Asimetrik savaş, güçsüz olan askeri birliklerin daha güçlü olan askeri birliklere karşı yürüttüğü gayrinizami harp unsurlarını da barındıran savaş yöntemidir.
Asimetrik savaş özellikle 11 Eylül sonrasında ortaya çıkan bir kavramdır. Genelde
Taraflardan biri diğerinden daha zayıfsa, taraflardan birinin yeri belli değilse, taraflardan birine zayiat verdirilebilecek zayıf noktaları var ise ortaya çıkması mümkündür.
Abluka, savaş halinde olan devletlerden birinin, diğerinin kıyılarından bir bölümüne veya tümüne giriş ve çıkışı engellemeyi amaçlayan savaş önlemlerinden birisidir.
Devletlerin birbirlerine karşı geniş çapta ekonomik bağımlılıkları olmasından dolayı abluka modern savaş aracı olarak etkili bir silah vazifesi görür. Genel olarak abluka yazılı olan veya olmayan uluslararası hukuk kuralları ile düzenlenir. Abluka öncesinde tarafsız devletlere notayla bildirimde bulunmak ve her devlete eşit muamelede bulunmak zorunludur. Abluka ihlallerinde cezai müeyyide olarak gemiye el konabilir fakat zarar verilemez.
Uygulama yönünden ablukaları çeşitli sınıflara ayırmak mümkündür. 18. ve 19. yüzyılda yaygın olan kâğıt ablukasında sadece ablukanın ilanıyla yetinilmiştir, hukuki bir işlevi yoktur. Çoğunlukla savaş zamanında başvurulana abluka (BM'nin 1990'da Irak'a karşı uyguladığı gibi) savaş olmaksızın da söz konusu olabilir. (1962 yılında ABD'nin Küba'ya uyguladığı gibi). Ayrıca abluka Irak'a uygulandığı gibi denizden olabileceği gibi, 1948 yılında Berlin'e uygulanan abluka gibi karadan ve havadan olabilir. Ayrıca abluka Amerikan İç Savaşı esnasında Kuzey'in Güney'in limanlarını ablukaya alması sonucu savaşı sona erdiren önemli bir etken olmuştur.
Abluka, uluslararası arenada etkinliğini ve işlevselliğini korumaktadır.
Ağ savaşı kavramı ilk defa askeri stratejik danışmanlık şirketi RAND araştırmacılarından John Arquilla ve David Ronfeldt'in ABD Savunma Bakanlığına 1996 yılında verdiği raporda, “Ağ Savaşının Gelişi” (”The Advent of Netwar”) kullanılmıştır. 127 sayfalık rapor savaş karşıtlarının nasıl kendi kendine toplanıp şehirde kontrol dışı gösteriler yaptığından terör örgütlerinin nasıl küresel boyutta organize olduğuna kadar ağlı sistemlerin yeni bir tehdit olduğunu anlatır. Çeşit çeşit lidersiz direniş tarif eder. Rapor ağlı sistemlerin baş oyuncularının nasıl bilgi teknolojilerini ve internet ile tanıştığımız yeni düşünce biçimlerini özümsemiş olarak hareket ettiğini yazar. Arquilla ve Ronfeldt ağ savaşlarının 5 ayrı katmanda işlediğini söyler:
1. Teknolojik: yoğun iletişim
2. Öğretisel (”doctrinal”): ortak hareket etme
3. İdeolojik: büyük idealler
4. Anlatımsal (”narratological”): algı dönüştürme
5. Sosyal: kişisel bağlar ve güven
Çağdaş politik felsefede dahilinde zor bir savı vardır bu raporun: “Ağlı tehdide ancak ağla cevap verilebilir.” Bu sav ağların savaşına işaret eder.
Beşinci kol, fiilî müdahale ile ele geçirilemeyen bir kitleyi ya da devleti propaganda, casusluk, sabotaj ya da terör yoluyla manevî etkiye maruz bırakmak suretiyle müdahaleye uygun hale getirmek ya da fiilî savaş esnasında savaşı daha kolay kazanmak için yapılan her türlü manevî yıkıcı çalışmadır.
Konu başlıkları
1 Tarihçe
2 Beşinci Kolda Çalışanlar
3 Beşinci Kol Ne Şekilde Çalışır
4 Kaynaklar
Tarihçe
Bu terim propaganda çalışmalarından farklı olarak yapılan tüm casusluk, sabotaj ve istihbarat hareketleridir.
Bu kelime ilk kez General Franco tarafından 1936-1939 İspanya İç Savaşı sırasında söylenmiştir. Generalin orduları Madrid'e dört koldan saldırdıkları sırada beşinci kol görevindeki Madrid içerisinde bulunan Generalin istihbarat yetkilileri şehirde bir ayaklanma çıkarmış ve Madrid'in düşmesine yardımcı olmuşlardır.
Bu terimin çıkışı günümüze yakınsa da İlk Çağ'dan bu yana neredeyse bütün uygarlıklar bu çalışmada bulunmuştur. Spartalıların Truva atı beşinci kol çalışmasına örnektir. Yine Roma İmparatorluğu da bu çalışmadan en çok yararlanan uygarlık olmuştur. Romalılar Kavimler Göçü sırasında Roma topraklarına giren kavimler arasında huzursuzluk çıkartmak ve onları topraklarından uzaklaştırmak için casusluk ve propaganda çalışmalarında bulunmuştur.
Kartacalı General Hannibal Roma topraklarında zayıf düşen ordusuna insan bulmak için Roma topraklarındaki Romayla çatışan kavimleri kendi safına çekmek adına beşinci kol çalışmasında bulunmuştur.
Tabi tüm bu çalışmaları en geniş biçimi olarak tanımlayabileceğimiz beşinci kol çalışmalarının teşkilat kökeni I. Dünya Savaşı ve yakın geçmişine dayanır. Her ülkede farklı adlarla anılan yasal istihbarat örgütleri bulunur. Bunlardan bazıları GESTAPO, CIA, KGB, MI6, MİT, MOSSAD gibi adlarla anılmalarına karşın aslen istihbaratın dışında beşinci kolun yasal görüntülerini teşkil ederler.
Beşinci kol çalışmalarını en mükemmel şekilde kullanan ilk devlet Nazi Almanyası'dır. Bu devlet, Gestapo aracılığıyla birçok devletin içine sızmış ve halkı kendi görüşlerine göre yönlendirmiştir. Bu sebepten dolayı Nazi Almanyası II. Dünya Savaşı sırasında Polonya, Norveç, Hollanda, Danimarka, Avusturya gibi devletleri istila ederken bu çalışmayı temel koşul olarak görmüştür.
Beşinci kol çalışmasından bir örnek: Nazi Almanyası kısa sürede Norveç'e teknisyen ve turist adıyla bolca Alman soktukları gibi içerideki hükümet karşıtlarını organize edip kısa sürede ülkede nüfuz sahibi olmuşlardır.
Norveç'in işgâlinden bir gün önce (8 Nisan 1940), Norveç'te bütün devlet mensupları ve diplomatlara Polonya'nın işgâline ait dehşet saçıcı bir film göstermişler; film Alman askerî gücünü gösteriyor ve Alman ordusuna karşı konulduğunda devletlerin başına gelecek ürkütücü olaylar açıkça gösteriliyordu.
Ertesi gün devlet başkanı uyandırılıyor ve Alman işgalinin başladığı (9 Nisan 1940) haberi verilince, başkan kararsız, şaşkın ve bir önceki gün izlediği filmin etkisiyle savaşın anlamsız olduğuna hükmediyor. Bu sebepten ötürü Almanların isteklerini kabul eden başkan, beşinci kolun yardımıyla ülkesini Almanların eline teslim ediyor.
Beşinci Kolda Çalışanlar
Çöpçüden devlet başkanına kadar herkes beşinci kol için faaliyet gösterebilir
Beşinci kolun çalışanları:
1- Özel olarak yetiştirilmişler: Bunlar beşinci kol teşkilatının en değerli çalışanlarıdır. Ekibin beynini oluştururlar.
2- Bilim zümresi, sanatçılar, film yıldızları: Bu kişiler daimi görevli olmayan daha çok tek ya da birkaç görev için ülkeye sokulan şahıslardır.
3- Yerli unsurlar: Bunlar çoğunlukla ayrı bir ideolojiyi benimsemiş devlet otoritesine aykırı hareket edenler ya da devletin yaptıklarından hoşlanmayanlardır.
4- Çıkarcı kesim: Bu kişiler çıkarları için parayla satın alınır ve her türlü işte kullanılabilirler.
5- Hiç bilmeyerek alet olanlar.
Beşinci Kol Ne Şekilde Çalışır
Beşinci kol insan psikolojisini ve sosyolojiyi çok iyi bilir. Beşinci kol mukavemeti yüksek bir toplumda çalışamayacağını bildiği için öncelikle bu kesime saldırır.
Medya, beşinci kol için çok iyi bir araçtır. Bunu bilen beşinci kol medyayı kullanarak ülkeye genel ahlakı bozucu ve kültür seviyesini düşüren filmler sokar. Ulusal medyayı kullanarak yine aynı amaca yönelik programları televizyonlarda yayınlatır. Hatta izlenirliği artırmak için halk içinde itibar görmüş sanatçıları bu işe alet eder.
Beşinci kolun en önemli silahlarından biri de modadır. Moda beraberinde israf ve lüksü getirir. Bu da bol para harcamak demektir. Para yoksa suistimal imdada yetişir.
Beşinci kol ekonomik durumu kullanarak insanları kolay para kazanmaya teşvik eder. Şans oyunlarını peşi sıra ülkeye sokarak daha büyük bir batak olan kumara doğru geçişi kolaylaştırır.
Beşinci kol boş bir gençlik yaratmak için bir an bile durmaz. Gençliğin yapısından yararlanarak onu ahlaksızlaştırmak için her şeyden faydalanır. Uyuşturucu, fuhuş ve eğlence düşkünlüğü bunların başında gelir.
Kumar, fuhuş ve içki düşkünlüğü beşinci kolun sahip olduğu en büyük üç silahtır. Toplumun etik yapısına tümüyle saldırır. Dürüst kavramların yerini zamanla dolandırıcılık, zevk ve eğlence alır.
Beşinci kol halk düzenine de saldırır. Mevcut rejimi yıkmak ya da korumak için farklı ideolojiler benimseyen bir toplum oluşturur. Halkı birbirine düşürmek için terörü ya da eylemsizliği kendi çıkarlarına alet eder.
Sonuçta beşinci kol: Ahlaksız ve bilgisiz bir gençlik, sadakatsiz bireyler, fizyolojik ve psikolojik açıdan rahatsız bir toplum yaratmayı amaçlar.
Dolaylı tutum stratejisi[kaynak belirtilmeli], bir askeri strateji olarak, düşmanın ana kuvvetlerinin savaş alanında imha edilerek yenilmesi şeklindeki geleneksel doğrudan tutumdan farklı olarak, düşmanın fizik ve psikolojik dengesinin bozularak savaşma kararlılık ve gücünün kırılmasına yönelik stratejik tutumlardır.
Yaşamın hemen her alanında uygulanabilen bir genel prensip olarak dolaylı tutum, karşı tarafın direncini zayıflatmak, savunma durumu almasını engellemek ya da en azından teşvik etmemek şeklinde formüle edilebilir. Dolaylı tutumun askeriyede uygulanışı da aynı mantığı içermektedir.
Geleneksel doğrudan tutum, Clausewitz’in Savaş Üstüne adlı çalışmasında en net şekliyle formüle edilen tutumdur. Clausewitz’in formüle ettiği şekliyle, düşmanın ana kuvvetlerinin savaş alanında kesin bir şekilde imha edilmesidir. Savaş tarihi boyunca pek çok komutan ve askeri teorisyen tarafından, savaşı kazanmanın tek kesin yöntemi olarak kabul edile gelmiştir.
Oysa düşmanın hazırlıklı olduğu, öngörebileceği bir hareket tarzı, doğal olarak onun dengesini pekiştirerek direnç gösterme olanaklarını artırır. B.H.Liddell Hart, “Stratejide en dolaşık yol, çok kez hedefe ulaşmada kullanılan en kısa yoldur” diye yazmaktadır.
Bir askeri manevra olarak dolaylı tutum, düşmanın en az beklediği hattan, dolayısıyla en az direnç görecek hattan girişilecek bir ya da bir dizi manevrayı ifade eden taktiksel ya da operatif (operasyona yönelik) bir kavramdır.
Dolaylı tutum stratejisi ise, izlenecek tüm taktik ve stratejilerin, düşmanın fizik ve psikolojik dengesini çökertmeye yönelmesidir. Bunun sağlanması, düşmanın savunma ve direnç gösterme anlamında hazırlıksız yakalanması olduğu kadar, hazırlık yapma olanaklarının elinden alınmasını da içine alır.
Dolaylı tutum stratejisi ilk olarak Liddell Hart tarafından formüle edilmiş olmakla birlikte, tarihteki pek çok kesin sonuçlu harekatta izlenmiş olan bir stratejidir.
Yıldırım savaşı taktikleri de esas olarak dolaylı tutum stratejisine dayanmaktadır.
Dördüncü nesil savaş
Kontrol edilmemiş
Dördüncü nesil savaş, harp ile siyasetin, asker ile sivilin, barış ile çatışmanın, savaş alanı ile emniyetli bölgenin aralarındaki bulanık hatların olması olarak nitelendirilen savaş türü.
Bu askeri doktrin, ilk defa 1989 yılında aralarında William S. Lind'in de bulunduğu bir Amerikalı analist takımı tarafından savaş halinin tek merkezden idare edilmeyen bir biçime dönüşmesini tanımlamak için kullanıldı. En basit tanımı esas hasım tarafların bir devlet olmayıp onun yerine şiddetli bir ideolojik ağ olduğu herhangi bir savaşı içerir. Bu terimin terörizme ve asimetrik savaşa benzerlik göstermesine rağmen çok daha kapsamlıdır. Kölelere özgürlük için isyana kalkışan Spartaküs veya Roma Senatosunda Julius Ceasar'ın suikaste uğraması gibi klasik örnekler, modern savaş kavramındaki rakibi devreden çıkarmanın yolunu arayan savaş mücadelesi tipleriydi. Dördüncü nesil savaşlarda, hasmın bir üstünlüğü olan kazanma inancı körelten önceki nesil savaşlarda kabul edilemez addedilen klasik taktikleri sıklıkla kullanılır.
Konu başlıkları
1 Unsurları
2 Tarihçesi
2.1 1nci nesil savaşlar
2.2 2nci nesil savaşlar
2.3 3ncü nesil savaşlar
2.4 Dördüncü nesil savaş
3 Kaynaklar
4 Dipnotlar
5 Ayrıca bakınız
Dördüncü Nesil Savaş, aşağıda listelenen unsurları içine alan çatışmalar olarak tanımlanır:
Karmaşık ve uzun dönemli
Terörizmi kullanan
Milli olmayan veya milli sınırları aşan hüviyette
Düşman'ın kültürüne doğrudan tecavüz eden
Bir hayli teferruatlı psikolojik savaş, bilhassa medyayı manipule eden
Politik, ekonomik, içtimai ve askeri bütün mevcut şebekeler kullanılır
Bütün şebekelerin aktörlerini içine alan düşük yoğunluklu çatışmalarda cereyan eder
Mücadele dışı unsurlar taktik ikilemlerde kullanılır
Tarihçesi
Kavram ilk olarak William S. Lind, Albay Keith Nightengale (USA), Yüzbaşı John F. Schmitt (USMC), Albay Joseph W. Sutton (USA), Yarbay Gary I. Wilson (USMCR) tarafından 1989 yılında Deniz Piyadeleri Gazetesinde yazdıkları "Savaşın değişen yüzü: Dördüncü Nesile doğru" (İngilizce:The Changing Face of War: Into the Fourth Generation) başlıklı makalelerinde tanımlanmıştır:
Savaş ve barış arasındaki ayrımın bulanıklaşıp ortadan kalkacağı savaş. Bu savaş, muhtemelen belirlenmiş muharebe alanlarının veya cephelerinin olmadığı doğrusal olmayan bir hususiyeti olacaktır. Siviller ve askerler arasındaki fark ortadan kalkacaktır.
Bu yazarlar tarafından tanımlanan savaş nesilleri şu şekildedir:
1nci nesil savaşlar
Hat ve kol düzenleri taktikleri ve ağızdan barut doldurmalı silahlar çağı. Yoğun ateş gücü yerine insan gücü ve süngü harbi bu savaş türündeki muharebelerde esas taktik unsurdur.
2nci nesil savaşlar
Görmeyerek atış ile desteklenen doğrusal ateş ve hareket taktikleri çağı. Havan atışı ile desteklenen ve yoğun ateş gücünün yıkıcı tesirinden faydalanmayı esas alan taktikler içermektedir.
3ncü nesil savaşlar
Düşman muharip kuvvetleriyle göğüs göğüse muharebe etmek ve onları yoketmek yerine hatlarına sızmayı, etrafını sarmayı ve kendini savunması güç küçük parçalara bölmeyi esas taktik olarak kullanan ve düz bir hat üzerindeki cepheler yerine derinlikte savunma taktikleri çağı.
Kurtuluş Savaşındaki Sakarya Meydan Muharebesinde düşmanı bir hat üzerinde karşılamak yerine coğrafi derinliğe çekmek ve cephe derinliğinde satıh üzerinde gerçekleşen çarpışmalarda yıpratarak Sakarya Nehri içinde çember içine almayı ve lojistik destekten mahrum halde yoketmeyi amaçlamıştı. İkinci dünya savaşında Rommel'in çölde gerçekleştirdiği tank muharebeleri de 3ncü nesil savaşa bir örnektir.
Dördüncü nesil savaş
Dördüncü nesil savaşlarda artık ateş veya manevra esas savaş unsuru olmaktan çıkmıştır. Silahlı çatışmalar düşmanı yoketmeyi doğrudan hedeflemeyip onun maneviyatını ve kazanma azmini kırmak suretiyle etkili olmayı amaçlamaktadır. Terörist saldırılarla toplumu yıldırmak ve asimetrik savaş unsruları ile hasım tarafın hareket ve tepki kabiliyetlerini kısıtlamak, teknolojik iletişim araçları, sivil toplum örgütleri, ve benzeri aktörler vasıtasıyla hasmın düşman karşısında çaresiz olduğu psikolojisine düşmesine ve kararlılığını yitirmesini sağlamak temel taktiklerdendir. Düşman genellikle belirli bir ülke olmadığı durumları iyi manipüle etmek ve hasım ülkenin içinde etnik çatışmalar çıkarmak veya din ve mezhep düşmanlıkları vücuda getirerek onları körüklemek belli başlı taktikler arasındadır.
Düzenli ordu
Düzenli ordu, bir ülkenin resmî ordusudur. Yani resmî olan silahlı kuvvetlerdir. Bu orduya dahil olan ordular daimi ordu ve yedek kuvvetlerdir. Paralı askerler, düzensiz ordu, vs. bu orduya dahil değildir. İki tip düzenli ordu vardır:
Zorunlu askerlik ordusu: Zorunlu askerlik uygulaması olan ülkelerde olan ordudur. İçinde profesyoneller ve zorunlu askerlik yapanlar askerler vardır.
Profesyonel ordu: Zorunlu askerlik uygulaması olmayan ülkelerde olan ordudur. İçinde profesyonel askerler yapanlar vardır. Profesyonel ordu, daimi orduyla aynı şey değildir. Daimi ordunun içinde, zorunlu askerlik yapanlar bulunabilmektedir. Profesyonel orduda, sadece kendi isteğiyle orduya katılmış askerler vardır.
Gayrinizami harp
Gayrinizami harp; düzenli ve büyük birlikler yerine küçük ve işlevsel birliklerle düşmanı yıpratmak, moralini bozmak, kayıplar verdirmek için yapılan savaş şeklidir. Psikolojik harp, istikrar harekatı ve gayrınizami harp olarak üçe ayrılan özel harbin son parçasıdır. Askeri terminolojide Düşük Yoğunluklu Çatışma olarak da geçer.
Eskiden nizami harpten faklı olarak düşünülen ve sadece gerillaların yaptığı bu çarpışma şekli artık tüm dünya ordularında nizami harpin bir parçası olarak düşünülmeye başlanmıştır.
Amerika, özellikle Kore Savaşı yenilgisinden sonra yeni bir savaş biçimi geliştirdi. Milli ve devrimci hareketlere karşı girişilen bastırma kampanyalarında derinleştirilen yeni savaş doktrini ve bu doktrinin pratiği "Özel harp" adını aldı.
ABD Savunma Bakanlığı da yapan General McNamara;
Partizan savaşların devam ettiği bölgelerde büyük miktarda askeri birlik ve büyük çapta silahlar yerine, gerilla ve anti-gerillla savaş taktik ve biçimlerini iyice öğrenmiş ve özel silahlarla donatılmış küçük birlikler kullanmak gerekecektir. demiştir.
Gerginlik stratejisi
Gerginlik stratejisi, (İtalyanca strategia della tensione), planlı ve gizli operasyonlarla bir grubun, bir bölgenin ya da bütün bir ülkenin psikolojik, sosyal ve politik anlamda destabilise (istikrarsızlaştırma) edilmesidir.
Gerginlik yaratmada kullanılan araçlar terör, suikast, adam öldürme, adam kaçırma, askeri niteliği olan fakat orduya bağlı olmayan (paramilitary) operasyonlar, psikolojik mücadele, ekonomik zorlayici tedbirler gibi yasadışı ve şiddet içeren vasıtalardır. Ayrıca bu araçlara catışmayı destekleme, tahrik etme ve şiddetsiz çelişmeleri ajan provakatör aracılığı ile şiddete çevirme de dahildir.
Bu tür yabancı bayrak altında (false flag) yapılan operasyonların hesabı karşı tarafa sorulur, maksat karşı tarafın ismini kötüye çıkarma ya da tamamen iktidardan uzaklaştırmadır. Gerginlik stratejisi terimi, bilhassa Italya'daki "kurşunlu yıllar"ın arkasında yatan nedenlerinin bir kısmını tarif etmek için kullanılmıştır.
Tarihçe
Tarihi kayıtlara bakıldığında bu terime ilk defa "The Observer" gazetesinin 7 Aralık 1969 tarihli sayısında rastlanılmıştır.
Gazeteye göre o zamanki ABD ile dönemin faşist Yunan hükümeti, terörist grupları destekleyerek rejim tehlikesi öngördükleri ülkelerde (Türkiye, İtalya) panik havasını tüm topluma yayma ve diktatörlük tarzı güçlü hükümetler aracılığıyla halkın hükümetlere kayıtsız bağlılığını amaçlamışlardır. Teori ABD hükümetinin terörist grupları desteklediğine dair kanıtlar olmadığınından dolayı genel kabul görmemektedir ve aksine II. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin İtalyan hükümetleri ile işbirliği içinde olduğu görülmektedir.
Gerilim stratejisi terimi İtalya'daki Gladio Operasyonları sırasında, İtalya'daki terörist saldırıları gerçekleştiren örgütlerin arka planında NATO'nun gizli el olduğu söylentileri üzerine tekrar dünya gündemine girmiştir.
Komplo teorisyenleri üzerinde Gerilim stratejisi uygulandığı iddia edilen birçok ülkede, gladio tipi yapılanmaların arka planında batı menşeili gizli servis örgütleri, Tapınak Şovalyeleri ve Mason localarının bulunduğunu iddia edegelmişlerdir.
Halk savaşı
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bu maddedeki bazı bilgilerin kaynağı belirtilmemiştir. Maddeye uygun biçimde kaynaklar ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
Maoculuk
Temel kavramlar[göster]
Önde gelen Maocular[göster]
Uluslararası[göster]
Ülkelerdeki partiler[göster]Ana kitaplar[göster]
İlgili konular[göster]
Halk savaşı; Mao Zedong'un, Çin Devrimi pratiği içerisinde geliştirdiği, yarı-sömürge konumunda olan ülkelerde, işçi sınıfı önderliğinde, temel gücü köylü kitlelere dayanan bir işçi-köylü ordusunun emperyalizme ve feodalizme karşı verdiği savaştır. İşçi sınıfı ve köylülüğün bazı kesimlerinin yanı sıra kent küçük-burjuvazisini de kapsayan bir ordunun savaşı olmasından kaynaklı, bu savaşa halk savaşı denir.
Gerilla savaşından düzenli ordu savaşına kadar, halk ordusu, savaş içerisinde gelişir, büyür. İktidarı kırdan kente doğru parça parça kurarak, en nihayetinde halk iktidarını kurmayı hedefler. Halk savaşının temel stratejisi budur.
Mao Zedong, Çin Devrimi pratiği üzerine yazdığı pek çok makalede de halk savaşı teorisini geliştirmiştir. 20. yüzyıl ortalarında gerçekleşen Çin Devrimi pratiği, tüm yarı-sömürge ve yar-feodal ülkeler için olduğu kadar, hala emperyalizmin tam sömürgesi durumundaki ülkelere ve buralarda yaşayan uluslara, halklara da rehber olmuştur.
Halk savaşı; Latin Amerika'da, Afrika'da, Ortadoğu'da ve Asya'da hayata geçirilmiş ve özellikle 1960'lı ve 1970'li yıllarda politik etkileri tüm dünyayı saran, sosyal ve ulusal içerikli kurtuluş savaşlarının temel stratejisi olmuştur. Bunun en bilinen, başarılı örneği Vietnam'dır. Halk savaşı teorisi, bu farklı pratiklerde daha da deneyim kazanmış, ideolojik olarak güçlenmiştir.
Akademik bir teoriye sahip olan halk savaşı; stratejik savunma, stratejik denge ve stratejik saldırı aşamalarıyla da detaylandırılır.
Partizan (silahlı kuvvetler)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Partizan, yabancı bir güç veya bir ordu işgali veya idaresi altında bulunan bir bölgenin kontrolüne direnmek için teşekkül etmiş düzensiz askeri kuvvetlerin üyesi.
Bu terime II. Dünya Savaşında bazı Alman işgali veya idaresindeki ülkelerdeki veya Sovyetler Birliğinin Doğu Avrupadaki komünist idaresine karşı direniş hareketlerinin unsurları örnek olarak gösterilir.
Tarihçe
12. yüzyıl başlarında Avrupa’da savaşçı birlik ve onların ana askeri birimden ayrılmış akıncı kolları sıklıkla düşmanın kaynaklarını ele geçirmek veya yok etmek amacıyla baskınlar yapardı. Partizan terimi 17nci yüzyılda savaşçı birliğin önderini tanımlamak için kullanılırdı. Partizan savaşın teknikleri Johann von Ewald’ın 1789 yılında yazdığı Partizan Savaşı Üzerine İnceleme (Almanca:Abhandlung über den kleinen Krieg) kitabında tanıtılmıştır.[1] Partizan savaşın başlangıç fikri savaş bölgesindeki yerel ahaliden kurulu veya bazı durumlarda düzenli kuvvetler kullanmaktı. Bu silahlı güçler, düşman hattı gerisinde iletişimi kesecek, ileri harekâta temel olan devriyeleri veya köyleri ele geçirecek, konvoylara pusu kuracak, zorla savaş vergisi ve katkı toplayacak, lojistik stokları yağma edecek düşman kuvvetlerin ana operasyonlarını yürütebilmek için güç ayırmaya mecbur edecekti. Amerikan İç Savaşı’nın “partizan korucuları” (İngilizce: partisan rangers) partizan savaşı kavramını oluşturdu.
Bu çatışmada John S. Mosby gibi konfederasyonun partisan önderleri von Ewald’ın ana hatlarını tarif ettiği şekilde ordularına görev gördürdü. Daha sonra ünlü savaş sanatı uzmanları Antoine-Henri Jomini ve Carl von Clausewitz tarafından da partizan savaşı yöntemleri tarif edilmiştir.
19ncu yüzyıl ortalarındaki paritzanlar esasen baskıncı süvarilerden veya organize olmayan ya da yarı organize gerilla kuvvetlerinden bir hayli farklıydı. Rus partizanlar Napolyon'un yenilmesinde çok önemli rol oynamıştı. Onların hiddetli direnişleri ve ısrarlı baskınları 1812 senesinde Fransız imparatorunun Rusya'dan kaçmak zorunda kalmasına yardım etmişti.
Sovyet partizanları, Beyaz Rusya 1943
Alman Fallschirmjäger tarafından sorguya çekilen Sovyet partizanları, Ukrayna 1943
Partizan terimi çağdaş tanımında, II. Dünya Savaşında örnekleri görülen saldıran ve işgal eden kuvvete karşı gelen baskın gayri nizami kuvvet anlamını aldı. Bilhassa Belarus'ta faal olan Sovyet partizanları Alman askerlerini taciz etmeye ve onların bölgelerindeki operasyonlarını aksatmaya muktedir oldular. Neticede Sovyet hakimiyeti Alman işgalindeki toprakların iyice iç bölgelerinde tekrar kuruldu. Hatta buralarda partizanlar için ekin yetiştiren ve canlı hayvan besleyen kolkhozlar bile vardı. Komünist Yugoslav partizanlar Yugoslav Halkın Kurtuluşu Savaşında memleketlerini kurtaran önder kuvvet idi.
Her ne kadar işgalci güç tarafından çoğu zaman "terörist" olarak adlandırılabilse de partizanlar savaş hukuku açısından yine de uluslarını yabancı saldırgandan kurtarmak için savaşan, ulusal ordunun üniformalı üyeleri olarak kabul edilir.
Pirus zaferi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Pirus zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zafer. Kazanan tarafın başka bir zafer kazanamayacak kadar fazla yıprandığı imasını taşır.
MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus Roma'ya saldırır ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder. Sonunda Pirus, savaşı kazanır; ancak 50 filin desteklediği ordusunun tamamını kaybeder. Savaşı kazanmıştır, ama yanında koskoca ordudan arta kalan üç-beş sefilden fazlası kalmamıştır. Pirus’un bu zaferin ardından “Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme” dediği söylenir. Pirus Zaferi aslında yenilmeye mahkûm galibiyetleri anlatmak için kullanılır. Bu olaya atfen, benzer şekilde kazanılan savaşlara Pirus zaferi denir.[1]
Schlieffen Planı
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Schlieffen Planı ve planlanan Fransız taarruzunun haritadaki hali
Schlieffen Planı, Alfred von Schlieffen I. Dünya Savaşında Fransa ve Rusya'ya karşı geliştirdiği plan.
Fransa ile Rusya'ya karşı iki cephede savaş tasarlayan Alfred von Schlieffen, daha yavaş seferber olan Rusları küçük bir kuvvetle denetim altında tutarken, Alman kuvvetlerinin büyük bölümüyle daha tehlikeli bir düşman olan Fransa'yı alt etmeyi planlamıştı.
Fransa'nın Alsace-Lorraine'i yeniden ele geçirmek isteyeceğini öngören Schlieffen,ana saldırıya Alsace-Lorraine'den girişiyormuş gibi yaparak Fransızları aldatıp,gerçek gerçekte Alman ordusunun %90'ını Belçika ve Hollanda üstünden Fransaya sokmayı, Fransız kuvvetlerini arkadan kuşatarak, zayıf olan sol kanatlarının gerisinden saldırmayı, daha sonra da İsviçre'ye ya da Alsace-Lorraine'deki tahkim edilmiş Alman mevzilerine sürmeyi tasarlamıştı. Bundan sonrada Alman ordularının büyük bölümü demiryoluyla Doğu Cephesi'ne taşınarak, Ruslar da yenilgiye uğratılacaktı.
Planın ayrıntıları
1891 ve 1906 yılları arasında Alman Genelkurmay Başkanı olan Kont Alfred von Schlieffen planına 1905 yılında son şeklini veriyordu. Bu plan; doğu ve batı olmak üzere iki cephede savaşmak durumunda kalan Almanya için birinci öncelikle batı cephesinde Fransa üzerine stratejik taarruz edilecek, doğuda ise Rusya cephesinde stratejik savunmada kalınacaktı.
Buna göre Almanya önce - seferberliğini iki haftada tamamlayabilecek olan - Fransa’yı 39 günde yenecek ve sonra doğuya dönerek geniş coğrafyası içindeki sınırlı ulaşım olanakları ile seferberliğini ancak altı haftada tamamlayacak olan Rusya’yı dize getirecekti. Fransa’nın hızla saf dışı edilebilmesi içinse ordularının saf dışı edilmesi gerekiyordu.
Schlieffen planı; Alman ordusunun büyük çoğunluğuyla Fransız ve Belçika sınırı boyunca harekete geçiriyor, Belçika’nın mukavemetini hemen kırmayı, ardından da Manş mevkiinde güneye dönüp Paris’i büyük bir çember içine alarak Fransa’yı utandırıcı bir barışa zorlamayı hedefliyordu.
Savaş başlarken Almanya, Schlesswig-Holstein’de bulunan muhtemel bir İngiliz çıkarmasına karşı konuşlandırılan bir ihtiyat kolordusu ve Rusya’ya karşı doğu sınırını koruyan beş buçuk kolordu dışındaki tüm kuvvetlerini Fransa sınırına yığmaya başladı. Bu birlikler yedi ordudan ve 1.485.000 personelden oluşmaktaydı. Karşılarında beş ordudan oluşan Fransız Ordusu ise 1.071.000 kişiden oluşmaktaydı. Bunlara 117.000 kişilik Belçika Ordusu ve 100.000 kişiden oluşan İngiliz Seferi Kuvveti (BEF) de eklendi.
Almanlar Fransa’ya Belçika üzerinden taarruz etmeyi düşünüyorlardı. Buna göre de Fransa’ya doğru yürüyüş, 15 Ağustos’ta başlayacaktı. Fakat Almanların hesaba katmadığı Belçika’nın tüm dünyada takdir edilen direnişi, planı iki gün geciktirdi. Almanya gibi bir güce, o yıllarda dünyanın en büyük gücüne karşı teslim olmamış, ordusunun geriye kalan kısmını geriye çekerek ülkenin güney-batı ucunda müttefiklerle birleşmişti. Schlieffen planının başarısı için gerekli durumun bir bölümü böylece yok oluyordu. Bu olay Fransa üzerine yapılacak taarruzun 17 Ağustos’ta yapılmasına sebep olacaktı. Planın uygulanması ile ilgili sıkıntılar mevcuttu ve bunun başında da kuvvetlerin fazlalığı geliyordu.
Söz konusu planın başarısızlığını sağlayan ikinci önemli olay ise, İngiliz seferi kuvvetinin cepheye sevk edilmesiydi. Bu gerçekten büyük bir gizlilik içinde gerçekleştirildi ve Mons’ta bu kez Almanların karşısına İngiliz Seferi Kuvveti (BEF) 70.000 kişilik ordusu ve 300 topu ile çıktı. Hazırlıklı savunma yapan İngilizler, Almanların sağ kanadını oluşturan General von Kluck’un 1’inci Ordusuna önemli kayıplar verdirerek, Fransızlara bir gün daha kazandırdı.
Siper
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İtilaf kuvvetlerinin eline geçen Osmanlı siperinin yanında oturan Britanyalı asker (Lut Gölü sahilinde, 1917)
Çanakkale Savaşı'nda Türk askerlerce kullanılmış siperler
Siper, savaşta birbirleri ile sıcak temas halindeki kuvvetlerin, güçlerini nispeten savunma ağırlıklı olarak birbirlerine yöneltebilmelerine imkân sağlar ve esas olarak toprağın kazılması ve arkasına saklanılacak şekilde biçimlendirilmesi ile oluşturulur. Bu şekilde yapılan savaşa ise siper savaşı adı verilir.
Savaşın gerçekleştiği en ön saflarda, parça parça ya da kanallar halinde açılan siperler sayesinde hem hat boyunca yerleşmiş ordu birlikleri arasındaki kaynak aktarımı mümkün hale gelebilmekte hem de savunulacak alanın fiziki ve asgari sınırları belirlenmektedir. Siperler, düşman kuvvetlere birbirlerine karşılıklı olarak tüfekler, ağır silahlar ve kimyasal silahlar ile fiili saldırıda bulunma imkânı sağlar. Ancak bu tür bir saldırı, siperler sayesinde karşı saldırıya karşı eş zamanlı bir korunmayı da beraberinde taşımaktadır. Siperler, özellikle savaş esnasında insani askeri gücün devamlılığı ve lojistik anlamda da ordular için oldukça işlevseldir.
Siperler ile düşmana karşı sürekli bir tehdit algılaması yaratılarak aynı zamanda psikolojik bir harp de yürütülür.
Çanakkale Savaşı, II. Dünya Savaşı, İran-Irak Savaşı 20. yüzyıla ait siperlerin görülebileceği savaşlardır.
Sun Tzu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sun Tzu
Sun Tzu'nun Yurihama, Tottori, Japonya'daki heykeli
Mahlas
Bilinmiyor
Doğum
MÖ 544
Bilinmiyor
Ölüm
MÖ 496
Bilinmiyor
Milliyet
Çinli
Meslek
Askeri komutan
Dönem
MÖ 722–481 ya da MÖ 403–221 (tartışmalı)
Konu
Askeri strateji, savaş stratejisi
İlk eseri
Savaş Sanatı
Sunzı, (ya da Sun Zi, Sun-tzu, Sun Tse, Ssun-ds, Sun Tzu), (Çince: 孫子; Pinyin: Sūn Zǐ) MÖ 500'de Wu Devleti'nde (Şimdiki Çin) yaşamış ünlü Çin komutan, filozof ve askeri bilgedir.
Savaş stratejisi üzerine yazdığı Savaş Sanatı (Çince:兵法, Pinyin: Bīng Fǎ) adlı yazılarda toplanan sohbeti dünyanın en eski strateji kuramları olarak kabul görür. 13 bölümde toplanan yazıların, Çin’de çok daha eski dönemlerden beri bilinen savaşma ilkelerinin toplu bir sunumu olduğu ve Üstad Sunzı yorumuyla bir araya getirilmesinin Çin'in Savaşan Beylikler döneminde (MÖ 480 - MÖ 221) gerçekleştiği sanılıyor.
Sunzı bu sohbetlerinde "Gerçek Zafer" için şöyle demiştir: "Gerçek zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir. Gerçek önder savaşmadan kazanan önderdir." Tao (Yol) bilgilerinin savaşmak üzerine yorumlandığı en etkili yazılardır. Tao Bilgi'lerinde, kainatın bütünlüğünün doğal akışına gelen her türlü müdahale ve zorlama tükenme yolu sayılır, akışa uyum sağlamak ise öğütlenir.
Sunzı'nın tam olarak hangi tarihler arası yaşadığı bilinmese de ortaya çıkışının Savaşan Beylikler dönemine denk geldiği biliniyor. Yazılı geleneği çok eski ve güçlü olan Çin'de ortaya çıkan bilgelerin tam olarak ne zaman yaşadıklarıyla ilgili belirsizliğin, bilgelerin ölümlerine doğru ortadan kaybolmayı seçmelerinin çok karşılaşılan bir durum olmasına yorumlanıyor.
Võ Nguyên Giáp
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Vo Nguyen Giap
General Võ Nguyên Giáp (d. 25 Ağustos 1911, ö. 4 Ekim 2013) Vietnam Halk Ordusundan emekli eski asker ve politikacı. Katıldığı belli başlı savaşlar, I. Hindiçini Savaşı (1946-1954) ve Vietnam Savaşıdır (1960-1975). Katıldığı belli başlı muharebeler ise Lang Son (1950); Hoa Binh (1951-1952); Dien Bien Phu (1954); Nguyen Hue Saldırısı (1972); ve son Ho Chi Minh harekatıdır (1975). Giap aynı zamanda bir gazetecidir ve Ho Chi Minh’in Viet Minh hükümetinde içişleri bakanlığı yapmıştır. Viet Minh ve Vietnam Halk Ordusu komutanıdır, savunma bakanlığı yapmıştır, Lao Dong Partisinin Politbüro üyesi olmuştur. Vietnam Bağımsızlık Savaşında Ho Chi Minh’den sonra en tanınan askeri komutandır ve savaşın sonuna dek gerçekleşen bütün askeri operasyonlara önderlik etmiştir.
Konu başlıkları
1 Gençliği
2 II. Dünya Savaşı sonrası
3 Birinci Hindiçini Savaşı
4 Vietnam Savaşı
5 ABD’nin Vietnam’dan çekilmesinin ardından
6 Sosyalist Vietnam Cumhuriyeti
7 Dilimize çevrilmiş bazı eserleri
8 Ayrıca bakınız
9 Dış bağlantılar
Gençliği
Giap Quang Binh kentindeki An Xa köyünde dünyaya geldi. Babası ve annesi, Vo Quang Nghiem ve Nguyen Thi Kien tarımla uğraşmaktaydı, topraklarının bir kısmını komşularına kiraya vererek görece rahat bir hayat yaşamaktaydı. 14 yaşında Giap, Haiphong enerji Şirketine girecek ve Tan Viet Cach Mang Dang isimli devrimci gençlik grubuna üye oldu. İki yıl sonra He’de Fransızlarca eğitim verilen Quoc Hoc Lisesine girdi ve kendi anlatımına göre 2 yıl içinde öğrencilere eylem yaptırdığı için okuldan atıldı. 1930 yılında Lao Bao hapishanesine atılan Giap iki yıllık cezasının 13 ayını burada çekti ve salıverildi. Komünist Partisine 1931 yılında katılan Giap Hindiçinindeki Fransız egemenliğine karşı sayısız eylemde yer aldı. Askeri tarih ve felsefeye çok meraklıydı, özellikle Napolyon ve Sun Tzu’nun savaşa dair teorilerini benimsemeye çalıştı. 1933 yılında 22 yaşındaki Giap Hanoi Üniversitesine girdi. Giap bu üniversitede hem siyasal ekonomi ve hukuk eğitimi aldı.
Mezun olduktan sonra Hanoi’deki Thang Long Okulunda bir yıl tarih öğretmenliği yaptı. 1930’lu yıllarda Giap, öğretmenlik ve gazetecilik yaptı, Tien Dang için yazılar yazdı ve değişik devrimci eylemlere katıldı. Yasadışı bir sosyalist gazete olan Hon Tre Tap Moş’nin çıkmasında önemli bir rol oynadı ve Le Travail adlı Fransızca dergiyi de çıkardı. 1939’da kendisi gibi komünist olan Nguyen Thi Quang Thi ile evlendi. Fransız yönetimi o yıl komünist faaliyeti yasaklayınca Giap, Çin’e kaçıp burada bulunan Vietnam Bağımsızlık Ligi Viet Minh lideri Ho Chi Minh’e katıldı. Kendisi sürgündeyken eşi, kardeşi, babası ve baldızı Fransız koloni yönetimince tutuklanacak ve işkenceyle öldürülecektir.
1939 yılında Ho Chi Minh ile birlikte
II. Dünya Savaşı sonrası
1944 yılında Vietnam’a dönmüş ve 1945 yılına kadar Japon işgal kuvvetlerine karşı direniş hareketini örgütlemişti. II. Dünya Savaşının sonunda Ağustos 1945’de Japonlar Müttefiklere teslim olduktan sonra özellikle işgalleri altındaki siyasal durumu karmaşıklaştırmak için ayarlamalar yapmışlardı. Buna göre Japonlar Fransız askerlerini tutuklayıp, ulusalcı Vietnamlı siyasal partilere sınırsız örgütlenme ve siyaset alanı açmış, müttefiklerin bölgeye geldiğinde karmaşık bir yapıyla karşılaşmasını istemişti. Japonların bıraktığı siyasal boşluk, işgalcilere karşı en örgütlü şekilde duran Viet Mnh tarafından hemen doldurulmuş, devlet kurumlarına el koyan grup üyeleri geçici bir hükümet kurarak iktidarı almışlardı. Bu kurulan hükümette Giap içişleri bakanı olacaktır.
Durumdan yararlanan Ho Chi Minh Eylül 1945’de Demokratik Vietnam Cumhuriyetini ilan etti. Ancak Vietnamlıların bilmedikleri bir gerçek vardı. 1945 yazında Almanya’nın Potsdam kasabasında müttefikler arasında yapılan konferansta Stalin, Truman ve Churchill, Vietnam hakkında kararlarını çoktan vermişti. Buna göre Japon işgalciler atılıncaya kadar Vietnam müttefik kuvvetlerce işgal edilecek, daha sonra kuzey bölgesi milliyetçi Çin’e, güney bölgesi ise İngiltere’ye verilecekti. II. Dünya Savaşında Vichy yönetimi aracılığıyla Nazi Almanyasıyla işbirliği yapan Fransa, özellikle savaşın son yılı aktif olarak savaşa katılarak kötü şöhretini unutturmak istemişti. Ayrıca savaştan önceki kolonilerini de geri istediği için Vietnam ile ilgilenmekteydi.
1946 yılında İngiltere, Vietnam’dan kuvvetlerini Fransa lehine çekeceğini açıklarken, Çin ise Fransa’nın kendi ülkesinden toprak talebi olmayacağı garantisine karşılık olarak Vietnam’ın kendisine verilen kısmını Fransa’ya bıraktı. Böylece Japon işgalinden sonra bağımsızlık hayali kuran Vietnamlılar tekrar Fransız boyunduruğuna girmekle karşı karşıyaydı.
Birinci Hindiçini Savaşı
Viet Minh ilk başlarda Fransızlarla müzakere yapar görünerek Çinlileri ülkeden uzaklaştırmayı düşünmüştür. Vietnam, tarihinde uzun süre Çin işgalinde kaldığından dolayı Fransız yönetimine dönülecek gibi gösterilerek Çin’den uzaklaşılmıştır. Ancak Fransızların Vietnam’ın bağımsızlığını tanımayacağı ve eski koloni yönetimini getireceği anlaşılınca Viet Minh ile Fransa arasında savaş çıkacaktı. Savaşın başlangıcı olarak 19 Aralık 1945 verilmekteydi. İyi silahlanma ve eğitimli Fransız ordusu Viet Minh kuvvetlerine büyük yenilgiler yaşatsa da tüm Vietnam’da denetimi sağlamaktan uzaklardı. Hem asker sayıları hem de Vietnam’ın yoğun nüfus yapısı buna müsade etmemişti. General Giap bu sayede yeniden toplanabilmiş ve dağılan birliklerini yeniden güçlendirebilmişti. Belirli bir süre iki kuvvet arası bir pat durumu yaşandı. Yenişememe durumu Mao Zedung yönetimindeki Çin Komünist Partisinin Çin İç Savaşında milliyetçi Chiang Kai-shek ve ordusunu yenmesiyle bozuldu.
Mao’nun ordusu Vietnam sınırına geldiklerinde Viet Minh önemli miktarda silah ve ekipmana sahip olmaya başlamıştı. Ayrıca Viet Minh birlikleri Çin’deki askeri kamplarda eğitim alacak, Çinli uzmanlar Vietnam’a gelecekti. Bu şekilde Viet Minh önemli bir savaş gücüne dönüştü. Değişim geçiren Viet Minh, Lang Son ve Cao Bang muharebelerinde Fransızları yendi. Çin sınırından böylelikle uzaklaştırılan Fransızların gitmesiyle Çin’den gelen yardımlar daha da rahat akmaya başladı.
Bundan sonra Giap tarafından başlatılan aşırı iyimser saldırılar başarısız olacaksa da Viet Minh gittikçe güçlenmekte ve gerilla savaşında yetkinleşmekteydi. Fransa'nın uzun erimli ve pahalı bir gerilla savaşına doğru sürüklendiği aşikar olunca Fransa hükûmeti, Viet Minh ile anlaşma yollarını aramaya başladı. Fransa geçici hükûmete izin verileceğini ve yakın bir tarihte bağımsızlığının iade edileceğini önerse de özellikle başta Ho Chi Minh olmak üzere Viet Minh liderleri Fransızların sözüne güvenmeyecek ve savaşa devam edeceklerdi. Fransa’da ise kamuoyu savaşa karşı çıkmaktaydı. Bunun belli nedenleri vardı:
1. 1946-1952 yılları arasında çok sayıda Fransız askeri öldürülmüş, yaralanmış veya esir düşmüştü.
2. II. Dünya Savaşının yarattığı yıkımın ardından Fransa ekonomisini düze çıkarmaya çalışmaktaydı. Vietnam'da sürmekte olan savaş, ülkenin Marshall Yardımı çerçevesinde aldığı ABD yardımının iki misline mal olmaktaydı.
3. Savaş 7 yıldır sürmekteydi ve Fransız zaferine dair hiçbir işaret ortada yoktu.
4. Fransa'da halk artık Vietnam’daki varlıklarının ahlaki bir anlamının bulunmadığını düşünmekteydi.
5. Fransa'nın güçlü sol ve komünist geleneği Viet Minh’in bağımsız bir sosyalist devlet kurma hakkını savunuyordu.
Viet Minh Vietnam’daki savaşta güçlenirken, savaşı Fransızlar için çok zor bölgelere yaymaya özen gösterecek ve bu kapsamda Laos gibi ulaşımı zor bölgelere saldıracaktı. Hindiçin'deki Fransız komutan General Henri Navarre, Laos gibi ücra bölgeleri savunabilmek için binlerce askerini yeniden konuşlandırmak zorunda kamıştı. Aralık 1953’te Navarre, Dien Bien Phu’da bir savunma kompleksi inşa etti ve Laos’a saldırmak için bölgeden geçmek zorunda ola Viet Minh güçlerine engel olmak istedi.
Yaptığı planlara göre Viet Minh güçleri Laos’a saldırmak için Dien Bien Phu’ya saldırmak zorunda kalacak ve geleneksel savaşta da Fransızlar galip gelecekti. Navarre’nin planı tuttu ve Giap, Dien Bien Phu’ya saldırmayı planladı. Hazırladıkları savunma mevzilerinde saldırıya hazır bekleyen Fransız askerlerine karşı Viet Minh de hazırlanmaktaydı. Giap tüm Vietnam’daki askerlerini bölgeye kaydırdı ve saldırıdan önce 70.000 askeri hazır olacaktı. Bu sayı savunma mevzilerindeki Fransız askerlerinin beş katıydı. Çin’den alınan son teknoloji uçaksavar silahları ve 105 mm toplar sayesinde Fransız müstahkem bölgesine dışarıdan gelecek yardımı engelleyebilmekteydi.
Uçaksavar ve topçu ateşi Fransız topçu ateşini bastırdı ve üsteki hava ikmali için vazgeçilmez olan pistin kullanılmasını engelledi. Fransız uçakları ise üsse getirdikleri ikmal malzemelerini çok yüksek irtifalardan bırakmak zorunda kaldı, böylece yardım malzemeleri Viet Minh'in eline geçti. Giap üsse doğrudan saldırmaktansa üssü tamamen muhasara edip siper kazdırmayı ve beklemeyi tercih etti. En ileri siperlerden ise üsse doğru yeraltı tünelleri kazılacaktı. Navarre tuzağa düşüp kapana kısıldığını anladığında yardım talebinde bulundu. Yardım istenen ABD’den Viet Minh’e karşı taktik nükleer silahların kullaılması önerildiyse de kabul edilmedi. Giap’ın birliklerini dağıtmak için önerilen taktik hava saldırıları ise İngiltere ve diğer Batılı ülkeler olmaksızın gerçekleşmeyeceği gerekçesiyle ABD Başkanı Eisenhower tarafından reddedildi.
İngiltere Başbakanı Churchill ise Cenevre’de sürmekte olan barış müzakerelerinin sonucunun beklenmesini istedi. 13 Mart 1954 günü Giap saldırıya geçti. 56 gün boyunca Viet Minh adım adım üssün etrafındaki çemberi daralttı ve sonunda Fransız birlikleri Dien Bien Phu’da çok küçük bir yere sıkıştı. Askeri başarısızlıktan dolayı kendisini suçlayan topçu birliklerinin komutanı Albay Piroth intihar etti. Fransız birlikleri ise 7 Mayıs 1954 günü teslim oldu. Fransa’nın zayiatı 2000 ölü, 5600 yaralı ve 6500 esirdir. Ertesi gün Fransız hükümeti Vietnam’dan çekilmekte olduğunu açıkladı.
Vietnam Savaşı
Ayrıntılı bilgi için bakınız: Vietnam Savaşı
Giap ABD’ye karşı verilen savaş süresince Vietnam Halk Ordusunun başında kaldı. Savaş sırasında ordusunun küçük bir direniş kuvvetinden büyük, geleneksel bir orduya dönüşümünü örgütledi. Ordu diğer komünist ülkelerden alınan karmaşık silahlarla güçlendirildi. Ordunun silah ve mühimmatı ABD ordusunun ölçeğine gelmese de vurucu gücü yüksek olan bir kuvvete dönüştü. Giap’ın 1968 yılındaki Tet Saldırısını planladığı iddia edilse de bu doğru değildir. Bunun için en sağlam kanıt, kendisini karşı çıktığı plan Le Duan ve Van Tien Dung tarafından ısrarla desteklenince Vietnam’dan Macaristan’a tedavi için gitmiş ve saldırının sonuna kadar da dönmemiş olmasıdır. Saldırının amacı olan güney Vietnam’da genel bir ayaklanmanın başlaması sağlanamasa da Tet Saldırısından sonra ABD’li politikacılara ve kamuoyuna Güney Vietnam’daki konumlarının sallantıda olduğunu kuvvetli bir şekilde vurgulamıştır.
ABD, Vietnam Cumhuriyeti (Güney Vietnam) ve Vietnam Halk Cumhuriyeti (Kuzey Vietnam) arasında temsilciler düzeyinde görüşmeler Ocak 1969’da Paris’te başladı. ABD Başkanı Richard Nixon, ABD birliklerinin geri çekilmesinden yana olmasına rağmen ABD askerlerinin Güney Vietnam’dan ayrılması 5 yıl sürdü. Ekim 1972’de taraflar anlaşmaya varmaya yaklaşmışlardı. Anlaşmaya göre ABD birlikleri geri çekilecek, ateşkes ilan edilecek, Hanoi’deki ABD esirleri salıverilecekti. Ayrıca yenilenecek seçimlere kadar Kuzey ve Güney Vietnam yönetimleri iktidarda kalacak, ülkenin yeniden birleşmesi seçimle olacaktı. 1972 baharındaki Nguyen Hue saldırısı askeri anlamda başarısız olsa da Vietnam Ordusu Güney Vietnam’da bölgesel kazanç sağlayacak şekilde toprak ele geçirdi. ABD askerleri geri çekilse de Vietnam Ordusu mevzilerinden geri çekilmedi. Görüşmeler sırasında baskı unsuru olması için Nixon, Hanoi ve Hai Phong şehirlerinin havadan vurulmasını istedi ve izleyen 27 Ocak 1973 günü Paris Barış Antlaşması imzalandı.
ABD’nin Vietnam’dan çekilmesinin ardından
Son ABD muharip askerlerinin ayrıldığı tarih Mart 1973'tü. Anlaşma olmasına rağmen çatışmalar sürdü ve Güney Vietnam yönetimi Vietkong’a karşı saldırılarını şiddetlendirdi. Bu durumda komünistler stratejilerini değiştirdi. Mart ayında komünist liderler Hanoi’de toplanarak Güneye saldırı planlarını hazırladı. Haziran 1973’de ABD Kongresi ABD ordusunun Vietnam’daki askeri varlığını sona erdiren kararı aldıktan sonra komünistlerin ABD hava saldırısından çekincesi kalmamıştı. Güney Vietnam Başkanı Nguyen Van Thieu, mali yardım için Nixon’dan destek istese de Kongre yardım talebini reddetti. ABD yardımları önceden yılda 30 milyar dolar mertebesindeyken 1974 yılında 1 milyar dolara kadar düştü.
Mali darboğaza giren Güney Vietnam yönetimi askerlerin bile maaşlarını ödeyemez hale geldi. Ordudan firar edenler arttı. Diğer tarafta ise Vietnam Ordusu Sovyetler Birliğinden yeni ekipman ve silah yardımı almaktaydı. 1975 baharında Vietnam Ordusu Giap’ın yerine geçen General Van Tien Dung komutasında yeni bir harekata başlayacak ve ABD’nin tepkisinden çekinen Vietnam yönetimi sınırlı olan askeri operasyonu genişletecek ve tüm Güneyin ele geçirilmesini sağlayacaktı. Ho Chi Minh Operasyonu olarak anılan harekat zırhlı birlikler ve topçu desteğiyle geniş ölçekte gerçekleştirilmişti. Da Nang ve Hue gibi önemli merkezler elden çıkınca Güney yönetimi panik içerisinde dağılacak ve işlemez hale gelecekti. Başkan Thieu ülkesinin kuzeyini terk ederek güneye yığınak yapsa da sonuç alamayacak ve başkent Saygon 30 Nisan 1975 günü düşecekti. Bunu Sosyalist Vietnam Cumhuriyetinin kurulması izledi.
2008 yılında
Sosyalist Vietnam Cumhuriyeti
Yeni hükûmette Giap, Savunma Bakanı olan görevini sürdürdü ve Haziran 1976’da Başbakan Yardımcısı oldu. 1980 yılında bakanlıktan, 1982 yılında ise Politbüro'dan ayrıldı ve emekli oldu.
General Giap, askeri teori ve strateji ile ilgili çok sayıda yazılı eser vermiştir. Eserleri arasında Halk Savaşı, Dien Bien Phu, Kazanacağız dikkat çekici olanlarıdır. Giap, askeri tarihçi Stanley Karnow tarafından Wellington, Grant, Lee, Rommel seviyesinde değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeye katılmayanlar ve Giap’ın askeri taktiklerinde çok sayıda askerin feda edilmesini eleştirenler de bulunmaktadır. 1995 yılında ABD Savunma Bakanı Robert McNamara, eski düşmanı Giap ile bir araya gelerek 1964 yılında meydana gelen ve ABD’nin Vietnam’a müdahalesine bahane edilen Tonkin Körfezi Olayında ne olduğunu sormuş ve Giap’tan “Hiçbir şey.” yanıtını almıştır. ABD Başkanı Lyndon Johnson’un Vietnam’a müdahale için bahane ettiği olayın hayali olma ihtimali yüksektir.
Yıldırım savaşı
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bu maddedeki bazı bilgilerin kaynağı belirtilmemiştir. Ayrıntılar için maddenin tartışma sayfasına bakabilirsiniz.Maddeye uygun biçimde kaynaklar ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
Yıldırım savaşı, (Almanca Blitzkrieg, okunuşu → Blitskriig) II. Dünya Savaşı'nda Almanların savaş doktrinidir. Doktrinin amacı hızlı ve ani saldırılarla, düşmanın düzenli bir savunma kurmasını engelleyip sonra da hızlı bir şekilde yok etmektir. I. Dünya Savaşı'nda uygulanan siper savaşı yöntemine karşı geliştirilmiştir. Tankların, uçakların ve zehirli gazların gelişmesiyle siper savaşları terkedilmeye başlanmış, daha çok hareketli savunmaya geçilmiştir. Almanların bütün savaş araçları bu doktrin üzerine üretilmiştir.
Blitzkrieg doktrinin başarılı olabilmesi için dört önemli koşul vardı: iyi arazi, iyi hava desteği, iyi lojistik ve iyi eşgüdüm. Sovyetlerde arazinin karlı ve çamurlu, lojistik desteğin de sıkıntılı olması yüzünden başarısız olan doktrin, batı cephesinde ise hava üstünlüğünün kaybedilmesi ve eşgüdümün azalması yüzünden başarısız olmuştur.
Konu başlıkları
1 I. Dünya Savaşı'nda "Cephelerin Kilitlenmesi"
2 Türk Kurtuluş Savaşı'nda kesin sonuç
3 Uygulama
4 İkinci Dünya Savaşı'na Etkileri
4.1 Polonya ve Fransa, 1939-1940
4.2 Doğu Cephesi, 1941-1945
4.3 Batı Cephesi 1944-1945
5 Sınırlandırıcılar ve karşı önlemler
5.1 Çevre
5.2 Hava Üstünlüğü
5.3 Karşı Taktikler
5.4 Lojistik
I. Dünya Savaşı'nda "Cephelerin Kilitlenmesi"
I. Dünya Savaşı'nda hakim askeri doktrin, düşman savunma hatlarına direkt olarak taarruz ederek cephe hattının genelinde düşman kuvvetlerinin imha edilmesi şeklinde formüle edilebilir. Bu saldırı tekniği kabaca, topçu bataryalarının bir hazırlık ateşinin ardından piyade taarruzu şeklinde uygulanıyordu. Hazırlık ateşiyle yıpranmış düşman siperlerinin, düşman ateşi altında dalgalar halinde ilerleyen piyadelerce ele geçirilmesine çalışılmaktaydı.
Ne var ki, silah teknolojisindeki gelişmelerle atış gücü artan ateşli silahlar, özellikle de seri atış yapabilen makineli tüfekler, bu piyade dalgalarının ilerleyişini etkisiz hale getirmiştir. I. Dünya Savaşı'nın deneyimlerinde, karşılıklı olarak ard arda girişilen bu piyade taarruzları, yoğun düşman ateşi altında eriyip gitmiş, cepheler kilitlenme noktasına gelmiştir.
Ayrıca zaman zaman düşman tarafından ele geçirilen siperlerin, savunma sisteminde yarattığı krizlerle başa çıkabilmek için, derinlemesine bir savunma sistemi de geliştirilmiştir. Böylece ön taraftaki savunma hatlarının gerisinde de tahkimatlar yapılmış, siperler kazılmıştır. Taraflardan biri, düşman hatlarını yardığında derinlemesine ilerleyemiyor, ardındaki savunma sistemlerine çarpıyordu.
I. Dünya Savaşı'nın sonlarında denenen yeni bir silah, cephelerin kilitlenmesini açabilecek bir anahtar olma umudu vaad etmiştir, tank. Zırhlı olması, piyadeye oranla çok daha hızlı ilerleyebilmesi, üstelik paletleri dolayısıyla her türlü arazi yapısında ve yüksek ateş gücünü taşıyabilecek bir platform olmasıyla son derece etkili bir silah olarak ortaya çıkmıştır tank.
Nitekim Edmund Allenby komutasındaki İngiliz Ordusu, bu taktiği ilk kullanan askeri kuvvet olarak Liman von Sanders komutasındaki Yıldırım Ordular Grubu'nu 18 Eylül 1918'de tank ve uçak desteği ile I. Dünya Savaşı'nın Sina ve Filistin Cephesi'nde Nablus Hezimeti'ne uğratmıştır. 23 Eylül 1918'de Mustafa Kemal Paşa'nın komutanlığa gelmesi dahi "yıldırım savaşı" taktiğini uygulayan İngiliz ordusunun 1 Ekim 1918'de Şam'ı, 18 Ekim 1918'de Hama ve Humus'u, 25 Ekim 1918'de ise Halep'i almasını durduramamış; Osmanlı İmparatorluğu 31 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesini imzalayarak yenilgiyi kabul etmek durumunda kalmıştır.
Yıldırım Savaşı doktrininin temelinde işte bu deneyimler yatmaktadır. I. Dünya Savaşı sonrasında birkaç İngiliz askeri kuramcı, başta Fuller ve L. Hart, yepyeni bir strateji üzerinde, "Zırhlı Savaşı" konusunda çalışmalar yayınlamışlardır. Askeri çevrelerde bu çalışmalara hemen hemen hiç ilgi uyanmamış, kuşkuyla bakılmıştır. Fakat Almanya'da bu çalışmalar dikkatlice incelenmiş, geliştirilmiş ve sonuçta Yıldırım Savaşı'nın doktrini oluşturulmuştur.
Türk Kurtuluş Savaşı'nda kesin sonuç
Türk Kurtuluş Savaşı'nda Türk Ordusu Başkomutanı olan Mustafa Kemal Paşa, İngiliz kuvvetlerinin Suriye'deki Osmanlı kuvvetlerine uygulamış olduğu bu stratejiyi dikkatli bir şekilde etüt ederek, Kurtuluş Savaşı'nın en önemli kısmını oluşturan Büyük Taarruz'da uygulamıştır. Büyük Taarruz'un ilk safhasında Türk Süvari Kolordusu Yunan Ordusu'nun gerisine sızarak cephe ikmal hatlarını kesti. Aynı anda piyadeler taarruza geçti. 2 gün sonra Türk birliklerinin, Yunan savunma mevzilerini tamamen ele geçirmesinden sonra savaş kaçma-kovalamaya döndü. Türk süvarileri müthiş hızlarıyla Yunan birliklerinden daha hızlı olarak İzmir'e ilerlemeye başladı. Türk birlikleri 14 gün içinde 150.000 kilometrekare alanı geri aldı.
Uygulama
Yıldırım savaşı doktrini, iki temel prensip üzerine inşa edilmiştir. Bu prensiplerden biri tankların birincil savaş aracı olarak kullanılmasıdır. Askeri çevrelerde o yıllardaki genel kabul gören prensibe göre tanklar, piyadeyi destekleyici bir unsur olarak kabul edilmektedir. Bu prensibe göre tanklar, piyade birliklerine dağıtılmakta, muharebe sırasında piyadenin ilerlemekte zorlandığı noktalarda düşman direncini kırmak, piyadenin ilerlemesini kolaylaştırmak yönünde kullanılması benimsenmiştir.
Yıldırım savaşının bu prensibinde ise, tankların düşmanı yenilgiye uğratacak asıl güç olarak kabul edilmesi esastır. Diğer deyişle tank birlikleri, birincil savaş aracıdır, diğer tüm savaş araçları, piyade dahil, tank birliklerinin harekatını desteklemekte kullanılacaktır. Bu amaçla avcı-bombardıman uçakları, taarruz hattında derinlemesine operasyonlar düzenlemektedirler. Düşmanın direnme odakları, özellikle tank birlikleri için tehlikeli olabilecek tanksavar ve top bataryaları hedef alınır. Kuşkusuz kara ve deniz topçusu da bu operasyonlara katılacaktır.
Tankı bu şekilde kullanabilmek için kuşkusuz piyade birliklerine dağıtmak yerine, toplu olarak muharebeye sokulabilecek tarzda, zırhlı birlikler oluşturulması gerekmektedir. Almanya, yıldırım savaşının bu prensibini hayata geçirebilmek için Panzer (Zırhlı) Tümenler oluşturma yolunu izlemiştir. Bu panzer tümenleri, bünyelerinde kendi hava unsurlarını, topçu ve tanksavar birliklerini de içerirler.
Yıldırım Savaşının diğer prensibi ise düşman hatlarında sağlanan yarmaların, düşman kuvvetlerini kuşatmak ve imha etmek yönünde sürdürülmemesidir.
Bu işi, panzer tümenleri bünyesindeki piyade birlikleri üstlenecektir. Tank birlikleri ise ileri harekatlarını sürdürmelidirler, düşman arazisinde elden geldiğince derin bir yarma gerçekleştirerek, düşmanın savaş mekanizmasının tümüyle işlemez hale getirilmesine çalışılmalıdır. Bu amaçla tank birlikleri ileri harekatlarını sürdürerek düşmanın ikmal merkez ve hatlarına, iletişim merkez ve hatlarına, karargahlarına yönelik taarruz etmelidirler.
Bu şekliyle yıldırım savaşı, düşman kuvvetlerinin savaş alanında imhasına değil, düşmanın savaşı devam ettirme azmi ve olanaklarının tahribine yönelir, direkt değil,
dolaylı bir stratejidir.
İkinci Dünya Savaşı'na Etkileri
Polonya ve Fransa, 1939-1940 Generaloberst Heinz Guderian
Almanya'nın 1 Eylül 1939 günü başlattığı Polonya Seferi, Yıldırım Savaşının denendiği ilk gerçek çatışmalar olmuştur. Panzer tümenleri, farklı kollardan Polonya topraklarına saldırmışlardır. Seçilen taarruz hatları, sınırın hemen gerisinde konuşlanmış Polonya ordularının teyet bölgeleridir. Hava unsurlarının yoğun desteği altında derinlemesine yarmalar gerçekleştiren panzer tümenleri, Vistül nehrinin batısında Polonya birliklerinin büyük bir bölümünü kuşatmış, ikmal ve takviye olanaklarını kesmiştir.
Polonya Seferi'nin stratejisi aynen Fransa Seferinde de uygulansaydı aynı parlak başarıyı getirmeyebilirdi. Polonya birliklerinin, topraklarını savunmak yerine, ilk saldırıda karşılık vermek amacıyla sınıra yakın konuşlandırılmış olmaları, Polonya ordusunda zırhlı birliklerin çok yetersiz olması, Nazi ordularının bu parlak başarısında etkili olmuştur.
Her şeyden önce Majino Hattının varlığı, harekat alanını ciddi biçimde sınırlamaktadır. Öte yandan Fransa topraklarında konuşlanmış olan İngiliz Yurtdışı Sefer Kuvveti'nin varlığı da önemli bir direnmenin olmasına yol açacaktır.
Alman orduları açısından bir diğer olumsuzluk ise İngiliz ve Fransız tanklarının, o tarihlerdeki Alman panzerlerine oranla daha etkili silahlar olmasıdır.
Fransa Seferinde Yıldırım Savaşının uygulanış biçimi, tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldırmıştır. General Heinz Guderian'ın Yıldırım Savaşıyla ilgili tekniği, müttefik ordularını ikiye ayırmış ve büyük bir bölümüyle kuşatmıştır.
Doğu Cephesi, 1941-1945
Sovyetler'e yönelik yıldırım savaşı uygulamasının en büyük amacı geri çekilen Sovyet askerlerinin ve tanklarının geniş Sovyet topraklarında yeniden toplanmasını önlemekti. Bunun için, dört ana koldan Sovyet topraklarında ilerleyen panzer birlikleri, Sovyet birliklerinin geri çekilme hattını kesiyor, geriden gelen Alman piyade birlikleri ise Kızıl Ordu birliklerini yok ediyordu.
1941 yılı Doğu Cephesinde, kışına gelindiğinde Almanlar hala Sovyetlere karşı kesin bir başarı kazanamamışlardı. Yoğun kış şartlarında yolların çamurlanması hem birliklerin ilerleyişini yavaşlatıyor hem de lojistik desteğin sekteye uğramasına yol açıyordu. Rusya'da Yıldırım Savaşının hızı, Fransa ve Polonya Seferlerindeki gibi olmamıştı. Söz konusu ülkelerde asfalt yolların yaygın olması Alman birliklerinin harekatı açısından çok yararlı olmuştu. Rusya'da ise büyük ölçüde stabilize yollar, yağışlı mevsimlerde çamur deryasına dönmüştür.
Rusya'da yıldırım savaşının kesin bir başarıyı kısa sürede sağlayamaması, Alman panzer tümenlerinin, Batı Avrupa koşullarına uygun organize edilmiş olmasında yatar bir bakıma. Panzer tümenlerindeki tüm motorize unsurlardan sadece tanklar paletlidir. Diğer motorize unsurlar, tüm nakliye araçları, top arabaları, lastik tekerleklidir. Çamur deryasına da dönüşmüş olsa yollara bağımlı olan bu araçlar, tüm tümenin ilerleme hızını kestiği gibi muharebe gücünü de olumsuz etkilemiştir.
1942'de Moskova Muharebesi'nde Alman birlikleri ilk kez yenildi. 1942 yazında Hitler bu kez Sovyetler'in güneyine, Stalingrad'a saldırılmasını emretti. İlk başlarda yıldırım savaşı taktiği ile Sovyetlere ağır kayıplar verdirildi ama Sovyetlerin başarılı direnci ve ikmal hatlarında sıkıntı doğmasından dolayı Almanlar yenildi ve Doğu Cephesi'nde Alman orduları savaşın sonuna kadar hep geri çekilmeye başladı.
Batı Cephesi 1944-1945
1944 yılına gelindiğinde Almanların ellerindeki kaynaklar başarılı Müttefik hava saldırıları sonucu azaltılmıştı. Ayrıca Almanların Normandiya Çıkarmasını engelleyememesi ve hava üstünlüğünü Müttefiklere kaptırmaları bu savaşı en başından Almanyanın aleyhine döndürmüştü. Müttefik birlikleri de artık Alman blitzkrieg taktiğine benzer taktikler kullanıyorlar ve hava üstünlüğünün etkisi ile başarılı oluyorlardı. Müttefiklerin ilk başlarda tankları Alman tankları karşısında yetersiz olsa da, sayı olarak üstün olması nedeniyle savaş Müttefiklerin lehine gidiyordu. Öyle ki, bazen bir Tiger (Taygır) tankına 20 tane M4 Sherman tankı saldırıyordu. Antwerp'te Almanlar kötü hava şartlarını (Müttefik uçakları bulutlar yüzünden etkisiz kalmıştı) fırsat bilerek burdaki zayıf Müttefik güçlerini yendilersede genel bir başarı elde edemediler.