanin benda dewletbûyînê bihêlin. Ziman diçe. Yanê ew civata klasik belav bû, heya niha, heya 1980ê zimanê me cıvata klasik li ser nigan hişt. Cıvata girtî zimanê me li ser niga hişt, medresa zimanê me li ser niga hişt.
Aniha cıvata girtî vebûye. Ziman mayê di deste sîyasetê de. Ger sîyaseta Kurdî bi biryar li zimanê xwe xwedî dernekeve û zimanê xwe dernexe pêş, ev ziman dê ji dest me here.
Sebra temama bînaren re sipasdar im, mala we ava, bimînin di xweşîyê de. Silav û daxwaza serkeftinê ji we re.
-Em jî zor zor sipas dikin.