Fuat Önen posted on May 22, 2018 06:31
-HAK-PAR dışında oluşturulan Kürt Bloku seçimlere HDP ile katılmak istediler, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürdistani Birlik ya da Kürdistan’da oluşturulacak ulusal birlik, her zaman gündemimizde olan ve çok önemli olan bir konudur. Önemli olan bu birliğin çerçevesinin ne olacağıdır. Kürdistani partiler, gruplar ya da siyasi çevreler niçin bir araya gelecekler? Bizde birliğin hedefi, programı tartışılmadan ısrarla bir birlik gündemi oluşturuluyor. Bu yanlıştır. Son üç yılda Kürdistan’ın üç parçasında sekiz bine yakın Kürt genci işgale karşı şehit düşmüştür, Güney Kürdistan’ın 1/3’ü Irak devleti tarafından yeniden işgal edilmiştir, Afrin Türk devleti tarafından işgal edilmiştir. Kuzey Kürdistan’da binlerce gencimiz öldürülmüş, bir milyona yakın Kürt de yerinden göçertilmiştir. Şimdi bu partilere şunu sormamız lazım; bütün bu felaketler yaşandığında, bu katliamlar olduğunda niye bir birlik oluşturmadınız?
2009’dan bu yana Kürdistani Birlik, Kürdistan Ulusal Konferansı gibi konular gündemdedir. Her ne hikmetse seçim zamanları bu birlik konusu gündeme geliyor. Eğer ülkemizin toprakları işgal ediliyorsa, binlerce gencimiz öldürülüyorsa, milyonlarca insanımız yurdundan göçertiliyorsa ve siz o zaman ulusal birlik oluşturamıyorsanız ve bu birliği sadece seçim zamanında oluşturuyorsanız, bunun adı ulusal birlik değildir. Bunun adı mevki-makam birliğidir. Bana sorarsanız, bu, siyaseten ahlaksızlıktır. Eğer siz “şehit edebiyatı” yapıyorsanız, şehit kanı üzerinden siyaset yapıyorsanız, ülkemiz yıkıldığında, binlerce insanımız toprağa gömüldüğünde birlik yapamıyorsanız, sadece seçim zamanında Ankara’ya gitmek için ittifak yapıyorsanız, bunun adı ulusal birlik değil, bunun adı post-çıkar birliğidir. Biz bunu ilkesel olarak ret ediyoruz.
Sözünü ettiğiniz blok, bir tür seçim bloku olarak ortaya çıktı ve bir bildirge yayınladı. Fakat son derece apolitik bir tavır aldı.
Eğer beş tane Kürt partisi veya siyasi çevresi bir araya gelmişse ve belli bir program üzerinde anlaşmışlarsa, o beş partinin süreci değerlendirmesi ve seçimle ilgili bir tavır almaları lazımdır. Siz bu seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz, bu seçimleri İstanbul ve Diyarbakır’da aynı anlamda mı değerlendiriyorsunuz? Beşli ittifak bu konuda hemen hemen hiçbir şey söylemedi. Şunu söylediler, “biz partilerle görüşeceğiz, bizim ilkelerimizi kabul eden olursa, biz onlarla beraber çalışacağız.” Bu apolitik bir tutum olduğu gibi, göz kırpan, milletvekilliği pazarlığına kapıyı açık tutan bir tutumdur. Bu tutumdan vazgeçtikleri söyleniyor, yarın beşli ittifak bir basın açıklaması yapacak.
-Milletvekilliği pazarlığında anlaşmadıkları söyleniyor, ne dersiniz?
Doğrusu, perde arkasında nelerin konuşulduğu ile ilgili bilgim yok. Fakat Kürdistani siyasetin temel problemlerinden birisi de açıklık yokluğudur. Kitlelerin önüne açık program ile çıkılmıyor, kapalı toplantılar yapılıyor, o toplantılarda nelerin konuşulduğunu kitleler bilmiyor, dolayısıyla Kürdistan siyaseti kitlelerin denetimine açık değil. Yurtsever bağımsızlıkçı bir siyasetin açık olması, kitlelerin denetim ve sorgulamasına açık olması lazımdır. Bu konuda bir sempozyum önerdik; bu sempozyumda Kürdistani taraflar seçimlere bakışlarını, seçimlere niçin ve nasıl tavır aldıklarını dile getirmelidir. Siyaset halkın denetimine açılmalıdır.
Bu sadece partiler arasındaki ilişkilerde olmuyor, çok açık söyleyeyim size: Biz bugün Kürdistan’daki İslami partilerin, YNK’nin, İran ile ilişkilerini bilmiyoruz, Goran’ın Bağdat ile ilişkilerinin ne olduğunu bilmiyoruz, KDP’nin Türkiye ile ilişkilerinin hangi zemine dayandığını ve hangi konularda anlaştıklarını bilmiyoruz, PKK’nin bölge devletleriyle kurduğu ilişkilerin hangi zemin üzerinde yürüdüğünü bilmiyoruz. Bir milletin kaderi bu denli karanlık, kapalı kapılar arkasındaki ilişkilerle tayin edilemez.
Söz konusu olan ulusal kurtuluş mücadelesi ise, bu haklı bir davadır, davası haklı olan insanlar açık olurlar. Kürdistani partilerimizin ABD ile ilişkileri nedir? Örneğin KDP’nin ABD ile ilişkisi neydi? KDP, ABD’nin çağrısı ile Musul’a gidip DAİŞ’e karşı savaştığı zaman, neyin üzerinde anlaştılar? PYD ve YPG Rakka ve Deyrül-Zor’da ABD ile birlikte DAİŞ’e karşı savaştı ve orada yüzlerce Kürdistanlı genç şehit düştü. Peki, bunun arkasındaki siyasi zemin nedir? Sonradan öğreniyoruz ki, Haşdi Şabi çeteleri Irak ordusu ile birlikte Güney Kürdistan’a saldırdıkları zaman, Güney Kürdistan Yönetimi ABD’den sınırlarının garantisini bile almamış. Türkiye Afrin’e girdiği zaman öğrendik ki, PYD-YPG Rusya ve ABD’den herhangi bir sınır güvenliği almamış. Buradan Kürdistani partilere çağrım şudur: Bizim davamız haklıdır, davası haklı olanların gizli-kapalı ilişkilerle işi olmaz. Her yaptığımızı halkın denetim ve sorgulamasına açık olarak yapmalıyız.