Ortak aidiyet
Çalışma grubu kuzey Kürdistan'da farklı grup, yurtsever parti, çevre vekişilerin ortak bir ulusal inisiyatif arayışıdır.
Kuzey Kürdistan'da birlik arayışları bizimle başlamış değildir. 1980 öncesiulusal demokratik güç birliği, 1980 sonrası Yekbun, HEP-DEP deneyimlerimiz var.Kuzey Kürdistan ve Kürdistan’ın diğer parçalarında da birlik sorunu sürekliKürtlerin gündemindedir, bu normaldir.
Aynı alanda bir arayışın içine girdiğiniz zaman, kendinizden öncekiarayışlardan olumlu ya da olumsuz etkileniyorsunuz. Bizden önceki birlikarayışlarında farklı yurtsever grupların bir arada iş yapabileceklerinikanıtlamış olmaları bakımından olumlu yönden etkileniyoruz.
Geçmiş birlik arayışlarının başarısızlığı da bu arayışlara katılanarkadaşlarda oluşturduğu negatif hafızadan dolayı, bizi olumsuz yöndeetkiliyor.
Birlik ve Çalışma Anlayışımız
Bütün bunları görerek yürümemiz lazım, ilk defa bir iş yapıyor değiliz.Ancak, bu gruptaki siyasi arayışın, birlik arayışının bundan önceki birlikçalışmalarından farklı olduğunu düşünüyorum. Bu arayıştaki birlik mantığımızşudur; farklı ideolojik, siyasal, örgütsel aidiyetleri olan grup, kişi veçevrelerin ortak bir siyasi akıl oluşturup, bu siyasi akılla ulusal projeleroluşturması, giderek ulusal kurumlar oluşturması bizim birlik mantığımızdır, bubirlik mantığının farklı olduğunu düşünüyorum.
Bizim önceden saptanmış bir hukukumuz yoktur. Birlikte iş yapmayaçalışıyoruz, iş yaparken birlikte ortak bir hukuk oluşturmaya çalışıyoruz. Buda yenidir ve bana göre birlik arayışının sonuç vermesi bakımından güvenvericidir.
Grubumuz açık mücadeleyi esas almaktadır. Açık mücadeleyi esas almak,gizliliğe eleştiri değildir. Kürdistan'da gizli çalışmalar da var. Bunubiliyoruz, ama biz açık alanda siyasi mücadeleyi tercih ediyoruz. Bu bizimtercihimizdir, grubumuz legaliteyi görür, legaliteyi gözetir ancakçalışmalarını legaliteyle sınırlandırmaz. Grubumuz çalışmalarda meşruiyeti esasalır.
Açık ve Meşru Mucadele
Bu farkın iyi anlaşılmasını diliyorum. Bazı sözlüklerde meşruiyet;kanunilik olarak tarif edilir, böyle değildir.
Meşruiyet 'şer'den gelir, bizim 'şer'imiz özgürlüktür. Grubumuzun şeriatıulusal özgürlüktür. Kürt ulusunun özgürlük kavgası, bizim grubumuzun şeriatınınesasıdır ve biz meşruiyetimizi buradan alırız. Dolayısıyla grubumuzçalışmalarında legaliteyi görür, gözetir ama meşruiyeti esas alır.
Açık alanda mücadele, grubumuzun tercihidir, ama legaliteyi değilmeşruiyeti esas almak bir zorunluluktur.
Kürdistan'ın hukuku yoktur. Kürdistan’a egemen devletlerin hukukunda da“Kürdistan” yoktur, bu çelişkiyi legaliteyi esas alarak çözemeyiz.
Legaliteyi göreceğiz, legaliteyi gözeteceğiz ama grubumuzun esas hedefiKürdistan’ın hukukunu oluşturmaktır. Bu çabanın, bu hedefin egemen devletlerinhukukuna ve legalitesine sığmayacağı açıktır. Dolayısıyla grubumuzçalışmalarında meşruiyeti temel alır.
Ankara ve Diyarbakır toplantılarında 'şer'imiz Kürt halkının kenditopraklarında kendi geleceğini belirlemesi olarak tespit edilmiştir. Bizimmücadelemizde temel aldığımız 'şer' budur meşruiyetimizi de buradan alırız.
Meşruiyet ve Uluslar arası Kurumlar
Legalite ve meşruiyete gelmişken dünyaya da böyle bakılmasını önerece im.Bu söylediklerim, size aykırı gelebilir. Reşit Deli arkadaşın dediği gibi"bütün dünyayı karşıma alıyormuşum" gibi gözükebilir; buna rağmenbunu söylemeye devam edeceğim ve izah etmeye çalışacağım.
Legalite ve yasallık belirli bir güç dengesinde egemenlerin iradesinitemsil eder. Bu, Türkiye’de de dünyada da böyledir. Kürt ulus gerçekliğibakımından dünyada bir tek uluslararası meşru kurum olmadığını düşünüyorum.Dünyada ki bütün uluslararası kurumların Kürt ulus gerçekliği bakımından gayrımeşru olduğunu düşünüyorum.
Bugün dünyada Birleşmiş Milletler, dünya legalitesinin zirvesidir, legal birkurumdur. Birleşmiş Milletler’in legalitesine, dünyadaki geçerliliğine bir şeysöylemiyorum; ama Kürt ulus gerçekliği bakımından birleşmiş milletler gayrımeşrudur.
Çünkü bunun adı Birleşmiş Milletler'dir, ama esası birleşmiş devletlerdir.Bu Birleşmiş Milletler'in; nüfusu beş yüz bin’den, bir milyara varan üyelerivardır, 200 küsur devlet bu kuruma üyedir. Nüfusu 500 bin olan üyesi de vardır.
Ortadoğu’da otuz-kırk milyon nüfusu olan Kürt milleti, Birleşmiş Milletlerbakımından yoktur. Birleşmiş Milletler legalitesi bakımından böyle bir ulusyoktur. Şimdi açık ve dürüst konuşmak lazım ve içimizdeki neyse onu doğrudürüst söylememiz lazım. Benim gözümde Birleşmiş Milletler, Kürtler açısındanigayrı meşrudur. Dünyada Kürt ulus gerçekliği ve bu grubumuzun 'şer'i bakımındanmeşru olan bir tek uluslararası kurum yoktur.
Bu kurumlar savaş sonrası güç dengelerini ifade eder. Güç dengelerindesavaşı kazananların iradesini temsil eder bu kurumlar. Birinci savaştan sonraCemiyet-i Akvam kuruldu; Cemiyet-i Akvam birinci savaşın egemenlerine ve busavaşı kazananlara göre legal bir kurumdur, yasal bir kurumdur ama Cemiyet-iAkvam'da Kürt ulusu yoktur.
ikinci dünya savaşından sonra Birleşmiş Milletler kurulmuştur. Bu savaşıngaliplerinin oluşturduğu bir kurumdur, bu kurum legaldir, yasaldır ama Kürtulus gerçeği bakımından grubumuzun 'şer'i bakımından gayrı meşrudur. GrubumuzTürkiye’ye de dünyaya da kendi 'şer'i bakımından bakmalıdır.
Grubumuz, örneğin; daha katılımcı ve demokratik bir Birleşmiş Milletlertalebinde bulunmalıdır. Bunlar ilahi kurumlar değildir, bunlar değişmezkurumlar da değildir. Ortadoğu'da kırk milyona yakın nüfusuyla yaşayan birmilleti görmeyen bir Birleşmiş Milletler, gayrı meşru bir kurumdur.
istanbul’daki toplantıda dile getirildi ; Ahmet Önal arkadaşımız dilegetirdi. "Güney Kürdistan’da Birleşmiş Milletler'e sunulmak üzere toplananimzalar var". Grubumuz bu inisiyatifle ilişkiye girmeli ve BirleşmişMilletler'e nasıl ulaşabiliriz, Birleşmiş Milletler'e kendi 'şer'imizi nasılanlatabiliriz konusunda bir komite kurmalıdır. Dünyadaki diğer uluslararasıkurumlara -bunları tek tek saymayacağım- bakışımız da bu olmalıdır.
Bu kurumların yasallığına; “tamam”, reel politikte bu kurumları dikkate almamızgerekir, bütün bunlara “tamam” ama bu kurumlara kendi 'şer'imiz açısından dabakmayı öğrenmemiz lazım.
Zaman zaman şöyle düşünüyorum, sizinle de paylaşmak istiyorum: “Kürtlerartık bu dünyaya isyan etmelidir”. iki örnek söyleyeceğim size:
1975 Cezayir anlaşmasından sonra; biliyorsunuz, BAAS tarafından Kürdistan’ındağı taşı bombalandı, on binlerce Kürt, Kürdistan’dan sürüldü, binlerce Kürtöldürüldü.
1975’de bu katliama karşı çıkan dünyada bir tek kurum vardı; “Dünya HayvanHaklarını Koruma Derneği”. Dünya Hayvan Haklarını Koruma Derneği bir bildiriyayınlayarak Kürdistan dağlarındaki hayvanların haklarını korudu. Onun dışındaKürdistan’daki bu zulme karşı çıkan bir tek uluslararası kurum yoktu.
Daha sonra, 1988'deki Halepçe katliamını bilirsiniz; bir gecede 5000 insanöldürüldü. Dünyada Halepçe katliamına karşı çıkan bir tek uluslararası kurumyoktu. Batı'nın Halepçe katliamını görmesi için irak-iran Savaşı’nın sonaermeye başlaması, irak’ın Kuveyt’e yönelmesi ve Batı'nın bunu engellemeyeçalışması gerekti.
insan haklarına saygılı, evrensel hukuku esas aldığını iddia eden batılıkurumlar Halepçe olayını görmedi. Halepçe olayını, irak’ın Kuveyt’e girmesiniengellemek için gördüler.
Kürtler, bu dünyaya isyan etmesini de bilmelidir artık. isyan etmek, onlarıyok farz etmek değildir. Teoride taviz yoktur, biz böyle düşünüyorsak, bütündünya da böyle düşündüğümüzü bilmelidir. Grubumuz da bence bu 'şer'ini esasalıp bu ölçüde açıklamalar yapmalıdır.
Aidiyetlerimiz ve Ulusal Kongre Partisi
Şimdi grubumuzun farklı ideolojik, siyasi, örgütsel bileşenleri vardır amagrubumuz aynı zamanda, bu aidiyetlerin üstünde ortak aidiyet oluşturmayı dahedeflemektedir. Burada iki düzeyin birbirinden ayrılması gerektiğinidüşünüyorum.
Parti birliği ayrı bir düzeydir. Grubumuz başından beri önünde bir partiçalışması olmadığını açıklayarak gelmektedir. Partilerin varlığı, KuzeyKürdistan’da yurtsever güçler arasında, farklı bir birlik ihtiyacını ortadankaldırmıyor. 1980 öncesi 10-15 partimiz vardı. O zaman da birlik çalışmalarısürdürülüyordu.
Grubumuzun önüne koyduğu birlik çalışmaları bir parti birliği çalışmasıdeğildir. Farklı partileri, farklı girişimleri, tek tek kişileri, yurtseverçevreleri bir ulusal inisiyatif içinde toplama girişimidir. Onun için bencegrubumuza yönelik eleştiriler insaflı olmalıdır. Yani grubumuz yola çıktığındanberi önünde bir parti hedefi olmadığını söyleye gelmektedir.
Ama Kuzey Kürdistan’da bir siyasi parti ihtiyacı yok mudur? Bana kalırsavardır, bu benim düşüncemdir, ben bu düşüncemi gruba dayatıyor değilim. Grubunişi bu değildir. Ben bir siyasetçi olarak Kuzey Kürdistan’da bir Ulusal KongrePartisi'ne ihtiyaç olduğunu düşünenlerdenim. Siyasal çalışmalarımda bunu esasalırım, ama bu grubun çalışması değildir, arkadaşların, bunları birbirindenayırt etmesini, bu düzeydeki farklılıkları görmelerini diliyorum.
Program-Tüzük ve Kürdistana Yönelik Proje Bombardımanları
Bugünkü toplantının iki gündem maddesi var: Biri programa dönüktür, öbürüörgütsel yapıya, tüzüğe dönüktür. Program hakkındaki birkaç düşüncemi sizlepaylaşmak istiyorum.
Grubumuzun programının esasını, ulusal demokratik proje ve bunungerçekleştirilmesinin yol ve yöntemleri oluşturacaktır. Grubumuzun programıhakkında tartışırken, önerilerde bulunurken bence bu çerçevede bakılmalıdır."Bu proje nasıl oluşturulacaktır ya da bu projede neler olmalıdır?"sorusunun cevabını hep birlikte tartışıyoruz. Hep birlikte ortak bir siyasiakılla, buna bir çare bulmamız gerektiğini düşünüyorum.
Kürdistan bütün parçalarıyla yıllardır bir bombardıman altındadır.Bombardıman derken sadece Britanya, Osmanlı, iran, Suriye, irak savaşuçaklarının bombardımanını kastetmiyorum, bu var. Neredeyse Kürdistan’dabombalanmamış 1 km2 boş alan bulamazsınız. Bu var, ama bununla sınırlı değilbombardıman. Savaş uçaklarının bombardımanlarının dışında, ideolojik ve siyasibir bombardıman altındayız, yoğun bir proje bombardımanı altındayız şimdi.
Kemalist Türkiye Cumhuriyeti projesi, islamist İran Cumhuriyeti projesi,Baasist Arap Cumhuriyeti projeleri bunlardan birkaçıdır.
Avrupa Birliği projesi, bize de dönük olan uluslararası bir projedir.Genişletilmiş Ortadoğu projesi Kürdistan’ı da kapsayan, hatta Kürdistan’ı temelcephe ülkelerinden biri olarak gören, bir diğer projedir. Grubumuz bütün buprojeleri değerlendiren ve bizi bu proje bombardımanından koruyan bir ulusaldemokratik projeyle önümüze çıkmalıdır. Bu ulusal demokratik proje, bütün buprojeleri görür, bütün bu projelerden herhangi birinin yandaşı olmaz, amaoluşturduğu ulusal demokratik projeyle bizi bu bombardımanlardan korur.
Şimdi bu projelerden bir iki tanesine değinmem gerekiyor. Birincisi TürkiyeCumhuriyeti projesidir. Türkiye Cumhuriyeti projesi, Osmanlı bakiyesinden birulus yaratma projesidir, bu proje bir ulusun devletleşmesi değildir.
Bu proje, bir devlet eliyle birbirinden oldukça farklı etnik, dini, ulusalözellikleri olan çeşitli topluluklardan bir millet üretme projesidir. Zorla birmillet yaratma projesidir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman bir milletin devleti olarak kurulmuşdeğildi. Kurulma aşamasında ve sonrasında önüne bir millet kurma, bir milletoluşturma projesi koymuştur. Bu oluşturacakları milletin adının Türk ya daTürkiye olması bizim bakımımızdan hiç fark etmez.
Hatta bu oluşturacakları milletin adını Kürt koysalar da bu proje ileoluşturulacak millete ve bu projeye karşı durmalıyız. Son yıllarda, "bizbuna Türk ulusu demeyelim de Türkiye ulusu diyelim, Kürtleri de bunun içinekatmış oluruz" diyorlar.
Bunu baştan reddetmek lazım. Bu bir projedir, bu proje 80-90 yıllıktır ve buproje henüz gerçekleşmiş değildir arkadaşlar. Bu proje olmuş bitmiş bir şeydeğildir, bu projenin gerçekleşmesi için devletin çabaları sürmektedir.
Şimdi bu projenin gerçekleşmesinin önündeki engel nedir? Bu projeningerçekleşmesinin önündeki esas engel Kürdistan'ın varlığıdır, Kürt ulusalözgürlük mücadelesidir. 80-90 yıldır bu projenin gerçekleşmesini engelleyentemel faktör Kürdistan’ın varlığıdır, Kürt ulusal özgürlük mücadelesidir. Onuniçin de Türk devletinin 80-90 yıllık temel pratiği Kürdistan’ı asimile etmek,Kürdistan’ı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya dönüştürmek, Kürt ulusunu daTürkiye’ye ve Türklüğe entegre etme çabasıdır.
Grubumuz bu projeyi cepheden reddetmelidir. Grubumuz Türkiyeli değil,Kürdistani olduğunu ilan etmelidir. Bu projeye grubumuzun hazırlayacağıprogramın vereceği cevap budur.
Grubumuz üniter devleti reddeder. Grubumuz ulusal sorunun bir toprak veiktidar sorunu olduğunu tespit eder, Kürt halkı için siyasi iktidar talep eder.Grubumuzun programının ana bileşkelerinden birisi de Türkiye Cumhuriyetiprojesine karşı durmak olmalıdır diye düşünüyorum.
Kürtler Kendi Kaderlerini Tayin Etmelidir
Şimdi burada bir tayin hakkı tartışması var. Grubumuz tayin hakkını temelalıyor ve birçok arkadaşımız bu tayin hakkının muğlak olduğunu, onun için bununfederasyon, konfederasyon ya da bağımsızlık olarak tasnif edilmesi gerektiğinisöylüyor, o arkadaşların düşüncelerine saygılıyım. Kuzey Kürdistan’dafederasyonu, konfederasyonu, bağımsızlığı çözüm gören bunu öne çıkaranarkadaşların düşüncelerine, aidiyetlerine bir itirazım yok. Tayin hakkı, söylendiğikadar muğlak bir hak değildir. Tayin hakkından benim anladığım birkaç maddeyleşudur:
Birincisi Türk ordusu, Kürdistan’dan çekilecektir; militer, paramiliterbütün yapılanma dağıtılacaktır. Zindanda, dağ da, yurtdışında bulunan bütünKürtler serbestçe siyaset yapabilecektir; Kürdistani bütün örgütlerinörgütlenme, propaganda ve mücadeleleri önünde hiçbir engel kalmayacaktır. Böyleözgür bir ortamda makul bir propaganda süresinden sonra da referandumagidilecektir. Benim tayin hakkından anladığım budur, böyle baktığım için detayin hakkı bana çok muğlak bir hedefmiş gibi gelmiyor. Ama varsayalım ki bumuğlaktır, arkadaşlarımızın federasyon, konfederasyon, bağımsızlıkönerilerinden birini kabul etmemiz gerekir, bence bu yanlıştır.
Grubumuz farklı siyasal aidiyetleri, ideolojik bakışları olan gruplardan,çevrelerden oluşturulmuştur ve tayin hakkı bütün bunları kapsayan birformüldür. Bu formülün içinde federasyon, konfederasyon, bağımsızlık dediğimiz,tayin hakkının tüm gerçekleşme biçimleri vardır.
Bu tayin hakkı ne zaman ve nasıl bir formda gerçekleşecek? Onu da bu tayinhakkı gerçekleşinceye kadar geçen sürede, tayin hakkının gerçekleştirilmebiçimi ve dönemin siyasal koşulları belirleyecektir. Dolayısıyla; ben,grubumuzun tayin hakkını esas alan pozisyonunu devam ettirmesini diliyorum.
Avrupa Birliği
Arkadaşlar bir de Avrupa Birliği var. Grubumuzun Avrupa Birliği'ne karşıtutumu da tartışmalı. Ulusal birlik sadece bir çevrenin birliği değildir, bizimiçimizde Avrupa Birliği'ni Hıristiyan Kulübü olarak gören Kürtler var;Kürt’tür, yurtseverdir ama Avrupa Birliği'ni Hıristiyan Kulübü olarak görüyor,bizim grubumuzun içinde Avrupa Birliği'ni emperyalist bir örgüt olarak görenlerde var, bizim grubumuzun içinde Avrupa Birliği'ni uygarlık projesi olarak görençevreler de var.
Bunları tartışarak bir yere varamayız, hiç kimse kendi projesini diğerinedayatma durumunda olmamalıdır, bundan vazgeçmeliyiz. Avrupa Birliği'ne karşıtutum konusunda; gruba iki şey öneriyorum:
Bu iki noktada hepimizin anlaşabileceğini varsayıyorum. Birincisi şudur;ülkemizin parçalanmasında Fransa ve İngiltere esas sorumlulardır. Birincisavaştan sonra, Birinci savaş sırasında 1916'da Skyes-Picot anlaşması var,ondan sonra Lozan anlaşması var. Bu anlaşmalar, Kasr-ı Şirin ile ikiye bölünenülkemizi, dörde bölen anlaşmalardır. Bu anlaşmaları yapan güçlerin başındaFransa ve İngiltere geliyor.
Bu iki devlet de Avrupa Birliği'nin iki kanadının liderleri durumundadır.Grubumuz, bu devletler aracılığıyla Avrupalıların ülkemizin parçalanmasındakisorumluluklarını kabul etmesini talep etmelidir. Ülkemizin parçalanmasındatarihi sorumluluklarını kabul etmelidirler ve bunun gereğini yapmalıdırlar.Birinci noktamız bu olmalıdır
ikincisi, Avrupa Birliği Türkiye Cumhuriyeti'yle müzakereye başlamıştır.Türkiye Cumhuriyeti’ni siyasi egemeni olduğu coğrafyanın tek temsilcisiolduğunu kabul ederek müzakerelere başlamıştır. Grubumuz şunu söylemelidir:"Kürt millet gerçeğini kabul etmeyen hiçbir müzakere meşru değildir."
Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti'yle görüşmelerini sürdürüyorsa, bunu meşruhale getirmek gibi bir niyeti de varsa, Kürt ulus gerçeğini görmeli, Kürthalkını ve onun temsilcilerini muhatap almalıdır. Bence bu iki noktayı temelalan bir Avrupa Birliği siyaseti, grubun bütün katılımcıları açısından kabuledilebilir bir durumdur.
UDÇG'nin PKK ve DTP'ye Karşı Tavrı
Grubumuz açık alanda mücadele ediyor, PKK grubumuzun muhatabı değildir. PKKgerçeğini hepimiz farklı şekillerde değerlendiriyoruz, açık alanda muhatabımızDTP dir.
TC projesi Kürdistan bariyerine çarpa çarpa örselenmiş, yıpranmış birprojedir. Bu projeyi rehabilite etmeye dönük girişimler başlamıştır. Egemensınıfların bir kesimi bu projenin yeni versiyonlarını piyasaya sürmüşlerdir.Baskın Oran, Kaboğlu, Mehmet Altan, Taha Akyol, Cengiz Çandar bu yeniversiyonun ideologları ve propagandistleridir. Demokratik Cumhuriyet,Demokratik Konfederalizm, Ekolojik Demokrasi adlarıyla savunulanlar da TCprojesinin rehabilitasyonuna dönük, Kürdi görünümlü versiyonlardır. Bu Kürdigörünümlü versiyonun da esası Kürtler'in altından Kürdistan'ı çekmektir. Buyeni versiyonlarda eskilerinden farklı olarak Kürt var, ama Kürdistan yoktur.Grubumuz bu projelerin Demokratik Cumhuriyet ve benzeri projelerin Türkiye Cumhuriyetiprojelerinin farklı versiyonu olduğunu tespit etmeli, kabul etmeli ve amansızcaeleştirmelidir.
DTP’lilere gelince; DTP’liler bizim kardeşlerimizdir. DTP’liler yanlışyapan, yanlışta duran kardeşlerimizdir. Kuzey Kürdistan’da siyaset yapmak istiyorsakeninde sonunda bu kardeşlerimizle yollarımızın kesişeceğini şimdiden görmemizlazımdır.Grubumuz onları eleştirmeli,uyarmalı ve ısrarla Kürdistani siyasetedavet etmelidir. Onaların bize düşmanca davranmaları, düşman görmeleri bizim deöyle davranmamızı gerektirmez.
Sayın başkanın sabrını taşırmadan bitiriyorum. Son olarak şunu söylüyorum,ben konuşunca Diyarbakır ve Ankara’da -bu toplantıda da büyük ihtimalle öyleolacaktır- benim çok büyük şeyler söylediğimi, kaldıramayacağımız şeylersöylediğimi söylüyor kimi arkadaşlar.
Siyasette gerçekle idealler, gerçekçilikle hayalcilik arasında çok ince birsınır vardır. Bu sınırın sık sık aşıldığını hepimiz biliyoruz, benim de aştığımmuhtemelen oluyordur ama bu gerçekçilikle hayalcilik ilşikisi hakkında şunusöylemek istiyorum:
Lenin; “bazıları gerçekçilik tenekesini çala dursunlar, biz kendihayallerimizi gerçekleştirmeye çalışalım” diyor. Hepinizi Kürdistanihayalleri birlikte gerçekleştirmeye davet ediyorum. Grubu desteklemeye davetediyorum …
Izmir toplantısı 30 nısan 2006