Bu seçimlerde var olan bu iki ittifakın aleti olmadan kürdler bu seçimlerde nasıl bir yol izlemelidirler?
Türkiye devrimci hareketinin, seçimlere yaklaşımıyla; Kürdistan'da, seçimlere yaklaşım arasında nispi farklar var. Farklı devrim hakikatlerine sahibiz. Yani, Türkiye'de artık sosyalist devrim tartışılmalıdır. Türkiye'de sosyalistlerin hedefinde, bir Demokratik Cumhuriyet kurmak yoktur. Sovyet Cumhuriyeti, bir sosyalist cumhuriyeti kurma hedefi olmalıdır. Kürdistan da ise biz ulusal kurtuluş mücadelesi veriyoruz. Önümüzde ulusal demokratik devrim var. Bu devrimi gerçekleştirmemiz lazım.
Komünistlerin, sosyalistlerin, alternatif siyasi sistemleri, formel demokrasi ya da Demokratik Cumhuriyet değildir. Ona çoğu zaman gerçek demokrasi denilir, katılımcı demokrasi denilir, Sovyetik demokrasi denilir. Sonuçta komünistler, devletsizliğe giden yolda, bir ara aşama olarak devleti savunurlar. Bu yüzden, ne Türkiye devrimcilerinin, hele Kürdistan devrimcilerinin, asla Demokratik Cumhuriyet gibi bir perspektifleri olmaz. Kürdistan Devrimcilerinin varsa Demokratik Cumhuriyet perspektifleri; Bağımsız Birleşik Kürdistan'ı, demokratik bir cumhuriyet olarak tasarlarlar, onu hedeflerler. Onun için mücadele ederler. Dolayısıyla, bu ayrımı esas alarak bakmamız lazım.
Maalesef, Türkiye'de de belki dünyanın birçok yerinde de böyledir. Avrupa'da da muhtemelen böyledir. Gericilik yıllarında yaşıyoruz. Devrimci dalganın gerilediği, yeni bir dünya umudunun zayıfladığı, işte dünya devrimini hedefleyecek olan uluslararası örgütümüzün olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Böyle olduğu için ısrarla hedefler geri çekiliyor.
Şimdi bunun Türkiye Devrimci Hareketi'ne yansısı şöyle oluyor: Türkiye'de bir sosyalist devrim yapma ihtimalini görmüyor mevcut egemen siyaset sınıfı, sol siyaset sınıfı. Devrimci barutunu, ruhunu, büyük ölçüde tüketmiş, devrimci hayallerden uzaklaşmış bir siyaset sınıfı var Türkiye solunda. Bu düzen nasılsa devam edecek. Bari biraz böyle insancı olsun. İşte insan haklarına saygılı olsun. Demokratik olsun falan diyorlar.
Kürdistan'da bunun yansısı ise şöyle oluyor: Mevcut egemen siyaset sınıfımız, devrimci ruhunu yitirmiştir. Bağımsızlık umudunu yitirmiştir. Türk devletini, Kürdistan'da kalıcı olarak kabul etmektedirler. Yani bu devlet Kürdistan'dan çıkmayacaktır. Kürdistan'daki mevcut egemen siyaset sınıfımızın çok büyük çoğunluğu, bu durumdadır. Türk devletini Kürdistan'dan çıkaramayız diye düşünüyorlar. Bu devlet Kürdistan'da kalacaksa, bari zulmü azalsın istiyorlar. İkide bir bizleri cezaevlerine atmasın istiyorlar. İşte gündüz ortası, Toroslarla insanları öldürmesin, diyorlar. Bazı dil haklarını hiç olmazsa versin, diyorlar. Şimdi devrim hayalini, devrim ülküsünü yitirenlerin, böyle reformizme kaymaları, son derece anlaşılır bir şeydir. Çünkü bu siyaset sınıfında bu ruh yoktur, bu ruhu tüketmişler. İdeolojik olarak yenilmişler. İdeolojik olarak yenildiğin zaman, kavgadan kendini sorumlu tutuyorsun.
Ya biz o zaman çok yanlıştık. İşte mesela, en klasiği odur: “Ya sosyalizm kötü bir şeymiş. Biz nereden bulaştık sosyalizme.” Düşün, 1990’na kadar Kürdistan'da, ben yurtseverim diyenlerin yüzde 90’ı sosyalist-komünistken. Şimdi bu oran yüzde 1 civarındadır. Ve hepsi, yenilgilerinden kendilerini sorumlu tutuyorlar. Biz yanlıştık diyorlar. Ya da Öcalan'ın çıkıyor; asker ailelerini kastederek: “Şehit ailelerinden özür diliyorum.” diyor. Şehit ailelerinden özür diliyorum dediğin zaman, özür kabahatle ilgilidir. Bir kabahat işlemiş olmalısın ki özür dileyesin. O sözüyle ne demiş oluyor? Aslında 20 yıllık silahlı mücadelemiz, bir kabahatti, bir yanlıştı. Bu yanlıştan dolayı askerler öldürdük, bunların ailelerinden özür diliyorum, demiş oluyorlar.
Dolayısıyla; yani, kısa dönemde, bir silkinme ihtimali az da olsa, devrimci barutu tükenmemiş olanlar, devrim bayrağını yukarıda tutarlar. Onun için biz Kürdistan'da, işte 50 yıl önceki gibi; “Bağımsız Birleşik Kürdistan!” diyoruz. Bunun bir devrim meselesi olduğunu, söylüyoruz. Bunun Türk seçim sandıkları ile ulaşılacak bir hedef olmadığını söylüyoruz.
Dünyada, hiçbir ezilen ulus, egemen ulusun parlamentosuna, milletvekili göndererek bağımsızlığa kavuşmuş değildir. Kürdistan'da da bu böyle olmayacaktır. Bunu sağlayacak olan, devrimcilerin örgütü önderliğinde, bir halk hareketlidir.
Bu şimdi herkese çok böyle hayal gibi gözüküyor ama devrimciler, kendi hayallerini gerçekleştirmeye çalışan insanlardır. Dolayısıyla o tür tezleri elimizin tersiyle reddediyoruz. Herkesi de bunları reddetmeye davet ediyorum.
https://youtu.be/pAIlvhGTJSQ
Denge Kurdistan TV Hüseyin İşli 05-02-2023