Fuat Önen
Çeviri: Sharo Garip
Figürlerden biri Mithat Sincar, Türkiye Mecilisi'ndeki konuşmasıyla Türk devletini, Türklerin Atatürk'ünü ve Atatürkçüleri gözümüzde şirin göstermeye çalışıyor.
Diğeri ise Fırat Aydınkaya, o da anlatımlarıyla Kürtleri kötüleyerek, Türklerin işlediği soykırımı Kürtlerin sırtına yüklüyor.
Doğrusu bu kirli işleri ve sahiplerini muhatap almak istemiyordum, çünkü bu hücum yeni olmadığı gibi söz konusu kişiler de Türk resmi tarih ve ideolojisine yeni bir şey katmıyorlar. Burada problemli olan şey, bu beyefendilerin yazıp söylediklerinin biz Kürtlerin tutumu olarak algılanıp bizim hesabımıza yazılmasıdır.
Bu söylemlerin bize ait olmadığını, aksine sömürgecilerin içimizde yankılanan sesi olduğunu dile getirmek için birkaç şey belirtmeye kendimi mecbur hissettim.
M. Sancar yeni bir şey söylemiyor. Tüm resmi tarih argümanlarını art arda dizerek; kısaca, bu devlet bizimdir, onu beraber inşa ettik ama sonradan kimi arızalar çıktı onları da beraber tamir edeceğiz, diyor. Zaten Atatürk de Kürt sorununu çözmek için epey çaba sarf etmiş(!)
Sancar'dan önce Aysel Tuğluk, ondan önce de Abdullah Öcalan, bu sömürgeci satırları sözüm ona "bizim aramızdan" karalamışlardı!
Atatürk'ün Kürt sorununu çözmek için çok çaba harcadığı söylemi doğrudur! Sadece Atatürk değil, bütün Türk hükümetleri sorunu kendi devlet ve milletinin birlik ve bütünlüğü için Türklük bayrağı altında çözmek için çaba gösterdiler. Bu çabalar bugün de sürüyor. Kürt ulus ve ülke gerçekliği onlar açısından beka sorunudur. Bu nedenle, çok çaba sarf ettiler, ediyorlar. Bu çabaları Kürtlerin ulus ülke gerçekliğini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Sancar, Tuğluk ve Öcalan da bu soykırımcı siyaseti Kurdî bir sesle hoş gösterme ve güncelleme çabası içindeler.
Sancar, 1919-1923 sürecinde işgalcilere kaşı milli bir mücadele yürütüldüğünü ve bunun kendileri için şanlı bir sayfa olduğunu söylüyor. Ki bu söylem Türk resmi tarih tezinin giriş cümlesidir! Sancar, Türk meclisinde, Türklere kendi tarihlerinin dersini veriyor. İyi hoş da Sancar'ın kendisi bu dersi onlardan almamış mıydı Onlara bilmedikleri bir şey mi söylüyor! Hayır, Sancar herkes beni ''Kürtlerin partisi''nin başkanı bilsin ama ben sizden biriyim, demeye getiriyor. Sancar'ın bu sözleri, Türklük psikolojisidir..
Fakat biz biliyoruz ki; ortada bir milli mücadele - savaş yok. Tersine, 1919-1923 sürecinde yürütülen savaş, işgalci ve soykırımcı bir savaştır. Örnek olarak Atatürk ve evladı Topal Osman, Ankara Meclis'i kurulduktan sadece birkaç ay sonra Koçgirî'de soykırım ve işgal harekatı yürüttüler. Koçgirî'de ulusal mücadele yürüten BiZ, karşımızda işgalci ve soykırımcı savaş yürütenler ONLAR idi. Bunun sembolü de Mustafa Kemal ve Topal Osman'dı.
M. Sancar, Türk meclisini kastederek, ''yerel kongreler birer nehir, Birinci Meclis, bu nehirlerin toplandığı bir denizdi'' diyor. Bu sözler size yabancı gelmemiş olmalı. Öcalan da 2013 Newroz'unda Kızılırmak ve Dicle'nin birlikte akışından söz etmişti. Oysa gerçekte bizim ırmaklarımız ile onların ırmakları hiçbir zaman birlikte akmamıştır. Onlar sadece bizim ırmaklarımızı kendi çıkarları için kullanmış ve kana boyamışlardır! (Bkz. Munzur, Zilan vd.)
Sancar arayıp tarayıp Türklerin ilk meclisinde kendi gibi birini bulmuş: Diyap Ağa! Doğrusu ne sen ne Diyap Ağa bizden değilsiniz. Maalesef sizler düşmanın bizim içimizde yankılanan sesi ve bizden sayılmak isteyen kişilersiniz. Ancak BİZ sizi kendimizden saymıyoruz!
Fırat Aydınkaya'yı tanımam, yazısının başına avukat ve araştırmacı olduğu notu düşülmüş... Ancak yazısının ne hukuk ne de bilimsel araştırma ile alakası yok. ''Kürtler, Ermeni soykırımına iştirak ettiler mi'' sorusuyla başlayan yazı, Kürtleri bu soykırımın aktörü, faili ve sorumlusu kılıyor. Büyük harfle başlatıp çoğul eki ile bitirerek, ''Kürtler''i millet olarak itham ediyor. Bu avukat beyefendi, bir hukukçu olarak soykırımların faillerinin devletler olduğunu bilmiyor mu? Soykırım, modern bir fiildir faili devletdir ve taşeronu kolonyalizm olan soykırım, kapitalist dönemde ortaya çıkmıştır. Örneğin, kimse Millet olarak Türkler ya da Almanlar, Ermenileri veya Yahudileri soykırıma uğrattı demez. Doğru söylenişi şöyledir: Osmanlı Devleti, İttihat Terakki iktidarında Ermenileri soykırıma uğratmıştır; Alman Devleti, faşist iktidar (Hitler) egemenliğinde Yahudilere soykırım uygulamıştır.
Pekala, bütün milletler için bu hassasiyet gösterilirken Kürt milleti söz konusu olunca aynı hassasiyet neden ortadan kalkıveriyor? Türk Devleti onlarca yıldır soykırımcı olduğunu kabul etmiyor. Sıkıştıkları zaman ''mukatele'' (karşılıklı çatışmalar) yaşandı diyor ve genelde Kürtleri taraf ve Ermenilerin ''öteki''si pozisyonuna koyuyorlar. Aydınkaya da aynı şeyi söylüyor; Kürtler, Ermenilerin ''ötekisi'' idi diyor ve daha da ileri giderek Kürtler olmasa Ermeni soykırımının hedefe ulaşamayacağını iddia ediyor. Boynuz kulağı geç; Aydınkaya Türk ideologlarının bile söylemediği şeyler söylüyor.
Aydınkaya'nın yazısı ne bir araştırma ne de bir analiz yazısı niteliğindedir. Söz konusu metin kaynaklara dayanmadığı gibi tarafsız da değil. Olsa olsa efendilerine yazılmış bir arzuhal ve Kürt değerlerine doğrudan bir saldırıdır. Örneğin, Ermeniler ile Kürtler arasındaki ilişki ve çelişkileri tek yönlü değerlendiriliyor. Sanki Kürtler Ermenileri öldürmek, mallarını talan etmek istemişler ve Ermenileri ortadan kaldırmayı planlayıp uygulamışlar gibi gösteriyor yazar, uyduruyor. Yüzlerce yıl huzur içinde birlikte yaşamış bu iki kavim neden karşı karşıya gelmişlerdir? Osmanlı Devletinin 19. Yüzyılın başında Kürt beyliklerini çökertmeye başlaması ve çoğu zaman Ermenileri kullanması tesadüf müdür? Ermeniler Osmanlı'nın 'Millet-i Sadıka'sı değil miydi? 19. Yüzyılın sonunda, Rus - Osmanlı savaşı; Ermeniler'in, Rusların desteğiyle Kürtlere saldırmasına sebep olmuş olabilir mi?
Bu Konulara dair ''Jiyan û Helwest'' adlı kitabımda geniş bilgiler var. Aydınkaya'nın yazısını da aşağıdaki linkte paylaşıyorum, merak edenler bakabilirler. Aslında yazı üzerinde fazla durmayı hak edecek bir yazı değil, ancak Aydınkaya'nın mantığını ve niyetini irdelemek için yazıdan uzun bir alıntıyla bir değerlendirme yapmakla yetineceğim.
“Evet, bu karşı iddia sıkça dillendiriliyor. Bu karşı tezi geliştirenlere bakılırsa o dönemde Kürtleri temsilen merkezi bir irade yoktu öyleyse yani bu konuda karar verici irade yoksa eylem de kendiliğinden yok sayılmalı şeklinde bir apolojinin içinden konuşuyorlar. Bu muhakeme örüntüsü bana çok problemli görünüyor açıkçası. Söz gelimi aynı mantığı holocausta uyarlayalım isterseniz. Biliyorsunuz soykırım esnasında merkezi “Yahudi iradesi” diye bir şey söz konusu değildi. Şimdi bu durumda merkezi Yahudi iradesi olmadığı için “Yahudiler soykırıma uğramadı” mı diyeceğiz! “
Resmi tarih ve resmi ideoloji her zaman yalan ve tahrifata mahkum ve mecburdurlar. Doğrudur, ben de 1915’te Kürtleri temsil eden bir kurum, kuruluş, resmi bir organizasyon olmadığını söylüyorum. Soykırımı planlamak için bir devlet gücüne ihtiyaç vardır. Ortada bir soykırımı planlayacak icra edecek Kürtlere ait bir devlet ve kurumsal güç mevcut değilse Kürtleri soykırımın aktörü, faili ve sorumlusu olarak gösteremezsiniz. Elbette bu Kürtlerin, Türklerin, Çerkezlerin ve diğerlerinin bu olaya iştirak etmedikleri anlamına gelmez. Buradan çıkarılacak anlam, Kürtlerin aktör, fail ve soykırımın sorumlusu ilan edilemeyeceği ve Osmanlının suçunun Kürtlerin sırtına yüklenemeyeceğidir.
Aydınkaya'nın cevabı tam anlamıyla ucube. Diyor ki, Yahudiler (de) soykırıma uğradığında merkezi bir iradeleri ve bürokrasileri yoktu, o halde iddianın sahipleri (örneğin ben) Yahudi soykırımı da yok demeliler.
Yahudileri soykırım yapmakla suçlayan mı var Aydınkaya? Sen bu mantıkla Ermeniler yada Osmanlıları değil Kürtleri fail yapıyorsun. Bizim iddiamız merkezi irade ve kurumlara sahip olanların soykırım gerçekleştirebileceği yönünde, sen ise bize soykırıma uğrayanlardan bahsediyorsun. Yahudiler de tıpkı Kürtler ve Ermeniler gibi merkezi irade ve kurumlardan (devlet) yoksun oldukları için soykırıma uğratıldılar! Devletsiz toplumları kimse soykırım aktörü olarak gösteremez. Aydınkaya'nın yazısından anlaşıldığı kadarıyla akıl ve mantıktan uzak biri değil.. Ama insan resmi ideoloji ve tarihi savunmak kalkarsa yalan ve tahrifata mecbur kalıyor!
Sonuç olarak: Devleti ve Atatürkçülüğü temize çıkarmak ve Kürtleri karalamak sizin işiniz olmamalıydı. Bu kirli bir iştir. Sizin okur ve takipçileriniz Kürtlerdir. Kıymetini bilmeniz gerekiyor. Sunu iyi bilin ki simdi sizi alkışlayan Türkler günü geldiğinde sizi sevinçle gömerler de...
Not: Aydınkaya Osmanlı bürokrasinde yer alan Kürtlerden bahsediyor. Eğer Aydınkaya biraz araştırma yapsa Osmanlı Bürokrasisinde Kürtlerin çok az Ermenilerin ise çok sayıda olduğunu görecektir.
Werger: Sharo Garip