Esmer’in Nisan 2007 tarihli 28. sayısında, “Kürt Tarihini Artık Kürtler Yazıyor”başlıklı yazının birincisi yayımlanmıştı. Bu yazıdan sonra birçok arkadaş tarafından sitemler yapıldı. Bana doğrudan yapılan bir sitem yok. Arada yayıncılar var veya başka arkadaşlar var. Belki Esmer Dergisi’ne ulaştırılan sitemler de vardır. “Ben Kürtlerle ilgili, Kürdolojiyle ilgili şu kadar araştırma yaptım, yazılar yazdım, kitaplar yayımladım. Beşikçi benim adımı belirtmemiş.” şeklinde sitemler var. Bu sitemler beni çok şaşırttı.
Böyle bir yazıda, birçok araştırmacının, yazarın ismi unutulmuş olabilir. Art niyet aramak doğru değildir. Unutmak, gözden kaçırmak, dalgın olmak, bir anda bütünü kavrayamamak, elbette Beşikçi’nin kusurudur. Örneğin Hasan Yıldız’ın adının anılmaması, şüphesiz çok büyük eksikliktir. Bu Beşikçi’nin kusurudur. Sıraç Bilgin’in, M.Kalman’ın, E. Xemgin’in, Gürdal Aksoy’un isimlerinin anılmamış olması yine öyle. Merhum Necmettin Büyükkaya’nın Kalemimden Sayfalar (Hzırlayan ve derleyen Şerwan Büyükkaya, İsveç, 1992) kitabı, yine anılmaya değer.
1990’larda, Selim Çürükkaya, Yeni Ülke gazetesinde, ”Bay muhalif” imzasıyla yazılar yazardı. Bunlar değerli yazılardı. Günümüzde Şükrü Gülmüş’ün yazılarını “muhalif” kategorisi içinde değerlendirmek mümkündür. Bilimin ve siyasetin kavramlarıyla analizler yapmak, muhalefet yaparken küfürden uzak durmak, muhalefeti, muhalif olmayı etkili kılmaktadır.
Recep Maraşlı, İbrahim Güçlü, Mümtaz Kotan, Fuat Önen, Memmet Emin Aslan, İbrahim Küreken, Tahsin Sever gibi bazı yazarlar, Kürt toplumuna, Kürt mücadelesine ilişkin düşüncelerini, önerilerini dile getiriyorlar. Merhum Orhan Kotan’ını bu uğurdaki çalışmaları unutulamaz.
Örneğin, 1980’lerin ortalarında yayına başlayan, yayını 12 yıl kadar süren, Kürtler, Kürt dili ve edebiyatı, Kürt sanatı gibi konularda yayın yapan Kürdistan Pres her zaman değerli bir kaynak olarak görülecektir, algılanacaktır. Genç yaşta kaybettiğimiz Nazif Kaleli bu yolda ciddi çalışma içindeydi. Bilgisayarda, internette, Kürt sitelerini izlediğimiz zaman, bu doğrultuda düşüncelerini açıklayan pek çok isme rastlamak mümkündür. Artık kürdi bir bakış açısının gerekli olduğu herkes tarafından dile getirilmektedir. Bu sürecin güzelliği şuradadır. Kürdolojiyle ilgili olarak çalışan Kürtlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. “Sayılamayacak kadar çok” olduğu zaman, bazı isimler dikkatlerden kaçabilmektedir. Kürt araştırmacıların bu süreçte yoğunlaşmaları, bazı Türk araştırmacıların ve Türk basın mensuplarının da artık, daha ciddi bir tutum sergilemelerine, inkarcı ve imhacı görüşlerini düzeltmelerine neden olmaktadır.
Dil-edebiyat, kültür, sanat alanında Nudem’i, Birnebun’u, önceki yazıda belirtmiştim. Firat Ceweri’nin bu yoldaki çalışması değerlidir. Nudem her zaman önemli bir kaynak olarak değerlendirilecektir. Hawar’iki cilt halinde yeniden yayını şüphesiz çok önemlidir. Son yıllarda, kültürde, sanatta önemli gelişmeler olduğunu söylemeye çalışıyoruz. Nudem’in yaşamını sürdürememesi, kapanmak zorunda kalması bu ortamın yani kültür ve sanat ortamının pek çok sorununun, zaaflarının olduğunu da göstermektedir.
Nudem Kürtçe yayın yapan bir kültür, sanat, dil ve edebiyat dergisiydi. Firat Ceweri Nudem Yayınlarını da kurmuştu. Nudem Yayınları, dil-kültür sanat, edebiyat alanında Kürtçe olarak birçok birçok kitap yayımlamıştı. Yabancı dillerden Kürtçe’ye, Kürtçe’den yabancı dillere çeviriler yapmıştı. Hawar bu çerçevede yayımlanmıştı. Kürt Edebiyatı Antolojisi bu çerçevede yayımlanmıştı. 2003 yılında yayına başlayan Vesta, Türkçe-Kürtçe yayın yapıyor. Vesta’nın da belirli aralıklarla yayımlanamaması bu ortamdaki sorunlara ve zaaflara işaret etmektedir. Kürtçe basılan kitapların sürümünün az olmasını, yine zaafın ve sorunların göstergesi olarak değerlendirmek gerekir. Ali Çiftçi’nin Birnebun’u ise yaşamını sürdürmektedir. Bugüne kadar 33 sayı yayımlanmıştır. (Mayıs 2007) Bu, güzel bir gelişmedir.
Roman, öykü alanında, Suzan Samancı dikkate değer bir isimdir. Kültür ve sanat incelemeleriyle Müslim Yücel, önemlidir. Sara Goran’ın internet sitesi kültür, sanat ve arkeoloji konularında önemli çalışmalar yapmaktadır. Merhum Mahmut Baksi’nin çalışmaları elbette değerlidir.
Diğer parçalarda, Kürt tarihi, Kürt dili ve edebiyatı, Kürt kültürü ve Kürt sanatı üzerinde bizzat Kürtler tarafından yapılan çalışmalar, şüphesiz çok ilerlemektedir. Fakat bunları, benim, sağlıklı bir şekilde izlemem mümkün değildir. Bunların birkaçını şu şekilde belirtmek mümkündür. Mesut Barzani’nin, “Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, 1,2 Doz Yayınları, 2003, 2005) isimli kitabı, Küney Kürdistan’daki son 70 yıllık mücadeleyi inceleyen değerli bir çalışmadır. Merhard R.İzady’nin, Kürtler, Bir el kitabı. (Doz yayınları, Çev. Cemal Atila, 2004) haritalarıyla önemli bir incelemedir. Kemal Mahzar Ahmed’in, Kerkük, Tarih, Politika ve Etnik Yapı (Çev. Kadri Yıldırım, Avesta, 2005) Nuri Talabani’nin, Kerkük’ün Araplaştırılması, (Çev. Zafer Avşar, Aveste, 2005), Şoriş Haci’nin, Kerkük’ün Araplaştırılması, Belgeler, 80 Belgede Araplaştırma Politikası, Doz, 2006) kitapları yine öyle…
Bu yazıda, Cemil Gündoğan’ın, Hasan Yıldız’ın, Munzur Çem’in çalışmalarından söz etmek istiyorum.
Cemil Gündoğan’ın, “1924 Beytüşşebap İsyanı ve Şeyh Sait Ayaklanmasını Etkileri” (Komal Yayınevi, 1994) kitabı, Kürt tarih araştırmaları konusunda önemli bir incelemedir. 1919-1922 yılları arasındaki milli mücadele sırasında Kürt-Türk ilişkilerinin irdelenmesi önemli bir çaba olmuştur. Bu süreçte Ermeni tehdidinin nasıl kullanıldığı, Kürt-Ermeni ilişkilerinin değerlendirilmesi de dikkate değer. Kürdistan’daki siyasal kümelenmeler, Azadi örgütünün kurulması, Cibranlı Halit Bey’in, Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey’in öne çıkışları gibi konular incelenmektedir. Kürt hareketi, İhsan Nuri Paşa’nın liderliği, Nasturi harekatıyla, Nasturi isyanıyla birlikte irdelenmektedir. Cibranlı Halit Bey’in, Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey’in tutuklanmaları ve idam edilmeleri, Şeyh Said’in öne çıkışı, olgulara dayanılarak değerlendirilmektedir Bu, bilimsel bir çalışmadır, değerli bir çalışmadır. Kitabın sonunda, “Kürt Tarih Yazımının Metodolojik Sorunları” konulu ciddi bir inceleme de vardır.
Bilimde farklı görüşlere yer vermek, somut olgular dikkate alınarak, bu görüşleri tarkmak, kıyaslamak, önemli bir çabadır. Araştırmacıların, farklı düşüncelere kulaklarını tıkamaları sağlıklı bir tutum değildir. Sadece soru sormak değil, doğru soruyu sormak da önemlidir. Yanlış sorulmuş bir sorudan doğru sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Sadece düşünülen konu değil, nasıl düşünüldüğü de önemlidir.
Cemil Gündoğan bu çalışmayı yaparken, kendisinden önce bu konuda yapılan bütün çalışmaları, olanakları ölçüsünde dikkate almaya çalışmıştır. Bunlarsa genel olarak resmi ideolojinin kabulleri doğrultusunda yapılan çalışmalardır. Cemil Gündoğan’ın çalışmasının bunlara göre büyük bir farklılık göstereceği açıktır. Türkiye’de üniversite, araştırmacılar, bu farkı içine sindiremiyor. Herhalde bu görüşle ilintili olduğu için, Cemil Gündoğan’ın bu çalışmasından, Üniversite mensubu, basın mensubu, Türk araştırmacıların kitaplarında pek söz edilmiyor. Görmezlikten geliniyor.
Hasan Yıldız’ın, “Aşiretten Ulusallığa Doğru Kürtler, -Politik Felsefe Açısından Kürt Toplumunun Bir Kritiği” isimli bir kitabı var. Bu kitap 1989 da, ilk olarak Stockholm’da yayımlanmış. Daha sonra da Türkiye’de çeşitli yayınevleri tarafından basılmıştır.
Hasan Yıldız’ın sözünü etmeye çalıştığım ikinci kitabı, “Fransız Belgeleriyle Sevr-Lozan ve Musul Üçgeninde Kürdistan” kitabıdır. İlk basımı 1990 da Köln’de yapılan bu kitap daha sonra da Türkiye’de çeşitli yayınevleri tarafından basılmıştır. Son baskısı 2005 de Doz Yayınevi tarafından yapılmıştır.
Hasan Yıldız’ın üçüncü kitabı, “20. Yüzyılın Başlarında, Kürt Siyasası ve Modernizm” başlığını taşımaktadır. Kitabın ilk baskısı 1996’da Nujen Yayınevi tarafından basılmıştır. Son baskısı ise 2006’da Doz Yayınevi tarafından yapılmıştır.
Hasan Yıldız’ın, 2005 ve 2006 yıllarında Doz Yayınevi tarafından yeniden basılan kitapları genişletilmiş olarak basılan kitaplardır. Bunlar çok sağlıklı bilimsel incelemelerdir. Bu bakımdan bu kitapların yeniden yayımlanmaları çok iyi olmuştur. Aynı şekilde birinci kitabın yayımlanması da iyi olacaktır.
Ortaya çıkan toplumsal gerçeğin zamana göre değişim göstermesi de söz konusudur. Her zamanın, her dönemin kendine göre farklı gerçeklikleri de olabilir. Bu arada, yüzeydeki görüntülerle, altta yer alan, daha karmaşık olan, temel gerçeklikleri de ayırt etmek, temel gerçeklikleri fark etmek gerekir. Hasan Yıldız’ın çalışmalarında, yüzeydeki görüntülerin altındaki temel gerçeklikler, temel ilişkiler, açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. Olgular ve olgular arasındaki ilişkiler değerlendirilirken, yanılgılar da olabilir. Bu yanılgıların nasıl ortaya çıktığının değerlendirilmesi de gerekir. (devam edecek)
Esmer Dergisi / Haziran 2007 / Sayı 30