Ulusal Demokratık Çalışma Gurubu (UDÇG)’nu önemsiyorum. Bu grubunçalışmalarını daha önceki birlik çalışmalarına benzetmenin haksızlık olduğunudüşünüyorum. Parti, parti girişimleri, sivil toplum örgütleri, bağımsızpolitikacıların birlikte ortak akıl oluşturmaya, ulusal proje üretip ulusalinisiyatif oluşturmaya dönük olan birlik mantığının bizi başarıyaulaştıracağını düşünüyorum. Bu nedenle bugünkü konuşmamda UDÇG’nun programatiksiyasi çerçevesi hakkında görüş ve önerilerimi dile getireceğim.
Önümüzde Ortadoğu siyasi haritası var. Bu haritanın çatısı birinci dünyasavaşında çatılmış, Ikinci savaştan sonra Israil devletinin de kurulmasıylabugünkü halini almıştır. Bu harita bölge halklarının değil, başını Fransa veIngiltere’nin çektiği batılı emperyalist devletlerin çıkarlarının gereğiolarak, onlar tarafından çizilip bölge halklarına dayatılmış ve yine onlartarafından korunmuştur.
Bu harita bölgenin ve bölge halklarının ulusal, tarihsel, sosyalgerçekliklerine uygun değildir. Yapaydır, meşru değildir. Güçle çizilmiş vegüçle korunmuştur.
Bu siyasi harita Arap ve Kürd coğrafyasını parçalamış bu toplumların içdinamiklerini dumura uğratmıştır. Arap yarımadası parçalanarak irili ufaklıdevletler aracılığıyla yönetilirken, Kürdistan coğrafyası Kasri Sirinantlaşmasından sonra Sykes-Piccot ve Lozan antlaşmalarıyla dörde bölünmüş, Kürdhalkı parçalı halde tutularak yönetilmiştir.
Bu siyasi haritayı yapay ve gayri meşru bulan bölge devrimcileri, bölgehalklarının tarihsel, ulusal, sosyal gerçekliklerine uygun yeni bir Ortadoğutalebinde bulunmuşlardır. Bölgedeki siyasi sınırları reddedenler Arap, Kürd,Türk ilericileri, devrimcileri, komünistleri ve ulusalcıları olmuştur. Arapyarımadasının bölünmesine karşı çıkan devrimciler, komünistler, nasıristler,baasistler özellikle 1960-90 yılları arasında, bu bölünmeyi gidermek içinmücadele etmişler. Kürdistan coğrafyasının parçalanmasına isyan eden Kürddevrimci, yurtsever, ilerici, ulusalcı güçler ülkelerinin özgürlüğü,halklarının kendi geleceğini belirlemesi talebiyle mücadele etmişlerdir. Türkdevrimcilerinin 71 öncesi tartıştıkları Ortadoğu Devrimci Çemberi’ni de buçerçevede anlamak mümkündür.
Yıllarca süren zorlu, fedakar mücadelelere rağmen, bölge devrimcileri bu siyasiharitayı değiştirecek gücü bulamamışlardır. Ancak sorun ortadan kalkmamış,bölgenin siyasi haritası bölgenin temel sorunu olmaya devam etmiştir.
SSCB’nin çözülmesiyle düzeni de çözülen dünya, yeni bir düzenarayışındadır. Yeni dünya düzeninin ilan edilmemiş post-modern dünya savaşıylaoluşturulmaya çalışıldığı şeklindeki düşüncemi tekrarlıyorum. Dünyanın temelsiyasi aktörleri oluşacak bu yeni düzende ön almak için kıyasıya bir mücadeleiçindedirler. ABD Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile bu savaşın Ortadoğucephesini işaret etmekte ve Avrasya’nın kontrolünü de hedeflemektedir.
Ortadoğu yeni bir paylaşım savaşının zembereğindedir. Kürdistan birincisavaşta olduğu gibi bu savaşın da temel cephe ülkelerinden biridir ve bütünparçalarıyla ateş altındadır. Dünyanın ve bölgenin siyasal aktörleri arasındapazarlıklara konu olmaktadır. Güney Kürdistan’da devletleşmeye dönük gelişmelerOrtadoğu siyasi haritasının çözülme sürecini başlatmıştır. Ortadoğu’dasiyasi sınırlar değişmektedir, değişmelidir, değişecektir!
Bölgenin sömürgeci devletlerinin telaşı bundandır. Dünyadaki temel siyasiaktörlerin, çatışma ve uzlaşmalarında da bu gerçek etkilidir.
Kürd siyasi hareketi bugünün dünyasını iyi anlamalıdır. Gerek halkımızgerek siyasileriz dışarıdan yoğun proje ve yaşam haritaları bombardımanıaltındadır.
12 Eylül, Sovyetlerin çözülmesi ve PKK öncülüğündeki kalkışmanın çözülmesihalkımızı ve siyasi kadrolarımızı bir tür paralize etmiş, deyim yerindeysebeyinlerimizi felç etmiştir.
Bu nedenlerle bugün her zamankinden daha fazla ortak bir siyasi aklaihtiyacımız vardır.
Burada farklı ideolojik kimlikleri ve farklı siyasi aidiyetleri olanyurtseverler olarak bu ortak siyasi aklı oluşturmak göreviyle karşı karşıyayız.Benim bakımımdan Ulusal Demokratik Çalışma Grubu (UDÇG) bu ortak siyasi aklı bulmaarayışının ifadesidir. UDÇG bu ortak siyasi aklı oluşturma, bunu ulusal projeyedönüştürme ve bu proje ekseninde ulusal kurumları oluşturmanın aracı olmalıdır.Siyaset, siyasal eylem sanıldığının tersine doğruyu bulma çabası değildir. Bu,bilimin teorinin işidir. Siyasal eylem esas olarak kendi doğrusunu inşa etmeçabasıdır. Ortak siyasi akıl bunun için gereklidir, ulusal proje bunun ifadesiolacaktır. Bunu açıklamak için bir örnek vermeme izin verin.
Iran’daki Baztap haber portalında Muhammed Hadi imzalı 24-11-2005 tarihliIran’da Kürd tehdidi var başlıklı bir yazıdan şu bölümleri dikkatinizesunuyorum:
-Oradoğu’da son yıllarda ortaya çıkan gelişmelerden önce Kürtlerhakimiyetten yoksun avare bir topluluk olarak biliniyordu.
-Anayasadaki ilgili maddelere göre Kürtler her an bölücülüğe ve ayrılmayateşebbüs edebilirler.
-Kuzey Irak’taki gelişmeler ülkemizdeki (Iran) Kürt bölgelerini doğrudanetkileyecektir. Iraklı Kürt liderlerin Iran ve diğer komşu ülkelerle mevcutuzlaşmacı tavırları taktik gereğidir.
-Krizlerin kaynağı daha çok geçmişteki ilgisizlik ve dışlanmışlığadayanıyor. Kürt bölgelerinde bölücülük ve ayrımcılığı yok etmek istiyorsakbüyük Iran ailesi çerçevesinde toplumsal isteklerin gerçekleştirilmesine özengöstermeliyiz.
-yeni hükümet döneminde bölge halkının ciddi isteği, bölgedeki uzmankişilerin yönetiminde reformların yapılmasına imkan tanımaktır. Kürtlerarasında partilerin girdabından uzak liyakatlı yöneticilerin var olduğubilinmelidir.
Bu yazının bütününde Iran gördüğümüz yere Türkiye yazarsak, TayipErdoğan’dan, Hilmi Özkök’e, Baskın Oran’a kadar genişleyen bir mutabakatlayazının altına imza atılacağından kuşku duymamalısınız. Aynı şekilde Iranyerine Suriye yazarsak bu kez de Suriye de geniş bir mutabakatlaimzalanacaktır.
Yönü batıya dönük, NATO üyesi, AB ile birlik görüşmeleri yapan kemalist TC;yönü doğuya dönük, Avrasya eğilimli, islamist Iran; bölünmüş Arap yarımadasınınliderliğine soyunan Baasist Suriye egemenleri Kürdistan söz konusu olduğundaortak bir siyasi akılda buluşabilmektedirler. Çünkü siyasi eylem kendidoğrusunu inşa çabasıdır ve Baasist, Kemalist, Islamist egemenlerin doğrularınagöre Kürdler devletsiz kalmalı, parçalı tutularak yönetilmelidirler.
Ideolojik kimliklerimiz, siyasi aidiyetlerimiz farklı olsa da ortak siyasiakıl da buluşma zorunluluğu açık olmalıdır.
Ne yapmalıyız?
Savaşta ve siyasette doğru önderliğin iki temel ve birbirine bağlı kuralıvardır.
1-Önderliğin en yüksek şekli düşmanın planlarını bozmaktır.
2-Düşmanın bütün kuvvetlerini bize karşı birleştirmesini engellemek.(SunTzu..Savaş sanatı)
Varlığımızı tehdit eden, karşımızdaki temel plan TC projesidir.
TC Osmanlı bakiyesinden Türk, Türkiye ulusu yaratma projesidir.Türko-judaik bir projedir. 80 yıllık bu projenin gerçekleşmesinin önündeki temelengel ‘Kürd sorunu’ değil Kürdistan sorunudur.Kürdistan’dan koparılmış Kürdsorunu TC’nin sindirebileceği, asimile edip aşabileceği tolere edebileceği birsorundur. Tolere edemediği, sindiredemediği Kürdistan’dır.
Bu nedenledir ki 80 yıldır TC’nin bütün askeri operasyonları (Kıbrısçıkarması Kore’ye gönderilen bir bölük asker hariç tutulursa) Kürdistan’ayapılmıştır. 80 yıldır TC’nin askeri operasyonlarının esası Kürdistan seferleriolmuştur. Saldırılar askeri alanla sınırlı kalmamış, kültürel, siyasal, sosyalbütün alanları kaplamıştır. Denilebilinirki 80 yıllık TC’nin temel pratiğiKürdistan gerçeğini gizlemek, asimile etmek, ortadan kaldırmak olmuştur. Sondönemlerde söylendiği gibi Türk milliyetçiliği, Atatürk milliyetçiliği kültürelbir milliyetçilik değil ırkçı şoven bir milliyetçiliktir. Sadece 1925-65yılları arasındaki milli eğitim müfredatı incelenirse görülecektir ki, Türkmilliyetçiliği Hitler ırkçılığına rahmet okutan bir milliyetçiliktir. IsmailBeşikçinin son 40 yılın 20 yılını zindanda geçirmesinin temel nedeni Atatürkmilliyetçiliğinin bu yanını tesbit ve teşhir etmesidir. Burada Ismail hocayısaygıyla sevgiyle selamlıyorum. Son yıllarda TC projesinin türkik ve Judaikunsurlarının ayrışmasının da temel nedeni Kürdistan meselesidir.
UDÇG bu projeyi cepheden karşılamalı ve Kürd halkının kendi geleceğinibelirleme hakkını temel alan bir projeyle yanıtlamalıdır.
Savaşın, siyasetin, mücadelenin ikinci temel kuralına gelirsek. Bu alanKürd siyasetinin kanayan yarasıdır. Karşıtlarımızın kendi iç çelişkilerinigözetmek değerlendirmekle, bunun bir parçası olmak arasındaki ince sınırsürekli aşılmıştır. Karşıtlarımızın bütün güçlerini bize karşıbirleştirmelerini önlemek adına, onların çatışmalarının bir parçasınadönüştüğümüz çoğu zaman fark edilmemiştir.
Bu nedenle yurtseverlik adına CHP ye karşı DP, daha sonra AP ye karşı CHPdesteklenmiş, solculuk adına Kürdistan’da dağ taş ‘umudumuz karaoğlan’yazılarıyla donatılmıştır. Zaman zaman bu ölüm ilişkisinin dışına çıkmabasiretini gösteren Kürd siyaseti son yıllarda yeniden bu tuzağa düşmektedir.
AKP hükümet olduktan sonra Imralı’daki avukat görüşmelerinde A.Öcalanısrarla şunları söylemiştir: ’AKP ordu ile bizi (PKK) karşı karşıya getirmeyeçalışmaktadır.’ Son 3 ayda ise bu kez AKP desteklenmekte ve ondan operasyonlarıdurdurma talebinde bulunulmaktadır. Başbakanın Türkiye’de Kürd sorunu vardıraçıklamasından sonra yurtseverlik adına destek görmesi bu Imralı konseptinintersinden versiyonudur. Sunu söylemeye çalışıyorum:
Türk siyasetindeki farklılıkları abartıp Kürd siyasetini bu farklılıklarınbir parçasına dönüştürmek, bu farklılıklar ekseninde konuşlandırmak son kertedeTürk siyasetinin temel amacının gerçekleşmesine yaramaktadır. Siyasetin ilkkuralının düşman planını bozmak olduğu unutulmamalıdır!
80 yıllık baskı zulüm asimilasyon politikası Kürdistan gerçeğini ortadankaldırmamış, bu anlamda TC projesi gerçekleşememiştir. Egemen sınıflararasında, TC’yi yönetenler arasında bu projeyi realize etmek konusunda ayrılıklarbaş gösterdiği anlaşılmaktadır. Esas planda mutabık kalan egemenler, planınrealizasyonunda farklı planlara sahip görünüyorlar. AB’ne angaje olanlarKopenhag kriterleriyle Kürdistan sorununun Kürd sorununa dönüştürülebileceğinivarsayıp, kısmi düzenlemelerle bunu çözebileceklerini vaaz etmektedirler. Türkordusunu bölgedeki operasyonlarında kullanmak isteyen ABD’nin bunu sağladığıölçüde Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de istikrar yanlısı olacağıanlaşılmaktadır. ABD yanlısı kesimin de kısmi düzenlemelerle sorunu asimileetmekten yana olduğu söylenebilir. Türkiyelilik, alt kimlik-üst kimliktartışmalarını bu çerçevede değerlendirmek doğru olacaktır. Yeniden KuvayıMilliye, Dip hareketi olarak adlandırılan kesim ise geleneksel baskıyöntemlerinde ısrar etmekte, Kürd hareketine cepheden saldırmaktadır. Bukesimin Avrasya yanlısı göründükleri, ABD ve AB’ne mesafeli oldukları, orduiçinden destek aldıkları da gözlenmektedir. Bu kesime dönük yapılan derindevlet, görünür devlet ayrımını da Kürdistan’a olduğu gibi taşırmak yanlıştır.Kürdistan’da Ziya Gökalp lisesindeki eğitimle, jitem arasında meşruiyet ayrımıyapmak doğru değildir. Ikiside gayrı meşrudur.
Egemen sınıflar arasındaki bu çelişkileri değerlendirmek, hatta farklı güçodaklarına karşı bir tür seçmeli caydırıcılık politikası izlemek deanlaşılırdır. Genelkurmaya karşı AKP yada AKP ye karşı genelkurmay yandaşlığıyapanların anlamadıkları yada çeşitli nedenlerle anlamazlıktan geldiklerigerçek şudur: AKP si, CHP si, ANAP ı, üniversiteleri, anayasası ve bütünkurumlarıyla Türk siyasi sistemi sömürgecidir. Ve bu basit gerçek Kürdsiyasetinin alfabesidir. Buradaki arkadaşlarımın çoğu bu alfabeyi bilmeklekalmayıp, yıllarca bu alfabeyle siyaset yapmış kadro eğitmiş arkadaşlardır. Sonyıllarda bu alfabenin dejenere edilmiş olması önemli bir sorunumuzdur. Hepinizibu alfabeye sahip çıkmaya, bu alfabeyle, birlikte siyaset yapmaya davetediyorum.
Bu bölümde özetle söylemek istediğim şudur: UDÇG alt-üst kimliktartışmalarını elinin tersiyle itmelidir. Ortak siyasi akılla oluşturulacakulusal proje zemininde örgütlenip karşıtlarımızın temel planını bozmayı temelsiyasi yönelim olarak almalıdır.
Bu toplantı UDÇG’nu yenilemelidir. Temsiliyet ve liyakat ölçülerinigözeterek UDÇG’nun yapısını zenginleştirmelidir. UDÇG tartışma klubü değildir.Bir taraftan ortak siyasi akıl ve ulusal proje oluşturmak için Kürdistan’ın hertarafında tartışma toplantıları, sempozyumlar, paneller düzenlerken diğeryandan pratik siyasi mücadele kanalları açmalıdır. Bu sayede çoğumuzun siyasi mücadeledekiseyirci konumuna son vermelidir. Inanıyorum ki burada bulunup siyasi mücadeledegöreceli olarak seyirci konumunda kalan arkadaşlarımızın çoğu bu durumdanrahatsızdır. Uygun kanallar açıldığı zaman yurtsever siyasi mücadeleye katılmakiçin can atan insanlarımızın sayısı düşünüldüğünden daha fazladır.
Bu toplantı UDÇG’na üzerinde mutabık kaldığımız bir yurtsever politikçerçevede hepimiz adına pratik politika yapma yetkisi vermelidir.
Divanın sabrını taşırmadan konuşmama son veriyor hepinize dikkatinizdenötürü teşekkür ediyorum.
Not: bu konuşma 17-12-2005Dıyarbakır toplantısında yapılmış, zaman sınırlaması nedeniyle birkaç bölümatlanmıştır.