×
PKK û Desthilata li Başûrê Kurdistanê

PKK û Desthilata li Başûrê Kurdistanê
Di van şerdan de eger PKK dixwaze ber bi axa Başûr ve paşve here, divê bi hikûmeta Başûr re li hev bike û li gorî serwerîya Başûr tevbigere. Na, heke PKK serwerîya Başûr nas nake divê di qada şer de bimîne û li dijî hicûmên dewleta dagirker têbikoşe....

Mirovê Aqil: Mîthat Sancar
Fuat Önen
Mirovê Aqil: Mîthat Sancar
Di dawîya sala 2012yan de pêvajoyeke nû li Îmraliyê hat li darxistin. Çarçoweya vê pêvajoyê di peyama Ocalanî ya di Newroza 2013yan de hate destnîşan kirin. Di wê peyamê de işaretî 3 ruhan û xwişk û biratîyekê dihat kirin. Gîyanên ku dê “Kêşeya...

Du fîgurên 23-24ê Nîsanê: Mîthat Sancar û Firat Aydinkaya
Fuad Onen
Du fîgurên 23-24ê Nîsanê: Mîthat Sancar û Firat Aydinkaya
Yek ji wan (Mîthat Sancar), hewl dide ku meclîsa tirkan, dewleta tirkan, Ataturkê tirkan û ataturkçîtîya tirkan li pêş çavên me xweş bike. Yê din jî (Firat Aydinkaya), hewl dide ku kurdan li pêş çavên me reş bike,...

BANGA HELWÊSTGIRTINEKE BI RÛMET
Fuad Onen
Dewleta Tirkîyê, li sê parçeyê Kurdistanê şerekî tûnd û dagirkerane dimeşîne. Li gorî rayedarên Sîstema Serwerîya Tirk, ev şer ji bo wan mijara bekayê (mayin-nemayinê) ye. Her çend rayedar û berdevkên vê sîstemê vî şerî weke li dijî terorê bi nav bik...

DIVÊ KURD YEKÎTÎ Û SERXWEBÛNA KURDISTANÊ JI XWE RE BIKIN MIJARA MAN Û NEMANÊ
Fuad Onen
DIVÊ KURD YEKÎTÎ Û SERXWEBÛNA KURDISTANÊ JI XWE RE BIKIN MIJARA MAN Û NEMANÊ
Diplomasî, sîyaseta nazenîn e. Ji bo diplomasîyeke baş, berî her tiştî siyasteke baş, yekgirtî û Kurdistanî pêwîst e. Li başûrê welatê me mixabin siyaseteke bi vî rengî ne serdest e. Parlamana me heye, hikumeteke me heye lê siyaseteke serxwebûnxwaz û...

Dewleta Tirkan nikare bi serê xwe li Qendîl ê operasyoneke leşkeri bimeşîne
Fuad Onen
Dewleta Tirkan nikare bi serê xwe li Qendîl ê operasyoneke leşkeri bimeşîne
Qendîl rêzeçîya ye û di sêkoşeya başûr, bakur û rojhilatê Kurdistanê de dimîne. Dagirkirina wê derê ne ew çend hêsan e. TC çima di vê deme de qala dagirkirina Qendîlê dike? Li Tirkîyê hilbijartin heye, argumenta her du bereyên dagirker (Cumhur û Mill...

HILBIJARTINA TIRKAN, HDP Û HELWESTA HIN PARTÎYÊN KURDAN
Fuad Onen
HILBIJARTINA TIRKAN, HDP Û HELWESTA HIN PARTÎYÊN KURDAN
Em nabêjin ku hilbijartina Tirkan me aleqedar nake, em dibêjin ku ev hilbijartina dewleteke dagirker e, hebûna dewleta Tirkan li Kurdistanê ne rewa ye, ev dewlet bi hemû dam û dezgehên xwe dagirker e û divê ev dewlet ji bakur-rojavayê Kurdistanê derk...

HILBIJARTINÊN DEWLETÊN DAGIRKER Û HELWESTA KURDAN
Fuad Onen
HILBIJARTINÊN DEWLETÊN DAGIRKER Û HELWESTA KURDAN
Ne xwezayî ye ku sîyasetmedarên Kurdan wek yên Tirkan bipeyivin, nakokîyên di nav sîyaseta Tirkan de mezin bikin û di nav sîyaseta Tirkan de ji xwe re li cîyekî bigerin. Divê sîyasetmedarên Kurdistanê zanibin ku ev ne hilbijartina me ye, ev hilbijart...

TÊKÇÛNA ŞERÊ CEBHEYA KERKÛKÊ
Fuad Onen
TÊKÇÛNA ŞERÊ CEBHEYA KERKÛKÊ
Şerê li cebheya Kerkûkê rû da, bersîva dewletên dagirker û parêzerên sistemê ye. Di vê cebheyê de em têkçûn. Berpirsê vê têkçûyinê yê yekem Serok Barzanî ye. Ev bêyî ku em hûrgilîyên şerê cebheya Kerkûkê bizanibin wisa ye. Serokatî ne ciyê gazindan c...

YEKÎTÎYA KURDAN Û YA PARTÎYÊN KURDAN JI HEV CUDA NE
Fuad Onen
YEKÎTÎYA KURDAN Û YA PARTÎYÊN KURDAN JI HEV CUDA NE
Di nav tevgerên rizgarîya neteweyî de kesî bi qasî tevgera rizgarîya neteweyî ya Kurdan nîqaşên teorîk nekiri ye. Em di nivîsarên Ho Shi Min, Amilcar Cabral, Mahatma Ghandi, Fidel Castro û yên wekî wan de tûşî nîqaşên teorîk li ser netewe an netewepe...

Page 1 of 5First   Previous   [1]  2  3  4  5  Next   Last   
23

Değerli arkadaşlarım;

Şimdi artık bir kitabımız var: TEVKURDTüzük ve Programı. Kitapsızlık dönemini geride bıraktık. Sizler bu kitaptannasıl etkilendiniz bilmiyorum, ama ben, kitapsızlıktan kitaplılığa geçiştenbüyük bir heyecan duydum. Kitaplı döneme geçiş, Çalışma Gurubu’ndan TEVKURD’eyükseliştir.

Çalışma Gurubu Kuzey Kürdistan’da ulusalgüçlerin birliğini sağlamaya dönük bir arayış idi. İki yıla yakın sürdü.Özellikle son altı ayını yoğun tartışmalarla geçirdi. Bu süreç boyunca biz Kürtulusal güçlerinin birliğinin ne tür bir program etrafında gerçekleşebileceğinitartıştık. Ortak bir ulusal akıl oluşturmaya çalıştık. Bu ortak ulusal aklınyönlendiriciliğinde ulusal güçlerin birliğini sağlayan bir örgütlenmeyitartıştık.

Kamyon ve şehirlerarası otobüslerdegörmüşsünüzdür; “ömür biter yol bitmez” derler. Muhalif-okumuş kesime bunutercüme edersek “ömür biter tartışma bitmez.” Bu bir yanıyla doğrudur, amabütün bir ömrü tartışmayla geçirmenin de bir anlamı yoktur. Siyasal mücadeledeher zaman tartışmalar olacaktır ama siyasal tartışmalar bir işe dönükolmalıdır. Çalışma Gurubu’ndan TEVKURD’e geçişi bir yanıyla da salonlardansokağa çıkış sinyali olarak görüyorum. Artık TEVKURD aktivistleri, kitaplarıylasokakta ulusal güçlerin birliğini adım adım örmeye çalışmalıdır. Önümüzde işyapmak, örgütlenmek, yeniden iş yapmak gibi bir süreç vardır, bu kitabın bizetalimatını ben böyle anlıyorum. Farklı insanlar aynı şeyi yaşasalar da, bunufarklı deneyimler olarak yaşayabilirler bu mümkündür. Başından beri süreçte yeralan biri olarak, TEVKURD’le ilgili deneyimimi sizle paylaşmaya çalışacağım.

Fanon’un ünlü sözüyle başlamakmümkündür. Fanon “ilk kurşun, sömürgecilerin işgali altındaki beynimizesıkılmalıdır” der. Bu söz Kürdistan’da da çok tartışıldı. Niyetim “ilk kurşunnedir”, “kim sıkmıştır”, “nasıl sıkmıştır” diye tartışmak değil. Dünyanın enuzun süren ulusal özgürlük savaşımız süresince sömürgecilerin işgali altındakibeyinlerimize bir çok kez silah sıkmışızdır. Burada önemli olan beynimizi işgaleden sömürgeciliğin çok canlı olduğunu görmemizdir. Kürtçe’de bir deyim vardır“heft ruhî”, “kediler yedi canlıdır” derler. Beynimizi işgal altına almakisteyen sömürgecilerin bundan çok daha fazla canlı olduğunu görmemiz lazım veulusal özgürlük mücadelesinde, sömürgecilerin işgali altındaki beynimizlemücadeleyi de göz ardı etmememiz lazım. Her dış mücadele aynı zamanda bir içmücadeledir. Kürdistan’daki sömürgecilik sadece dışsal bir olgu değildir,ülkemizde içselleşmiştir ve özellikle okumuşlarımızın, ama bütün olarakhalkımızın beynini de işgale yönelmiştir.

Onun için sömürgeciliğe dönükmücadelemiz aynı zamanda bir iç mücadeledir. Fanon’un o ünlü sözünü biraz daasimilasyonla ilgili olarak anlamak lazım. Araplar asimilasyona “temesülliye”derler. Bu, işgal altındakini kendine benzetme sürecidir, kendini onda temsiledilir hale getirmek gibi bir süreçtir ve Kuzey Kürdistan’da son 80 yıldadünyada eşine rastlanmamış bir asimilasyon süreci yaşıyoruz. Eskiden açıklıklaasimilasyon denirdi buna. Örneğin bakanlığın Ziya Gökalp’a sipariş ettiğiyazının metni şöyledir: ‘Biz Kürtleri asimile etmek istiyoruz, ama bunu ilmimetodlarla yapmak istiyoruz. Bu alanda senin katkılarını bekliyoruz’ oldukçaaçık seçiktir. Şimdi artık asimilasyon sözcüğü az kullanılır oldu. Mesela TahaAkyol, asimilasyon demez. Taha Akyol, buna ‘entegrasyon’ der. ‘Biz Kürtlerientegre etmeliyiz’ derler. Asimilasyonun kötü bir müziği, işgali, sömürgeciliğiçağrıştıran bir yanı olduğu için artık sömürgeciler asimilasyondan değil,entegrasyondan söz ediyorlar.

TEVKURD programına bağlı olarak TürkEgemenlik Sistemi’nin (TES) bir özelliğinden söz etmeye çalışacağım. 1914-1918ve 1919-1923 sürecini nitelemek tartışma konusudur. Ulusal kurtuluş savaşı,anti-emperyalist, anti sömürgeci, işgale dönük hareketler olduğunu söyleyenler var.Biz tabi böyle düşünmüyoruz, bizim bakımımızdan bu, ülkemizin yeniden işgaledilmesi ve parçalanması savaşıdır, ulusal kurtuluşla hiçbir ilgisi yoktur.1914- 918 ve 1919-1923 dönemleri, yurtsuzların, bu coğrafyadaki köksüzlerinyurtlulara karşı savaşıdır. Yurtluları yurdundan edindirmek savaşıdır. İlk öncegayrimüslimlerden başlanılmış, bu coğrafyanın yurtluları olan Ermenilerjenoside tabi tutularak yurtsuz hale getirilmiştir. Keldaniler, Süryaniler busürecin farklı aşamalarında yurtlarından sürülmüştür. Sonra Pontuslar, Rumlaryurtsuzlaştırılmışlardır. Türkiye’de hala kendi yurdunda çoğunluğu oluşturantek halk olan Kürtlere dönük savaşın da temel hedeflerinden biri Kürtleriyurtsuzlaştırmaktır.

80 yıldır TES’nin esas olarak yapmakistediği, Kürdistan’ı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya dönüştürmektir. TES, GüneyKürdistan’da devletleşmeye dönük adımlar atılmasını bir beka sorunu olarakgörüyor. Bunun nedeni de budur. Eğer bu coğrafyada bir Kürdistan varsa buegemenlik sistemi işgalcidir, sömürgecidir. Bu kadar açıktır, ama eğer siz bucoğrafyada kendi yurtlarında çoğunluk oluşturan tek halk olan Kürtleri deyurtsuzlaştırırsanız, o zaman bu egemenlik sistemini meşru, normal, makulgösterebilirsiniz.

Buradan üniter devlete geçiyoruz. Üniterdevletin gerçekleşmesini engelleyen temel faktör, Kürdistan gerçekliğidir.TEVKURD, Kürt sorununun bir ulus ve ülke sorunu olduğunun altını kalınçizgileriyle çiziyor. A4 boyutuyla 2.5 sayfa olan programımızda (dün genesaydım) 24 defa Kürdistan diyoruz. Bu, ajitasyon değildir. TEVKURD’ün Kürtlerinülkesiyle tarif edilmeleri gerektiğine verdiği önemin gereğidir. Kürtler sağasola serpilmiş bir insan topluluğu değil, kendi ülkelerinde çoğunluğu oluşturanbir halktır.

Benim bakımımdan çalışma gurubu veTEVKURD’ un bu hassasiyeti bu çalışmanın en önemli yanıdır. Son yıllardaözellikle Kuzey Kürdistan’ da ulus bilincimiz, tarih bilincimiz, ülkebilincimiz karartılmaya çalışılıyor. TEVKURD’ un bunu başa alması, bunda ısraretmesi doğrusu benim bu çalışmanın içinde olmamın temel nedenlerindenbirisidir.

TEVKURD ile ilgili deneyimimin ikinciönemli maddesi ise, ulusal güçlerin birliğini hedeflemesidir. Bu hedefin genelgeçer maddeleri üzerinde Çalışma Gurubu döneminde ısrarla ve ayrıntıyladuruldu. Bunun genel nedenlerini zaten biliyorsunuz. Bir ulusun kurtulması oulusun bütün sınıf ve tabakalarının, bütün çevrelerinin, bütün ideolojikakımlarının ortak işidir. Yeryüzünde, sadece komünistlerin, Müslümanların ya dadindarların, milliyetçilerin, liberallerin kurtardığı bir ulus yoktur. Birulusun kurtuluşu bütün ulusal sınıf, akım ve renklerin birliktebaşarabilecekleri bir iştir. TEVKURD’ün bunu ısrarla öne çıkarması da bence çokönemli bir adımdır ve bundan sonraki çalışmalarının da merkezine koymaya devamedecektir.

Bu genel nedenlerinin yanında ulusalbirliği acilleştiren bir de güncel nedenlerimiz vardır. Benim gördüğümkadarıyla TES, Kürtlere karşı topyekun bir savaş hazırlığı içindedir. Genelkurmayın e-muhtırası olarak nitelenen metinde ‘Ne mutlu Türküm diyene,demeyenler bu cumhuriyetin düşmanıdır ve öyle kalacaklardır’ sözünün muhatabıbiz Kürtleriz. Bu muhtıra laisizm-şeriat tartışması içinde gelişti vegösterilen hava Türkiye’deki esas tartışmanın laisizm-şeriatçılık olduğuyönündedir. Bu, Türkiye’nin resmi gündemidir ve Türkiye’nin resmi gündemigenellikle gerçek gündemiyle örtüşmez. Onun için TES’ni resmi gündemi üzerindenanlamaya çalışmak yanlıştır. Resmi gündem, gerçek gündem olsaydı genelkurmaymuhtırası ‘şeriatı savunanlar, cumhuriyetin düşmanıdır’ derdi. Bu söz, bize söylenmiştir.Biz ‘ne mutlu türküm diyene’ demiyoruz. Bundan sonra da demeyeceğiz. Demek içinhiçbir sebebimiz yoktur, kendi ulusal kimliğimizle barışığız, kendi ulusalvarlığımızla hiçbir problemimiz kompleksimiz yoktur.

Son dönemlerde vatansever kuvvetler, kuvayımilliye, dip hareketi gibi çeşitli örgütlenmeler görüyoruz, bunlar paramiliterörgütlerdir. Bu örgütlerde sadece emekli askerler değil, muvazzaf askerler devardır. Bu örgütlerin hedefi de Kürt ulus ve ülke gerçekliğidir. Bütün buörgütlenme ve beyanları, TES’nin Kürt halkına karşı topyekün savaş hazırlığıolarak değerlendiriyorum. Türkiye’nin Güney Kürdistan’a saldırısını da aynıkonsept içinde değerlendirmemiz gerekir. Yıllardan beri sınır ötesi tamponbölge resmi gündem konusu olduğu halde, geçen aylarda sınırın beri tarafındatampon bölge oluşturulmaya başlanmıştır. Kuzey’de Siirt, Şırnak, Hakkariillerimiz abluka altına alınmış, tampon bölge için adeta pilot bölgeuygulamasına başlanmıştır. Bu pilot bölge uygulaması, faili meçhul cinayetlerve daha bir çok benzer uygulama ile bölgeyi insansızlaştırmaya, kürdlerdenarındırmaya kadar uzanan geniş bir konsepte göre yürütülmektedir. Resmi söylem,gündemi sınır ötesi tampon bölge ile tıkadığı için bu uygulama içerde vedışarıda gereken tepkiyi görmemiştir. Bunun önünde birtakım bariyerler var; butopyekün savaş hazırlığını engelleyen ulusal ve uluslararası koşullar var.TES’nin yapısal sorunları var. Bu söylediklerim, “savaş başlayacak” diyeanlaşılmasın, ama bunu da görmeliyiz. Örneğin Mersin’i Kürtlere yönelik savaşhazırlığının pilot bölgesi olarak seçmişler. Mersin’den sonra pilot bölgeolarak sırada İzmir var diye düşünüyorum. Kürt ulusal demokratik güçleri, burealiteyi görmelidir. Bu realite de ulusal güçlerin birliğini daha acil halegetirmektedir.

TEVKURD deneyimi bir başka noktada daciddi açıklık sağlamıştır. Bu da açık alanda meşruiyeti esas alan mücadeletarzıdır. Biz Kürtler, uzun yıllar boyunca kendi ülkemizde, kendimizi kaçak,firari gördük. İşgali meşru, işgale karşı çıkanları da kaçak ve firari gördük.Onun için Kürt ulusal hareketi, illegal kanallardan gelişti. Legal kanallarkapalıydı, illegal kanallardan gelişti, ama bu bilinci de bir türlü aşamadık.TEVKURD bu alanda, açık alanda Kürtleri toprakları üzerinde tarif ederek veKürt halkının kendi topraklarında iktidar olma hakkını bu açıklıkla savunarakda bence son derece ciddi bir iş yapmaktadır.

Bu söylediklerim gizli alana eleştirideğildir. TES’nin baskısından dolayı illegal örgütlenen Kürt grupları var.Ulusal özgürlükçü bütün örgütlenmeler bizce meşrudurlar, ama artık açık alandaKürt ulusal hareketini örgütlenme zamanı gelmiştir. Bu açık alan legaliteyigörür, ama legaliteyi değil kendi meşruiyetini esas alır.

TEVKURD’ün mücadele tarzı konusundasöylediklerini de yeni, ciddi ve önemli buluyorum. Kuzey Kürdistan’da mücadeleartık şehirli bir mücadeledir. Kuzey Kürdistan halkı, artık şehirli birhalktır. 1970-80 öncesini hatırlayan, yaşayan arkadaşlarımız var. O zamankırlardan kentlere stratejiler tartışılırdı, kızıl siyasi iktidarlartartışılırdı, köylünün temel güç olduğu söylenirdi. Son 20-30 yıldaKürdistan’daki değişiklikleri de görmemiz lazım ve bence Kürdistan’da silahlımücadele dışındaki siyasi mücadele de önemlidir. Esas sonuç alıcı olacak olanda bu siyasi mücadeledir. TEVKURD programında, tüzüğünde bunu sivilitaatsizlik, kitlesel eylemlilik, sistemde kriz yaratmak ve bu krizleriyönetmek olarak tarif ediyor.

Bu süreç boyunca çok tartıştığımızı dasöyledim. Dünyada benzer sorunları yaşayan ülkelerin deneyimlerini de tartıştık(Hindistan, Güney Afrika, Angola, Filistin...). Ama TEVKURD hiçbir modelinkopyası değildir. Çünkü çok özel koşullarda yaşıyor ve özgürlük mücadelesiveriyoruz. Bu geliştirilmeye açıktır. “Konseptimiz bitmiştir, bu konsepte böyledahil olursunuz ya da olmazsınız” diye bir tutumumuz yoktur. Bu konseptgelişmeye de geliştirilmeye de açıktır. Şu anda TEVKURD içinde çalışan arkadaş,çevre ve grupların dışında da yurtsever güçler olduğunu biliyoruz. Kürt halkınıulus ve ülke gerçekliği üzerinden tanımlayan bütün güçlere TEVKURD’ün kapısıaçıktır. Bütün ulusal güçlere çağrımızdır: Kuzey Kürdistan’da ulusal özgürlükmücadelesine ivme katmak için gelin birlikte çalışalım. Tarihi kendimizlebaşlatıyor değiliz, ulusal güçleri kendimizle sınırlıyor değiliz.

Genel hatlarıyla benim yaşadığım TEVKURDdeneyimi budur . Hepinizi bu deneyimler ışığında birlikte mücadeleye davetediyorum, bundan sonraki işimiz esas olarak iş yapmak ve örgütlenmektir. Birtehlikeli eğilim var bu çevrede; o da bekle gör politikasıdır. TEVKURD yeni birdenemedir, her yenilik belli ölçülerde bir tedirginlik yaratır. Bunu anlamakmümkündür, ama eğer bu program, bu çalışma tarzı, bu örgüt modeli doğruysa,bekleyip görmeyin, gelin birlikte bunu başarıya ulaştırmaya çalışalım. Bekleyipgörürseniz ve başarısız olursak, yolun yanlışlığından değil, bizlerin bu yolayeterince destek vermeyişimizden, eksikliklerimizden dolayıdır. Ben kişi olarakbu yolu doğru buluyorum. TEVKURD’ün çağrısını Kuzey Kürdistan’da çok önemlisiyasi bir çağrı olarak değerlendiriyorum. Hepinizi bu çağrıya kulak vermeye,bekleyip görmekten vazgeçip elele verip TEVKURD’ü geliştirmeye, güçlendirmeyeve örgütlendirmeye çağırıyorum.

Mazlum-Der Genel Başkanı’nın aramızdaolmasından büyük sevinç duydum. Konuğumuzdur, ama doğrusu bir yanınıyadırgadığımı söylemeliyim. Batı merkezli bir dünyada yaşıyoruz, batı bir takımtarifler yapıyor ve biz doğudakilerde o tariflerin doğru olduğunu varsayarakizliyoruz. Eurosentrik bir dünyadır bu yanıyla. Niye buranın adı Ortadoğu’dur,biraz ötesi Uzakdoğu’dur, beri taraf Yakındoğu’dur, bu batıya göretanımlanıyor. Batı’nın durduğu yer dünyanın merkezidir. Avrupalıların durduğuyer dünyanın merkezidir ve onlar bizi tanımlıyor; ‘sen uzak, orta veya yakındoğusun’ diye. Bir kere bizim bunu artık tartışmamız, bunu reddetmemizgerektiğini düşünüyorum. Tayin hakkı ve ulusal devlet konusu da, ulus devletkonusu da böyle bir konudur. Kapitalizmin şafağındadır ulusların ortayaçıkması. 400 yıllık bir tarihi vardır. Avrupa’da ulus devlet süreci esasitibariyle bitmiştir. Avrupalılar kendi aralarında ulus ötesi devletitartışıyorlar. Bu sürecin örneğin Ortadoğu’da da böyle işlediğini kabul edipakıl yürütmemiz yanlıştır.

Ortadoğu’da ulus devlet var mıdır?Ortadoğu’da bir ulus devlet yoktur. Türkiye bir ulus devlet değildir, çünkü budevletin bir ulusu yoktur. Bu devlet, 1923’ten sonra kendini ulus devlet olaraktanımlamış, ortada bir ulusu olmadığı halde ve devlet erkini kullanarak butopraklar üzerinde bir ulus yaratmaya çalışmıştır. Şimdi böyle bir devleti ulusdevlet olarak kabul etmenin imkanı yoktur.

Kuveyt bir ulus devlet midir? Düne kadarKuveyt Bağdat’ın, Basra’nın bir kasabasıydı. Batılılar Ortadoğu’ya bir nizamverdiler, Arap coğrafyasını parçaladılar, orada irili ufaklı bir takımdevletler kurdular ve şimdi orada bir Kuveyt devleti var. Bu devletin ulusdevlet olduğunu söylemek mümkün değildir.

Mazlum-Der’den ne bekliyoruz? Muhalifhukukçulardan yeni bir hukuk tartışması bekliyoruz. Cemiyeti Akvam’ın,Birleşmiş Milletler’in kaideleri tartışılmaz, her yanı doğru kararlar değildir.Cemiyeti Akvam’ın ulus kararı yanlıştır, haksızdır. Cemiyeti Akvam sonuçta 1.Savaş’ın galipleri tarafından kurulmuş bir örgüttür ve her hukuk son kertedeegemenlerin iradesini temsil eder.

Cemiyeti Akvam, Arap coğrafyasınıparçalayarak ‘bunlar devlettir ve bu devletin tebaası da millettir’ demiştir.Bunu reddetmemiz lazım. Yeni bir hukuk anlayışı oluşturmamız lazım. Hakka,eşitliğe, özgürlüğe dayalı bir hukuk anlayışına ulaşmamız lazım. “Ulusdevletlerin vakti geçti” denildiği dönem Sovyetler Birliği’nin çözülmesindensonraki dönemdir. Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin çözülmesinden bu yanadünyada onlarca devlet kuruldu. Dünyanın hiçbir yerinde, hiç kimse budevletlerin kuruluşuna itiraz etmedi; “yahu ulus devlet dönemi geçmiştir, eyGürcüler ayrı bir devlet kurmayın” filan demedi. Çeçenlere de kimse böyle birşey demiyor. Yugoslavya denilen devletten 6 tane devlet çıktı, dünyada hiçkimse “ey Yugoslavlar, Boşnaklar, Sırplar, Karadağlılar ulus devlet zamanıgeçmiştir, ulus devletinizi kurmayın” demedi. Dünyada ulus devlet hakkı, devletkurma hakkı tartışılan bir tek Kürtler vardır. Yeryüzünde artık Kürtler dışındahiçbir ulus için kendi devletini kurma hakkı tartışılmıyor. Biz meselaFilistinlilerin devlet kurma hakkını hiç tartışmadık. İlk gençliğimden bu yanaFilistinlilerin ayrı devlet kurma hakkını savundum ve hala da savunuyorum,dünya da savunuyor.

Türk egemenlerinin temel propagandajargonu şudur; “biz Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler… eşitiz, kardeşiz, birulus oluşturuyoruz” diyorlar. Bir an için bunu doğru varsayalım. Peki, ÇeçenlerÇeçenistan’da bağımsızlık mücadelesi veriyorlar, Türk devleti bunu kendisi içinbeka sorunu olarak algılamıyor. Türk devleti bir tarafa Türk halkı da bunu birtehlike olarak görmüyor. Bugün bir anket yapılsa Türk halkı içinde halkın büyükçoğunluğu Çeçenlerin kendi bağımsızlıklarını kazanmasından yana olacaktır.Filistinliler Arap’tır, ne Türk devleti, ne Türk halkı Filistin Araplarınınkendi devletini kurmasına bir itirazda bulunmuyor. Kıbrıs’ta 1974’te 80-100 binarası Türk vardı, o kadarTürk için 30 küsur yıldır orası işgal altındadır veoradaki Türklerin devletleşmesi gerektiği söyleniyor. Buna da kimse itirazetmiyor. Birkaç ay önce 650 bin Karadağlı “ben bağımsız devlet kuracağım” dedi,buna da kimse itiraz etmedi. Sadece Kürtler söz konusu olduğu zaman butartışıldı. Bu haksızlıktır, bu zulümdür.

Türkiye devleti coğrafyasında Kürtler veötekiler vardır. Bugün bu coğrafyada kendi toprakları üzerinde çoğunlukoluşturan tek halk Kürt halkıdır. Araplar, Çerkezler, Türkmenler, İbranilerTürkiye’nin yerleşik halkı değildir. Kendi topraklarında çoğunluk oluşturtantek halk Kürt halkıdır, kendi devletini kurma hakkını bu anlamda hak eden tekhalk Kürt halkıdır ve tam tersine herkes için hak olan , Kürt halkı için yokvar sayılıyor. Buna isyan ediyoruz . Bunun önünü açan Cemiyeti Akvam’a da,Birleşmiş Milletlere de isyan ediyoruz. Dünyaya yeni bir hukuk lazım. Dahaeşitlikçi, daha özgürlükçü bir dünya düzeni talep ediyoruz. Biz bu dünyadüzenini Amerika Birleşik Devletleri’nden falan da talep ediyor değiliz. Bizözgürlük savaşçılarıyız, daha eşit, daha özgür bir dünya talebimiz var ve onuniçinde kendi ülkemizde de eşit ve özgür yaşamak istiyoruz, onun için bence bumeseleye Kürtler ne istiyor, nasıl olacak diye bakmamak lazım. Hak nedir?Dünyada herkese hak olan bu hak niye Kürtlere hak değildir? Dünyada herkese hakolan, kendi devletini kurma hakkı Kürtlerin de hakkıdır. Bu çok basit, çokmasum bir hak talebidir. Mazlum-Der Cemaati’nin bu hak talebimizi anlayışlakarşılamalarını bekliyoruz.

İnanç özgürlüğü ve laisizm konusunda,programımızdaki bir paragrafı olduğu gibi okuyorum:

“TEVKURD düşünce ve inanç özgürlüğünüesas alır. Düşünce ve inanç özgürlüğünü temel insan haklarından sayar. Bireyleriçin inanç özgürlüğünün yanı sıra, bireyler ve gruplar için ibadet özgürlüğününgaranti altına alınmasına, din özgürlüğünün aynı zamanda herhangi bir dinemensup olmama hakkını da içerdiğine inanır.” Bizim inanç özgürlüğü konusundakitemel bakışımız budur. Mazlum-Der başkanı, “bu çok soyut, TC anayasasında dabenzeri şeyler var, bunun ete kemiğe büründürülmüş olması lazım” diyor. HayırTC anayasasında böyle bir madde yoktur, ete kemiğe büründürülmesi, yani yaşamageçirilmesi gerektiği ise doğrudur. TEVKURD’ün bu program maddelerini etekemiğe büründürmesi gerekir. Bu bir başlangıçtır ama program itibariyle buböyledir. TEVKURD Kürdistani bir örgüttür. TEVKURD Türkiyeli bir örgütdeğildir. Biz Kürdistan’da eşitlik ve özgürlük talebiyle örgütlenmeye çalışanKürt ulusal demokratik güçleriyiz.

Fuat Önen, TEVKURD İzmir BölgeToplatısı, 19-08-2007

 

Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

BİR AHLAKSIZ TEKLİF: EŞİT VATANDAŞLIK
Fuat Önen
BİR AHLAKSIZ TEKLİF: EŞİT VATANDAŞLIK
Îşgalciler bize al vatandaşlığı ver vatanını diyorlar. Demirtaşın kürtler daha ne yapsın size vatanlarını verdiler sözünü bu çerçevede anlamak lazım. Bu işgalciliğe tesllim olmak anlamındadır. 100 yıllık bu işgalci proje zaman zaman eşit vatandaşlık,...

KOLEKTİF LİDERLİKTE, LİDER OLMAMALI MI?
Fuat Önen
KOLEKTİF LİDERLİKTE, LİDER OLMAMALI MI?
Bizim klasik literatürümüzde, üstte dava vardır, bu davayı gerçekleştirmek için, örgüte ihtiyaç vardır. Örgüt ikinci sıradadır. Bu örgütü yönetmek, sürdürmek için kadrolara ihtiyaç vardır. Bu kadrolar arasında biri, bu işe daha yeteneklidir. Dolayısı...

BİREY – TOPLUM İLİŞKİSİ ve KOLEKTİF ÖNDERLİK MESELESİ
Fuat Önen
BİREY – TOPLUM İLİŞKİSİ ve KOLEKTİF ÖNDERLİK MESELESİ
Kuzey Suriye, Batı Kürdistan değildir. Kuzey Suriye, Sünni-Arap coğrafyasıdır ve bizim güneyimizdedir. Batı Kürdistan’ın güneyindedir ama Suriye’nin kuzeyidir. Önce orda teritoryal meselenin açıklığa kavuşturulması lazım. PYNK ile ENKS&rs...

ULUSAL BAĞIMSIZLIK STRATEJİSİ ve DEMOKRASİ
Fuat Önen
ULUSAL BAĞIMSIZLIK STRATEJİSİ ve DEMOKRASİ
Devlet, Kürdistan için Kürdistanlıların birlikte yaşama hukukunun cisimleşmesi anlamına geliyor. Devlet Kürdistan için, Kürt toplumunun normalleşmesi anlamına geliyor. Biz anormal bir toplumuz. Bu anlamda birçoğumuzun kişiliği hastalıklı, çünkü çocuk...

NİYE BAĞIMSIZLIKÇILIK, NİYE AYRILIKÇILIK?
Fuat Önen
NİYE BAĞIMSIZLIKÇILIK, NİYE AYRILIKÇILIK?
Şimdi siyasal temsiliyet nasıl olacaktır?  Bakın dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir işgalci güç, hiçbir sömürgeci, hiçbir emperyalist durduk yerde senin siyasal temsiliyetini kabul etmez. Sen bunu kabul ettireceksin. Kürdistanî siyaset bunu kabul e...

GÜÇ BİRLİĞİ ve GÜÇ BİRLİĞİ’NİN GÜNEY KÜRDİSTAN’DAKİ TEMASLARI
Fuat Önen
GÜÇ BİRLİĞİ ve GÜÇ BİRLİĞİ’NİN GÜNEY KÜRDİSTAN’DAKİ TEMASLARI
Siyaset bir temas meselesidir, eğer Batı Kürdistan ile ilgili bir girişimde bulunacaksak, önce Batı Kürdistanlılarla temas edelim. Böyle bir öneride bulundum ve dedim ki Batı Kürdistan’da 42-43 parti var. 15 tanesi ENKS’de, 25 tanesi PYNK...

AYRILIKÇILIK, BAĞIMSIZLIKÇILIK - KÜRDİSTANİ SİYASET TARZI
Fuat Önen
AYRILIKÇILIK, BAĞIMSIZLIKÇILIK - KÜRDİSTANİ SİYASET TARZI
Yani kısaca şunu söyleyeyim, halk savaşı işte kırlardan kentlere gerilla mücadelesi, güneydeki peşmerge savaşı da budur. Şimdi bu bir köy toplumu gerektirir. Eğer sizin köylü nüfusunuz, %75’ten %25’e düşmüşse, siz hangi toplumsal realitey...

AYRILIKÇILIK VE BAĞIMSIZLIKÇILIK
Fuat Önen
AYRILIKÇILIK VE BAĞIMSIZLIKÇILIK
Bu yüzyıllık dönem içinde, bu devlet hiçbir zaman Kürdistan meselesinin eşit haklılık, adalet üzerinden çözümlemek için hiçbir projeye sahip olmamıştır. Yapılanların hepsi, işgalciliği yeni formlarda sürdürme çabasıdır. Bugün eğer “Kürtler vard...

Türk Devlet Başkanı "kürt sorunu yoktur" demiş.
Fuat Önen
Türk Devlet Başkanı "kürt sorunu yoktur" demiş.
Türk Devlet Başkanı "kürt sorunu yoktur" demiş. Sosyal medyada buna dönük tepkiler yoğunlaştı. Kürt sorunu vardır diyen arkadaşlar bu açıklamaya kızmışlar. Dikkat edilirse kızgın arkadarkadaşların çoğu 2005 yılında Erdoğanın "kurt soru...

Kürt siyasetinde egemen siyaset tarzı
Fuat Önen
Kürt siyasetinde egemen siyaset tarzı
Kürdistan da bağımsızlıkçılık görünür değildir. Kuzey Batı Kürdistan’da da bu böyledir, Kürdistan’ın diğer parçalarında da bu böyledir. Yalnız şuna dikkat etmenizi isteyeceğim, son bir-iki yılda özellikle Orta Güney Kürdistan’da cid...

Page 1 of 9First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  Next   Last   
123movies