Fuat Önen
Sömürü ve baskının olduğu her yerde, buna karşı direniş ve mücadele de vardır. Ancak sömürü ve baskıya karşı mücadele her zaman aynı tarzda verilmez. Baskıya karşı ilk tepkiler dağınık bireysel tepkilerdir. ÖrgütIenme mücadelenin belli bir aşamasında ortaya çıkar. Dağınık bireysel tepkiler süreç içinde örgütlü bilinçli mücadeleye dönüşür . Örgütlülüğü doğuran mücadeledir . Bir örgütün var oluşunun nedeni belli bir mücadelede ona duyulan gereksinimdir. Bu yüzden örgütlerin karakteri temel aldıkları mücadeleye bağlıdır. "Herhangi bir örgütün karakterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şey o örgütün eylemi¬nin muhtevasıdır" (Lenin).
Öğle ise örgütleri anlamanın, sağlıklı bir örgütlenmeye gitmenin ön koşulu mücadeleyi anlamak ve kavramaktır. "Politik, dini, felsefi ya da herhangi bir başka ideolojik alanda olsun; tarihteki bütün mücadeleler gerçekte sos¬yal sınıflar arasındaki mücadelenin az ya da çok belirgin ifadesidir" (Marks).
Sınıflı toplumların tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir ve bu toplum¬larda gelişmenin temeli ve itici gücü de sınıf mücadelesidir. "Sınıf mücadele¬si kendiliğinden bir sınıfın kendi temel çıkarlarının farkına varmasından önce başlar, fakat bu çıkarlar konusunda bilgi sahibi olmaya başlayınca mücadele giderek bilinçli bir hal alır. Sınıf mücadeleleri üç yönde sürdürülür: Ekonomik, politik, ideolojik. Bu üç yön birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
" Engels bir gün, bu gün aramızda moda olduğu gibi sosyal demokrasinin büyük mücadelesinin iki biçimini değil (yalnız siyasi ve ekonomik mücadele¬yi değil) üç mücadele biçimini tanıyor ve teorik mücadeleyi ilk ikisi ile eşit tutuyor." (Lenin)
"İşçi hareketleri olalı beri, ilk defa olarak, mücadele üç yönden yü¬rütülmektedir: Teorik, siyasi ve pratik-ekonomik ( kapitalistlere karşı direnme) ve üç mücadele biçimi arasındaki ahenk gözetilmekte ve sistemli hareket edilmektedir. Alman Hareketi'nin yenilmezliğini ve gücünü, bu ayrı ayrı kuvvetlerin tek merkeze yönelmiş ahenkli hücumunda aranmalıdır" ( Engels)
Proletaryanın sınıf mücadelesinin üç biçimini kısaca açıklıyoruz:
EKONOMİK MÜCADELE: Üretim araçlarına sahip olmadığı için, işgücünü satarak yaşamını sürdüren proletaryanın ekonomik durumunu düzeltmek, kazanımlarını korumak ve geliştirmek için verdiği mücadeledir. Yalnız başına ekonomik mü¬cadele kapitalizmin yapısına dokunmaz. Çünkü iş gücünün metalaşmasına son veremez. Bu mücadele ile ancak iş gücünü daha elverişli şartlarda satılması sağlanabilir. Yalnız başına bu mücadele sömürünün ortadan kaldırılmasını değil sınırlan¬dırılmasını sağlayabilir. Yalnız başına öğrencilerin, öğretmenlerin, memurların vs. ekonomik, akademik özlük hakları için verdikleri müca¬deleler, köylülerin ekonomik durumlarını düzeltmek için verdikleri mücadeleler bu kesimlerin ekonomik mücadelesini oluştururlar.
POLİTİK MÜCADELE: Sınıf mücadelesinin tayin edici biçimidir. Geniş anlamda politika, toplumsal faaliyetlerin tümünü yönlendirmek ve bunun için ge¬rekli kurumları, araçları oluşturmak eylemidir. Bu yüzden politik mücadele özünde iktidar mücadelesidir. "Sınıfların en temel (belirleyici) çıkarlara, yal¬nızca genel köklü politik değişikliklerle tatmin edilebilir. Özellikle proletaryanın temel ekonomik çıkarları, yalnızca burjuva diktatörlüğünün yerini proletarya iktidarının alacağı politik bir devrimle sağlanabilir." ( Lenin )
Elbette ki bundan politik eylemin bir tek eylem (iktidarı alma eylemi) olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Proletarya iktidarının kurulması (devrim) en yüksek bir politik eylemdir. Dar anlamda iktidara yönelik, geniş anlamda tüm sosyal eylemler politiktir.
İDEOLOJİK MÜCADELE: Emekçileri burjuva ideolojisinin etkisinden kurtarma, kendi çıkarlarının bilincine vardırma, sosyalist ideolojinin yaygınlaşma¬sını ve yerleşmesini sağlamak için verilen mücadeledir.
"Her politika eninde sonunda maddi çıkarlardan kaynaklanır, ama onun teorik doğrulanması (sınıf amaçlarının hedeflerinin strateji ve taktiklerinin doğrulanması) ideolojiye bırakılır. İdeoloji bir tür siyasal pusuladır. Aldatıcı fikirler, boş hedefler, tabansız (tabanlar ), asılsız kuruntular, boş umutlar içere¬bilir. Bütün bu tür şeyler, tarihin mahkum ettiği sınıfların ideolojilerinin özellikleridir ve tarihsel sahneyi terk etmektedirler." ( Diyalektik ve Tarihi Ma¬teryalizmin Alfabesi )
Bu yüzden ideolojik mücadelenin temel hedefi egemen sınıfların ideolojisidir (kapitalizmde burjuva ideolojisidir). Bu mücadelenin bir parçası da revizyonizme, goşizme vs. karşı verilen mücadeledir. İdeolojik mücadeleyi "sol" gruplar arası bir mücadele olarak görmek veya "sol" gruplar arası ideolojik mücadeleyi ertelemek aynı ölçüde yanlış iki anlayıştır.
GENEL OLARAK ÖRGÜTLENME
Bir örgütün var oluş nedeni belli bir mücadelede ona duyulan gereksi¬nim olduğunu ve "bir örgütün karakterini doğal ve kaçınılmaz olarak tayin eden şeyin o örgütün eyleminin muhtevası" olduğunu biliyoruz. Öyleyse mücadelenin bi¬çimlerine göre örgütlenmeyi iki ayrı grupta toplayabiliriz:
1- Ekonomik mücadele örgütleri (mesleki örgütler).
2- Siyasal mücadele örgütleri (siyasal örgütler)
MESLEKİ ÖRGÜTLER: Ekonomik mücadele için gerekli olan ve ekonomik mü¬cadelenin ortaya çıkardığı örgütlerdir. Örgütlendikleri kesimlerin ekonomik mücadelesini örgütlerle yönlendirirler. Mesleki örgütlerde bireyleri birleştiren öğe ideolojik, politik görüşleri değildir. Birleştirici öğe ortak ekonomik (aka¬demik, özlük vs.) çıkarlar ve mesleklerindeki birlikleridir. Bu yüzden bu tip örgüt¬ler çok farklı eğilimdeki insanları, grupları bünyesinde barındırırlar. İşçilerin mesleki örgütleri olan sendikalar için Lenin şöyle diyor, "iktisadi mücadele için işçi örgütleri, mesleki örgütler olmalıdır… İşverenlere ve hükümete karşı mücadelede birleşmenin gereğini anlayan her işçi sendikalara girebilmelidir, eğer sendikalar hiç değilse bilinçlenmenin bu ilkel derecesine ulaşmış olan herkesi birleştirmezse, meslek örgütlerinin asıl amacına ulaşmak imkansızdır"
Bu tesbit sendikalar dışındaki mesleki örgütler (öğrenci, öğretmen, memur dernekleri, köylü kooperatifleri vs.) için de geçerlidir.
Mesleki örgütlerin ekonomik mücadele sırasında ortaya çıkmaları onların siyaset dışı kalmaları veya siyasal mücadelede yansız olmaları anlamına gel¬mez. Burjuvazi ve onların işçi hareketi içindeki uzantıları (ekonomistler, refor¬mistler ) işçi sendikalarını öğrenci, memur derneklerinin vs. siyasetle uğraşmamalarının gerektiğini söylerler. Hatta Türkiye'de yasalar derneklerin siyasetle uğraşmalarını yasaklamıştır.
Ama burjuvazinin amacı onlar siyaset dışı tutmak değildir, ayrıca sı¬nıflı toplumda siyaset dışı kalmak mümkün de değildir. Amaç böyle bir görünüş al¬tında bu örgütleri kendi siyasetinin aracı haline getirmektir, her ülkede burjuva¬zinin bu siyasetinin uygulayıcısı işçi önderleri bulunur (Türk-İş'in partiler üstü dediği politikası örnek verilebilir).
"Sendikal örgütler yalnız ekonomik mücadelenin geliştirilmesinde ve sağlamlaştırılmasında büyük değer taşımakla kalmazlar, aynı zamanda siyasi ajitasyon ve devrimci örgütlenme için çok önemli yardımcı olabilirler…
"Sendikalar münhasıran (sermayeye karşı acil mücadeleye) dikkat çevirmemeli, işçi sınıfını genel siyasal ve toplumsal hareketlerinden uzak durmamalı¬dır; dar amaçlar gütmemelidir, fakat milyonlarca ezilen işçinin kurtuluşu için mücadele etmelidir... Üstelik tarihsel tecrübe siyasal özgürlüklerin yok¬luğunu veya proletaryanın haklarının kısıtlanmasını proletaryaya zorunlu olarak siyasal mücadeleyi, daima ön plana koydurttuğunu göstermektedir." ( Lenin )
SİYASAL ÖRGÜTLER: Siyasal mücadelenin ortaya çıkardığı ve bu mücadelenin sürdürülmesi için gerekli örgütlerdir. En yüksek biçimi partidir. "Politik mücadele sınıf örgütünün en yüksek biçimi partiyi yarattı" (O.Spirkin).
Ancak politik örgütlenmenin tek biçimi parti değildir. Belirli koşullar¬da oluşan cepheler, dernekler vs. de politik örgütlenmelerdir. Politik örgütler mesleki örgütlerden temelde farklı bir yapıya sahiptirler.
Bu örgütlenmelerde birleştirici öğe mesleki değildir. Aksine bu tip örgütlerde her tür meslek farkı silinmelidir. Bu örgütlenmelerde birleştirici öğe belirli siyasal hakları almak için, somut siyasal hedeflere karşı mücadelede bir¬liktir.
Bu bakımdan siyasal örgütleri kendi içinde iki grupta toplamak mümkündür. Beli bir sınıfın dünya görüşünde (veya nihai aşamasında ) birlik temelinde oluşan siyasal örgütler ki bunlara sınıfsal-siyasal birlikler veya ideolojik, po¬litik birlikler de denilebilir. Örneğin proletarya partisi; nihai amaçları sı¬nıfsız sömürüsüz bir toplum kurmak olan bireylerin oluşturduğu özgür, gönüllü bir sınıfsal siyasal birliktir.
Farklı sınıfların çıkarlarını savunan kişi grup veya örgütlerin as¬gari programda birlik tercihinde oluşturdukları siyasal örgütler (bunlar birin¬cilere göre geçici karakter taşıyabilirler).
Örneğin sömürge bir ülkede emperyalizme, sömürgeciliğe, feodalizme kar¬şı olan ve farklı sınıf çıkarlarını dile getiren siyasal akımların oluşturacakları bir cephe böyle bir örgütlenmedir. Burada ideolojik birlik yoktur, aksine örgüt birliğine ve temel ilkelerine karşı olmamak kaydıyla, politik dostluk il¬kesi ışığında her tür ideolojik mücadeleye açıktırlar.
Proletaryanın ideolojik, siyasal mücadelesinin örgütleyicisi ve yön¬lendiricisi onun partisidir.
"Partimizin iki yönetici merkezi olabilir ve olmalıdır da, bir M.0. (merkez organı) ve bir M.K. (merkez komitesi). Bunlardan birincisi ideolojik önder¬likten, ikincisi doğrudan ve pratik önderlikten sorunlu olmalıdır" (Lenin).
Mücadele ve Örgütlenme ile ilgili bu kısa bilgilerin ışığında DDKD'nin konumuna, söyledikleri ve yaptıklarına bakalım. Bir-iki yıllık bir geçmişi olan DDKD'ler kendi konumlarını açıklayan net bir görüşe sahip olamamışlar¬dır. En azından böyle bir şey bana yansımamıştır. Bu konuda sorulan sorulara "Demokratik kitle örgütüdür" demekten başka bir şey söylenmemiştir. DDKD'lerin eyleminin muhtevası ile veya DDKD'nin siyasal konumuyla ilgili sorular ise yapılan suni "demokratik düzey" ve "siyasal düzey" ayrımıyla cevapsız bırakılmıştır. Hatta sorulara şüpheli bakılmıştır.
Birkaç yıldan sonra DDKD ilk defa geçenlerde çıkan DDG dergisin¬de kendi konumunu "belirten" görüşler ileri sürmüştür. Onun için eleştirime temel olarak DDG'de söylenenleri alacağım.
Devrimci Demokrat Gençlik (DDG) dergisi sınıf mücadelesinin biçimleri ile ilgili şunları söylemektedir: "Toplumların değişimi ve dönüşümü için verilen mücadelede süreci belirleyen ve süreci etkileyen iki mücadele biçimi vardır: Bunlar demok¬ratik ve siyasal mücadeledir" (DDG, sayı 1, sy. 13).
Oysa demin de söylendiği gibi sınıf mücadelesinin (toplumların değişimi ve dönüşümü için verilen mücadele de) üç biçimi vardır; ekonomik, siyasal ve ideolojik. DDG ekonomik ve ideolojik mücadeleden bahsetmeden mücadeleyi demokratik ve siyasal diye ikiye ayırmaktadır. Bunun yanlışlığını anlat¬madan önce demokratik mücadeleden DDG'nin ne anladığını anlatalım:
"1- Demokratik savaşın, kendine denk düşen kural olarak çoğu kez mes¬lek temeline dayalı kitle örgütleri aracılığıyla verilir. Bu bakımdan hangi kitle örgütü hangi mesleğe dayalı ise o mesleğin özlük, ekonomik, demokratik sorunla¬rının çözümü doğrultusunda savaşım verir. Bu zaten onun ödevi ve varlık nedenidir. Tersi durumda kendisi, ödevi olmayan yüklenemeyeceği sorunları, çözemeyeceği sorunları çözme ile karşı karşıya gelir ki bu da onun yıkımı ve çöküşü demektir. İktidara seçenek ve onu alma isteği olmadığı için, alan olarak siyasal değildir. Ne var ki siyasal iktidara yöneliktir.
"2- Diğer yanı ile demokratik savaşım yasaldır. Yasaların haklardan olanaklardan sonuna kadar yararlanarak ve bunu kullanarak halkın muhalefetini oluşturmaya, yönlendirmeye çalışır" (DDG, Sayı 3, numaralandırma bana ait).
Görüldüğü gibi alıntının birinci bölümünde demokratik mücadele ta¬nımlanmakta o mücadelenin alan olarak siyasal olmadığı ancak iktidara yönelik olduğu, ikinci bolünde ise bu mücadelenin yasal olduğu söylenmektedir. Ancak dergideki yazıların bütününden anlaşıldığı kadarıyla reformlar için mücadeleye demokratik mücadele deniyor, devrimci mücadeleye siyasal mücadele deniyor.
Önce şunu belirtelim ki siyasal iktidara yönelik olup ta siyasal olmayan bir mücadele yoktur. Çünkü kelimenin dar anlamında bile siyasal iktidara yönelik her eylem siyasaldır. "Çözümü şu veya bu yoldan devlet faaliyetini gerektiren her sorun siyasal bir nitelik taşır" (O.Spirkin).
Oysa yazıda bu mücadelenin "davranış olarak siyasal, alan olarak siyasal olmadığı" söyleniyor. Bunu anlamak mümkün değil." Siyasal alanın dışında siyasal iktidara yönelik, davranış olarak siyasal olan bir mücadele ne demektir? 0 zaman siyasal alan nedir?
Üstelik ekonomik mücadele her zaman siyasal iktidara yönelik değildir. Siyasal iktidara yöneldiği zaman ise ekonomik mücadele siyasal mücadeleye dönüşür. Bunu sonradan açıklayacağım. Ancak Önce kullanılan kavaramlara açıklık getirmek gerekir.
Ülkemizde yapılan tartışmalarda önemli bir zaaf slogancılıktır. Kavramın ne anlama geldiği tartışılmadan, hatta bilinmedin içi boş kavramların tokuşturulması bilimsel bir yöntem değildir. Böyle olduğu ölçüde de ideolojik, teorik tartışma adına yapılan şey kör döğüşünden ileri gitmez. Bunu önlemek için kullanılan kavramlara açıklık getirmek ve terminolojiye bağlı kalmak gerekir. "Demokratik" kavramı tartışma dışı bırakılarak demokratik mücadele veya demokratik ör¬gütlenme tartışılamaz.
Kelimenin geniş anlamıyla demokrat olmak hayatın her alanında her türlü eşitsizliğe ve ayrıcalığa karşı olmaktır. Günümüzde bu eşitsizlik ve ayrıca¬lıkları üç noktada toplamak mümkün:
1- Sınıfsal eşitsizlik
2- Ulusal eşitsizlik
3- Cinsel eşitsizlik (kadın-erkek eşitsizliği).
Tutarlı demokrat olmak bunlara karşı olmakla münkündür. Her türlü sosyal eşitsizliğin kaynağı toplumun sınıflara bölünmesine yol açan üretim araçlarının özel mülkiyeti olduğu için gerçek eşitlik ancak sınıfsız bir toplumda mümkün olur. Bu yüzden sınıfsız sömürüsüz bir toplum mücadelesi veren komünistler en tu¬tarlı demokratlardır.
"Pratikte, her türlü genel demokratik meselenin ortaya atılmasında, öneminin belirtilmesinde ve çözüme bağlanmasında herkesin önüne geçme yükümlülüğü de unutan kimse sosyal demokrat değildir" (Lenin).
Kelimenin bu geniş anlamıyla alındığında sınıfsal, ulusal, cinsel eşitsizliğe ve bunların doğurduğu tüm ayrıcalıklara karşı verilen mücadeleler DEMOKRATİK'tirler.
Ancak bundan sadece komünistlerin demokrat oldukları sonucu çıkarılmamalıdır. Sosyalist hedeflere yönelik olmayan (bu yüzden de eşitsizli¬ğin ve ayrıcalığın kaynağını ortadan kaldıramıyacak olan) ama eşitsizliğin ve ayrıcalığın çeşitli biçimlerine, görünümlerine karşı olan mücadeleler de DEMOKRATİK'tirler.
Bu durumu belirtmek için genellikle proletaryanın demokratik ve sosyalist görevlerinden bahsedilir (elbette ki bu sosyalist görevle¬rin demokratik olmadıkları anlamına gelmez).
"Sosyalist devrim, kendi esas mahiyeti bakımından son derece derin anlamda demokratiktir. Bu olgu, onu günümüz demokratik hareketine daha da yakınlaştırmaktadır. Her demokratik hareket, bir takım özgül demokratik amaç¬ları öne sürer, ama bu amaçlar çoğu zaman kısmi amaçlar olup kapitalizmin sona ermesine bağlı değildir. Sosyalist devrim ise karma bir demokratik talepler bütünlüğü öne sürer ve onu, tüm sömürünün ortadan kaldırılması göreviyle, yani halk iktidarı temeli üzerinde gerçek demokrasinin koşullarını yarat¬ma sorunuyla bütünleştirir (Fedoseyev, Lenincilğin sosyalist D.T.).
Günümüzdeki demokratik hareketleri (yani sosyalist hedeflere değil demokratik hakları almaya yönelik mücadelelerin) Fedoseyev şöyle sıralıyor:
"Demokratik hareketlerin farklı biçimleri ve nüansları vardır: Feodalizmin kalıntılarına karşı köylü hareketleri, tarımda tekelci baskıya karşı köylü hareketi, ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik için yurtsever mücadele, demokratik özgürlüklerin savunulması, faşizme ve gericiliğe karşı mücadele, barış için ve bir termo nükleer savaş tehdidine karşı mücadele, gerici eğitim sistemine karşı öğrenci protestosu, barışsever hareketler vb. bütün bunlar demokratik hareketlerin çeşitli biçimleridir. Tüm bu hareketleri ve mücadeleleri birleştiren ortak öğe hepsinin de anti emperyalist nitelik taşımasıdır" (a.g.e.).
"Demokratik ve sosyalist güçlerin bir bölümü pekiştirmesi, karmaşık ve çelişik bir süreçtir. Demokratik hareketler hiçbir zaman, sınıfsal homojenli¬ğe ve yekpare bir siyasi tutuma sahip değildir. Birbirleri ile çelişki, ve müca¬dele halindeki sosyalist ve anti sosyalist eğilimler, demokratik hareket içinde bir arada bulunurlar" (a.g.e.)
Kuzinen bu hareketlere demokratik denmesinin nedenini şöyle açıklı¬yor; " bu hareketlere demokratik hareketler denmesinin nedeni, bu eylemlerin sos¬yalist hedeflere değil, demokratik hakları savunmaya götürmesidir."
Lenin de benzer bir ayrım yapmaktadır: "Toprak ve Özgürlük müca¬delesi demokratik mücadeledir. Kapitalin egemenliğine son verme mücadelesi de sosyalizm için mücadeledir."
Görüldüğü gibi mücadelenin demokratikliği yasal olup olmadığına, mesleki olup olmadığna bağlı olmadığı gibi bir biçim sorunu da değildir,
Hiçbir marksist de mücadeleleri demokratik ve siyasal diye ikiye ayırmamıştır. Zira demokratik mücadelenin kendisi de esas olarak siyasaldır. "Alan olarak ta, davranış olarak ta" bu böyledir. Eğer mücadelenin demokratik olup olmadığı tartışılıyorsa, kriter mücadelenin yöneldiği hedef olmalıdır. 0 zaman demokratik ve anti demokratik mücadelelerden bahsedilebilir. Sözkonusu olan proletaryanın mü¬cadelesi ise, proletaryanın demokratik ve sosyalist görevlerinden bahsedilebilir.
Bu basit gerçeği kavrayamayan (veya kavramak istemeyen) DDG bu konu¬da kavram kargaşalığı ve çelişik ifadelerle doludur.
"Siyasal mücadele toplumların dönüşüm sürecinde belirleyici ve var olan iktidara alternatif bir mücadele biçimidir… Bunun yanında süreçte etkileyici olan mücadele biçimi ise demokratik mücadeledir. Bu mücadelenin demokratik niteliği: Demokratik hakları almaya yö¬nelmesi ve kitleleri demokratik sloganlar çerçevesinde toplamaya çalışmasıdır (sayfa 13).
Oysa ki bir mücadelenin demokratikliği etkileyici olup olmamasında değil yazıda da belirtildiği gibi demokratik hakları almaya yönelmesindedir ve bu hakları alma mücadelesi de genellikle siyasaldır . Örneğin sömürge ve bağımli halkların ulusal kurtuluş mücadeleleri demokratik bir mücadeledir, ve bu mücadele ulusal kurtuluş sürecinde etkili değil, tayin edicidir, aynı zamanda da siyasal bir mücadeledir.
Denilebilir ki DDG'nin yaptığı bu ayırım (etkileyici, belirleyici, demokratik, siyasal) suni ve gerçekliğe uygun olmayan bir ayrımdır.
Lenin'in "demokratik yöndeki politik değişiklikler"den bahsettiği göz önüne alınmalıdır ve günümüzde burjuvazi devrimci barutunu yitirdiği için, demokratik hareketlerin başını proletaryanın çektiği, proletaryanın demokratik görevleri ile sosyalist görevlerinin iç içe geçtiği hatırlanılırsa, bu ayırımın suniligi, yanlışlığı yeterince açıktır,
"Ekonomik ve politik sorunları, sosyalist ve demokratik eylemleri, proletaryanın sınıf mücadelesinde bir bütün halinde birleştirmede demokratik ha¬reketi zayıflatmaz tam tersi güçlendirir." (Lenin )
Mücadele anlayışındaki bulanıklık ve teorik yanlışlıklar doğal olarak örgüt anlayışında da kendini gösterir. Şöyle deniyor bu konuda:
"Temel olarak vurgulamak istediğimiz şudur: Bir bölümü siyasal savaşım veren sınıf temeline dayalı siyasal örgütlerdir. Bir bölümü de demokratik sa¬vaşım örgütleridir. Bu tip örgütler (demokratik kitle örgütleri-DKÖ) sınıf temeline değil meslek temeline dayalı örgütlerdir" ( sayfa 3).
Buradan anlaşıldığına göre DKÖ denilen örgütler mesleki örgütlerdir. Bu örgütlerin demokratik mücadele değil ekonomik mücadele örgütleri olduğunu daha önce söylemiştik. Ekonomik mücadeleyle, demokratik mücadele aynı şeyler olmadığı gibi, her mesleki örgüt demokratik değildir ve bir örgütün demokratikliği de onun mesleki olup olmadığına, yasal olup olmadığına da bağlı değildir.
Bir örgütün demokratik olup olmadığı onun yöneldiği hedeflere, kullandığı yöntemlere ve iç işlerine bağlıdır. İşçi sınıfının mesleki örgütleri olan sendikalar demokratik olduğu gibi, siyasal örgüt olan partisi de demokratiktir.
"Eylemde birlik, tartışma ve eleştiride özgürlük, işte biz disiplini böy¬le tanımlıyoruz. Öncü sınıfın demokratik partisine layık olan biricik disiplin" (a.b.ç.)
Demokratiklikle siyasallığı birbirinden ayıran DDG her şeyi birbirine karıştırmaktadır.
"Her iki mücadele biçimi ayrı örneklere denk düşer. Demokratik müca¬dele, demokratik kitle örgütleri sosyalist gençlik örgütleri, sendikalar vb. örgüt¬ler aracılığıyle verilir" (S, 13)
Oysa ki sosyalist gençlik örgütleri sosyalist siyasal örgütün bir par¬çasıdır. Sosyalist parti programına tavırda bağımlıdırlar. Sosyalist gençlik ör¬gütlerinin kendileri ve mücadeleleri temelde politiktir
"Gençlik birliği bu görevlerin yapılmasında iktidarı ele geçirmek ve korumak uğrundaki sınıf savaşlarında, sosyalizmin kuruluşunda partinin aktif yardımcılarıdırlar. " ('Bulgaristan Devrimci Gençlik hareketleri Tarihi).
Lenin "bu birliğin, emekçi gençliğin çoğulu içine alması gerektiğini belirtiyordu. Fakat kuruluşu bakımından işçi ve koylü gençliğin örgütü olan bu bir¬lik, sınıfsal özü açısıdan proloterya örgütünün bir parçasıdır." (a.g.e.)
"Gençlik birliği partinin dolaysız denetimi altında, gençlerin devrim yapmak için eğitilmeleri ve örgütlenmelerini sağlar. Gençlerin girişecekleri en önemli eylemleri doğru düzenlemesi için birliğin çalışmalarında partinin çizgisi temel alınmalıdır " (Duan).
Diğer taraftan DDG, demokratik kitle örgütleri dediği mesleki ör¬gütlere "örneğin sendikalardan tutun da mühendis, tabib odalarına, derneklerden barolara kadar tüm kuruluşlar hepsinin ortak paydası meslek kuruluşu olmalıdır" (s. 4). Siyasal savşımı yasaklamaktadır.
"Demokratik kitle örgütleri siyasal mücadele vermemekle beraber, siyasal örgütler demokratik mücadele verebilirler" (s,y 13) diyor.
Bu anlayış da yanlıştır ve teoride sağ bir yaklaşımdır. Çünkü mesleki ör¬gütler ekonomik savaşımın ortaya çıkardığı örgütler olmasına rağmen, mücadeleleri salt ekonomik değildir, kendi düzeylerinde ideolojik ve siyasal savaşımda da yer alırlar, almak zorundadırlar. Ancak mesleki örgütler ideolojik ve siyasi mücadelenin örgütleyicisi ve yönlediricileri değildirler. Ama bu onların siyasal mü¬cadelenin dışında kalmaları anlamında değildir.
Sendikaları ve diğer mesleki örgütleri siyasal savaşım dışı tutmak, ge¬rek ülke gerekse dünya devrimci pratiği tarafından çürütülen sağ bir anlayıştır? Bu proletaryanın ekonomik savaşımı ile siyasal savaşımının iç içe geçtiği günümüzde özellikle böyledir. Siyasal grevler işçi sendikalarının en etkin siyasi mücadele silahlarından biridir.
"Çağdaş işçi hareketinin en büyük özelliklerinden biri de ekonomik ve poli¬tik mücadele şekillerinin birleştirilmeşidir. İşçilerin istekleri ekonomik çerçeveyi aşmakta ve politik karakter kazanmaktadır. Örneğin 1958'de dünyadaki grevlerin %44'ü politik grevlere katılmışken, 1963'de bunların ora¬nı %64'ü bulmuştur" (Afanasiev).
Ve DDG sendikaların siyasal mücadele vermeyeceklerini söylüyor. "Zamanımızda, işçi sınıfının yalnız ekonomik isteklerle grevleri bile iş¬çileri siyasal mücadele alanına itmektedir. Çünkü kapitalist memleketlerin ço¬ğunda burjuva devleti monopollerin çıkarlarına hizmet eden büyük mülk sahibidir. Devlet müesseselerinde çalışan bir çok işçiyi doğrudan doğruya sömürür. Emekçi¬ler sosyal sigorta meselelerinde kendilerine yükletilen ağır vergilerin hafifletilmesi meselesinde ve daha birçok meselelerde burjuva devleti ile çatışırlar" (Afanasiev).
Devlet müesseselerinin dışında işçilerin ekonomik mücadelesi politik mücade¬leye dönüşme şeklinde olabilir. İşçilerin ekonomik sorunlarının çözümü devlet faaliyetlerini gerektiriyorsa;
"Belirli fabrikalardaki veya endüstrinin belirli dallarında tek tek kapitalistleri grev yaparak çalışma saatlerini kısıtlamaya zorlamak ekono¬mik mücadele örnekleridir. Fakat diyelim ki 8 saat ile iş gününün kanunlaşmasına yönelik bir işçi mücadelesi hareketi tamamen politik bir mücadeledir" (O.Sipirkin).
İşçilerin ekonomik mücadelesine devletin egemen sınıflardan yana müdehalesiyle, "işçilerin ekonomik mücadelesi kendiliğinden gelişmiş olsa bile siyasal müca¬deleye dönüşebilir. Bu devletin iktidar araçlarıyla birlikte egemen sınıflardan yana mücadeleye katıldığı yerlerde görülür" (Diyalektik Materyalizmin Alfabesi).
Amerikadaki kömür işçilerinin grevi buna örnektir. Türkiye'de geçmiş dönem¬lerde Ülker bisküvi fabrikalarındaki grevlere panzerlerle saldırıp kırılmaya çalışılması bir örnek. Bunların dışında sendikalar ve diğer mesleki örgütler siyasal özgürlükleri için doğrudan mücadele de verebilirler. DİSK'İN DGM mücadelesi, 141-142'nin kalk¬ması için verilen mücadele böylesi siyasal mücadelelerdir.
Öğrenci gençlik ve örgütleri hakkında benzer bir yanılgı vardır.
"Ne varki, okulları düzeyinde siyasal mücadele vermek ya da kendi örgütlerini siyasal alan konumuna sokmak büyük bir yanılgıdır. Öğrenci gençliğin uğraşı akademik-demokratiktir. Kendi yurt, kantin, kitap, burs vs. sorunlarını çözme bakımından akademik çağdaş bir öğretim sağlamaya çalşmak, özgürce korkusuzca eğitim görme vb. sorunlarını çözme bakımından da demokratiktir. Günümüz Türkiye'sinin özgül koşullarında oyuna gelmemek ve egemen güçlerin istediği alana girme¬mek kuralı ile öğrenim özgürlüğü ve can güvenliğini sonuna kadar savunmak onun hem hakkı hem de ödevidir, bundan kaçınamaz" (sayfa 4)
Bu yaklaşımı değerlendirelim:
Öğrenci örgütleri, akademik-demokratik mücadelenin ortaya çıkardığı örgütlerdir. Ama bu onların siyasal mücadele vermeyecekleri, vermemeleri gerektiği anlamına gelmez. Bugün öğrenci, asistan, öğretim üyeleri dernekleri 1750 sayılı üniversiteler yasasının kaldırılması için mücadele etmektedirler. Bu mücadele doğrudan devlete yönelik ve bu anlamda politiktir. Derneklerin bu mücadeleyi vermemeleri mi gerekir? Özgürce, korkusuzca eğitim görebilme siyasal özgürlüklerin kazanılması ve geliştirilmesine bağlıdır. Ve bunun için verilen mücadele politik bir mücadeledir. Ama DDG'nin okullar düzeyinde siyasal mücadele verilmemesi gerektiğini söylemesi ilginçtir.
Yazıda öğrenci örgütlerinin "çağdaş bir öğretim sağlamaya çalışmak" için mücadele etmeleri gerektiği söyleniyor. Sömürgeci eğitim çağdışı bir eğitimdir. Sömürge ulus öğrenci gençliğinin ulusal demokratik eğitim için mücadele etmeleri zorunlu bir görevdir. Ve bunun için verilen mücadele sömürgeci devlete yöneliktir. Ve tamamen politiktir. Zaten eğitimin kendisi de temelinde politiktir.
Yazı egemen güçlerin istediği alana girmemekte, oyuna gelmemekten bahsediyor.Yakından anlaşıldığı kadarıyla egemen güçlerin istediği alandan kasıt "siyasal alan"dır. Yani öğrenci gençlik akademik-demokratik mücadele vermeli, si¬yasal mücadele vermemelidir. Elbette ki öğrenci gençliği mücadelenin öncüsü gören, öğrenci derneklerine parti işlevleri yüklemeye çalışan burjuvaziye hizmet eder. Ama gerici faşist güçlerin devlet kurumları aracılığıyla okulları ele geçirmeye çalıştığı bir dönemde öğrenci gençliği siyasal mücadele vermemeye ça¬ğırmakta aynı ölçüde yanlıştır.
Öğrenci gençlik üzerinde artan baskıların bir sebebi de gün geçtikçe öğrenci gençliğin bilinçlenmesi, kendi kurtuluşunu emekçi halkın kurtuluşuna bağlı olduğunu görmesi ve bu doğrultuda mücadele vermesidir. Bu yüzden okullar karakollara, kışlalara dönüştürülmek istenmiştir. Ama her şart altında öğrenci gençlik "süngüsüz, copsuz eğitim" belgisi altında mücadelesini sürdürmüştür, sürdürecektir ve bu mücadele siyasaldır.
Egemen güçler elbette ki öğrenci gençlik hareketini provake etmeğe, kendi çıkarları için kullanmaya çalışacaktır. Ama bu oyuna gelmemenin yolu, si¬yasal alanı terk etnekle değil, nesnel ve öznel şartların bilimsel çözümü temel¬inde sağlıklı bir mücadele vermektir.
Şimdi de dergide DDKD hakkında söylenenlere bakalım: DDKD'nin bir gençlik örgütü olduğu söylendiğine göre önce gençlik örgütlerini bir temele oturtmak gerekir.
Gençlik türdeş bir kesim değildir. Toplumdaki çeşitli sınıf ve taba¬kaların belli bir kesitini kapsar, bu yüzden gençliği (işçi, köylü, öğrenci vs.) mesleki bir temelde örgütlemek mümkün değildir. Gençliğin sadece bir parçası mesleki olarak ayrı örgütlenebilir. Bu da Öğrenci gençliktir. Öğrenci gençliği mesleki temelde örgütlemeyi olanaklı kılan öğrencilerin genel olarak genç olmalarıdır. Bunun dışında mesleki gençlik örgütleri olamaz. Çünkü mesleki örgütler belli bir yaş grubun değil, aynı meslekte çalışan her yaşta insanları örgütlemeye çalışır. İşçi gençliğin mesleki örgütlenmesi sendikalarda diğer işçilerle birlikte olur.
Öyleyse gençliğin örgütlenmesi (öğrenci dernekleri dışında) mesleki de¬ğil siyasal olmak zorundadır. Yani gençlik örgütlerinde birleştirici öğe mesleki değil, belli hedeflere karsı siyasal mücadelede birliktir. Bu açıdan siyasal gençlik örgütlerini iki grupta toplamak mümkündür:
Belli bir sınıfın dünya görüşünde birlik temelinde oluşan gençlik ör¬gütleri. Bunlara günlük deyim ile çizgi dernekleri de denilebilir. Partinin genç¬lik kolları, sosyalist gençlik dernekleri, fraksiyon dernekleri vs. bu tip genç¬lik örgütleridir,
Farklı sınıfsal çıkarları dile getiren dünya görüşlerine sahip kişi, grup vs. leri asgari siyasal mücadele hedeflerinde birleştiren gençlik örgütleri. Örneğin: Emperyalizme, sömürgeciliğe, faşizme karşı olan tüm gençlik kesinlerini toparlamaya yönelmiş bir örgüt demokratik siyasal bir gençlik örgütüdür. Bulgaristan'da anti faşist mücadelede bu tip gençlik örgütleri vardır.
Bilindiği gibi Türkiye'de burjuvazinin koyduğu gerici yasalar, dernek¬lerin siyasetle uğraşmalarını yasaklamıştır. Bu yasağın da etkisiyle olacak ki, bazı kimseler siyasal dernek biçiminde bir örgütlenme biçiminde "habersizdirler" (kendileri böyle bir örgütlenme oluştursalar bile). Oysa Lenin daha 1920'lerde siyasal derneklerin varlığından bahsediyordu (hem legal hem illegal).
"Ya sendikalar kanunu statü kazanır (bütün ülkelerde bu sosyalist ve siyasal derneklerin kanuni statü kazanmasından önce gelmiştir)."
Üstelik Türkiye'de mevcut gerici yasalara rağmen, siyasi dernekler açı¬sından bir zenginlik bile var. İlerici sosyalist gençlik örgütleri varolduğu gibi, gerici faşist örgütleri de (siyasal) vardır.
DDG'de gençliğin örgütlenmesi ile ilgili şunlar söyleniyor:
"Madem ki gençlik kategoridir, aynı sınıftan kişilerden oluşmamıştır. Yapılması gereken ona uygun yapıyı kurmaktır. Bu yapıyı sınıf temeline dayalı bir örgüt olmayacaktır. Meslek temeline dayalı olacaktır. Bu da dernekler biçiminde günümüzde somutlaşmaktadır" (s.5)
Oysa ki eğer gençlik farklı sınıflardan bireylerin oluşturduğu bir ke¬sim ise genel olarak gençliği meslek temelinde örgütlenak mümkün değildir. Çünkü gençlik meslek açısından türdeş değildir. Genç öğrenciler olduğu gibi genç iş¬çiler, genç köylüler, genç memurlar, genç işsizler vs. de vardır. Ve bu gençler kendi meslek düzeylerinde veya iş kollarında diğer meslekdaşlarıyla birlikte, farklı meslekten gençler ayrı olarak, meslek temelinde örgütlenebilirler ve örgütleniyorlar. Eğer istenen gençliğe (işçi, köylü, öğrenci vs.) uygun bir örgütlenme ise, böyle bir örgütlenme de her türlü meslek farkı silinmek zorundadır. Böyle bir örgüt siyasal bir örgütlenme olacaktır.
Dergide DDKD hakkında şunlar söyleniyor:
"DDKD bir gençlik örgutü, bir demokratik kitle örgütü olmak nedeniyle" daha önce de gençlik örgütlerinin de demokratik kitle örgütlerinin de "sınıf temeline değil, meslek temeline dayalı" örgütler olduğu iddia edilmişti.
Öyleyse DDKD'nın meslek temeli nedir?
"DDKD belirtilen amaçlar doğrultusunda, öğrenci-işçi-köylü gençliği toparlamak, en geniş gençlik birliğini oluşturmak için çalışmalarına başladı" (sayfa 10).
Oysa ki öğrenci-işçi-köylü gençlik içinde çok farklı meslekten gen¬çler vardır ve bunları bir tek mesleki örgütte toparlamak mümkün değildir. Ve yukarıda belirttiğin gibi işçi-köylü-öğrenci gençliği bir arada mesleki temelde örgütleme olanağı yoktur, böyle bir örgüt ancak siyasal bir dernek olabilir. Aksi taktirde genç olmayı bir meslek saymak olur ki, bu bilimsel olmayan bir tutumdur, üstelik aynı dergide söylenen, DDKD'nin örgütlenme ve ittifak ilkeleri, çözmek istediği sorunlar, kendisine temel aldığı görevler de mesleki örgütlenmelere değil, siyasal örgütlenmelere denk düşer.
"Gençlik örgütleri ideolojik bağımlılık, örgütsel bağımsızlık ilkesine göre çalışmaları sürdürür. Böyle bir ideolojinin gereği DDKD'nin de genel olarak işçi sınıfının, özel olarak gençliğin devrimci mücadelesinin uluslararası çıkarlarını çalışmalarına ilke edinmesi gerekmektedir" (sayfa 10-11).
"DDKD; anti emperyalist, anti faşist, anti şövenist olan, sömürgecilerle uzlaşmayan, emperyalizme hizmet etmeyen güçlerle, daha önce de olduğu gibi ilişki¬lerini sürdürecektir" (bu ilkeler kendi dışındaki örgütlerle ilişkiyi kurabilmek için önerilen asgari ilkelerdir. DDKD'nin örgütlenmesinde başka ilkelerin de-azami ilkeler-olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkeyi sömürge olarak değerlendirmek, ayrı örgütlenmeyi savunmak, ulusal demokratik mücadeleyi, ulusalararası ha¬reketi kendileri gibi değerlendirmek gibi).
"Bir gençlik örgütü olarak DDKD gençliği örgütlemeyi işçi sınıfı bilinci doğrultusunda eğitmeyi, ekonmik, akademik, demokratik sorunlarına çözüm bulmayı ve gençliğin savaşımını halkımızın, işçi sınıfının idolojik-politik-örgütsel öncülüğündeki savaşımına bağlı kılmayı görev bilir" (sayfa 10).
Buraya kadar yazılanlar, gerek ilkeler gerekse önüne koyduğu görevler hiç de mesleki örgütlere özgü değildir. Temelde siyasal görevlerdir. Gençlik örgütlerinin önüne bu tür görevlerin, siyasal mücadele platformunun konulması yanlış değildir. Ama bir taraftan bu örgütlerin mesleki örgütler olduğunu söylemek, bu tip örgütlerin siyasal mücadele veremeyeceğini söylemek ve diğer taraftan önüne böyle görevler koymak anlaşılmaz bir kafa bulanıklığının göstergesidir.
Bu durum DDKD'nin gençliğin somut sorunları ve görevleri hakkında söylediklerinde daha da açıktır:
"Ülkemiz özelinde gençliği değerlendirirsek, gençlik:
1- Sömürgeci ve faşist uygulamalar altında inlemektedir
2- Sömürgeci ve gerici eğitimin kıskacı altında beyinleri yıkanmaya, kendine yabancılaştırmaya, hakim ulus ideolojisini benimsetmeye çalışılmaktadır.
3- Spor, seks, sinema aracılığıyla gençlik bunalıma itilmekte, toplumsal sorunlardan uzak kendi halinde bir kuşak yaratılmak istenmektedir.
4- Gençliğin savaşının örgütlenmesi, kendi yasalarını çiğneme pahasına gerekçesiz engeller, anti demokratik uygulamalarla engellenmeye çalışılmaktadır.
5- İşçi-köylü gençliğin emeği amansızca sömürülmektedir.
Bu durunda gençliğin önünde duran görev; belirleyici siyasal savaşıma bağlı olma koşuluyla sorunların çözüme örgütlü ve bilinçli bir şekilde yönelmek olacaktır" (s,12).
Demokratik kitle örgütlerinin siyasal mücadele veremeyeceklerini söyleyen bir DKÖ bu sorunların çözümüne nasıl yönelecek? 'Alan olarak siyasal olmayan' bir mücadele ile bu sorunları çözmek için ne yaplacak?
1- Gençlik üzerindeki sömürgeci ve faşist baskılar ve uygulamalar, ülkemizdeki genel sömürgeci ve faşist baskı ve uygulamalarun bir parçasıdır. Bu baskı ve uygulamalar siyasaldır. Genellikle devletin baskı aygıtları aracılığıyla uygulanmaktadır. Bunlara karşı mücadele devleti karşısında bulacaktır ve bulmaktadır. Bu sorunları çözmeye yönelik her mücadele siyasaldır ve siyasal alan içindedir.
2- Eğitim temelde siyasaldır. Eğitim kurumları esas olarak devletin bi¬rer parçalarıdır. Bu kurumlar devletin ideolojik aygıtlarındandır. Eğitimin demokratikleşmesi ulusal demokratik eğitimin sağlanması için verilen mücadele, ül¬kenin demokratikleşmesi mücadelesinin bir parçasıdır. Sömürgeci ve gerici eğitime karşı mücadele ideolojik-siyasal bir mücadeledir. Demokratik bir görev olan 'ya¬bancı bir ulusun boyunduruğunun kırılması' (Lenin) mücadelesinin bir parçasıdır. Yazıda geçen 'hakim ulus ideolojisi' saptaması bilimsel değildir. Ulusun ideolojisi yoktur. Uzlaşmaz karşıtlıklara dayalı bir toplumda sınıfların ideolojileri vardır.
3. ve 4. maddelerdeki sorunları çözme mücadelesi de ideolojik-siyasal bir mücadeledir.
5- "İşçi-köylü gençliği emeği... amansızca sömürülmektedir" deniliyor. Bilindiği gibi bir sömürünün ortadan kaldırılması sınıfsz bir toplumda mümkündür. Sömürüyü sınırlama mücadelesi ise DDKD tarafından değil, genç işçi ve köylüle¬rin de içinde bulunduğu sendikalar ve diğer mesleki örgütler tarafından yürütülür. Bu mücadeleyi DDKD ve diğer siyasal dernek ve partiler desteklemelidir.
Görüldüğü gibi DDKD'nin saptadığı ve çözmek için mücadele edeceğini söylediği sorunlar hiç de mesleki sorunlar değildir. Kendisi de mesleki bir örgüt değildir. DDKD onu doğuran mücadele, yöneldiği hedefler ve vereceğini söylediği mücadelenin muhtevası, kurulmuş örgütlerine, ilkeleri, ittifak analayışıyla birlikte mesleki temele dayalı bir 'demokratik kitle örgütü' değildir. Siyasal bir örgüt biçimidir. Üstelik demokratik-siyasal dediğimiz bir örgütlenme biçimi de değildir. Aksine çizgi dediğimiz bir yapıya sahiptir. Bunu ve DDKD'nin kendi durmunu niçin kavramadığını (veya yanlış gösterdiğinin) nedenlerini yazının ikin¬ci bölümünde açıklayacağım.
Şimdiye kadar söyelenenleri kısaca özetlersek:
1- Örgütlülüğü doğuran mücadeledir, belli bir örgütün varoluş nedeni mü¬cadelede ona duyulan gereksinimdir. Örgütlerin karakterini tayin eden şey de ör¬gütün eyleminin muhtevasıdır.
2- Proletaryanın sınıf mücadelesinin 3 temel biçimi vardır: EK0N0MİK, POLİTİK ve İDEOLOJİK. Bu mücadelelere tekabül eden iki esas örgütlenme vardır; mesleki ve siyasal.
3- Proletaryanın asgari (demokratik) ve azami programını (sosyalist) hayata geçirmek için verdiği mücadeleler birbirine sıkı sıkıya bağlı olup her iki durunda da tayin edici mücadele POLİTİK mücadeledir.
4- Mücadelenin ve örgütlerin demokratik olup olmamaları onların yasal olup olmadıklarına, etkileyici veya belirleyici olmalarına bağlı değildir.
5- Proletaryanın sınıf mücadelesi (ekonomik, politik, ideolojik) legal veya illegal, parlamenter veya parlamento dışı, silahlı veya silahsız çeşitli somut biçimler alabilir.
6- Proletaryanın sınıf mücadelesinin ideolojik-politik merkezi onun partisidir. Pratik-ekonomik mücadele merkezi sendikalardır. Ama bu sendikaların idoolojik-siyasal mücadele, partilerin ekonomik mücadele vermedikleri anlamına gelmez. Sendikaları ve diğer meslek örgütlerini, siyaset dışı tutmak veya bunu önermek sağ bir anlayıştır. Sendikaları ideolojik-siyasal mücadelenin öncüsü, yönlendiricisi gibi görmek ise sol 'Anarko-sendikalist' bir anlayıştır.
7- İşçi-köylü-öğrenci gençliğin örgütlenmesi meslek temelinde değil, siyasaldır, sınıfsal temelde olur. Devrimci siyasal gençlik örgütlerini sosyalist gençlik örgütleri, çizgi dernekleri, demokratik siyasal gençlik örgütleri vs. diye ayırmak mümkündür.
NOT: Metin içinde üç mücadele biçiminden bahsedilmekte. Bunun yerine 'mücadelenin üç yönü' veya 'mücadelenin sürdürüldüğü üç alan' denilmesi daha doğru olabilir.