Yusuf ZİYA (1882-14 Nisan 1925)
Yusuf Ziya Bey, Hacı Suad oğlu, 1882 Bitlis doğumludur. Bitlis’in tanınmış ailelerinden Koçzade ailesine mensuptur. Bu nedenle bazı kaynaklarda Koçzade Yusuf Ziya Bey ismiyle geçer. Bitlis Sultanisi’ni bitirir. Osmanlı bürokrasisinde görev alır. Maarif Başkatipliği, 1.Dönem Bitlis Mebusluğu, Kastamonu İstiklal Mahkemesi Üyeliği yapar.
Yusuf Ziya Bey’in Kürd Ulusal mücadelesiyle ilk ilişkileri İstanbul’daki Kürt yurtsever çevresiyle olmuştur. Kürt cemiyet ve dergilerinde görev alır ve yazılar yazar. Kürdistan Teali Cemiyeti’nde aktif olarak yer alır. Kürdistan Teali Cemiyeti ve Kürdistan İstiklal Komitesi’nin birleşmelerinde önemli rol oynar. İki Kürt örgütünün Kürdistan İstiklal Komitesi’nin çatısı altında birleşmelerinden sonra, örgütün en faal şahsiyetlerinin başında gelir. Bir taraftan Örgütün, Bolşeviklerle sürdürdüğü görüşmelere katılır, diğer taraftan milletvekili olma avantajını kullanarak; örgütleme faaliyetlerini yürütür. Aynı zamanda Türk Meclisindeki Kürt muhalefetinin başında yer alır.
Yusuf Ziya Bey, Kürdistan İstiklal Komitesi’nin(Azadi) örgütsel çalışmaları ve diplomatik faaliyetlerinin merkezinde yer alır.
Yusuf Ziya Bey’in Erzurum Kürd Komitesi(Azadi) ve İstanbul Kürd Komitesi’nin (Kürdistan Teali Cemiyeti) Birleşmesindeki Rolü
Yusuf Ziya Bey, Kürdistan Teali Cemiyeti adına Bolşeviklerle görüşmeler yürütür. Bu arada Kürt hareketinin parçalı oluşunun yarattığı güçsüzlük ve olumsuzlukların farkındadır. İstanbul Kürd Komitesi ile Erzurum Kürd Komitesi arasında yapılan görüşmeler, Nisan 1923 yılında birleşme ile sonuçlanır. İki örgüt, Kürdistan İstiklal Komitesi adı altında birleşme kararı alır. İki Kürd Komite- sinin birleşmesi Bolşevik belgelerinde şöyle geçer.
“Geçen yılın nisan ayında her iki Erzurum ve İstanbul Kürd Komiteleri birleşti. O döneme kadar İstanbul Kürd Komitesi İngilizlerin taraftarıydı. İstanbul Kürd Komitesi’nin üyesi Yusuf Ziya Bey Erzurum’dan Bitlis’e(Bitlis’ten Erzurum’a olması gerekir T.S.) gelerek Halid Bey’le görüştü. Her iki taraf arasındaki ilişkiler ve geleceğe ilişkin planlar konusunda anlaşmaya vardılar. Kürd devletine de bir mektup yazdılar. (Şeyh Mahmut Hükümeti T.S.)[1]
Yukarıdaki rapor, Erzurum Sovyet Konsolosluğu tarafından 12 Ocak 1924 tarihinde gönderilmiştir. Raporda iki Kürd Komitesinin geçen Nisan ayında birleştikleri belirtiliyor ve Yusuf Ziya Bey’in İstanbul Kürd Komitesinin temsilcisi olarak, görüşmelere katıldığı aktarılmaktadır. İki örgütün birleşmesinden sonra; ön plana çıkan şahsiyetlerden biri de Yusuf Ziya Bey dir.
Yusuf Ziya Bey, Kürdistan İstiklal Komitesi adına Bolşeviklerle Tiflis’te görüşmelerde bulunur. Görüşmelerde temel talep, Kürtlerin Lozan görüşmelerinde taraf olarak kabul edilmesi için, Sovyetlerin desteğini almaktır. Azadî, Lozan görüşmele- rinde Türk heyetinin Kürdleri temsil etmediğinde ısrarlıdır. Yapılan bütün girişimler sonuç vermez. 12 Ocak 1924 tarihinde Erzurum Sovyet Konsolosluğu’nun gönderdiği rapora göre; Yusuf Ziya Bey girişimlerde bulunmak üzere Tiflis’e geçecektir. Rapor şöyle devam eder:
“Rusya’nın yardımı da hesap ediliyor. Bu meseleye ilişkin Süleymaniye Devleti’yle(Şeyh Mahmut Hükümeti T.S.) tam bir görüşme yapabilmek için, Yusuf Ziya Bey 20.07.1923 tarihinde Erzurum’dan Ankara’ya gitti ve bizim ile görüşmelerden sonra Türk devleti tarafından kovuşturul
duğu bahanesiyle Kürd Komitesinin iki üyesi İsmail Hakkı ve Abdurrahman Bey ile birlikte Tiflis’e geçecekler. Onlar orada Şex Mahmud’un temsilcilerini bekleyecekler.
Bizim ile Ankara’da, Şex Mahmud temsilcileriyle Tiflis’te görüştükten sonra Yusuf Ziya Lozan’a gitmeye hazır olduğunu, Rusya delegasyonuyla birlikte tüm Kürdistan adına konuşacağını söylüyor…”[2]
Halid Bey, Erzurum’daki Sovyet Konsolosu Pavlovsky ile Yusuf Ziya Bey’in Tiflis’te Aralov ve Şachovsky ile sürdürdüğü görüşmelerden olumlu bir yanıt alınamaz. Bolşevikler oyalama taktiği güderler. 1923 Temmuz ayına gelindiğinde; Lozan Anlaşması imzalanır. Kürt tarafı, Bolşeviklerle sürdürülen görüşmelerin gereksizliğinin farkına varır. Bolşeviklerden bekledikleri uluslararası destek gelmemiştir. Aksine Bolşeviklerin desteği Kemalistlerden yanadır. Bu paralelde, Kürt Komitesine maddi bir yardımın da gelmeyeceği kesinleşmiştir. Görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanmaması, Bolşeviklerin bölgeden gönderdikleri 26.07.1923 tarihli, Sovyetler Birliği Erzurum Konsolosu Pavlovsky imzalı rapora şöyle yansır.
“Yusuf Ziya, yoldaş Aralov ve Şachovsky ile yapılan görüşmeleri ciddi ve güvenilir görmüyor. O bunu kendisine ve kendisini Rusya ile görüşmelere temsilci olarak gön deren Kürd Komitesi’ne hakaret olarak görüyor. Hatta Yusuf Ziya
Tiflis’te bu vaatlerin yalan olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ben burada kendisine 5 bin lira vermek istediğim zaman, bize ilişkin tamamıyla umutsuzluğa kapıldığı görüldü. Hatta diğer konuşmaları dinlemeden çekip gitti…
Yusuf Ziya buraya geldiği zaman, onlar Erzurum Komitesi’nin tüm faaliyetlerine önderlik ediyorlar. Halid Bey çok büyük sabır gösterdi, Sovyetler Birliği’nin himayesi altında bağımsız Kürdistan’ı oluşturmak için 7 aydan beri Moskova’nın cevabını bekliyor. Yusuf Ziya’nın gelmesi ve bizimle görüşmelerin başarıya ulaşmaması, Halid Bey de bizden artık hiçbir istemden bulunmamaya karar verdi ve bizim ile tüm ilişkileri kopardı.”[3]
TBMM’sindeki Lozan Görüşmeleri’nde Yusuf Ziya Bey’in Sert Muhalefeti
Lozan’da İngilizlerle Kemalistler anlaşmaya varırlar. Lozan Anlaşması’nın resmen imzalanmasından önce Lozan’da görüşmeleri sürdüren Türk Heyeti Ankara’ya döner ve TBMM’sine bilgi verilir. Kürdistan’ın bölünmesi konusunda İngilizlerle anlaşmaya varıldığı ve Musul’un İngilizlere bırakıldığı, söz konusu görüşmelerde ortaya çıkar.
Yusuf Ziya Bey, Musul’un İngilizlere bırakılmasına sert tepki gösterir. Yusuf Ziya Bey’e göre Musul ve Güney Kürdistan’ın İngilizlere bırakılması, Kürtlerin tam ortadan ikiye bölünmesidir. Bu bölünme bera- berinde felaketi de getirecektir. Yusuf Ziya Bey, TBMM’sindeki konuşmasında şöyle der:
“Arkadaşlar temenni ederdim ki Musul Türkiye’nin bir cüz’i denilsin. Çünkü Türklerle Kürdler meskün Türkiye’nin parçasıdır. Yarısından fazlası Kürttür. Musul’un; Kürdün tarihinde bir kıymeti, bir ehemmiyeti vardır… İhtimalki başka bir yer olsaydı bu kadar telaş etmezdim. Musul’un Kürdün tarihinde bir sandalyesi vardır. Arkadaşlar; bir insanı ikiye bölmek ve yahut herhangi bir parçasını ayırmak nasıl ki mümkün değil ise Musul’u Türkiye’den ayırmak öylece mümkün değildir arkadaşlar.”[4]
Yukarıdaki sözler Kürtlerin parçalanmasına karşı bir feryattır. Bu tepki Yusuf Ziya Bey’le sınırlı değildir. Yusuf Ziya Bey, 06 Mart 1923 tarihli Meclis görüşmelerinde Lozan Heyeti’ne hitaben, Ankara Anlaşması’na atıfta bulunarak, eleştirir. Ankara Anlaşması, 1921 yılında Kemalistlerle Suriye yöne- timini elinde bulunduran Fransızlar arasında imzalanmıştır. Bu süreçten sonra TBMM’deki Kürt muhalefet Kemalistleri rahatsız eder ve tasfiye dönemi başlar.
Yusuf Ziya Bey, sürecin berabe- rinde getireceği muhtemel gelişmeleri önceden tahmin etmiştir. Kemalistlerin Kürtlerin reddine ve inkarına giden politikalarını görmüş ve bu konudaki düşüncelerini Meclis kürsüsünden dile getirmiştir.
”Arkadaşlar, ben de biliyorum boştur, sözlerimin kıymeti yoktur, kimse dinlemiyecektir, yol taayyüm etmiştir. Gidecek yol karanlıktır, tehlikelidir… Ben de biliyorum. Fakat ben tarihe söylüyorum, ben Allah’a söylüyorum…”[5]
Lozan’a doğru giden süreçte, Kemalistler Meclis’teki Kürd muhalefetini ortadan kardırmaya karar verirler. Meclis’in yenilenmesine karar verilir ve Kürt muhalefeti, Lozan Anlaşması’nın imzalanmasından önce tasfiye edilir.
1925 Kürd Hareketi’nin ÖrgütlendirilmesiSürecinde Yusuf Ziya Bey
Lozan Anlaşması imzalanır ve Kemalistler dinsel reform adı altında Kürt Ulusunu eritme politikasını açıkça yürürlüğe koyarlar. Bunun üzerine; Yusuf Ziya Bey’in de merkezi düzeyde üyesi olduğu Kürdistan İstiklal Komitesi, genel bir ayaklanma için düğmeye basar. Yusuf Ziya Bey, genel bir ayaklanmanın örgütlendirilmesin- de aktif görev alır ve Kürdistan illerini dolaşmaya başlar. 1923 ve 1924 yıllarında iki kez olmak üzere Kürdistan İstiklal Komitesi’nin aldığı kararları bölge bölge dolaşarak aşiret reislerine ve din adamlarına sunar. Dönemin devlet milisi Mehmet Şerif Fırat, Yusuf Ziya Bey’in faaliyetlerini şöyle anlatıyor:
“1340(1924) yılı ilkbaharında Bitlis eski mebusu Yusuf Ziya Ankara- İstanbul yoluyla Erzurum’a gelerek Cibranlı Halid’in evinde bir hafta misafir kalmıştı. Burada verdikleri kararda: Aşiretler silahlanıp hazırlanacak, hududumuz haricinde olan Barzan-Neyri Şeyhi Mahmûd ve Simko’un eliyle İngilizlerin yardımları temin edilecek…
Yusuf Ziya bu kararla birlikte Cibranlı Halid’in mektubunu alıp Hınıs’ın Kolhisar köyündeki Şeyh Said’in evine gelerek kararı şeyh’e imzalatmış …”[6] diye devam eder.
Yusuf Ziya Bey, 1923 ve 1924 ilkbaharında olmak üzere iki kez Şeyh Said’i ziyaret eder. Azadi’nin aldığı karar doğrultusunda, etkili din adamları ve aşiret reislerini ikna etmeye çalışır. Şeyh Said, Şark İstiklal Mahkemesi’ndeki ifadesinde; Yusuf Ziya Bey’in kendisini iki kez ziyaret ettiğini doğrular. Şark İstiklal Mahkemesi Üyesi Ali Saip (Ursavaş)’in “Yusuf Ziya Bey’le neler görüştünüz?” sorusu üzerine Şeyh Said’in yanıtı şöyledir:
“- Yusuf Ziya’yı tanırım, bana gelmişti. Ramazan idi. Bitlisli Haydar Efendi Yusuf Ziya Bey’in Muşlu Reşit Bey’e ziyarete geldiğini bana söyledi. Kendisinden ders okumuştum. Tanı- dım, Yusuf Ziya’nın Bitlis mebusu olduğunu orada öğrendim. Bir saat kaldılar, çay içtiler ve kalktılar, gittiler.
- Yusuf Ziya size Kürt meselelerinden bir şey söylemedi mi?
- Bir müddet sonra bahar eyyamı idi. Hınıs’a gelmişti. Benim köyüme misafir geldi. Orada açtı bu meseleyi ve dedi ki: Bir Kürdistan Hükümeti teşkil etmek üzereyiz.. Bu muhaldir dedim. Fikrim bunu kabul edemiyordu. Sonra Erzurum’a gitti.”
Ayaklanma hazırlıkları devam ederken; 3/4 Eylül 1924 Beytüşşebap Ayaklanması patlak verir. Şırnak’ta konumlanan 18. Alay’da görevli Kardeşi Teğmen Ali Rıza’yla karşılıklı telgraflarına istinaden 10 Ekim 1924 günü Erzurum’da tutuklanarak, Bitlis cezaevine gönderilir. Mehmet Şerif Fırat’ta göre tutuklanma tarihi 10 Ekim 1924′tür. Bazı kaynaklara göre ise tutuklanma tarihi daha erken bir tarihtir. 3/4 Eylül 1924 tarihinde patlak veren Beytüşşebap Ayaklanması, bölge aşiretlerinin katılımı sağlanamayınca, bastırılır. Teğmen Ali Rıza tutuklanır. Yüzbaşı İhsan Nuri(İhsan Nuri Paşa- Ağrı Ayaklanmasının lideri T.S.) İngilizlerin denetimdeki Güney Kürdistan’a geçerler. Beytüşşebap Ayaklanması’nın bastırılmasıyla beraber Azadi kadrolarına yönelik operasyonların stardı verilir.
Yusuf Ziya Bey, Kürdistan İstiklal Komitesi lideri Cibranlı Miralay Halid Bey, Yusuf Ziya Bey’in kardeşi Teğmen Ali Rıza, damadı Faik Bey ve Molla Abdurrahman ile beraber Bitlis Harp Divanı’nda yargılanırlar. Yargıla- manın nasıl ve kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilinemedi. Bitlis Harp Divanı’nın tutanakları hakkında bugüne değin tek satır sızdırılmadı. Sadece Şark İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya Örgeevren, Bitlis Harp Divanı dosyası için şunları söyler:
“Nitekim, Birinci Büyük Millet Meclisinde Bitlis Mebusu olarak bulunmuş olan Ali Rıza(Yusuf Ziya olması gerekir T.S.), enişteleri olan, Cibranlı Aşireti Reisi Miralay(Albay) Halit Bey ve Şırnaklı Molla Abdurrahman ve daha birkaç kişi “Divan-ı Harbi Mahsus” kararıyla-Kürtlük ve Kürdistan davası suçundan- idama mahkum olmuş- lar ve asılmışlardı.”
Savcı Örgeevren’in kararla ilgili olarak işaret ettiği husus; dosyanın üzerindeki sır perdesinin nedenlerini ortaya koymaktadır. Muhtemelen Azadi’nin önder kadroları ciddi bir siyasi savunma ortaya koydular.
Kürt Halkının beş kişiden oluşan, seçkin önder kadrosu 14 Nisan 1925 günü Bitlis Çarşısında asılarak idam edildiler. İdam edilen şahsiyetlerin cenazeleri, devlet tarafından bilinmeyen bir yere defin edilir. Halk arasında söylentilere göre; cenazelerin defin edildiği yerin üstüne, sonradan tütün fabrikası(eski tütün fabrikası) inşa ettirilir.
Yusuf Ziya Bey, yaşamının her dönemini Kürt halkının özgürlük mücadelesine adamıştır. Yusuf Ziya Bey, Kürt halkının hem sözcüsü, hem diplomatı hem de savaşçısı olma özelliklerini birlikte taşır. Garo Sasuni’nin aktardığına göre; 14 Nisan 1925 günü Bitlis çarşısında asılırken söylediği sözler son derece öğreticidir.
“Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğimiz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır.”[7]7
Tahsin SEVER
14 Ocak 2010
[1] Dr. A. Hawramani, Piranlı Şeyh Said Devrimi, Aktaran Aris Arda, Newroz. Com. 2007, Bölüm:18, s:1
[2] Dr. A.Hawramani, Piranlı Şeyh Said Devrimi, Aktaran: Aris Arda, Newroz .Com, 2007, Bölüm:18 s:2
[3] Dr. A.Hawramani, Piranlı Şeyh Said Devrimi, Aktaran:Aris Arda, Newroz.Com, 2007, Bölüm:16, s:2
[4] TBMM-4 Gizli Celse Tutanakları, Aktaran Cemil Gündoğan, 1924 Beytüşşebap İsyanı ve Şeyh Sait Ayaklanmasına Etkileri, Komal Yayınları,1.Basım-1994, İstanbul,s:75
[6] M.Şerif Fırat, Doğu İlleri ve Varto Tarihi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 5.Baskı-1983, Ankara,s:165-166
[7] Garo Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve Ermeni- Kürt İlişkileri, Orfeus Yayınevi, Stockholm-1986, S:176