-Biliyorsunuz, bu hafta Kobani’nin kurtarılmasının yıldönümüydü. Biz Kürtler açısından, peşmergenin oraya geçmesi, geçiş zamanındaki ortaya çıkan görüntüler, Kürdistan'daki milli damarın ne kadar güçlü olduğunu gösteren emareleri de ortaya koydu. Bu konuda istiyorum ki sizin de düşüncelerinizi alayım, Kek Fuat, ne düşünürsün konuda?
-Kobani önemli bir olay; özellikle, peşmergenin Güney Kürdistan'dan, Batı Kürdistan'a geçişi, Kobani’yi daha önemli bir hale getirdi. Hiçbir parti, çağrıda bulunmadığı halde ve hatta bazı ya da bir parti çok fazla kalabalık olmasını istemediği halde, Silopi’den Pirsus’a kadar, hem İpek Yolu'nun altından, hem İpek Yolu’nun üstünden bütün Kürtler peşmergeleri karşıladılar. Bu karşılamanın çok basit bir nedeni vardı, bu içten karşılamanın, coşkulu karşılamanın çok basit bir nedeni var idi; Kuzey Kürdistan, Batı Kürdistan'da kardeşlerimiz tehdit altında, Güney Kürdistan'dan kardeşlerimiz de onlarla dayanışma için, Kobani ‘ye gidiyor diye düşündüler. Aslında, zaten işte, millet olma bilinci ya da milli bilinç dediğimiz şey, öyle çok da teorik, sansasyonel bir şey değil.
Böyle olaylarda kendini dışa vuran, Stalin’in deyimiyle; bir ruhsal şekillenme birliğidir. Hiçbir örgütlenme olmadan, kitlelerin kendiliğinden o coşkuyla, o milli coşku ve dayanışma ruhuyla, yola çıkışıydı. Tabii sonu gelmedi, yani onu da iki satırla söyleyip geçeyim.
Aslında 2014 Güney Kürdistan Batı Kürdistan için önemli fırsatların da olduğu bir yıldı. Dünyada Kürt savaşçılarının, çokça tartışıldığı, çokça övdürüldüğü bir yıl idi. Ve maalesef, Güney Kürdistan ile Batı Kürdistan'daki siyasi aktörler, birlikte davranma yolunu bulamadılar diyelim, en hafif deyimiyle. Aslında o zaman, Güney Kürdistan ile batı Kürdistan arasındaki sınırları açılsaydı, Türkiye Cerablus'a girmeden, Kürt güçlerinin Cerablus'a girmesi çok daha kolaydı ve bugün belki işte Akdeniz'e çıkış yolunu tartışabilir duruma gelirdik. Dünyadaki siyasi iklim bunun için uygundu. Bunu önleyen tek şey, özellikle Batı Kürdistan'daki siyasal aktörün, devlet aklından, ulus bilincinden uzak durması idi.
Dolayısıyla bir tarafta orada bir kahramanlık destanı yazıldı. Ama öbür tarafta da işte, sık sık önümüze gelmeyen bir tarihi fırsat da kaçırılmış oldu. Kürt güçleri Cerablus'a girmedikleri zaman, oradaki boşluğu Türk devleti değerlendirdi, işte Cerablus’a El-Bab’a falan girdi, sonra Afrin, Serêkanîyê, Girê-Spiyê de girdi. Oradaki bütün savaşçıları, yani işgale karşı direnen bütün savaşçıları, bütün savaşçılar, bizim onurumuzdur, ölenleri saygıyla yâd ediyorum.
-Geçen sene ilk yaptığım programda, gene Kobani meselesini konuşmuştuk. Kobani için peşmergeler geçtiği zaman; hani, Cizre, Silopi, Kızıltepe yol üzerinde büyük gösteriler oldu. İnsanlar sokağa indi. O zaman ben şöyle bir soru sormuştum, arkadaşlara; yani, “Peşmerge sınırdan değil de havadan Elazığ'a indirilseydi, Malatya, Elazığ, Malatya, Adıyaman üzeri geçirseydi, aynı görüntüler olur muydu?” diye sormuştum.
-Tabii peşmergenin güzergâhı, milli damarın güçlü olduğu, ulusal hareketinin eskiden beri güçlü olduğu ve çok büyük inkıtalara, kesintileri uğramadığı, bir alan idi. Onun etkisi vardır. Ama sanıyorum, işte Elazığ, Antep ya da Malatya o taraftan gitseydi de oradaki Kürdistanlılar da benzer bir reaksiyon gösterirlerdi.
Şimdi burada esas olan, yani milleti harekete geçiren örgütlerdir ve bize, bazı olayların kendilerinin yarattığı bir motivasyon var. O olaylar üzerinden, kitleleri mobilize olurlar. Kürdistan halkının kuzeyi, güneyi, doğusu, batısı bence bu konuda, oldukça iyi bir seviyededir. Yani üç parça için, yüz yıllık bir ayrılık var. İşte, Doğu Kürdistan’la ilgili beş yüzyıllık bir ayrılık var. Buna rağmen ortak bir ruhi şekillenmesinin sürdüğünü, söyleyebiliriz ve bu oldukça önemlidir. Burada bu ruhi şekillenmeyi tahrip eden, siyasal örgütler, siyasal programlar var.
Özellikle, Kuzey-Güney arasında düşmanlık eken, düşmanlığı kışkırtan durumlar var. Yani; bugün, eğer Kürdistanlı siyasi örgütler, Kürt milletinde olduğu kadar, ulusal ruha sahip olsalar, aslında böyle bir sıkıntımız yok, yani, onu söylemeye çalışıyorum.
Yüzyıl, işte Doğu Kürdistan söz konusu olunca beş yüz yıldır süren bir eşitsiz gelişim var. Farklı siyasal sistemlerin işgali altında, farklı siyasal programlarla mücadele eden siyasal örgütlerin öncülüğünde sürüyor. Ama buna rağmen hem bağımsızlık referandumu, hem Kobani ’ye peşmergelerin gidişi, Kürt milletinde böyle bir ruh, böyle bir ulusal ruh olduğu, bunun ayakta olduğu anlaşıldı.
Bence sorunumuz şeyde değil, Kürt milletinin sosyolojisinde değil; yani, onu Yaşar daha iyi anlatır. Sorunumuzun daha çok, siyasal olduğunu düşünüyorum. Siyaset sınıfı ve siyasal önderliklerin, bunu geliştirmeye çalışacakları yerde, bunu tahrip etmelerinin yol açtığı sıkıntılarımızın, olduğunu düşünüyorum.