Maganda, arlanmadan habersiz, utanmayı bilmez, edep, adaptan anlamaz kişi demektir. Düğünde, futbol şenliğinde silahlı “erkeklik" gösterisine çıkıp, kendini ve etrafta oynayan çocukları vuran, eline güç geçince önce, öptüğü eli ısıran, kendisini var edenleri, hapse tıkayan, çaldıkları elinde yakalanınca, “amaniiiin, komplonun içine düştüm, iftiraya uğradım" diye bağıran Kasımpaşalı berdüş (lümpen) tipidir, Maganda.
Maganda, alanın tek yaratığı değildir. Her zaman, her yerde onlardan vardır. Türk politik hayatında ise genel çürümeye paralel olarak sayıları mebzul, yani boldur.
Politik magandalar, etkin yetkin biri haline gelmiş biri ise örneklerde görüldüğü üzere, ölümün diliyle konuşur, Birleşmiş Milletler’de bile işledikleri cinayetlerle övünürler. Politik maganda, bütün sorunların çözümünü faşizmde arar. Savaş ve onun getirdiği kanlı yıkım, tek çözümleyicidir.
Onun için, kendisine karşı olan yurttaşlarını, Kürtse eğer öldürtür, öldürtemediklerini hapse tıkar.
O nedenle, Türk toplumu, ölüm kudumsuzluğu, göz yaşı ve keder saçan AKP rumuzlu kara belanın tahakkümü altına girdiğinden beri, Kürt düşmanlığı sendromundan helaktir. Maganda başı, ahir zaman tellalı gibi “tehlike büyüyor" çanları çala çala Kürtlere kini köpürtüyor. Siyasi partiler ardında “rêz" olup Kürt düşmanlığı üzerinden giderek, “Türke Türk ırkçılığı“ propagandası başlıyor:
“Kürtlerin susturulması, bizim beka (gelecek) sorunumuzdur. Onu kurtaracağız!"
Ve “Magandalar, Kürtlere karşı birleşiniz" çağrılarıyla, olan insanlık damarılarını da kesiyor, aklı kıt fukara kalabalıkları mezar baskıncısı, ölü tecavüzcüsü, kefen soyguncusu olarak rezil, malamat ortalığa salıyorlar.
Sonra, “insanlığın en rezili benim" dercesine, bunlardan oy istiyorlar.
Oysa, kendi topraklarında esir de olsa, Türk rejiminde en az 25 milyon Kürt yaşıyordu. Onlara karşı ırkçı barbarlığı köpürtenler, oy zamanı utanıp sıkılmadan, kapılarına gidiyor, oy istiyorlardı.
Katil, çıkar pazarında dilenciydi…
Maganda utanmazlığı hep vardı. Daimiliğin devamı olarak, günümüzün mezar kazıcısı olan AKP, seçimden seçime en yüksek sesle, “Kürt kardeşlerim" diyendi. CHP ikinci sıradaydı.
Oysa CHP, hala “sos" demokrat roldeydi.
İsmet Paşa, 1965’de bu söylemin özetiyle, “ortanın solundayız" deyip yeni rota çizmiş, Magandalık dönemini kapatmış, Kürdistan için özel bir kalkınma planı bile hazırlatmış, “Doğu ve Güneydoğu" adıyla da olsa, sorunları, tabu olmaktan çıkartmış, tartışmaya açmıştı.
Demirel’in başkanlığındaki sağcı hükümet, 1969-1970’deki “komando harekatı"nda CHP’den destek görmemişti. Aynı CHP, 1971 darbesinden sonra, devlet uygulaması olan işkencelere karşı kampanya açmıştı.
Irak, 1975’de topyekün saldırıya geçtiğinde, CHP iktidar ortağıydı. Yığılmalar üzerine, sınır kapsını açarak kurtarıcı rol oynamıştı.
Kürtler, iyilikse eğer, bu iyiliğin altında kalmamamış, verdikleri destekle 1974 ve 1978’de iki kere iktidara taşımış, İsmet Paşa’nın oğlu Erdal İnönü de, 1991’de Kürtlere yer vererek desteklerini tazelemişti.
Ancak, CHP daha sonra Deniz Baykal, Hikmet Çetin gibi devleti yücelten faşizan memur kafalıların egemenliğinde, gücün yedek ayağına dönüştürmüş, magandalaşma zeminine oturmuştu.
Bugün partinin başında, Türk ırkçılığının sembolize eden Kurt başı işareti yapa yapa, yol boylarında etrafı selamlayan bir (Kemal Kılıçdaroğlu) Kürt oturuyor. Dış ilişkilerle görevli yardımcısı da, kendini “öz Türk" sanan, Ali Duran Topuz deyimiyle MHP kadar milliyetçi, AKP kadar Müslüman Ardahanlı fukara bir bir Terekeme olan Öztürk Yılmaz...
Öztürk Yılmaz, AKP yetiştirmesi bir diploması memuru. Musul Konsolosluğunu, IŞİD’e devir ve teslim ederek, Türk-İslam ruhunu bayraklaştıran diplomattır. Teslimiyetten sonra, herkes onu esir sanırken, 49 gün sonra tatilden dönmüş gibi sağ, sağlam ve de dingin bir çehreyle ortaya çıkıvermiş, CHP derhal üstüne atlamış, Kılıçdaroğlu ise onu iki yanağından öperek gazasını kutlamış, sonra milletvekili yapmıştı.
AKP ya da MHP’de olması gerekirken o, şimdi seyrelediğimiz zeka vaziyeti ve cehaletiyle CHP’de Türk tipi diplomasinin geleceğini hazırlıyor. Kaliteye bakın. Magandalıktan türeme ne zübüklük ama…
AKP ve MHP ile aynı yolda yürüyüp aynı ırkçı mihverde vit gibi dönen CHP, mevcudun devamı olarak iktidara hazırlıyor, kendince. Hayali iktidarın muhtemel Dışişleri Bakanı da AKP’den transfer konsolos.
Bakın Güneyli Kürtleri berhava konusunda ne diyor:
“Uyarılara rağmen, Barzani’nin geri adım atmak istemediğini görüyoruz. Önümüzde çok az bir zaman kaldı. Hükümetin gelinen aşama itibarıyla, Barzani’ye, 24 saat süre tanıması gerekir. Eğer geri adım atmıyor ve Türkiye’den giden sesleri ayağının altına alıp eziyorsa, o zaman askeri, siyasi ve ekonomik tedbirler içeren bir paket hazırlanması lazım. Anladığı dilden konuşmak gerekir."
Konsolos, Irak’ın İstanbul’da bir semtin değil, başka bir diyar ve o diyarın da egemen topraklar olduğunu bilmiyor. Bir zamanlar ezberlemişse bile ezberi uçup cehaletiyle kalmış…
Onun için, magandabaşı yolunda ilerleyerek dalıveriyor. Magandabaşı da aynen böyle. Başka ülkeye, sınırlara, devletlerin egemenlik hakkında hiç saygısı yok. Hak tanımıyor, hukuk bilmiyor, o. Gözüne kestirdiğine haydutça dalıveriyor.
Demek istiyorum ki, CHP bir şeyden değil, Maganda’ya alternatif olarak Öztürk Yılmaz gibi fukara cahillerin elinde magandalaşarak umut olmaktan çıktı, saf dışına atıldı. 50 yıl öncesinin gerisine itildi.
Oysa, bu ırkçı karanlıkta, bir huzme ışığa ne kadar da ihtiyaç vardı! Yazık, faşizmin alternatifi olarak, yine faşizm kaldı elde…
73
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA