Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu (*)
Grubumuzun ismi Türkçe'den Kürtçeye çevrilirken sorun yaratıyor. GrubumuzUlusal ve Demokratik Çalışma Grubu değildir. Grubumuzun ismi Kürt UlusalDemokratik Çalışma Grubu'dur (KUDÇG) Bazı arkadaşlar "bunun pek de önemlibir şey olmadığını, niye bu denli ulusal, demokratik ya da ulusal demokratikkavramları üzerinde duruyorsun?" diyebilir. Aslında önemlidir. Amaulusallık ve demokratlık adına çoğu zaman ve çoğu kişi yanlış şeyler desöyleyebiliyor ve bizi gerçek ulusal demokratik bir tavırdan konformist birçizgiye yönlendirebiliyor ya da yönlendirmeyi hedefliyor. Ulusallık vedemokrasi hakkında çok konuşuluyor. Demokrasiyi yakından görmedik ve hiçyaşamadık ama sesi uzaktan hoş geliyor
Kürtlerle demokrasi arasındaki ilişki, Derik'li genç ile helva arasındakiilişki gibidir. Diyorlar ki Derikli bir genç arkadaşına diyor ki "helvaçok hoştur" arkadaşı da ona soruyor, "acaba helvayı ne zamanyedin?" Genç demiş ki "vallahi ben hiç yemedim, ama amcamın oğluDiyarbakır'da görmüş ki birisi ekmeğinin üzerine sürmüş ve yiyormuş. Bundandolayı helvanın hoş bir şey olduğunu söylüyorum." Arkadaşı da demiş,"doğrudur, helva hoş bir şeydir."
Demokrasi nedir?
Kürtler hiçbir zaman Kürdistan'ın dört parçasında da demokrasiyigörmediler, yaşamadılar. Demokrasi bir devlet durumudur. Bir yönetme şekli veyabiçimidir. Eğer bir ülkede yaşayan bir ulus kendi kaderini kendisibelirleyemiyorsa orada demokrasinin varlığından bahsedilemez. Demokratikilişkiler de Kürt toplumu içinde pek de güçlü değildir. Bize deniliyor kidemokrasi de helva gibi güzel bir şeydir. Dünya da arkadaşlarımız da diyorlarki, "biz batıda halkın demokrasi ile keyifli yaşadıklarını gördük,dolayısıyla bizde de demokrasi olmalı.
Ancak demokrasiye biraz da yakından bakmalıyız. Grubumuz da aslında ulusaldemokratik bir gruptur. Demokratikliğin çeşitli şekilleri vardır: Ekolojikdemokratiklik, ekonomik demokratiklik, sosyal demokratiklik gibi. Grubumuzundemokratikliği bunlar değildir. Grubumuzun demokratikliği, ulusaldemokratikliktir.
Demokrasi aslında bir devlet şeklidir. Eğer bir devlet varsa vevatandaşları kanunlar önünde eşit kabul ediyorsa, o devletin şeklinin demokrasiolduğunu söyleyebiliriz..
Sorun demokrasinin insanları eşit yapmayıp eşit kabul etmesindedir. Kanunönünde o devletin vatandaşları eşit kabul ediliyor. Insanların eşitliğidemokrasinin sorunu değildir. Kürdistan'da demokrasi olmadığı içinKürdistan'dan örnek veremeyiz. Istanbul'da Koç veya Sabancı ile işçi, köylü,memur ya da işsiz birisi kanun önünde eşit kabul ediliyor. Seçimlerde herkesbir oya sahiptir, herkesin gezme, gazete çıkarma, TV kurma hakkı vardır. Ancakeşit değillerdir. Demokrasi insanları eşit yapmaya bakmıyor. Demokrasiinsanları kanun önünde eşit kabul ediyor.
Ulusal açıdan demokrasi nedir? Nasıl ki devlet kanun önünde tümvatandaşlarını eşit kabul ediyorsa,ulusal açıdan da dünyada her ulus kendikaderini tayin etme hakkı bakımından eşit kabul edilmelidir. Bundan dolayıgrubumuzun demokratikliği ulusal demokratikliktir. Kürtlerin kenditopraklarında kendi kaderlerini tayin etmelerini talep ediyoruz. Bu talepdemokratiktir.
Kuzey Kürdistan'da çoğu kez kendi kaderini tayin hakkı, sosyalist bir talepyada prensip gibi anlaşılıyor. Bu doğru değildir. Kendi kaderini tayin hakkı,sosyalist veya komünîst bir talep yada prensip değildir, demokratik birtaleptir. Bu anlayışta olduğumuz, bu prensibe göre davrandığımız için Kürtlerinde diğer dünya ulusları gibi kendi kaderini tayin hakkına sahip olmasınısavunuyoruz. Kendi kaderini tayin hakkı bakımından diğer uluslarla eşit haklarasahip olmasını savunuyoruz.
Örneğin, Luksemburg 450 bin nüfusa sahiptir. Onlarla Kürtler eşit olsundemiyoruz. Zaten bu mümkün de değil. Kürdistan'da 40 milyon, orada 450 bininsan yaşıyor. Toplumsal, düşünsel, ekonomik şartlar bakımından eşit değiller.Bu ulusları eşit yapmanın mümkünü yoktur.
Biz Lüksemburg'da sahip olunan ulusal hakkın Kürdistan'da da olmasınısavunuyoruz. Yani Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkını savunuyoruz.Kendi kaderini tayin etme hakkından grubumuzun anladığı da budur:Kendi kaderinitayin etme hakkı, siyasi bir haktır, siyasi egemenliği amaçlar. Kurdistan'dasiyasi egemenlik olmalıdır ve Kürt ulusu bu egemenliğe karar vermelidir. Kürt ulusubu egemenliğin uygulanma şekline karar vermelidir ve bütün dünya da, sömürgecidevletler de Kürtlerin iradesine saygı duymalı ve kabul etmelidir.Demokratikliğimizin esası budur ve bu ulusal demokratikliktir
Ulusal demokratik olmakla yasal olmak, yasalara uygun davranmak aynı şeydeğildir. 1921-23, 1925, 1927-29, 1938 başkaldırıları demokratiktir. GüneyKürdistan'da 130 yıldır silahlı mücadele veriliyor. Kendi kaderini tayin hakkıiçin verilen tüm mücadeleler demokratiktir. Kahraman Peşmergelerle verilen busilahlı mücadeleler de demokratiktir. Çünkü amaçları demokratiktir.
Demokratik olmak, yasal yol ve yöntemleri kullanmak anlamına gelmemelidir.Mücadelemizin içeriği önemlidir. Ne istiyoruz? Biz de diğer uluslar gibi kendikaderimizi tayin hakkını istiyoruz. Kürtler Kürdistan toprakları üzerindesiyasi egemenlik haklarına sahip olmalıdır. Bu demokratik bir taleptir.Demokratikliğimiz talebimizin içeriğinden kaynaklanıyor. Grubumuzun isminin buçerçevede çevrilmesini ve demokratikliğimizin de bu anlamda anlaşılmasınıdiliyorum.
Kendi kaderini tayin hakkını elde etmek için demokratik birlik gereklidir
Sabahattin arkadaşın da söylediği gibi, grubumuzun 'şer'i Kürt ulusun kenditopraklarında kendi kaderini tayin etmesidir. Biz bu şeriatla dünyaya, toplumlarave devletlere bakıyoruz. 'Ser'imize uygun olan bizim için meşrudur, 'şer'imizeuygun olmayan bize göre gayrı meşrudur.
Bu 'şer'imiz ile ne istiyoruz? Bu 'şer'imiz ile ulusal demokratik güçlerinbirliğini istiyoruz. Ulusal demokratik bir mücadelenin yürümesi ve başarıyaulaşması için, ulusal güçlerin birliği kaçınılmazdır. Dünyanın hiçbir yerindesadece sosyalist, demokrat yada dindar olanlar hiçbir ulusu özgürlüğekavuşturamamışlardır
Ezilen ulusların tarihine baktığımızda görüyoruz ki, ulusal güçlerin birliğiönemli olduğu kadar zorunludur da. Bundan dolayı grubumuz yurtsever güçlerinbirliğini bir görev olarak önüne koymuştur. Grubumuzun bu 'şer'ini (Kürtulusunun haklarını Kürtlerin kendi kaderini tayin etmesi olarak anlamak) kabuleden Kürdistanlı güçleri demokratik bir birlik içinde bir araya getirmeyihedefliyoruz.
Bazı soruların cevaplandırılması gerekir. Birincisi birlik sözü güzeldir vekimse kolaylıkla buna karşı çıkamaz. "Nasıl bir birlik istiyoruz, bubirlik nasıl sağlanacak, demokratik güçlerin birliğinin biçimi nasılolmalı?" Eğer bu soruların cevaplarında anlaşıp bir araya gelebilirsek,Kuzey Kürdistan'da ulusal güçlerin birliğinin oluşmasının önünde hiçbir engelyoktur. Tam tersine bu birliğin oluşması için her türlü neden vardır.
Grubumuz nasıl bir birlik kurmak istiyor?
Programın esası ulusal demokratik kurtuluştur.1980 öncesi Kürdistanlıgrupların tamamı "Ulusal Demokratîk Devrim"i dile getiriyorlardı.Önümüzde ulusal demokratik bir mücadele varsa, grubun programı da bu prensibegöre olmalıdır: Ulusal Demokratik Devrim
Bu temelde bir birlik nasıl kurulacak? Simdiye kadar yukarıdan aşağıyadoğru birlik oluşturma çabaları çokça denendi. Grup yöneticileri bir arayageldiler, birlik kararı aldılar ve halkın karşısına çıkıp onlara dediler"bu birliğin peşinden yürüyün." Özgürlük hareketini tarihinebaktığımızda, bu birlik tarzının başarıya ulaşamadığını görüyoruz. Masa başındaalınan birlik kararları,halk içinde birlik oluşturamamış.
Grubumuz bu kez, sadece yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğru dabirlik çalışmalarını inşa etmeyi deniyor.
Grup çalışmalarımızda merkezi bir yan var. Grubun yönetim kurulu var ve merkezikararlar alıp çalışıyor. Yukarıdan aşağıya çalışıyor. Yönetim kurulu, kararalıyor "bölgesel toplantılar yapılmalı" ve bu kararlarını merkezi birişleyişe göre gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak grubumuz bunun yanında aşağıdanyukarıya doğru da bir çabanın, çalışmanın da örgütlenmesini sağlamayaçalışıyor.
Yapılan bölgesel toplantıların bu amaca hizmet etmesini istiyor vebekliyoruz. Bu pazar günü işini yada istirahatını bırakıp gelen arkadaşların buanlamda bize destek olmalarını; grubumuz hakkındaki fikirlerini söylemelerini;çalışmalarımızı eleştirmelerini, çalışmalarımıza sahip çıkmalarını istiyoruz,böylece aşağıdan yukarıya bir birlik oluşturmamıza destek olmalarını istiyoruz.
Örgütlenme modeli konusunda grubumuz içinde epey tartışma var. Bazıarkadaşlar ulusal kongre, bazıları ulusal meclis, bazıları kongre partisiöneriyor. Bazı arkadaşlar da KUDÇG'nın bir süre daha bir inisiyatif gibi devametmesini öneriyor. Bu bölgesel toplantılarda bu konu ile ilgili görüş veönerilerinizi de iletmenizi istiyoruz. Bize yol açıcı önerilerde bulunun kiMardin bölgesindeki arkadaşların ulusal birlik konusundaki hassasiyetlerini vebirlik modeli önerilerini görebilelim.
Birlik modeli nasıl olmalı?
Bana göre Kürdistan dünyada normal bir ülke değil. Dünyanın başka birdiyarında görülmeyen özelliklere sahiptir. Bununla söylemek istediğim nedir?130 sene önce dünyada 24-25 devlet vardı. Bugün sayıları 207'yi bulmuştur. Kısabir süre önce Karadağlılar referandum yaptılar. 500-600 bin kadar bir nüfusasahiptirler. Bu referandumda bağımsız devlet kararı aldılar.
Luksemburg bağımsız bir devlettir ve nüfusu 450 bin kadardır. Bu devlet,Birleşmiş Milletler (BM) üyesidir. Kürdistan sorunu BM'de tartışıldığında 450bin nüfuslu Lüksemburg oy kullanabiliyor. 450 bin kişnin temsilcileri 40 milyonKürt için oy kullanabiliyor ama 40 milyon Kürtün temsilcileri BM'de yokturlarve oy hakkına sahip değillerdir.
Kürdistan parçalanmış bir ülkedir. Dünyada nüfusu 40 milyon olan, ülkesidört parçaya bölünen ve devletsiz olan Kürtlerden başka bir ulus yoktur.Bunları şunun için söylüyorum: Güney Afrika'da Ulusal Kongre var ve siyahlar buörgütlenme ile mücadelelerini sonuca ulaştırdılar ve bu model ile başarılıoldular. Bu modeli görmeli, göz önüne almalı ve kendimiz için derslerçıkarmalıyız. Filistinlilerin bir çok cephesi vardı ve bunların üstündeFilistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) kurdular. FKÖ'yü de değerlendirmeli ve KuzeyKurdistan ulusal güçlerinin birliği için dersler çıkarmalıyız. Hindistan'dakiKongre Partisi de başka bir örnektir.
Bu modellerin hepsini değerlendirelim, ama bilmeliyiz ki bizim için gerekliolan Kürdistani bir modeldir. Bu modelleri örnek alıp ne kadar ders çıkarsakçıkaralım kendi modelimizi kendi ellerimizle kurmalıyız.
Grubumuz bir parti olmadığı gibi bir parti kurma çalışmasını da önünekoymamıştır. Ancak bu şartlarda hem parti olmamalı hem de bir parti gibiçalışabilmelidir. Grubumuz bir cephe de değildir. Cephe için bir çok ulusalgücün olması ve bir araya gelmesi gerekir. Bu anlamda grubumuz bir cephe dedeğildir. Fakat grubumuz bir cephe gibi de çalışabilmelidir.
Inanıyorum ki bu bölgesel toplantılardan sonra, yıl sonuna doğru D.Bakır'dagrubumuzun geniş 3. toplantısı yapılacaktır. Bu toplantıda bir örgütlenmemodeli ve programa ulaşabileceğimizi umuyorum. Siz de çaba sarf eder, bizeyardımcı olur, düşünce ve eleştirilerinizi söylerseniz yolumuz daha kısa veaçık olacaktır.
Niye Kürtler kendi topraklarında devlet sahibi olamamıştır?
Birlik konusunda başka bir şey daha söylemek istiyorum. Demin dedim ki 130senede dünyadaki devlet sayısı 25'ten 207'ye çıkmış ve Kürtler kendidevletlerine sahip olamamıştır. Peki bunun ne tür nedenleri olabilir? Gariptirki 170 kadar yeni devlet kurulmuş ama 40 milyon nüfusu ile Kürtler bir devletsahibi olamamış. Bunun bir çok nedeni vardır ama iki noktada bu durumudeğerlendirmeye çalışacağım.
Bunun en önemli nedeni, çok sayıdaki güç Kürdistan üzerinde birliktirler,ortak tavra sahiptirler, ama Kürtler özgürlük için Kürdistan'da birlikdeğiller. Kürdistan'a karşı birlik olanlar kimlerdir? 1916'da Sykkes-Pîccotanlaşması yapılmış. Bu anlaşma Ingiltere ve Fransa arasında yapılmış Rusya dakatılmıştır. Bu üç devlet Kürdistan topraklarını kendi aralarında paylaşmışlar.1917'de, Rusya SSCB olmuş ve bu anlaşmadan çekilmiş. Ingiltere ve Fransa buanlaşmayı sürdürmüş. 1923'te Lozan anlaşması ile bugünkü sınırları çizmişler.Ingiltere ve Fransa Kürdistan'ın parçalanması için Kürtlere karşı birlikolmuşlar.
1926'da 3 anlaşma yapılmış (bir süre önce Dema Nû'da da yayınlandı). Birtanesi Türkiye ile Iran arasında, birisi Ingiltere eliyle Türkiye ile Irakarasında, bi tanesi de Fransa eliyle Türkiye ve Suriye arasında yapılmıştır.Güvenlik ve Işbirliği Anlaşması adıyla yapılan bu üç anlaşmanın dikkat çekicien önemli özelliği Kürtlere karşı olması ve Kürtleri devletsiz bırakmayıhedeflemesidir. Her üç anlaşmada kararlaştırdıkları bir konu şudur: Sınırboylarında kargaşa çıkaran aşiretlere karşı ortak tavır alacaklar, yani Kürtlersınırın hangi tarafında ulusal hak talebinde bulunursa hep beraber tepesinebinecekler.
Su noktaya dikkat etmenizi istiyorum; bir tarafta batılı ve HıristiyanFransa ve Ingiltere devletleri, öbür tarafta Müslüman Türkiye, Iran Irak veSuriye devletleri. Isa ve Muhammed taraftarları, batılı ve doğulular 1926'dabir anlaşma yapmışlar ve Kurdistan'da devlet kurulmamasına karar vermişler.Kürdistan'dan aldıkları her parça ellerinde kalacak, kararları budur.
Az önce Sabahattin arkadaş dedi ki "Araplar için 22 devlet kurulmuş",doğrudur ve bu batılıların projesidir. Ama bunu Arapların hayrına yapmamışlar,tersine onlara kötülük yapmışlar. Batılılar Kuveyt’i ayırmışlar ve demişler kibu ayrı bir devlet olsun.
Kürtler için tersini yapmışlar. Araplar için 22 devlet kurmuş ve onlarıparçalamışlar ki onları daha kolay yönetsinler. Kürtler için de Kürdistan'ıparçalamaya ve hiçbir parçada devlet kurmamalarına karar vermişler. Ingiltereve Fransa Kürdistanı devletsiz ve parçalanmış bırakmışlar. Bölgede çizdikleriharita bozulmasın diye Isa ve Muhammed taraftarları ile doğulu ve batılılarbirlik olmuşlar, Kürdistan'ı parçalama planı yapmışlar.
Düşman birlik halinde ama Kürtler birlik değil
Yaklaşık 80-90 senedir Kürdistan'ın hiçbir parçasında tüm çabalara karşınbirlik oluşturamadık. Seyredin ki devlet olmaya doğru gitmesine rağmen GüneyKürdistan'da halen de gerekli ve istenildiği kadar bir birlik oluşturulamamış.Iki gerçek var; düşman birlik içinde ama Kürtler değil.
Bu da 500-600 bin nüfuslu ulusların devletleşmesine ve 30-40 milyon nüfusluKürtlerin de kendi topraklarında devletsiz kalmasına neden olmuştur. Bundandolayı grubumuzun Kürtlerin birliğini oluşturma çalışmasını kutsal buluyorum.Bu ulusal demokratik program, ulusal demokratik güçlerin birliğini hedef olarakönüne koyuyor. Bu hedef kutsaldır.
Bazılarımızdan razı olmayabilirsiniz, bu doğaldır. Bu çalışma hiç kimseyebağlı değildir, bu grubun çalışması kişilerin işi değildir. Hiç kimse bu grubunlideri değildir, grup üzerinde egemenlik kuran hiç kimse yoktur, egemenlikkuran hiçbir grup da yoktur. Benden veya başkasından razı olmayabilirsiniz,gelin bu projeyi güçlendirin ve siz yürütün.
Bazı gruplardan razı olmayabilirsiniz, doğaldır. Kürdistan'da çok sayıdayurtsever grup var ve çoğu noktada birbirlerini beğenmiyorlar, bu da doğaldır.Ancak bu çalışma, bir grubun çalışması değildir. Bu çalışma, Kuzey Kürdistanulusal güçlerinin birliğini hedefliyor, bana göre kutsal bir çalışmadır. Bundandolayı da ilk günden beri elimden geldiği kadar bu grupla yürümeye, destekvermeye çalışıyorum.
Kendimizi gruplara karşı değil, devlete karşı tarif ediyoruz
Aramızdaki tartışma konularından birisi de grubumuzu nasıl tarifedeceğimizdir. Birincisi bu grup Türkiyeli değil, Kürdistanlıdır.
Ikincisi bu grup kendisini başka bir gruba göre tarif etmez. Bu grubun ilkçalışmasından, Ankara toplantısından başlayarak Türk medyası "bazı KürtlerDEHAP'a karşı parti kurmaya çalışıyorlar" haberlerini yaymaya başladı.Bazı gazeteler "PKK'ye karşı yeni cephe açılıyor" diye yazdılar. Buhaberler doğru değildi. O zaman Milliyet ve Özgür Gündem gazetelerine tekzipgönderdik ve "bu çalışmamızın yurtsever bir çalışma olduğunu, ulusalgüçlerin birliğini hedeflediğini, bu grubun kendisini PKK'ye karşı değil,sömürgeci devlete karşı tarif ettiğini, bu grubun anti PKK değil, antisömürgeci ilkesinin olduğunu" söyledik.
Ülkemizde sömürgeci bir devlet var ve yıllardır tüm ulusal ve insanihaklarımızı elimizden almış. Bu devlet ulusal ve insani haklarımızıkullanmamıza imkan bırakmıyor. Eğer kendimizi tarif edeceksek kendimizi budevlete karşı tarif edeceğiz.
DTP ile aramızdaki ayrılıklar
Açık alanda muhatabımız DTP'dir. DTP'nin savunduğu proje grubumuzun'şer'ine uygun değildir. Biz Kürdistanlı, onlar Türkiyeli olduklarınısöylüyorlar. Biz üniter devleti reddettiğimizi, bunun sorunlarımıza çareolamayacağını söylüyoruz, onlar ise üniter devlete sahip çıktıklarınısöylüyorlar. Biz Türk bayrağının bize ait olmadığını, kendi bayrağımızınolduğunu ve başka bir bayrağa da ihtiyacımızın olmadığını söylüyoruz, onlarTürk bayrağı hepimizindir diyorlar.
Ekolojik Demokrasi, Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Konfederalizm isimleriylesavundukları proje Kürdistan'ı Kürtlerin altından çekiyor, Kürtleri kenditopraklarında vatansız bırakıyor. Bu proje sadece o arkadaşlar eliyle öneçıkarılmıyor. Baskın Oran'dan Taha Akyol'a kadar çok sayıda Türk aydın vesiyasetçisi Türk devletine şunu söylüyor: "Kürtleri artık eskisi gibiyönetemezsiniz, TC projesinin yeni bir versiyonunu devreye sokmalısınız."DTP'li arkadaşlar da TC projesinin yeni bir versiyonunu Kürtlük adınahalkımızın önüne koyuyorlar. Bu projeye karşıyız. Siyasi olarak Kürdistan'ıKürtlerin altından çeken her proje, karşısında bizi görür ve en sert bir tarzdaeleştireceğiz. DTP'li arkadaşlara karşı grubumuzun öne çıkaracağı birinci konubana göre bu olmalıdır.
Ikincisi ise DTP'lilerin kardeşlerimiz olduğu gerçeğidir. Kardeşlerimizyanlış yolda ve yanlış yerdeler. Yanlış yerdeler dememden kastım,Kürdistaniolmaları gerekirken Türkiyeli olduklarını söylemeleridir.Bu yer yanlıştır!
Yanlış yoldalar!Üniter devlete ve Kemalizm’e karşı çıkmaları ve Kürtler içinhiç olmazsa kendi kaderini tayin hakkını savunmaları gerekir.
Kendi kaderini tayin hakkı esas alınarak federasyon, konfederasyon,bağımsız birleşik Kürdistan,otonomi savunulabilir. Bu tartışmayı bir yanabırakıyorum ama Kürtler adına siyaset yapanların en azından kendi kaderinitayin hakkını savunmaları gerekir. DTP'li arkadaşlar yanlış yapıyorlar veyanlış yerde duruyorlar. Grubumuz Kürdistanlı bir siyaset için onlarıdurmaksızın eleştirmeli ve onları böylesi bir siyasi tavra davet etmelidir.
Grubumuz DTP'lilerin bize baktığı gibi onlara bakmamalıdır. Bilindiği gibibu hareket eskiden beri "bizimle olmayan hayindir, devlet yanlısıdır"diyor. Madem ki bu siyaset tarzı yanlıştır, grubumuzun da bu yanlış siyasitavırla onlara bakmaya hakkı yoktur. Onlar bize düşman gözüyle bakabilir, amabiz onlara düşman gözüyle bakmamalıyız. Biz onlara yanlış yerde durankardeşlerimiz olarak bakıyoruz. Önlerindeki proje Kürdistanlı değil, KürdistanıKürtlerin altından çekiyor. Bundan dolayı en güçlü ve en sert bir tarzdaonların projesine karşıyız. Grubumuz ulusal güçlerin birliğini hedeflediğindenonları durmaksızın Kürdistanlı bir siyasete çağırmalıyız.
Bu toplantımıza katılan arkadaşların her türlü güçleriyle bu gruba sahipçıkmalarını istiyorum. Bu grup benim yada Sabahattin arkadaşın yadafalan-filanın grubu değildir. Yerinden kalkıp "bu çalışma doğrudur, ben dekatılmak istiyorum" diyen herkes bu grup içinde sahip olduğum tüm haklarabenim kadar sahiptir. Sizden bu grubun amaçlarına, önündeki projelere sahipçıkmanızı umuyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, hoşça kalın.
Esas ilkemiz kendi kaderini tayin hakkıdır
Eleştirilerden alınıyor değilim ve eleştiri olmalıdır. Bana geleneleştirilerin ortak noktası, arkadaşların önüne ağır bir yük koyduğum ve buyükün kaldırılamayacağıdır. Ankara toplantısında da bu tür eleştiriler yapıldıve bazı arkadaşlar "kendi kaderini tayin hakkı talebinin savaş ilanıolduğunu" söylediler. Bundan dolayı da sonuç bildirisi toplantı adına çıkmadı.Toplantıda seçilenler adına çıktı. Bir başka eleştiri de "toptancı"olduğum, küçük siyasi adımları değerlendirmediğim şeklindedir.
Siyasette toptancı yan da perakende yan da vardır. Ancak bana göre en doğrusiyaset ilkeli siyasettir. Bir Kürt olarak, bir Kürt siyasetçisi olarak Kürtleriçin ne istiyoruz? Ilke şudur: Kendi kaderini tayin hakkı. Bu ilkeninbenimsenmesi ve gerçekleşmesi esas olmalıdır. Ulusal hedef çıtasının bununaltına düşmemesi gerekir.
Davul Zurna ile Kürtçe kurs açtılar, davulsuz ve sessiz kapattılar
Reformları reddetmiyoruz. Ancak reformlara kendi 'şer'imize göre bakıyoruz.Bazı arkadaşlar Kürtçe kurslara reform gibi baktılar. Davul zurna ile Kürtçekurslar açtılar.Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ulus kendi topraklarındakurslarla kendi dilini öğrenmiş midir? Kürdistan'da Kürt olmayan Kürdistanlılariçin Kürtçe kurslara ihtiyaç vardır, Kürtler için değil. Örneğin Kızıltepe'deKürtçe kurslar açılsa ve buradaki Türkler gidip Kürtçe öğrense doğrudur ve degereklidir. Ama Kürdistan'da Kürtlere Kürtçe kursunu reform gibi değerlendirmekyanlıştır.
Dil konusunda bir reform talebi olacaksa bu, Kürdistan'da Kürtçenin resmidil olması, eğitim dili olmasıdır. Ulusal taleplerin ayran mertebesine inmemesigerekir.
Devlet ulusal hareketi durdurmak için bazı adımlar atabilir, bazı reformlaryapabilir. Bunları görmeli ve ulusal siyasete göre değerlendirmeliyiz. Ancakhiç kimsenin Kürtlere "gidin Kürtçe kurslarda dilinizi öğrenin"demeye hakkı yoktur. Taleplerimizin ilkelerimize uygun olması gerekir. Davulzurna ile açtıkları kursları davulsuz ve sessiz kapattılar.
Genel af mı, özgür siyaset yapma hakkı mı?
DTP'li arkadaşlar genel af istiyorlar. Iyi güzel, peki af kimler içinistenir? Af suçlular için istenir. Biz özgürlük savaşçılarını suçlu gibi görmüyoruz.Hiç kimsenin de özgürlük savaşçılarını, Kürt siyasetçilerini suçlu gibi görmeyeve onlar için af dilemeye hakları yoktur.
Izmir'deki toplantıda da söyledim. Bütün Kürdistanlılar için özgür siyasiçalışma hakkını savunuyoruz. Binlerce arkadaşımız Kemalist zulümden dolayı yurtdışına çıkmışlardır. Peki onlar için af mı isteyeceğiz, onlar suçlu mudurlar?Hayır, onlar devrimci ve yurtseverdirler. Onlar için özgür siyasi çalışmahakkını savunacağız. Türkiyelilik ilkesine sahip oldukları için Türkiye içindeaf istiyorlar. Ilkemiz Kürdistanlı olmaktır, tüm Kürdistanlılar için özgürsiyasi çalışma hakkını savunuyoruz. Toptancı değiliz, reform talep edebiliriz,ancak taleplerimizin formülasyonu da 'şer'imize göredir.
'Ser'imizin dışında hiçbir talepte bulunmayız. Örneğin, Kemal Burkay 20-30senedir dışarıda, ülkeye dönüp siyaset yapmak istiyor. Kemal Burkay içindevletten af talep etmek kimin hakkıdır? Ibrahim Güçlü, Zeyni ve Sedatarkadaşlar şu anda Kemalistlerin zindanlarında yatıyor. Vicdanınız elveriyor mubu arkadaşlar için af isteyelim? Bu arkadaşlarımız suçlu mudurlar? Hayır,arkadaşlarımız yurtseverdir, devrimcidir, devletin zulmüne karşı çıkmışlar. Bizo arkadaşların serbest bırakılmasını, özgür siyaset yapabilmeleriniisteyeceğiz.
Bizle DTP'li arkadaşların talepleri aynı değildir. Çünkü 'şer'imiz aynıdeğildir. Halkın talepleri 'şer' üzerinde formüle edilir. 'Ser'in Kürdistanlıise taleplerin de Kürdistanlı olur, 'şer'in Türkiyeli ise taleplerin deTürkiyeli olur. Bu noktanın çok iyi anlaşılması gerekir.
Qadi Mıhemed'ın vasiyeti: "Düşmana güvenmeyin, fakat Iranlılara hiç
güvenmeyin"
Birlik için arkadaşlara Qadi Mıhemed'ın vasiyetini okumalarını öneririm.Qadi Mıhemed idam edilmeden önce ona kalem ve kağıt vermişler ve vasiyetiniyazmasını söylemişler. Qadi Mıhemed'ın vasiyetinde iki önemli nokta var:Birincisi, diyor ki, "düşmana güvenmeyin, fakat Iranlılara hiçgüvenmeyin", çünkü onlar Doğu Kürdistan parçasındaydılar ve orası Iran'ınzulmü altındaydı.
Ikinci bölümde diyor ki, "Kürt hareketi için öne çıkan herkese sahipçıkın, birbirinizi destekleyin ve birlik olun."
Qadi Mıhemed'ın vasiyetindeki bu iki konu çok önemlidir. Biz de düşmanagüvenmemeliyiz ve TC'ye hiç güvenmemeliyiz.
Ikinci konu ise birbirimize tahammül edebilmemizdir. Ben ve Sabahattin ya daAziz Mahmut arkadaş çoğu konuda farklı düşünüyoruz. Ancak birbirimize tahammüledebilmeliyiz. Farklılıklarımıza saygı duyabilmeliyiz. Biz Kürtlerin önemli birsorunu da düşmana tahammül edip, birbirimize tahammül edememizdir. Sokaklaraçıkıyoruz; Türklerin asker, polis ve memurları var. Bunlar sömürgeci değil mi?Bunlar işgalci değil mi? Evet işgalcidirler. Ama onlara tahammül ediyoruz.Hatta gidip onlara memurluk da yapıyoruz. Bu denli onlara tahammül ediyoruz.Peki bu denli düşmana tahammül ediyoruz da birbirimize niye tahammül etmiyoruz.
Bazı konularda bu arkadaşlarla anlaşmıyoruz, ancak onların da en az benimkadar yurtsever olduklarını biliyorum, öyleyse birbirimize tahammül etmeliyizve birliği de bu esas üzerinde kurmalıyız.
Aziz Mahmut arkadaşın birliğin kültürü hakkında söyledikleri doğrudur vedüşüncelerine katılıyorum. Birlik çalışmaları birliğin kültürü ile başarıyaulaşacaktır. Birbirimize tahammül etmeliyiz ve farklılıklarımıza karşı saygılıolmalıyız.
Medeni Ayhan'ın MESOP veya HAKPAR'lı arkadaşlardan söz ederkenki "oadamlar" üslubuna katılmıyorum. Belki de o söz ağzından kaçtı, ama buüslupla birliğin çalışması yürümez. Birlik ahlakını kendi aramızda oluşturmalıve çalışmamızı bu ahlakla sürdürmeliyiz.
Son olarak bir konuyu da söylemeliyim. Grubun içinde ABD taraftarları vardemiyorum. Ancak ABD'nin bölgedeki siyasetini doğru görenler var diyorum.Grubun içinde Avrupa'nın siyasetini doğru görenler var. Grubun içinde Avrasyasiyasetini doğru görenlere rastlamadım, ama önümüzdeki günlerde onu da doğrugörenler olabilir. Bütün bunlar olabilir. Ancak grup ABD'li, Avrupalı ya daAvrasyalı değil Kürdistanlıdır. Grup içinde ABD, Avrupa ya da Avrasyasiyasetini doğru bulanlar olacaktır. Fakat, hiç kimse bu siyasi görüşlerinigruba dayatmamalıdır.
Avrupa taraftarı ya da Avrupa Birliği projesini uygarlık projesi gibi görenarkadaşlar düşüncelerinden vazgeçsinler demiyoruz. Buraya düşüncelerimizibirbirimize dayatmaya gelmedik, buraya ABD, Avrupa yada Avrasya yanlısıdüşünceleri olan ama grubun 'şer'ini doğru gören insanların Kürdistanlı birçizgide ulusal güçlerin birliğini oluşturmaya geldik. Grup Kürdistanlıdır ve buesas üzerinde dünya güçlerini de değerlendirecektir. Çağrımız budur ve hepinizeteşekkür ediyorum.
(*) Fuat Önen'in KUDÇG'nın Kızıltepe (Mardin) toplatısındaki konuşması4-10-2006