KÜRT SİYASETİNDE BAĞIMSIZLIKÇILIK İZMİR KONFERANSI
-5-
FUAT ÖNEN
-Kürt siyasetinde egemen siyaset tarzı
Kürt siyasetinde bağımsızlıkçılığa da değinmek istiyorum. Bugün Kürdistan'ın dört parçasında da gördüğümüz şudur. Egemen siyaset tarzı bağımsızlıkçı değildir, otonomist ya da federalist siyaset tarzıdır. Kürdistan'da federalist siyaset tarzının çok uzun bir geçmişi yoktur, daha çok kuzey Kürdistan'da 68’li yıllardan sonra federalist siyaset tarzları zuhur etti. Bana sorarsanız Kürdistan'da federalizmin yani federal Kürdistan talebinin iki arka planı var. Bunlardan biri komünizm-sosyalizmdir. Kuzey Kürdistan'da sosyalist Kürtler tarafından kurulan ve Türkiye’de devrim yapmayı hedefleyen Kürt örgütleri bunun federal bir Kürdistan ile çözülebileceğini söylediler. Yanılmıyorsam bunu ilk yapan Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi’dir. Programatik olarak federasyonu ulusal kurtuluşun hedefi olarak programatize eden Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi’dir. Bu sosyalist mantalite bakımından Sovyetler Birliği örneğinde gözümüzün önünde olduğu için anlaşılabilir bir madeldir. Doğru mudur, derseniz doğru olmadığını söyleyeceğim, ama anlaşılabilir bir modeldir. Bir sol-sosyalist dalga içerisinde gözlerimizin önünde de koskoca bir Sovyetler Birliği varken, Kürdistan'ın kuzey batısında federalist bir Kürt örgütünün oluşması, bu anlamda bence normaldir.
Federalist siyaset tarzının ya da federe Kürdistan talebinin ikinci kaynağı ise çok daha yenidir. Birinci Körfez Savaşı’nda başlayan bir süreçle gelinmiştir bu Kürt siyasi hareketine ve 2003’te ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra orta güney Kürdistan'ın federal bir modelde örgütlenmeye başlamasıyla Kürdistan’daki ulusal kurtuluşçu siyaset içinde federalist talepler daha fazla pirim yapmaya başlamıştır. Bugün kuzey batı Kürdistan'da da, doğu Kürdistan'da da, güney batı Kürdistan'da da federal Kürdistanî çözüm önerisi olarak sunan birçok Kürt partisi vardır. Otonomist talepli siyaset tarzı çok daha güçlü ve çok daha eskidir. Kürt siyasetinde belki bütün bu geride bıraktığımız bin yılda Kürdistan’da bir otonomist yapı her zaman var olagelmiştir. Birçok imparatorluk, birçok işgalci güç Kürdistanı işgal etmiş, Kürdistanı harap etmiştir. Ancak bu işgal daha çok bir dışsal egemenlik biçimi olarak kalmıştır Kürdistan toplumunun içine bu işgal nüfuz etmemiştir. Ve bu üst egemenliğin altında alt egemenlik kurumları vardır, Kürdistan’da. İşte mirnışini dediğimiz mirlik, beylik, aşiret konfederasyonları bu yapılardır ve Kürtler bu alt iktidar formları üzerinden, Kürt toplumu olma özelliklerini ayakta tutabilmişlerdir. Onun için otonomist talep Kürt hareketinde belli bir tarihsel geçmişe sahiptir. Modernite öncesi dönemde de bu siyaset tarzının egemen olduğunu söylemek mümkündür. Bunun birçok nedeni var. Bir önemli nedeni Kürtler'in yakın doğu halkı olmasından kaynaklanmaktadır. Kürdistan da yakın doğunun merkezi ülkesidir, bu herhangi bir basit isimlendirme meselesi değildir, yakın doğu doğu ile batı arasında bir geçiş bölgesidir. Doğu ile batının savaştığı bir bölgedir, burası. Doğuda ve batıda güçlü merkezi devletlerin varlığı bu coğrafyada alt iktidar taleplerinin öne çıkmasını ve bu coğrafyada yaşayan halkların işgalcilerin üst egemenliğini kabul ederken altta kendi ulusal, toplumsal koşullarına uygun, alt iktidar mekanizmalarıyla yaşamlarını sürdürmeleri gibi bir eğilime yol açmıştır. Umarım bunu tartışma vaktimiz olur.
Kürdistan da bağımsızlıkçılık görünür değildir. Kuzey Batı Kürdistan’da da bu böyledir, Kürdistan’ın diğer parçalarında da bu böyledir. Yalnız şuna dikkat etmenizi isteyeceğim, son bir-iki yılda özellikle Orta Güney Kürdistan’da ciddi bağımsızlıkçı kıpırdamalar var, orada Yekgûrtû İslami ile Komala İslami bundan 1-2 ay önce bağımsız Kürdistan projesi oluşturdular ve Sykes-Picot antlaşmasının 100. Yılında, 2016 da bu projeyi dünyaya açıklayacaklarını söylediler. Mesut Barzani PDK, YNK ve GORAN sözcüleri son dönemde Orta Güney Kürdistan’ın Irak’la ilişkisinin Konfederal bir ilişkiye dönüştüğünü söylemekteler. Bu model önemlidir ve bana sorarsanız Federalizm, Kürdistan meselesinin çözümünde hiçbir zaman kalıcı bir model olmayacaktır. Ama eğer komşu devletlerle birlikte yaşamayı zorunlu kılan bir devletler arası ortam var ise buna uygun olan model de Konfederal modeldir. Bildiğiniz gibi Konfederal model de iki ayrı ayrı devlet vardır. Yani burada Güney Kürdistan devleti, burada Irak devleti, bu iki devletin birlikte yaşaması isteniyorsa bu iki devletin bazı ortak işleri bir üst Konfederal parlamentoya bırakılır, her ikisinin ayrı devlet varlığı öndedir.
Güney Batı Kürdistan’da bu gelişmeler bence önemlidir.
Orta Güney Kürdistan’da bağımsızlıkçı söylemler daha fazla artmaya başladı ve yalnız burada belki önemli olan şudur; henüz bağımsızlıkçı söylem Kürdistan meselesinin çözümünde doğru model budur diye, öne çıkmış değildir. Daha çok Irak’ı yönetenlerin Federal Kürdistan’a tahammül etmemelerinden kaynaklanan bir zorunluluk olarak şimdi tartışılmaktadır, ama böyle de tartışılıyor olsa da Orta Güney Kürdistan ‘da bağımsızlığın tartışılmasını önemli buluyorum.
Doğu Kürdistan’ da geçenlerde İran Parlamentosu’ndaki Kürtlerden bir kesimi, Kürdistan adında bir eyalet kurmayı teklif etti, çok ilginçtir, buna İran politikacılardan önce Azeriler itiraz ettiler. ”Burası Azerbaycan’dır. Burada Kürdistan adında bir eyalet kurulamaz.” diye itiraz ettiler.
Güney Batı Kürdistan’da ki gelişmeleri belki sorularınız olursa tartışırız ama iki tane önemli ve olumlu bulduğum sonucu söylemek istiyorum. PYD-YPG’nin oradaki mücadelesi, mücadele tarzı, ilişkileri hakkında her birimizin sayısız eleştirileri olabilir, benim de var. Ama yol açtığı iki olumlu sonuç var; biri kantonlar üzerinden de olsa Güney Batı Kürdistan’ın sınırları görünür hale geldi bunu önemli buluyorum. İkincisi DAİŞ, NASRA gibi örgütlerin Kürdistan’a nüfuzu engellendi çünkü bunlar mesela Halep’te Kürt bölgelerine girdiler ve Halep tarumar oldu. Özellikle sınırların görünür hale gelmesinin tartıştığımız konu bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
Kürdistan’da bağımsızlıkçılık yeni bir şey değil Ubeydullah Nehri’de bağımsızlıkçılık görebilirsiniz, Bedirxan Paşa’da bağımsızlıkçılık görebilirsiniz.
Örgüt içindeki tartışma olarak ilk tartışma, belki 1920’de KÜRDİSTAN TEALİ CEMİYET’İ’nde başlayan tartışmadır ve K.T.C bu tartışmadan sonra bölünmüştür. Onun yerine TEŞKİLAT-I İÇTİMAİYE CEMİYETİ kurulmuştur. Bu teşkilatını kuranlar KÜRDİSTAN TEALİ CEMİYETİ içindeki bağımsızlıkçı kadrolardır. Daha sonra kurulan Kürt örgütlerin çoğunda bu iki teşkilattan gelme kadrolar vardır. Kadrosal bazda da bağımsızlıkçılıkta bir devamlılık görüyoruz sonra AZADÎ örgütü var, sonra XOYBÛN örgütü var zaten programı bağımsız Kürdistan programıdır.
Ondan sonra geliyoruz 1970’li yıllara ve ilk defa Kürdistan’da yani bu kesintiden sonra 1970’ li yıllarda Kuzey Batı Kürdistan’da çok ciddi bir bağımsızlıkçı gelişme görüyoruz. Özellikle, Türkiye sosyalistleri ile girip tükettiğimiz 68-78 dönemindeki ayrı örgütlenme-birlikte örgütlenme tartışmasından sonra Kuzey Batı Kürdistan’da 10’ a yakın bağımsızlıkçı siyasi parti kurulmuştur. İşte Kürdistan İşçi Partisi sonrasında PKK, KAWA, RİZGARÎ, ALA RİZGARÎ bütün bu örgütlerimiz bağımsızlıkçı bir siyaset tarzı üzerinden kurulan örgütlerdir. Bu trend Kuzey Batı Kürdistan’da 2000 yılına kadar süregelen bir trend idi, ama 1993’ten belki başlayarak 2000’li yıllarda ise iyice görünür hale gelerek bağımsızlıkçı hareketler görünür olmaktan uzak hale geldiler. Peki Kuzey Batı Kürdistan’da bağımsızlıkçı bir damar yok mudur bana sorarsanız çok güçlü bir bağımsızlıkçı damar var. Sanıyorum 2009 da idi
Tarhan Erdem Türkiye ve Kürdistan’daki Kürtler arasında bir kamuoyu araştırması yaptı ve orda bu meselenin çözümünü bağımsız Kürdistan’da görenler % 8.6 çıktı. Bu % 8.6 çok ciddi bir rakamdır. Televizyona çıkan her Kürt siyasetçisi ve aydının, “Biz, devlet istemiyoruz. Biz sınır istemiyoruz. Bağımsızlığı çöpe attık.” dediği bir fikri siyasi iklimde; Kürtler arasında % 8.6 bağımsızlıkçı çıkmasını çok önemli buluyorum, çok ciddi buluyorum. Bu araştırmalar daha sonra tekrarlandı ve en son Diyarbakır’da yapılan bir kamuoyu araştırmasında bağımsızlıkçı nispeti % 16.8 sanıyorum o seviyeye kadar çıktı. Bu önemlidir, ciddidir ve bağıksızlıkçılık, Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin tek normal siyaset tarzıdır. Yani bugün dünyadaki Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri’ne bakın Cezayir’den Libya’ya oradan Vietnam’a oradan dönün Hindistan’a bütün Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri’nde normal tarz-ı siyaset bağımsızlıkçılıktır. Zaten Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin programı öyle söylendiği kadar çok karmaşık bir program değildir, çok basittir. Biz bir milletiz, bizim bir yurdumuz var, biz bu yurdumuzda devletleşip kendi kendimizi yöneteceğiz. Böyle olduğu için dünyadaki bütün Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri’nde esas kaide bağımsızlıkçılıktır. Bunun Kürdistan’da bu ölçüde görünür olmamasının nedenleri üzerinde tartışmamız lazım bu konuda süregiden tartışmalar var.
Yavaş yavaş tamamlamaya çalışayım
İlke olarak Kürt siyasetinin, kendisine temel olarak alması gereken ilkenin şu olduğunu düşünüyorum, Kürdistan’ın bağımsızlığı ve birliği, Kürt halkının tarihsel, toplumsal, siyasal hakkıdır! Kürdistan meselesinin kalıcı çözümü, Bağımsız Birleşik Kürdistan’dadır. Bu kalıcı çözüme bir çırpıda gidilemeyeceğini herkes gibi ben de biliyorum. Bu kalıcı çözüme gitme mücadelesi için de önümüze Otonom, Federal, Konfederal modeller çıkabilir ama eğer bir siyasi parti kendisini kalıcı çözüm üzerinden ifade edecekse ki bence böyle ifade etmelidir. Kürdistan’da ulusal kurtuluşun programı, Bağımsız Birleşik Kürdistan’dır.
Devrimciler tarifleri olan insanlardır. Devrimci hareket tarifi olan harekettir.
Hepimiz bu alandaki tariflerimize bağlı kalmalıyız bunların değişmesi gerektiği yerde biz kendimiz değiştiririz. Türkiyeci dalganın tariflerimizi bozmasına izin vermememiz gerektiğini düşünüyorum.
Son olarak Einstein’in bir sözü ile bitirmek istiyorum. Einstein’e izafe edilen bir söz var ki, Einstein diyor ki “Kendinizi kokuşmuş uzlaşmalardan sakınınız.”
Her mücadelede uzlaşma mümkündür. Çeşitli dönemlerde bazı uzlaşmalara varmak da mümkündür ve bazen bu tek rasyonel yoldur. Burada uzlaşmanın kokuşmuş olup olmamasına bakmamız lazım.
Benim açımdan Kürdistan meselesi söz konusu olduğunda, Kürt halkının ulus ülke gerçeği üzerinden atlayan her uzlaşma kokuşmuş bir uzlaşmadır.
Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları ancak Kürt halkının ulus ülke gerçeğinin kabulü üzerinden uzlaşmalar arayabilirler.
Bu sözle noktalayıp hepinize tekrar dikkatlerinizden ötürü teşekkür ediyorum.