×
PKK û Desthilata li Başûrê Kurdistanê

PKK û Desthilata li Başûrê Kurdistanê
Di van şerdan de eger PKK dixwaze ber bi axa Başûr ve paşve here, divê bi hikûmeta Başûr re li hev bike û li gorî serwerîya Başûr tevbigere. Na, heke PKK serwerîya Başûr nas nake divê di qada şer de bimîne û li dijî hicûmên dewleta dagirker têbikoşe....

Mirovê Aqil: Mîthat Sancar
Fuat Önen
Mirovê Aqil: Mîthat Sancar
Di dawîya sala 2012yan de pêvajoyeke nû li Îmraliyê hat li darxistin. Çarçoweya vê pêvajoyê di peyama Ocalanî ya di Newroza 2013yan de hate destnîşan kirin. Di wê peyamê de işaretî 3 ruhan û xwişk û biratîyekê dihat kirin. Gîyanên ku dê “Kêşeya...

Du fîgurên 23-24ê Nîsanê: Mîthat Sancar û Firat Aydinkaya
Fuad Onen
Du fîgurên 23-24ê Nîsanê: Mîthat Sancar û Firat Aydinkaya
Yek ji wan (Mîthat Sancar), hewl dide ku meclîsa tirkan, dewleta tirkan, Ataturkê tirkan û ataturkçîtîya tirkan li pêş çavên me xweş bike. Yê din jî (Firat Aydinkaya), hewl dide ku kurdan li pêş çavên me reş bike,...

BANGA HELWÊSTGIRTINEKE BI RÛMET
Fuad Onen
Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne. Li gorî rayedarên Sîstema Serwerîya Tirk, ev şer ji bo wan mijara bekayê (mayin-nemayinê) ye. Her çend rayedar û berdevkên vê sîstemê vî şerî weke li dijî terorê bi nav bik...

DIVÊ KURD YEKÎTÎ Û SERXWEBÛNA KURDISTANÊ JI XWE RE BIKIN MIJARA MAN Û NEMANÊ
Fuad Onen
DIVÊ KURD YEKÎTÎ Û SERXWEBÛNA KURDISTANÊ JI XWE RE BIKIN MIJARA MAN Û NEMANÊ
Diplomasî, sîyaseta nazenîn e. Ji bo diplomasîyeke baş, berî her tiştî siyasteke baş, yekgirtî û Kurdistanî pêwîst e. Li başûrê welatê me mixabin siyaseteke bi vî rengî ne serdest e. Parlamana me heye, hikumeteke me heye lê siyaseteke serxwebûnxwaz û...

Dewleta Tirkan nikare bi serê xwe li Qendîl ê operasyoneke leşkeri bimeşîne
Fuad Onen
Dewleta Tirkan nikare bi serê xwe li Qendîl ê operasyoneke leşkeri bimeşîne
Qendîl rêzeçîya ye û di sêkoşeya başûr, bakur û rojhilatê Kurdistanê de dimîne. Dagirkirina wê derê ne ew çend hêsan e. TC çima di vê deme de qala dagirkirina Qendîlê dike? Li Tirkîyê hilbijartin heye, argumenta her du bereyên dagirker (Cumhur û Mill...

HILBIJARTINA TIRKAN, HDP Û HELWESTA HIN PARTÎYÊN KURDAN
Fuad Onen
HILBIJARTINA TIRKAN, HDP Û HELWESTA HIN PARTÎYÊN KURDAN
Em nabêjin ku hilbijartina Tirkan me aleqedar nake, em dibêjin ku ev hilbijartina dewleteke dagirker e, hebûna dewleta Tirkan li Kurdistanê ne rewa ye, ev dewlet bi hemû dam û dezgehên xwe dagirker e û divê ev dewlet ji bakur-rojavayê Kurdistanê derk...

HILBIJARTINÊN DEWLETÊN DAGIRKER Û HELWESTA KURDAN
Fuad Onen
HILBIJARTINÊN DEWLETÊN DAGIRKER Û HELWESTA KURDAN
Ne xwezayî ye ku sîyasetmedarên Kurdan wek yên Tirkan bipeyivin, nakokîyên di nav sîyaseta Tirkan de mezin bikin û di nav sîyaseta Tirkan de ji xwe re li cîyekî bigerin. Divê sîyasetmedarên Kurdistanê zanibin ku ev ne hilbijartina me ye, ev hilbijart...

TÊKÇÛNA ŞERÊ CEBHEYA KERKÛKÊ
Fuad Onen
TÊKÇÛNA ŞERÊ CEBHEYA KERKÛKÊ
Şerê li cebheya Kerkûkê rû da, bersîva dewletên dagirker û parêzerên sistemê ye. Di vê cebheyê de em têkçûn. Berpirsê vê têkçûyinê yê yekem Serok Barzanî ye. Ev bêyî ku em hûrgilîyên şerê cebheya Kerkûkê bizanibin wisa ye. Serokatî ne ciyê gazindan c...

YEKÎTÎYA KURDAN Û YA PARTÎYÊN KURDAN JI HEV CUDA NE
Fuad Onen
YEKÎTÎYA KURDAN Û YA PARTÎYÊN KURDAN JI HEV CUDA NE
Di nav tevgerên rizgarîya neteweyî de kesî bi qasî tevgera rizgarîya neteweyî ya Kurdan nîqaşên teorîk nekiri ye. Em di nivîsarên Ho Shi Min, Amilcar Cabral, Mahatma Ghandi, Fidel Castro û yên wekî wan de tûşî nîqaşên teorîk li ser netewe an netewepe...

Page 1 of 5First   Previous   [1]  2  3  4  5  Next   Last   
05

Deng:

Bilindiği gibi Kürt hareketi her zaman “birlik” arayışı içinde oldu. Son zamanlarda bu çabaların tekrar yoğunlaştığı görülmektedir Çeşitli kollardan sürdürülen-dillendirilen birlik arayışları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Açık Alanda Meşruiyeti Esas Alan Birlik Hareketi

Kürd hareketinde herzaman birlik tartışması olduğu doğru olsa bile, bu tartışmanın arayışa yolaçtığı, birlikçi davranıldığı doğru değildir. Birlik arayışındaymış gibi yapmakla, gerçekten birlik için çalışmak arasındaki ayrımı doğru saptamamız lazım. Grupların, çevrelerin, kişilerin kendi açmazlarını örtmek için, birlik arıyormuş gibi yapmalarıyla gerçekten birlik arayışında olmak iki farklı durumdur. Maalesef yurdumuzda bu farklı durumlar arasındaki sınır bulanıktır. Kendi açmazlarını örtmeye yarayan şal arayışını, birlik arayışı olarak algılayan ya da öyle yansıtanların, gerçek birlik arayışını engelledikleri anlaşılmalıdır.

Bu sınırın anlaşılması genel olarak Kürd hareketinde özel olarak da birlik arayışlarında açıklık, şeffaflıkla mümkündür. Kürd hareketinin bütün edimleri ve bu arada birlik arayışları yurtsever kamuoyunun denetimine, sorgulamasına ve hesap sormasına açık olmalıdır. İllegalite, örgüt mekanizmasının düzenin saldırılarından korunması içindir. Düşüncelerin, politikanın, siyasi projelerin saklanması için değildir. Politik mücadelede örgütlerin (legal, illegal, açık, gizli), düzene karşı manevralar yapması anlaşılır bir durumdur. Bu manevranın halka ya dadiğer yurtsever örgütlere dönük yapılması ve illegalitenin buna örtü olarak kullanılması, muhalif siyaset ve etik anlayışının dışında değerlendirilmelidir. Birlik ise asla manevra vasıtası olarak tasarlanmamalıdır.

Birlik, hedefi olanöznelerin somut bir program temelinde güçlerini birleştirmesi eylemidir

Birlik, somut birhedefe ulaşmak için (tartıştığımız konuda Kürd ulusunun özgürlüğüne, kendi topraklarında kendi kendini yönetmesine), bu hedefi olan öznelerin somut bir program temelinde güçlerini birleştirmesi eylemidir. Kürd hareketinde birlik ihtiyacının nedeni doğru anlaşılmalıdır. Kürdistan’da Türk Egemenlik Sistemi’nin (TES) egemenliği altında da bu egemenlikten kurtulduktan sonra da birlikte yaşayacağız. Kendilerine başka yurt arayanlar ve hatta bulanlar bakımından birlik sorunu yoktur. Orhan Miroğlu’nun Kürdistan Post’tan aktaracağım şu ifadeleri bu bakımdan anlamlıdır: “Kürtlerin ulusal birliği gibi, mevcut reel politika bakımından hiçbir şey ifade etmeyen paradigmalarla zamanı okumaya çalışmak beyhudedir… Günümüz koşullarında ‘Türkiye Kürdü’, ‘Irakya da Suriye, İran Kürdü’ olmak, Kürdistani bir aidiyetten önce geliyor.”

Birlik sorunu olanlar kendi yurtlarında özgürce yaşamak için mücadele edenler, kendilerini Kürdistani aidiyetle tarif edenlerdir. Bu da birliğin hedefini belirler. Birlikte sömürgeci boyunduruğu kırmak, birlikte özgürleştirilen yurtta birlikte yaşamanın hukukunu oluşturmaktır bu hedef.

Birlik, kendi yurdumuzda birlikte yaşama hukuku oluşturmak ve bunun bir parçası olarak güçlerimizi birleştirmek sorunu olarak ele alınmalıdır. Farklı yurtsever grup, çevre ya da partilerimizin belli somut hedefler için oluşturdukları güç eylem birlikleri deönemli olmakla beraber, burada tartıştığımız birlik, ulusal güçlerin birliği; ulusal temsili kurum yaratılması sorunudur.

Kürdistan sorunu ve Kürd hareketinde birlik Türk legalitesine sığmaz.

Burada sorulması gereken ilk soru, bu birliğin hangi alanda kurulabileceği, ya da kurulması gerektiği sorusudur. Önce hangi alanda kurulamayacağını söyleyecek olursam, bu birlik legal alanda kurulamaz. TES’nin hukukunda Kürd ve Kürdistan yok, Kürdistan’da ise Kürdlerin kendi legaliteleri, kendi ulusal hukukları yoktur.Legalite Kürdlerin kendileri olarak ve kendileri kalarak siyaset yapabildikleri bir alan değildir. Kürdistan sorunu da, bu sorunun çözümü için Kürd hareketinde birlik de Türk legalitesine sığmaz. Bu bizim legalitemiz değildir, bizi yoksayan ve yok etmeyi hedefleyenlerin legalitesidir.





Kürd hareketi bakımından legalite kendini yaşayabileceği, kendisini gerçekleştirebileceği bir alan değildir. Bu alan legal olanaklardan yararlanma alanıdır. 80 küsur yıldır çeşitli dönemlerdeki daralmaları ve genişlemeleriyle kullandığımızı düşündüğümüz ya da öyle söylediğimiz bir alandır. Bu alanı kullanırken gözden uzak tutulmaması gereken temel bir kural vardır: “Bir şeyi kullanmaya yeltenen, kullanılmayı göze almıştır.” 80 küsur yıllık legalite istismarı deneyimimizi bu kural ışığında değerlendirip, kullanmaya çalışırken ne kadar kullanıldığımızı sorgulamalıyız.

Kürd hareketi bu legalitenin sınırlandırmalarından kurtulmak için yıllarca illegaliteyi esas almıştır. Farklı zamanlarda farklı adlarla kurulan legal örgütler, illegal örgütlerin kullandıkları vasıtalar, bir biçimde kendilerini kısmen gerçekleştirmeye çalıştıkları örgütler olmaktan ileriye gidememişlerdir, gidemezler. Bu ikili yapının yol açtığı sorunları tartışma dışı tutarak mevcut legal yapılarımızın hala bu ikili yapıyı sürdürdüklerini söyleyebiliriz.

Özgürlük mücadelesibir yanıyla da kendisi olmak, kendisi kalarak yaşamak mücadelesidir. Ulusal özgürlük mücadelesi de bu anlamda bir ulusun kendi ulusal aidiyetiyle, kendisi kalarak, kendi topraklarında kendisini yönetme mücadelesidir. Ulusal özgürlük hedefli Kürd hareketi kendisi kalarak siyaset yapamadığı Türk legalitesinde birlik oluşturamaz! İllegalitenin kendisinden kaynaklanan sınırlanmışlığı olsada ulusal birliğin kurulabileceği bir alandır. Bunun için bu sınırlanmışlığın doğurduğu sorunları aşabilecek siyasal anlayış, siyasal kararlılık, halk desteğine sahip siyasal örgütlere sahip olmak gereği açıktır.

Kürd halkının ulus ülke gerçeklikleri TES’nin legalitesinde yoktur, bu anlamda illegaldir, hal böyleyken Kürd hareketinde son dönemlerde yaygınlaşan illegalite karalaması yanlıştır ve bence legalist, konformist siyaset anlayışının güçlenmesiyle ilgilidir. Legal mücadele ve legalizm aynı şey olmadığı gibi, illegal mücadeleve illegalizm de aynı şeyler değildir. İllegalitenin sorunlarını sahiplerine bırakırsak söyleyeceğim şudur, bugünkü şartlarda Kürd hareketinde birlik sorununun çözüleceği, ulusal güçlerin birliğinin sağlanacağı ulusal temsil örgütü için en uygun, en elverişli alan açık alandır. Açık alanı legal ve illegal alanların kesişim düzlemi olarak tanımlamak mümkündür. Açık alan mücadelesi, kendisini yasal çerçeveyle sınırlı görmeyen özelliğiyle illegaliteye, gizliliği değil şeffaflığı esas almasıyla legaliteye benzese de her iki alanda sürdürülen mücadelelerden farklıdır. Bu üç alan yer yer birbirini keser ve birbirinden mutlak ayrı alanlar değildir. İllegalite alanının legal görünümleri, legal yüzleri olduğu gibi, tümüyle açık alan dışında açıklıktan yoksun da değildir. Legalite alanının da illegal yüzleri, görünümleri vardır ve açık alanla kesişimlere sahiptir. Kendi legalitesine sığmayan tersine kendisini legaliteyle ‘örten’ TES şartlarında mutlak legal biralandan ya da örgütlerden söz etmek akıl kârı değildir. Sonuçta her tanım temel özellikler üzerinden yapılır ve tanımların getirdiği sınırlamalar mutlak olmaktan uzaktır. Bu böyledir diye sınırları belirsizleştirmek, tanımlardan korkmak gerekmiyor.

Açık alanla legalalanı özdeşleştirme çabası hem kafa karışıklığının sonucudur hem de kafakarışıklığı yaratmaktadır. Açık, legal alan ya da açık, legal parti tanımlamaları bu türdendir. Açık alan örgütleri de jure (kabul edilmiş, normlara uygun, yasal) değil, de facto örgütlerdir. Legal örgütler ise legalitedışına kaysalar da, illegalite tarafından yönlendiriliyor olsalar da hatta defacto durumlara yol açsalar da, de facto örgütler değildir. Bu alan özellikle SSCB’nin çözülmesi, dünya düzeninin çökmesi ve yeni dünya düzeni arayışının yeni dünya savaşına yol açtığı koşullarda öne çıkan, önemi artan bir alandır. Legalite, illegalite alanının dışında, onların kesiştiği bir düzlem olarak tanımlanabilecek olan bu alana üçüncü alan denildiği de oluyor. Ülkemizde yeniyeni tartışılıp mücadele alanı olarak önemsenmeye başlanan bu alanın ulusal temsil örgütünün gerçekleşmesi için uygun bir alan olduğunu düşünüyorum. Ulusal birlik hareketi açık alanı esas almalı; meşruiyetini, resmiyetten değil, mücadelesinin haklılığından almalıdır.

Birlik sorunu iktidar perspektifi ile çözülür

Ulusal harekette birlik sorunu, özgürlük mücadelemizin stratejik sorunlarından biri belki de en önemlisidir. Kürdistan’ın parçalanmışlığının mücadelemizin temel sorunlarından biri olduğu görülürse, bu sorunun tek bir parçayla sınırlandırılmaması gerektiği de açıktır. Öbür yandan birlik sorununun iktidar perspektifi ile ele alınması gerekir. Ancak iktidar perspektifi olan siyasi özneler birlik sorununu doğru çerçevede ele alabilirler. İktidar perspektifinden yoksun olanlar birlikten söz ederler, birlik arayışlarıyla oyalanırlar, en iyi ihtimalle kısa vadeli bir takım hedeflerine ulaşmak için birlik olmayı ciddi olarak düşünürler. Kerkük için üç ay uğraşıp ortak bir bildiri çıkaramayan üç legal partimizin seçim dönemlerinde birlik konusunda daha iştahlı olmalarını başka türlü izah etmek güçtür. Kürd hareketi bu piyasa politikacılığından vazgeçmeli, ulusal harekette birlik sorununu günü birlik, dar amaçlarına alet etmemelidirler. On yıllardır çözüm bekleyen bu sorunun bugünden yarına çözülmesini beklemeden ama stratejik bakışı da göz ardı etmeden ele alınmalıdır birlik sorunu. Böyle bakıldığında nerden başlanılacağı elde ne olduğuyla ilgilidir.





Kürd hareketinde illegal alanda PKK, legal alanda DTP ve açık alanda DemokratikToplum Kongresi (DTK) etrafında nisbi bir birlik, bir temsil gücü oluşturulmuştur. Bu cephede sorun Kürdistaniliği değil Türkiyeliliği, ulusal güçlerin yurtsever birliğini değil, ‘demokrasi güçlerinin’ birliğini esas alan siyasi söylemdir. Bu siyasi söylemin takiyyeci ya da sahih olup olmaması biryana, söylemin kendisi ulusal harekette birliğin önünde engeldir. Bu cephe dışında Kuzey Kürdistan’da ne olduğu sorusuna, Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu’nun (KUDÇG) ulusal birlik örgütü modelini tartışmak üzere düzenlediği sempozyumda şu yanıtı vermiştim: “Nereden başlamalıyız?” sorusuna elde ne varla başlamalıyız. Kuzey Kürdistan’da örgütlülük alanında egemen olan örgütsüzlüktür. Partilerimiz var, parti girişimlerimiz var, siyasal çevrelerimiz var, siyasal şahsiyetlerimiz var ama bütün bunların ortak özelliği organize olmamalarıdır. Grup, çevre, örgüt tanımları bozulmuş, bu alanda dejenerasyon egemen hale gelmiştir. Siyasal çevre olmanın asgari koşullarına, referanslarına sahip olmayan arkadaş çevreleri grup görünümüne ve iddiasına sahip hale gelmekte sakınca görmemekte, suni grup aidiyetlerine bağnazlıkla sarılmaktadırlar. Parti üyeleri parti disiplinine uymamakta kendilerini serbest saymakta, partilerine güvensizlik belirtmekte, UDÇG yönetici ya da aktivisti konumunda görünenler Çalışma Grubunun bir işe yarayamayacağını söyleyebilmektedirler. Kerameti kendilerinden menkul ‘bağımsız’ siyasişahsiyetlerimizin durumu da farklı değildir. Kendi içlerinde, çevrelerinde organize olamayan bu şahsiyetler örgütlerimizin gevşek yapılarını eleştirerek bir anlamda bu durumdan yararlanarak kendilerine meşruiyet aramaktalar. Siyasi grup ve çevrelerimizin gevşek yapıları bu şahsiyetlerin açmazlarını ve yetmezliklerini örtmekte, suni gruplaşma furyası bu şahsiyetlere piyasa oluşturmaktadır. Tablo iç açıcı değildir! Ancak, çözümü de bu tablodan çıkarabiliriz. Öyleyse nereden başlamalıyız?

Bu tabloyu ve tablodaki bileşenleri veri alıp onlar üzerinden örgüt oluşturmanın ihtiyaçlarımıza cevap veremeyeceğini düşünüyorum. Bileşenlerimiz güçsüz, kitle bağları zayıf yapılar ve organize olamayan şahsiyetlerdir. Bu bileşen yapısından ulusal cephe, ulusal meclis, ulusal kongre çıkmaz. Yeni birleşik bir ulusal harekete ihtiyacımız var. Birbirimizin farklı siyasi, örgütsel aidiyetlerine saygılı kalarak, ama kişisel aidiyetlerimizi esas alarak birleşik ulusal hareket örgütlemeliyiz. Bu konuda irade birliği sağlamalı ortak aidiyetle ulusal temsil örgütü oluşturmayı hedeflemeliyiz. Bu yapı içinde ayrışmaya, birlikte dönüşmeye açık olmalıyız. Kendi geri yapılarımızı, örgütsüzlüklerimizi harekete dayatmamalı, birleşik hareketin aidiyetini esas almalıyız.





Birleşik hareket bir koordinasyon kurulu olmamalı, kendi aidiyetiyle doğrudan örgütlenmeyi esas almalıdır. Her birimiz kendi rengimizle (milliyetçi, liberal,sosyalist, komünist, dindar vs.) ama ortak aidiyetle ulusal güçlerin birliğini hedeflemeli, ortak çağrıda bulunmalıyız. Şu anda ulusal kongre iddiasında bulunabilecek bileşim ve güçten yoksun durumdayız. Ancak üçüncü geniş toplantıya ulusal kongre oluşturma hedefi önerisiyle gitmeliyiz. Birleşik ulusal hareketin önüne ulusal kongre oluşturma görevini hedef olarak koymalıyız.” (7.12.2006)

Bu sempozyumun yapıldığı tarihte KUDÇG adıyla sürdürülen birlik arayışına kurumsal bir katılım olmadığı için hareket kişisel aidiyetler üzerinden sürdürülmüş ve Mayıs 2007’deyaptığı kongrede TEVKURD adını almıştır. Legal, illegal ayırımı gözetmeden bütün yurtsever kişi, grup, çevre, partilere birlik hareketini beraber oluşturma ve yürütme çağrısında bulunmuş, tüzüğünü kurumsal ve bireysel katılıma olanak veren bir model esası üzerinden tasarlamıştır. TEVKURD’ün Eylül 2005’ten beri bu konseptle sürdürdüğü birlik arayışının ciddi ve yeni bi rarayış olduğunu değerlendiriyorum. Ancak somut durumu da görmezlikten gelemeyiz. Üç yıla yakın sürdürülen bu arayışa sayıları 20’yi bulan Kürd örgütlerinden kurumsal olarak katılım gösteren tek hareket MESOP’tur. Görüşülen bütün örgütlerce olumlu karşılandığı halde, aktif destek verilmediği gibi, çoğuzaman da başvurdukları siyasi manevralarla arayışı etkisiz hale getirmişlerdir.

Sayıları yüzlerle bazen binlerle ifade edilen bağımsız ‘şahsiyetlerin’ katılımı da sınırlı olmuştur. Bağımsız ‘şahsiyetlerin’ çoğunun ilgisi ihtiyatlı bekleyişi aşamamış, ‘platonik’ bir gözlemcilikle sınırlı kalmıştır.

 Birlik söyleminin yaygınlığı göz önüne alındığında bu durum düşündürücüdür. Haziran’da yapacağı kongrede bütün bu sorunları tartışmayı hedefleyen TEVKURD daralarak ya da genişleyerek yoluna devam etmenin, arayışı sürdürmenin yollarını bulabilmelidir. Grupların birlik arayışını manevra sahası saymaktan vazgeçmeleri, bağımsız ‘şahsiyetlerin’ de gerçekten şahsiyet olduklarını gösterip sorumluluk almaları, ‘benci’ değil, ‘bizci’ davranabilmeleri ön açıcı olacaktır. Birlik adına yapılan çalışmalardaki her başarısızlığın birlik ruhunu örselediği unutulmamalıdır.





Örgütlerimiz kendi zaaflarını birlik şalıyla örtemeyeceklerini anlamalıdırlar

Son zamanlarda Kürd hareketinde birlik arayışlarının ‘yoğunlaştığına’ dair izleniminize ise katılamıyorum. HAK-PAR ile KADEP’in birlik denemesi ve Paris Kürt Enstitüsü’nün imzaya açtığı bildiriye neredeyse bütün Kürd çevrelerinin imza atmasının bu izlenime yol açan olaylar olduğunu sanıyorum. Bu her iki olayın da Kürd hareketinde birlik görüntüsü oluştursa da, bu birlik kapsamında olmadığını düşünüyorum. HAK-PAR ile KADEP niye ayrı iki parti olduklarının makul bir açıklamasını yapmakta sıkıntı çeken partilerimizdir. Seçimlerden önce HAK-PAR varken ayrı bir parti kurmayı gerekli görenlerin altı ay geçmeden ‘birlik ihtiyacını’ keşfetmeleri de, yıllarca Ş. Elçi’yle birlik olmaz diyenlerin aniden bunu mümkün görmeleri de anlaşılmayı bekleyen muammalardır. Kuşkusuz bu iki partinin birleşmesi olumlu olacaktı. Ancak altı aya yakın bir süre alan, yurtsever kamuoyunun bilgisi ve denetiminden uzak sürdürülen bu deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Birleşme gayretlerinin nedenleri gibi, birleşememelerinin nedenleri de izleyenlerin takdirine, yorumuna kalmıştır. Birlik çalışmalarının olmazsa olmazı olan hedeflilik ve şeffaflıktan yoksun bu birlik arayışının özgürlük mücadelemize bir şeyler kattığını söylemek güçtür. Örgütlerimiz kendi zaaflarını birlik şalıyla örtemeyeceklerini anlamalıdırlar. Bu yol çıkmaz yoldur ve olası birliklerin önünü tıkamaktadır.

Paris Kürd Enstitüsü’nün hazırladığı; DTP, HAK-PAR, KADEP başkanlarının da çağrıcısı olduğu ve bir inisiyatife dönüşen imza kampanyasını da Kürd hareketinde birlik olarak değerlendirmek mümkün değildir. TEVKURD’ün de muhalefet şerhiyle imzaladığı bu metin T.C. vatandaşlığını esas alan bir metindir. Kürd hareketinde birlik ise Kürd halkının ulus, ülke gerçekliğini esas alarak sağlanabilir. Birlik stratejik bir sorunumuzken, imza kampanyası tekil bir eylemdir. Kampanyanın metni stratejik hedeflerden yoksundur. Metindeki bazı belirlemeler de stratejik hedeflerimizi karartan cinstendir. Kuşkusuz Kuzey Kürdistan’da irili ufaklı bütün siyasi öznelerin birlikte görünmeleri halkımızın, yurtsever kesimlerimizin özlemidir. Görev bu özlemi gerçek zemininde, ortak ulusal-siyasi akıl çerçevesinde ulusal projeler ve bu projeleri yaşama geçirecek ulusal kurumlarla karşılamaktır. Bu özlemle oynamak,kullanmak, karşılıyor gibi yapmak tehlikeli bir aymazlıktır.

Sorunuzla düşüncelerimi iletme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyor, DENG çevresi ileulusal özgürlük hedefli gerçek birlik çabalarında birlikte olmak dileğiylebaşarılar diliyorum.

(*)Deng dergisininFuat Önen ile yaptığı röportaj

 

 

 

 

 

 

 

Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

BİR AHLAKSIZ TEKLİF: EŞİT VATANDAŞLIK
Fuat Önen
BİR AHLAKSIZ TEKLİF: EŞİT VATANDAŞLIK
Îşgalciler bize al vatandaşlığı ver vatanını diyorlar. Demirtaşın kürtler daha ne yapsın size vatanlarını verdiler sözünü bu çerçevede anlamak lazım. Bu işgalciliğe tesllim olmak anlamındadır. 100 yıllık bu işgalci proje zaman zaman eşit vatandaşlık,...

KOLEKTİF LİDERLİKTE, LİDER OLMAMALI MI?
Fuat Önen
KOLEKTİF LİDERLİKTE, LİDER OLMAMALI MI?
Bizim klasik literatürümüzde, üstte dava vardır, bu davayı gerçekleştirmek için, örgüte ihtiyaç vardır. Örgüt ikinci sıradadır. Bu örgütü yönetmek, sürdürmek için kadrolara ihtiyaç vardır. Bu kadrolar arasında biri, bu işe daha yeteneklidir. Dolayısı...

BİREY – TOPLUM İLİŞKİSİ ve KOLEKTİF ÖNDERLİK MESELESİ
Fuat Önen
BİREY – TOPLUM İLİŞKİSİ ve KOLEKTİF ÖNDERLİK MESELESİ
Kuzey Suriye, Batı Kürdistan değildir. Kuzey Suriye, Sünni-Arap coğrafyasıdır ve bizim güneyimizdedir. Batı Kürdistan’ın güneyindedir ama Suriye’nin kuzeyidir. Önce orda teritoryal meselenin açıklığa kavuşturulması lazım. PYNK ile ENKS&rs...

ULUSAL BAĞIMSIZLIK STRATEJİSİ ve DEMOKRASİ
Fuat Önen
ULUSAL BAĞIMSIZLIK STRATEJİSİ ve DEMOKRASİ
Devlet, Kürdistan için Kürdistanlıların birlikte yaşama hukukunun cisimleşmesi anlamına geliyor. Devlet Kürdistan için, Kürt toplumunun normalleşmesi anlamına geliyor. Biz anormal bir toplumuz. Bu anlamda birçoğumuzun kişiliği hastalıklı, çünkü çocuk...

NİYE BAĞIMSIZLIKÇILIK, NİYE AYRILIKÇILIK?
Fuat Önen
NİYE BAĞIMSIZLIKÇILIK, NİYE AYRILIKÇILIK?
Şimdi siyasal temsiliyet nasıl olacaktır?  Bakın dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir işgalci güç, hiçbir sömürgeci, hiçbir emperyalist durduk yerde senin siyasal temsiliyetini kabul etmez. Sen bunu kabul ettireceksin. Kürdistanî siyaset bunu kabul e...

GÜÇ BİRLİĞİ ve GÜÇ BİRLİĞİ’NİN GÜNEY KÜRDİSTAN’DAKİ TEMASLARI
Fuat Önen
GÜÇ BİRLİĞİ ve GÜÇ BİRLİĞİ’NİN GÜNEY KÜRDİSTAN’DAKİ TEMASLARI
Siyaset bir temas meselesidir, eğer Batı Kürdistan ile ilgili bir girişimde bulunacaksak, önce Batı Kürdistanlılarla temas edelim. Böyle bir öneride bulundum ve dedim ki Batı Kürdistan’da 42-43 parti var. 15 tanesi ENKS’de, 25 tanesi PYNK...

AYRILIKÇILIK, BAĞIMSIZLIKÇILIK - KÜRDİSTANİ SİYASET TARZI
Fuat Önen
AYRILIKÇILIK, BAĞIMSIZLIKÇILIK - KÜRDİSTANİ SİYASET TARZI
Yani kısaca şunu söyleyeyim, halk savaşı işte kırlardan kentlere gerilla mücadelesi, güneydeki peşmerge savaşı da budur. Şimdi bu bir köy toplumu gerektirir. Eğer sizin köylü nüfusunuz, %75’ten %25’e düşmüşse, siz hangi toplumsal realitey...

AYRILIKÇILIK VE BAĞIMSIZLIKÇILIK
Fuat Önen
AYRILIKÇILIK VE BAĞIMSIZLIKÇILIK
Bu yüzyıllık dönem içinde, bu devlet hiçbir zaman Kürdistan meselesinin eşit haklılık, adalet üzerinden çözümlemek için hiçbir projeye sahip olmamıştır. Yapılanların hepsi, işgalciliği yeni formlarda sürdürme çabasıdır. Bugün eğer “Kürtler vard...

Türk Devlet Başkanı "kürt sorunu yoktur" demiş.
Fuat Önen
Türk Devlet Başkanı "kürt sorunu yoktur" demiş.
Türk Devlet Başkanı "kürt sorunu yoktur" demiş. Sosyal medyada buna dönük tepkiler yoğunlaştı. Kürt sorunu vardır diyen arkadaşlar bu açıklamaya kızmışlar. Dikkat edilirse kızgın arkadarkadaşların çoğu 2005 yılında Erdoğanın "kurt soru...

Kürt siyasetinde egemen siyaset tarzı
Fuat Önen
Kürt siyasetinde egemen siyaset tarzı
Kürdistan da bağımsızlıkçılık görünür değildir. Kuzey Batı Kürdistan’da da bu böyledir, Kürdistan’ın diğer parçalarında da bu böyledir. Yalnız şuna dikkat etmenizi isteyeceğim, son bir-iki yılda özellikle Orta Güney Kürdistan’da cid...

Page 1 of 9First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  Next   Last   
123movies