-Hareket doğduğu andan itibaren alternatiftir denilir ya. İşte onlar söylüyorlar. Fakat bu hareketler gelişemiyorlar, gelişemiyorlar. Kürtler adına seçimlere giriyorlar. Ya da Kürtler adına hareket ediyorlar. Fakat yani diyalektiğe ters bir durum yaşanıyor burada. Bunu nasıl açıklamak lazım? Buna buna ne diyorsunuz? Buyurun.
-Öncelikle diyalektiğe ters bir durum olmaz. Diyalektik metodu kullanılarak bu durumları anlamamız gerekir. Bu bir
İkincisi, yani Fehim kardeşim beni Artı Haber'e ya da Medya Haber'e çağırırsa, bu meselelerin hepsini tek tek onunla tartışabilirim: “HDP, Devlet Partisi'dir.” demedim: “İmralı sürecinde, devletle Öcalan tarafından birlikte kurulmuş, bir proje partisidir.” dedim. Bunu ben söylemiyorum. Her iki taraf birden söylüyor. Hem hükümet tarafı, Beşir Atalay ağzından iki defa söyledi. Hem biriktirilen İmralı notlarında, aynı şeyler var. Partinin adını öneriyor Öcalan. MİT görevlisi: “Evet bu fena değil.” diyor. Kurucuları tartışılıyor. MİT görevlisi: “Şöyle olsa daha iyi olur.” diyor. Bu benim iddiam değil. Hem hükümet tarafının, hem PKK tarafının, dile getirdiği bir gerçektir.
Bu bir kriminalize etmek de değildir. Vaka budur. Fakat HDP de PKK de Kürdistanî dinamikler üzerinde yürüyen hareketlerdir HDP bir Türkiye partisidir. Hiçbir Kürdistanî hedefi yoktur. Tam tersine, Kürdistanî siyaseti, Türkiyelileştirmek gibi bir fonksiyon için kurulmuştur. Ama Kürdistanî dinamikler üzerinde hareket etmektedir. Bu Kürdistanî dinamikler, bu devlet projesinin gerçekleşmesini engelleyen temel faktördür. 2012’de kuruldu, 2015’e kadar devlet, HDP'ye herhangi bir operasyon yapmadı.
Çünkü, çözüm sürecinin, bir aparatı olarak kurulmuştur. Çözüm süreci sona erince, HDP'ye dönük binlerce Kürdistanlıyı içeri attılar, öldürdükleri oldu, şu oldu, bu oldu. Aslında çözüm sürecinin bir aparatı olarak kurulmuş olan HDP'nin, çözüm süreci bittikten sonra, tasfiye edilmesi gerekirdi. Hiç olmazsa, Kürdistan'ın dışına çıkarılması gerekirdi.
Kürdistan'da, Demokratik Bölgeler Partisi vardı. Pekâlâ, siyasal fonksiyonunu sürdürebilirdi. Ama ondan vazgeçilmedi. Benim HDP'yle ilgili söylediklerim budur. Bu kriminalize etmek değildir. Bu gerçeği örtemeyiz. Ayrıca şunu da hatırlamamız lazım. HDP operasyonları başladığını zaman, Devlet Bahçeli şöyle bir beyanatta bulundu: “Kurunun yanında, yaşlar yanmasın.” dedi. O da HDP operasyonlarının destekleyicisiydi. Kurunun yanında yaşlar yanmasın demek: “Bizim orada elemanlarımız var, onlara göz kulak olun.” demektir.
Dolayısıyla, içerideki arkadaşların hepsinin özgürlüğünü sağlamak, hepimizin görevidir. Ama bunu yaparken, bu gerçekliği gizleyemeyiz. Bu gerçekliği; açığa-öne çıkaramadığımız müddetçe, bu mücadeleyi de sürdüremeyiz.
Kamuoyunun denetimine açık olmalıdır. Demokrasi odur. İçsel bir meseledir. Kürt milletiyle Türk milleti arasında demokrasi olmaz. Eşit haklılık, iyi komşuluk olur. Ama eğer demokratım diyorsan, kendi kitlenin denetimine açık olacaksın. Halktan, kendi kitlenden gizli operasyonlara katılmayacaksın. Olan operasyonları da deşifre edeceksin O bapta söylediğim, bunlarla ilgiliydi.
Şimdi Güney Kürdistan'a gidildi. KDP'nin politikaları tartışılır. Ben de tartışıyorum. Birçok eleştirilerim var. Batı Kürdistan ve Güney Kürdistan niye birleşmedi? DAEŞ, Irak'la Suriye arasındaki sınırı ortadan kaldırırken, Peşmerge ve gerilla, bu iki devletin sınırını, niye savundu, Niye ortadan kaldırmadılar? Bunları tartışabiliriz. Bunların nedenleri, böyle Mehmet'in beni sıkıştırdığı beş dakikada tartışılmaz. Dediğim gibi Fehim kardeşim beni çağırır, o televizyonda konuşuruz bunları.
-Yok zaten konumuz da bu değildir,
-Evet. İşte ikide bir ona işaret ediyorum. Konuya bağlı konuşmaya devam edeyim ben.
Şimdi bir yenilgi dönemi yaşıyoruz. Her yenilginin bir bedeli vardır. Bunlar yenilgi yıllarıdır. Yenilgi yıllarının ilk sonucu, ideolojik olarak yenilmektir. Temel stratejik-siyasal hedeflerinden, ideolojik argümanlarından vazgeçmektir.
Kuzey Kürdistan'da,1970-1990 hatta 2000 dönemindeki 30 yılda, Bağımsız Birleşik Kürdistan stratejik hedefiyle, gün yüzüne çıkan örgütlerimiz, 2000’li yıllardan bu yana, teker teker bundan vazgeçtiler. Bu bir ideolojik yenilgidir. Bu ideolojik yenilgiyi aşmamız lazım. Bu yenilgiyi aşmadığımız müddetçe; yani önce, kafada yenilgiyi aşmamız lazım. Aşmadığımız müddetçe, yenilmeye devam ederiz. Bu işin bir yanı.
İşin diğer yanı şudur: Türkiye çok ciddi bir yapısal kriz içindedir. Bunu defalarca yazdım, konuştum. Bu yapısal kriz, Millet İttifakı ya da Cumhur İttifakı tarafından çözülebilecek bir kriz değildir. Bunun uluslararası boyutları var, ekonomik boyutu var, siyasi boyutu var, kültürel boyutu var.
Devrimciler krizden korkmazlar. Zaten devrimci örgüt yokluğunun temel göstergesi budur. Hepimiz el birliğiyle: “Türkiye bu krizden nasıl çıkar.” diye uğraşıyoruz. Şimdi Kürdistanlı siyasilerin, aydınların, böyle bir görevi yoktur. Kürdistan'ın özgürlüğü, ancak bu sistemi krize sürükleyerek sağlanabilir. El birliğiyle; biz, Türkiye'de yaşanan krizi aşmaya çalışıyoruz.
Kürdistanlı siyasiler; Erdoğan'ın, Türk devletini harap ettiğini, bunu yeniden düzenlemek gerektiğini söylüyorlar.
Şimdi, harap olmuş bir Türk devleti mi bizim için iyidir? Yoksa düzenlenmiş, koordine olmuş bir Türk devleti mi bizim için iyidir? Bizim işimiz, Türkiye'yi krizden çıkarmak değil, Türkiye'yi Kürdistan'dan çıkarmaktır.
Şimdi PKK ve Legal partililer dışı çevrelerin, temel sorunu nedir? Bu uzun bir mesele. Tartışabiliriz. Ben kendimle ilgili olan bölümü söyleyebilirim. Ben o kitapta da yazdım. Bu benim borcumdur. Devrimci örgüt yaratmak konusunda, başarısız oldum. Bu konuda yeterince yetenekli olmadığımı hem kitapta yazdım, hem birçok konuşmalarda yazdım. Ama bundan vazgeçmiş değilim. Yaşadıkça; Kürdistan'da, devrimcilerin örgütünü yaratma mücadelesine devam edeceğim.
Kuzey Kürdistan'da temel sorunumuz, devrimciler örgütünün yokluğudur. Kürdistan'da her cinsten yurtsever var: İslamisti var, federalisti var, sosyalisti var, komünisti var. Fakat, devrimciyim diyen bir örgüt yok.
Kürdistan devrimini programlaştıran ve bunun için mücadele edeceğini söyleyen bir örgüt yok. Temel problemimiz budur. Ve biz birkaç yıldır, bu konuda çalışıyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz. Bunun sağlanamamasının birçok nedeni var. Ama biz dışımızdaki nedenleri değiştiremeyiz. Biz kendi neden olduğumuz sıkıntılarla uğraşmalıyız.
Bu da ben kendi payıma sorumluluğumu kitapta da yazdım. Her defasında yazıyorum. Ama bunu, şimdiye kadar başaramamış olmak, bundan vazgeçmek anlamına gelmiyor.
Biz devrimciler inatçı insanlarız. Devrim bizim için, yaşam tarzıdır. Yaşama sebebidir. Önümüzde ne kadar güçlük çıkarsa, biz ne kadar yanlış yaparsak yapalım, bu hedeften vazgeçmeyiz.
Birlik meselesi doğru tartışılmıyor. Siyasal hedeflerde, bir birlik lazım. Bir örgütsel birlik lazım. Bir de güç birlikleri daha sonra mücadele ilerledikçe işte cepheler falan gerekir Kürdistan'da. Şu anda, Kuzey Kürdistan'da, ulusal cephe kurmanın şartları yoktur. Çünkü bu ulusal hedeflere sahip olan güçlerin bir ulusal temsil kabiliyeti yoktur.
Temsil kabiliyeti olanların da ulusal hedefleri yoktur. Fakat Kuzeybatı Kürdistan'da yapılabilecek olan güç birlikleridir. İş üzerinden tartışmak lazım
Yani Fehim’in de katıldığı, bu Kürdistanî konferanslarda, ısrarla onu söyledim. Yahu ortaya bir iş koyalım. O iş üzerinden, güç birliği yapalım. Öbür konularda anlaşmamamız normaldir ve birçok konuda da anlaşmamız imkânsızdır.
-O güç birliği niye oluşmuyor? Mesele bir dil üzerinde. İşte sivil itaatsizlik üzerinde. Peki, bu niye olmuyor?
Kuzeybatı Kürdistan'daki siyasal örgütler, kelimenin gerçek anlamıyla, siyasal örgütler değildir. İşe endeksli değildirler. Dikkat edersen birlik tartışmaları seçimden seçime alevleniyor. Yani başka programlarda da söyledim:
Türk devletini, Türk devleti, Kürdistan'ın Malatya'sından, Diyarbakır'ından havalandırdığı uçaklarla, Kürdistan'ın üç parçasını bombalıyor. Şimdi siyasi örgütler, buna karşı niye bir birlik arayışı içinde değiller? Kadınlarımızın cesedi günlerce sokakta kalıyor. Kimsenin aklına birlik gelmiyor. Binlerce, on binlerce insan içeriye tıkılıyor. Kimsenin aklına birlik gelmiyor. Seçimden seçime geliyor. Seçimden seçime gelen birlik çağrıları da siyasal birlik ya da ulusal birlik çağrısı değildir. Post pazarlığına dayalı, birlik çağrılarıdır. Bunlardan da anlamlı bir sonuç çıkmaz.
Dolayısıyla birleşmek için önce ayrılmak lazım. Kürdistan'daki bağımsızlıkçılar, devrimciler, devrimci-bağımsızlıkçı olmayanlardan önce ayrılmalıdırlar. Devrimci-bağımsızlıkçı bir siyasal örgüt oluşturulmalıdır. Ayrılık noktaları belli olmadığı için birlikte sağlanamıyor
Hepsi aşağı yukarı aynı şeyi söyleyen, benzer şeyleri söyleyen örgütler, aylarca süren tartışmalardan sonra bir bildiri çıkarabiliyorlar. Bu doğru değil, bu yanlış. Bu tarz ele alış yanlıştır. Ayrı duracağız, birlikte vuracağız. Ayrılık noktalarımız netleştiği ölçüde, birlikte mücadele edebiliriz. Bu olmadığı için olmuyor. Ama bu olmayacak anlamına gelmez. Kendi payıma da, Pêlkurd olarak da Kürdistanî amaca hizmet edecek, her tür güç birliği çağrısına açığız. Birlikte iş yapmaya açığız. Ama örgütsel birliğe kapalıyız. Bağımsızlıkçı olmayanlarla bir örgütsel birlik düşünmüyoruz.
-Neden?
-Çünkü siyasi örgüt, siyasal-stratejik hedefleriyle bir siyasi örgüttür.
-Ya hocam bunlar, basamak basamak gitmiyor mu? Yani her şey bir anda olmuyor ki. İşte mesela dil üzerinde anlaşmak o az önce sizin dediğiniz belli konularda güç birliği yapmak insanların birbiri arasında birbirini tanımaya yol yürümeyi söylüyorum.
-Bu güç birliklerine karşı olmadığımı bu konulardaki her tür güç birliğine açık olduğumuzu söylüyorum. Ama parti birliği, örgütsel birlik, başka bir şeydir. Aynı partinin içinde stratejik hedefi, Türkiye'yi demokratikleştirmek olan, otonomi olan, federasyon olan, bağımsızlıkçı olan insanların birliği olmaz. Bu siyasi örgüt ciddiyetine aykırıdır.
Parti birliği, stratejik hedeflerde birliktir. Ötekiler, güç birlikleridir. Yani bu eleştirdiğimiz diğer Kürt siyasi grupları bizim kardeşlerimizdir. Onlarla Kürdistan'ın özgürlüğüne yarayacak her tür işte, dil konusunda da, devlete karşı sokağa çıkma konusunda da ne dersen, birlikte güç birliği yapmaya hazırız.
Ama bu güç birliklerinin doğru yürümesi için önce, Kürdistanlı bağımsızlıkçıların, devrimcilerin kendi örgütlenmelerini tamamlamaları lazım. Ve Kuzeybatı Kürdistan'da böyle bir siyasi örgüt kurulmadığı müddetçe de siyasal yelpaze yerine oturmaz.
Benim durduğum yerden birlik meselesi böyledir. Her tür güç birliği mümkündür. Yarın Diyarbakır'da, ne bileyim, Kürtçe eğitim Kürdistan'da, eğitim dili olmuyorsa, okulları yıkacağız, demeye kadar ortak güç birliklerine varız. Ama yani ben, Bağımsız Birleşik Kürdistan'ı savunuyorsam, Kürt ve Kürdistan meselesinin Türkiye sınırları içinde çözüleceğini savunanlarla aynı siyasi partide yer almam yani. Onu söylemeye çalışıyorum.
Utopia TV 25-05-25