×
Ayrılıkçı Yazılar
İsmail Beşikçi
Ayrılıkçı Yazılar
Ana akım Kürd siyasal hareketi, ‘ayrılıkçı’ olmadığını, yemin- billah ederek döne döne ifade etmektedir. Bu yaranmacı tutumun, Kürdlere küçücük bir hayrı yoktur. Fuad Önen (1954, Derik) Ayrılıkçı Yazılar kitabında hep yol yürüd...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (1187)


Seyidlik-Şeriflik
İsmail Beşikçi
Seyidlik-Şeriflik
‘Soyum Ehl i-Beyt’ tir demek,  ben Arab’ım demektir. Ehl-i Beyt ev halkı anlamına gelir. Hz. Muhammed’i, kızı, Hz. Fatıma’yı, damadı ve  amcasının oğlu Hz.  Ali’yi, Hz. Ali’nin oğulları Hz. Has...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (647)


Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
İsmail Beşikçi
Theodor Herzl Bize Ne Anlatıyor?
Dünyanın dört bir tarafına savrulan Yahudilerin, 2000 sene sonra, 14 Mayıs 1948’de bir Yahudi Devleti kurmalarının çok büyük bir yurtseverlik hareketi olduğunu belirtmiştim. Bu yurtseverlik Kürdlerde yok. Bunca savaşlara, bunca sürgünlere, aslı...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (863)


Doktor Said
İsmail Beşikçi
Doktor Said
Gerek Aysel Çürükkaya, gerek Selim Çürükkaya, tören sırasında çok önemli konuşmalar yaptılar. Ama konuşmalarını Türkçe yaptılar. Bu, kişi olarak bende biraz burukluk yarattı. Çünkü bu ulusal ruh kavramına aykırı bir tutumdur. Ulusal ruh, ulusun anadi...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2649)


30 Eylül’de Seçim
İsmail Beşikçi
30 Eylül’de Seçim
Kürdler, Kürdistan 16 Ekim 2017 sabahında, çok büyük, çok ağır bir darbeyle karşılaştı. Halbuki, 25 Eylül 2017 referandumu sonunda çok başarılı bir sonuç elde edilmişti. Bu çok olumlu sonucu bozmak için hasım güçlerle işbirliği yapmak, gizli anlaşmal...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2749)


Geleceğini Belirleme Hakkı ve Kürdler
İsmail Beşikçi
Referandum ilanından sonra, sık sık yapılan bu açıklamalar şu anlama geliyordu. Siz  Kürdler, kendi geleceğinizi belirleme hakkına sahip değilsiniz. Sizin geleceğinizi ancak biz belirleriz. Siz kendinizi yönetemezsiniz.  Siz şimdiye kadar h...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2424)


Afrin savaşı uzun sürecek
İsmail Beşikçi
Afrin savaşı uzun sürecek
Avrupa’yı Avrupa yapan bazı değerler vardır. Ama Avrupa, Kürd/Kürdistan sorunlarına bu değerlerle yanaşmamaktadır; Ortadoğu’nun otoriter, baskıcı, ırkçı, mezhepçi değerleriyle yaklaşmaktadır. Bu bakımdan 1920’lerde kurulan Kürdlere,...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2994)


Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
İsmail Beşikçi
Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…
Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3065)


Kürdler Zoru Başardı
İsmail Beşikçi
Kürdler Zoru Başardı
Irak’a, Türkiye’ye, İran’a, Suriye’ye rağmen, PKK’ye rağmen, Goran’a,  Komel’e rağmen, YNK’nin,  Ala Talabani, Bafil Talabani  gibi bir kesimine rağmen,  ABD’ye, İngiltere&rsqu...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2904)


Güvenlik...
İsmail Beşikçi
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, Kürdlerin ulusal istemleri, bu doğrultuda geliştirdikleri mücadeleler her zaman, Irak’ın güvenliği sorununu, bu sorun çevresinde gelişen endişeleri gündeme getirmektedir. Bu istemler, bu mücadeleler, sadec...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (2380)


Page 1 of 17First   Previous   [1]  2  3  4  5  6  7  8  9  10  Next   Last   
10

Bugün, Avrupa’da, sadece Almanya’da bir milyona yakın Kürd’ün yaşadığı kanısındayım. Dünyada ise, Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Kürdistan dışında iki milyonu aşkın Kürd’ün yaşadığı söylenebilir. Ortadoğu’daysa, Kürdistan, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de, 40 milyonu aşkın Kürd’ün yaşadığı bir gerçektir. Bu sayıyı az bulan araştırmacılar, gazeteciler de vardır. Bu ülkelerde sağlıklı nüfus sayımları yapılmamasının temel nedeni Kürdlerin nüfusunun fazla çıkacağı endişesidir.

Avrupa’da, büyük bir Kürd kitlesinin yaşadığı bir gerçektir. Fakat, Kürdler, bulundukları, yaşadıkları Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Danimarka, İspanya, Hollanda gibi ülkelerde, nüfusa, Kürd olarak kaydedilmemektedirler. Türkiye’den gitmişlerse, Türk, İran’dan gitmişlerse Fars, Irak’tan ve Suriye’den gitmişlerse Arap olarak kaydedilmektedirler.

 Bu, Kürd kimliğinin inkarı demektir. Örneğin Türkiye’de bu inkar hala sürdürülmektedir. Kürd çocuklarına, içlerinde,  w, x, q harfleri bulunan isimler verilememektedir. Aileler bu konuda nüfus müdürlüklerinde çok büyük sorunlar yaşamaktadır.

 Ama, aynı durum, örneğin, Almanya’da da yaşanmaktadır. Kürd aileler Almanya’da doğan çocuklarına, istedikleri Kürdçe isimleri verememektedir. Daha doğrusu istedikleri isimleri nüfusa kaydettirememektedir. Alman nüfus müdürlüklerinde, Türk Büyükelçiliği veya Türk Konsolosluk görevlileri tarafından verilen ve içlerinde Türkçe isimler ihtiva eden kataloglar vardır. Alman görevliler Kürd ailelere o kataloglardan isim beğenmelerini, isim seçmelerini istemektedir. Kürd aileler tarafından dile getirilen Kürdçe isimler kaydedilmemektedir.

 Kürd/Kürdistan Sorunu Nedir?

 Kürd/Kürdistan sorunu, Kürdlerin ve Kürdistan’ın 1920’lerde, Milletler Cemiyeti döneminde, bölünmesi, parçalanması ve paylaşılması Kürdlerin bağımsız devlet kurma haklarının gasbedilmesidir. Kürdlerin, Kürd tolumu olmaktan, Kürd milleti olmaktan doğan haklarının gasbedilmesi, asimilasyon politikaları ile karşı kaşıya olmasıdır.

 Kürdlerin ve Kürdistan’ın başına getirilen  bu felakette, başta dönemin  emperyal devletleri, Büyük Britanya ve Fransa olmak üzere, Batı’nın, Avrupa’nın sorumluluğu büyüktür. Kürdlere ve Kürdistan’a  böylesine bir felaket yaşatan Batı, günümüzde de, Kürd kimliğini inkar ederek, ülkelerinde, çeşitli nedenlerle bulunan Kürdleri Türk, Arap, Fars kaydederek, bu ırkçı ve sömürgeci politikaya destek  vermektedir.

 İnkar, Türk yönetiminin, Kürdleri ve Kürdistan’ı yönetmede  en önemli politikasıdır. Devlet terörü de tırmandırılarak bu politika  yaşama geçirilmeye gayret edilmektedir. Bu inkarci politikanın, üniversite, yargı, basın gibi kurumlar tarafından kayıtsız şartsız desteklenmesi, devlet terörünü gizleyemez. Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İspanya gibi batılı devletlerin, Kürdleri,  Kürd kaydetmeyerek, geldikleri ülkelere göre, Türk, Arap, Fars kaydederek  Türk devlet terörüne yoğun bir destek vermektedirler.

 Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi kurumlar, Barış ve Demokrasi Partisi’ne, milletvekillerine, belediye başkanlarına,  sık sık, “terörle aranıza mesafe koyun”  diyorlar. Kanımca bu yanliş bir uyarıdır.  Ama, devlet terörüne verdikleri sınırsız destekten dolayı bu kurumlar eleştirilmelidir. Devlet terörüyle aralarına mesafe koymaları bu kurumlardan, bu kurumlarda yer alan devletlerden  istenmelidir. Türk devlet terörüne destek verdikleri sürece bu tür önerileri de  ciddi bulunmayacaktır. “Teröre karşıyız” diyerek devlet terörüne sınırsız destek vermek  çok yanlış bir tutumdur.

 Türkiye’nin, “bütün dünya bize karşı. Herkes teröre destek veriyor….” şeklinde bir söylemi var. Devleti hükümet, özellikle iç politikada bunu çok seslendiriyor. Bu hiç doğru değil.  Uluslar arası politikada etkin olan devletlerin  Türkiye’ye çok yoğun destek verdikleri, Kürdlere karşı tırmandırılan devlet terörünü görmezlikten, bilmezlikten geldikler çok büyük bir gerçekliktir. Türkiye’in açtığı ihalelere girme, ihalelerden pay kapma büyük devletlerin vicdanlarını bağlayabiliyor. Uluslararası politikada devletlerin çıkarı elbette belirleyicidir. Fakat, bu bazı temel ahlaki ilkelerin göz ardı edilmesini getirmemelidir. Gerilla mücadelesine karşı, örneğin Avrupa’nı hiçbir desteğinin olmadığı da  biliniyor. Kürdler, PKK, Avrupa’da sık sık gösteri-yürüyüş, miting, oturma grevi  vs. yapıyor.  Bunlara “Avrupa’nın desteği” olarak algılamak doğru değildir. Avrupa’daki bu demokratik olanaklardan herkes yararlanıyor.

 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi,  (1945) Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Uluslar arası  Sözleçmesi (1966), Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar  Uluslar arası Sözleşmesi (1966)   ezilen, baskı gören halklar  için ne ifade eder?

 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (1948)  hemen Baçlangıç bölümündeki

 “İnsanın, zorbalık ve baskıya karşı, son bir yol olarak ayaklanmaya başvurmak zorunda bırakılmaması için insan haklarının hukuk düzeniyle korunması gerektiğini”

 ifadesini Kürdler açısından nasıl yorumlamak gerekir?

 Avrupa Konseyi İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi (1950),  Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunmasına ilişkin Çerçeve Sözleşme (1995) Avrupa Konseyi Bölgesel Diller veya Azınlık Dilleri Avrupa Şartı (1992) gibi sözleşmelerin Kürdler için ne anlamı vardır?

 Bu sözleşmelerin hepsi de, bu sözleşmelerden önce veya sonra  yayımlanan uluslar arası belgeler de baskı altında olan halklar için çok büyük haklar  dile getirmektedir. Bu sözleşmeler, bu belgeler, gerek bireysel haklar temelinde, gerek  kolektif haklar temelinde  Kürdlere de çok haklar sağlamaktadır.  Ama, Türk devleti, gerek yorumlarıyla, gerek çekinceleriyle, Kürdlerin bu haklardan yararlanmamsı için çok yoğun bir gayret içinde olmaktadır. Kürdlerin, hak-huhuk, adalet, özgürlük, eşitlik  istemleri, bu yolda sergiledikleri eylemler “terör” olarak değerlendirilmekte, Batılılar da devletin bu yorumuna destek vermektedir.

 Fakat, Kürdlerin ve Kürdistan’ın, Ortadoğu’nun ortasında, bölünmüş, parçalanmış ve paylaşılmış kalması,  Kürd toplumu olmaktan, Kürd ulusu olmaktan doğan haklarının, doğal haklarının tamamen gasbedilmiş olması, bu uluslar arası sözleşmelere ve belgelere  tamamen aykırıdır. Kürdlere dayatılan koşullar, bu sözleşmelerin ve belgelerin ruhuna aykırıdır.

 Terör Nedir?

 15-20 yıl öncesini düşünelim. Kürdlerle, Kürdçe’yle, Kürdistanla ilgili bir şeyler yazdınız, veya konuşma yaptınız. Siz artık, devletin, hükümetin nezdinde bir teröristsiniz. Devlet, sizi bastırmak, engellemek için  her türlü önlemi almakta, yürürlüğe koymaktadır. Bu bastırma, engelleme sürecinde devlet terörünü de kullanmakta, tırmandırmaktadır.  Bütün bunları da  mübah saymaktadır. İşte bu süreçte, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi kurumlar, “teröre karşı çıkıyoruz” diyerek devlet terörüne sınırsız bir destek veriyorlar.

 Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Hollanda gibi ülkelerde Kürd kimliğinin resmen tanınmaması, Kürdlerin geldikleri ülkelere göre, Türk, Arap, Fars kaydedilmeleri,  devlet terörüne verilmiş büyük bir destektir. Bu destek aynı zamanda devlet terörünü teşvik de etmektedir. İsveç gibi İskandinav ülkelerinde durum, şüphesiz daha olumludur.  Bu ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.

 Almanya’da bir milyon civarında Kürd’ün yaşadığı söylenebilir. Almanya’da Kürd kimliğinin tanınmaması,  Kürdlerin,  Türk, Arap, Fars kaydedilmeleri ne anlama gelmektedir?

 27 üyeli Avrupa Birliği’nde, Luxemburg, Kıbrıs, Malta gibi devletlerin nüfusları bir milyondan azdır.  Örneğin, Kıbrıs’da, Rumlar artı Türkler, yine bir milyonu bulmamaktadır. Almanya’da, Luxemburg’un nüfusundan, Malta’nın nüfusundan, Kıbrıs’ın nüfusundan daha çok Kürd yaşamaktadır. Kürdlerin böylesine kimliksiz kalması uluslar arası sözleşmelere ve belgelere aykırıdır.

 47 üyeli Avrupa Konseyi’nde,  Andora,, San Marino, Monaco, Liechtenstein gibi devletler var. Bu devletlerin nüfusları 30 bin-40 bin arasında değişmektedir. Bu dört devlet Birleşmiş Milletler’in de üyesidir. Bu dört devletin nüfusu toplandığında,  toplam, Almanya’da yaşayan,  Kürdlerin beşte birini bile bulmamaktadır. Ama, Almanya’da Kürd kimliği tanınmamaktadır. Bunun Kürdlere karşı, Kürd toplumuna karşı çok büyük bir haksızlık olduğu  besbellidir. Devlet terörüne ise büyük bir destek ve teşvik olduğu açık bir durumdur.

 Örneğin, medyada, gazetelerde, “falanca şehirde yangı çıktı. Bir Türk aile yandı. İki çocuk bir kadın… Aile yangından kurtarılamadı.” Veya, “Bir Türk aile, arabalarıyla Türkiye’ye tatile gelirken Bulgaristan’da kaza geçirdi. Ana, baba üç çocuk yaşamlarını kaybetti.” şeklinde haberler yer almaktadır.  Aslında, bu haberler biraz kurcalandığı zaman,  ailelerin bir Kürd ailesi olduğu hemen  anlaşılmaktadır. Doğum yerlerinden, yaptıkları işlerden,  akrabalarından vs. bu hemen anlaşılmaktadır. Türk aile denildiği zaman, Türkler için bir sempatinin ilginin doğduğu,  olumlu duyguların geliştiği,  örneğin, Türk derneklerine yardım yapıldığı yapıldığı bir gerçektir. Basında Kürd adı, sadece, uyuşturucu kaçakçılığı, ırza tecavüz, adam öldürme, hırsızlık, gasp gibi fiillerle birlikte  yer almaktadır.

 15 Ekim 2012 Alman Parlamentosu

 15.Ekim 2012 de Almanya Parlamentosu’nda bir görüşme gerçekleşecek.  YEK-KOM tarafından yürütülen bir kampanya ile Almanya’da yaşayan Kürdleredn 60 bini aşkın imza toplandı. Bu imzala federal parlamentoya gönderildi.  15 Ekim’de, Federal Parlamentoda, “Almanya  Kürd Kimliğini Tanısın” başlıklı bir oturum gerçekleşecek. Bu kampanya Kürdler yanında, Alman milletvekilleri ve Alman aydınları  tarafından da destekleniyor. Dilerim o oturumda olumlu kararlar alınır, Almanya da bu tür çelişkilerden  kurtulur. Bu karar öbür devletler için de önemli bir emsal oluşturur.

 Başbakanlar, Genelkurmay Başkanları

 Halbuki, batılılar, Avrupa, örneğin, Almanlar, Fransızlar, İngilizler, İspanyollar, İtalyanlar, Hollandalılar vs, şöyle de düşünebilirler. 1984 den bu tarafa, yani gerilla mücadelesinin  başladığı günlerden bu tarafa,  Türkiye’de 11 başbakan görev almıştır.[1] On Genelkurmay Başkanı görev almıştır[2]  Beş Cumhurbaşkanı görev almıştır.[3]

 15 Ağustos 1984 den bugünlere  kadar  25 İçişleri Bakanı[4]   20 Dışişleri Bakanı[5] gelip geçmiştir  Yedi Milli İstihbarat Teşkilatı   Müsteşarı[6]  bu mücadele sürecinde görev yapmıştır.

Bu devlet ve hükümet  yöneticileri arasında  “bir çakıl taşı bile vermeyiz” diyen de vardır.  “Öyle bir silah kullanırım ki, burada, değil insan yaşasın ot bile bitmez” diyen de vardır. “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen de vardır. Bu söylenenleri, sonuncusu hariç, yaşama geçirmek için  yoğun gayretler sarfedildiği de bilinmektedir.

 Bu yöneticilerin hepsi de,  “bunlar terörün son çırpınışlarıdır” demişlerdir. “Kıstırıldılar, kuşatıldılar yakalanmaları an meselesidir” demişledir. “Aç kaldılar, ağaç kabuklarını kemirmeye başladılar, teslim olmaları an meselesidir” demişlerdir. “Ülkemiz terörden kısa zamanda  kurtarılacaktır. Terörün kökü kazınacaktır, başı ezilecektir…” sözünün hemen hemen bütün Türk yöneticiler dile getirmişlerdir.

 Ama bütün bunlara rağmen,  gerillanın ayakta olduğu, mücadeleye devam ettiği görülmektedir. Kürd gençlerinin gerillaya katılımları da sürmektedir.

 O zaman, bu sürecin toplumsal ve siyasal dayanaklarını irdelemek önemli olmalıdır. Batılı devletler, Avrupa, artık bunları da düşünmelidir. Kürdler ne için mücadele ediyor? Kürdlerin beklentileri nedir? Kürdler nasıl yönetiliyor gibi konular üzerinde durmak önemli önemli değil midir?

 “Öyle bir silah kullanırım ki burada değil insan yaşasın, ot bile bitmez” …nasıl bir sözdür? İnsan yaşamayacak, ot bitmeyecek…Köyler, evler yakılacak, yıkılacak,. İnsanlar, aileler, yererlini yurtlarını terke zorlanacak..Bu nasıl bir vatan anlayışıdır? Bunun da zengin olgusal dayanaklarıyla irdelenmesi gerekir.

Yukarıda, Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesi (1948)’nin,  Başlangıç kısmından  kısa bir bölüme yer verilmişti. Burada,  zulme karşı başkaldırının bir hak olduğu vurgulanıyor. Buna da dikkat çekmek gerekir kanısındayım.

 Kürd Siyasal Partileri,

 Kürdler, 1990’ların başından itibaren siyasal partiler kurdular.  Halkın Emek Partisi (HEP) 1991 Sonbahar’ında kuruldu.  Bu partinin Anayasa  Mahkemesi’nce kapatılması üzerine  Demokrasi Partisi  (DEP) kuruldu. DEP’in Ankara’daki Genel Merkezi, 1994 kışında  bombalanmıştı.  DEP de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.

 Bu siyasal partiler, Anayasa’nın 69. maddesine ve Siyasal Partiler Yasası’nın 81/a  maddesine göre kapatılıyordu. Siyasal Partiler Yasası’nın  sözü edilen maddesinde,  “siyasal partiler,  Türkiye’de, etnik grupların var olduğunu farklı dillerin varolduğunu ileri süremezler…” deniyordu. Bu maddeye göre DEP de kapatıldı.

 DEP’den sonra, Özgürlük ve Demokrasi Partisi  (ÖZDEP)  kuruldu. Bir süre sonra, ÖZDEP kendini feshetti. Halkın Demokrasi Partisi  (HADEP)  faaliyete başladı. Mart 2003 de, HADEP de kapatıldı. 

 HADEP’den sonra Demokratik Halk Partisi  (DEHAP)  çalışmaya başladı. DEHAP 2005 yılında kendini feshetti. Demokratik Toplum Partisi  (DTP)  Kasım 2005 de kuruldu, Aralık 2009 da Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldı.

  Barış ve Demokrasi Partisi  (BDP  Mayıs 2008 de kuruldu.  BDP halen çalışmalarını sürdürmektedir.

 HEP, DEP, HADEP, DEHAP DTP Genel Seçimlere katıldılar. % 10 barajından dolayı, TBMM’ye  giremediler. Ama yerel yönetim seçimlerinde başarılı oldular. 2007 Genel Seçimlerine DTP, 2011 seçimlerinde BDP  bağımsız adaylarla seçime katıldı.  Bugün, TBMM de güçlü bir grupla temsil ediliyor.  Yerel yönetim seçimlerinde ise çok daha başarılı olduğu görülüyor.

 Bir siyasal partinin kurulması, faaliyet göstermesi,  yöneticilerin, üyelerin çok ağır idari ve cezai yaptırımlarla karşılaşması, bazılarını cinayete kurban gitmesi, yaptırımlara rağmen bu çabaların sürdürülmesi  geniş olgusal dayanaklarıyla incelenmesi gereken bir süreçtir.  Partinin, Anayasa Mahkemesi’nce kapatılması,  kısa bir zaman içinde, yenisini kurulması, bir süre sonra onun da benzer bir yaptırımla karşılaşması… Süreci 20 yılı aşkın bir süredir böyle gelişmesi…

 Bu süreç ancak, toplumsal dayanakların gücüyle açıklanabilir. Güçlü, yeterli insan kaynakları maddi  kaynaklar olmasa, süreç bu kadar rahat işleyebilir mi? Kürdler söz konusu olduğu zaman “terör” diyen Batı’nın, bu durumun da  bilincine varması gerekir. Hüseyin Aykol,  Türkiye’de Siyasi Parti Kapatmanı Tarihi, (İmge Yayınları, 2009)   isimli eserinde bu konuda ayrıntılı bilgiler vardır.

 Kürd Basını

 Kürdler, 20 yılı aşkın bir zamandı  günlük gazete yayımlıyorlar. İlk günlük gazete 1992 de yayıma başlayan Özgür  Gündem’dir.  2007 yılından beri de günlük  Kürdçe bir gazete yayımlıyorlar. Bu gazeteler de çok ağır idari ve cezai yaptırımlarla karşılaşmıştır. JİTEM’in, Özeltim’lerin cinayetine kurban giden muhabirler de vardır. Gazeteleri sık sık kapatılması, katılan gazetenin yerine kısa zamanda yeni bir gazetenin  yayına başlaması  dikkatle incelenmesi gereken bir süreçtir. İnsan kaynakları açısında ve  maddi kaynaklar açısında  bu değerlendirme yapılmalıdır.

 Bütün bu sistematik baskılara rağmen Kürd basını yaşamını sürdürmektedir. Hüseyin Aykol, Kürt Medyasında 20 Yıl (Everensel Basın Yayım, 2009) isimli eserinde  bu konuda  değerli bilgiler vermektedir.

 “Musa Anter Basın Şehitleri ve Gazetecilik Ödülleri”  konulu bir kurum yaratılmıştır.  Sağlıklı bir kurumlaşma gerçekleşmiştir.  Musa Anter de bir gazetecidir. 1993 de, devlet tarafından planlanan katliamla  yaşımın son verilmiştir. Özeltim veya JİTEM tarafından  katledilen gazeteciler  şunlardır..

 Mehmet Sait Erten       Azadi                            1992                             Diyarbakır

Halit Güngen                 2000’e Doğru            18 Şubat 1992                Diyarbakır    

Cengiz Altun                 Yeni Ülke                   25 Şubat 1992                Batman

İzzet Kezer                    Sabah                          23 Mart 1992                 Cizre

Mecit Akgün                Yeni Ülke                    2 Haziran 1992             Nusaybin

Hafız Akdemir              Özgür Gündem           8 Haziran  1992            Diyarbakır

Çetin Abayay                Özgür Halk                29 Temmuz 1992           Batman

Yahya Orhan                 Özgür Gündem            2 Ağustos 1992            Ceylanpınar

Hüseyin Deniz              Özgür Gündem             2 Ağustos 1992            Ceylanpınar

Musa Anter                    Özgür Gündem          20 Eylül 1992                Diyarbakır

Yaşar Aktay                  Serbest                          9 Kasım 1992              Hani

Hatip Kapçak                Serbest                         18 Kasım 1992              Mazıdağı

Namık Tarancı               Gerçek                         20 Kasım 1992             Diyarbakır

Kemal Kılıç                   Yeni Ülke                     18 Şubat 1993              Şanlıurfa

Mehmet İhsan Karakuş                                        13 Mart 1993               Silvan

Ferhat Tepe                    Özgür Gündem             28 Temmuz 1993         Bitlis

Nazım Babaoğlu            Gündem                        12 Mart 1994                Siverek

Seyfettin Tepe                Yeni Politika                 28 Ağustos 1995           Bitlis

 Bu sürecin,  5 Temmuz 1991’de, Diyarbakır’da  Vedat Aydın’ın kaçırılmasıyla başladığını,

Batman’da Mehmet Sincar’  (4 Eylül 1993),  Behçet Cantürk  (12 Ocak 1994)  Muhsin Melik (2 Haziran 1994), Savaş Buldan (3 Haziran 1994) gibi siyasetçilerle  ve iş adamlarıyla devam ettiği   çok iyi bilinmektedir. Bu, Öldür, kaçır, göm yönteminin egemen olduğu bir dönemdir.

Sedat Yılmaz’ın Pres filmi  bu süreci çok iyi anlatmaktadır.

 1993’den beri verilen bu ödüllerin hangi gazeteler tarafından verildiği  Kürd basında  yaşanan süreci de göstermektedir. Ne kadar çok gazetenin kapatıldığı, kapatılan gazetenin yerine kısa zamanda bir yenisinin yayıma başladığı hemen anlaşılmaktadır.

 1993    Özgür Gündem

1994    Özgür Ülke

1995    Yeni Politika

1996    Demokrasi

1997, 1998 Ülkede Gündem

1999  Özgür bakış

2000  2000’de Yeni Gündem

2001, 2002  Yedinci Gündem

2003   Yeniden Özgür Gündem

2004, 2005, 2006 Ülkede Özgür Gündem

2007  Gündem

2008   Alternatif ile  Azadiya Welat

2009, 2010 Günlük ile Azadiya Welat

2011 Özgür Gündem ile Azadiya Welat

2012   Ödüller  Özgür Gündem ve Azadiya Welat tarafından verilecektir.

 Musa Anter Basın Şehitleri ve Gazetecilik Ödülleri,  Kürdçe Haber, Türkçe Haber, Fotoğraf ve Karikatür dallarında verilmektedir. Musa Anter’in fıkra yazarı olduğu,  her şeyden önce fıkralarıyla, makaleleriyle  bilindiği unutulmamalıdır. Yazı konusunda da bir ödül konulmalıdır.

[1]  Turgut Özal   1983-1987  1987-1989

Ali Bozer  (vekaleten)  1989-1989

Yıldırım Akbulut  1989-1991

Mesut Yılmaz  1991-1991

Süleyman Demirel  1991-1993

Erdal İnönü   (vekaleten)   1993-1993

Tansu Çiller   1993-1995   1995-1995  1995- 1996

Mesut Yılmaz   1996-1996

Necmettin Erbakan   1996-1997

Mesut Yılmaz  1997-1999

Bülent Ecevit  1999-1999   1999-2002

Abdullah Gül  2002-2003

Recep Tayyip Erdoğan  2003-2007 2007-2011  2011-

 

[2] Necdet Üruğ  1983-1987

Necip Torumtay   1987-1990

Doğan Güreş   1990-1994

İsmail Hakkı Karadayı  1994-1998

Hüseyin Kıvrıkoğlu  1998-2002

Hilmi Özkök   2002-2006

Yaşar Büyükanıt   2006-2008

İlker Başbuğ   2008-2010

Işık Koşaner   2010-2011

Necdet Özel  2011-

 

[3] Kenan Evren  1982-1989

Turgut Özal  1989-1993

Süleyman Demirel  1993-2000

Ahmet Necdet Sezer   2000-2007

Abdullah Gül 2007-

 [4] Ali Tanrıyar  1983-1984

Yıldırım Akbulut   1984-1987

Ahmet Selçuk   1987-1987

Mustafa Kalemli   1987-1989

Abdülkadir Aksu    1989-1991

Mustafa Kalemli  1991-1991

Selahattin Çakmakoğlu  1991-1991

İsmet Sezgin   1991-1993

Beytullah Mehmet Gazioğlu   1993-1993

Nahit Menteşe  1993-1995

Teoman Ünüsan  1995-1996

Ülkü Gökalp Güney   1996-1996

Mehmet Ağar  1996-1996

Meral Akşener  1996-19997

Murat Başeskioğlu   1997-1998

Kutlu Aktaş  1998-1999

Cahit Bayar  1999-1999

Sadettin Tantan  1999-2001

Rüştü Kazım Yücelen  2001-2002

Muzaffer Ecemiş   2002-2002

Abdülkadir Aksu  2002-2007

Osman Güner   2007-2007

Beşir Atalay   2007-2011

Osman Güner  2011-2011

İdris Naim Şahin 2011-

 

[5] Vahit Melih Halefoğlu  1983-1987

Mesut Yılmaz   1987-1990

Ali Bozer  1990-1990

Ahmet Kurtcebe Alptemuçin   1990-1991

Safa Giray  1991-1991

Hikmet Çetin  1991-1994

Mümtaz soysal   1994-1994

Murat Karayalçın   1994-1995

Erdal İnönü   1995-1995

A.Coşkun Kırca   1995-1995

Deniz Baykal   1995-1996

Emre Gönensay   1996-1996

Tansu Çiller  1996-1997

İsmail  Cem  1997-19999   1999-2002

Şükrü Sina Gürel   2002-2002

Yaşar Yakış  2002-2003

Abdullah Gül  2003-2007

Ali Babacan   2007-2009

Ahmet Davutoğlu  2009-2011  2011-

 

[6] Korg. Burhanettin Bigalı  1981-1986

Korg. Hayri Ündül   1986-1988

Korg. Teoman koman  1988-1992

Sönmez Köksal   1992-1998

Şenkal Atasagun   1998-2005

Emre Taner  2005-2010

Hakan Fidan   2010-

 

www.rizgari.com

Posted in: tirki

Comments

There are currently no comments, be the first to post one!

Post Comment

Name (required)

Email (required)

Website

Konferansa Pirsgirêka Kurd li Tirkiyê
İsmail Beşikçi
Tirkiyê derbarê Pirsgirêka Kurd de zêdetirîn mijara ku tê qisetkirin ‘çareserî’ ye. Bêguman her tim kurd li ser ‘çareserî’yê diaxifin, kurd ‘çareserî’yê munaqeşe dikin. Lêbelê beriya ‘çareserî’yê pêwîst...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3599)


Êdî Kurd Dîroka Kurdan Dinivîsin
İsmail Beşikçi
Yek ji encamên girîng ên şerê çekdarîyê ev e ku, di nêv kurdan de hîşyarbûneke manewî daye destpêkirin. Rastîya wê, ew proseya ku ji salên 1960î de zîl dabû li dema şerî û piştî wî hê bêhtir geş bû, belav bû û kok berda erdê. Di roja îroyîn de li nêv...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3639)


Bûyera Dr. Friçê Duyem
İsmail Beşikçi
Di manşeta rojnameya Hürriyetê ya roja 21 pûşper 2007 de nûçeyek hebû. Sernavê nûçeya nûçegihan Özgür Ekşiyî “Lobîcîyê Veşartî Hat Eşkerekirin” e. Taner Akçamê ku li Zanîngeha Minnessota profesorê dîrokê ye, eşkera kirîye ku, ew kesê ku e...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3850)


Têgihîştinên Neteweperweriyê
İsmail Beşikçi
Dema ku pesnên neteweperweriya tirkî didin, pê re jî bona wê bizava neteweperweriyê ku di nav kurdan de aj dide, dibêjin “cudaxwaz e”, “paşverû ye”, “nîjadî ye” û hwd. e, bi vî awayî ev bizav tê xirabkirin. [Dibêji]...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3304)


Komeleya Piştgirîya Jiyana Nûjen Çi Dide Kurdan?
İsmail Beşikçi
Li Tirkiyeyê demokratîkbûn pirseka girîng e. Beşdarîya bo Yekîtîya Ewropayê û pêkanîna demokratîkbûnê, amanceka bingehîn a hukûmetan e. Wekî mînak, hukûmeta Partîya Edalet û Pêşveçûnê (AKP) carînan behsa vê amancê dike. Demokratîkbûn jî, ji rûyê polî...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3494)


Li Ser Têgeha “Ez kurd im, lê ne kurdçî me”
İsmail Beşikçi
Beşek ji kurdên ku vê sloganê tînin zimên, li hemberî vê şîroveyê jî derdikevin; dixebitin bidin zanîn ku em ji bo kurdan gelek tiştî dixwazin. Dibêjin, “Ez ne kurdçî me lê ji bo kurdan gelek tiştî dixwazim…” Dîsan dibêjin, “...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3800)


Pirsa Sereke Di Pirsgereka Kurd de
İsmail Beşikçi
Di vê axiftinê de ez dê hewl bidim xwe da ku li ser vê mijara bingehîn rawestim. Qonaxa bingehîn a dîrokî ku Pirsgirêka Kurd jê hasil bûye, qonaxa Şerê Cîhanê yê yekemîn e, yanî qonaxa pevçûna parvekirinê û piştî wê ye ku meriv dikare bi kurtahî bibê...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3955)


Têgihiştina di Derbarê Kurdan de, Têkilîyên Leşker û Hikûmetê
İsmail Beşikçi
Tirkîye, dewleteke xwedî îdeolojîya fermî ye. Di dewletên ku xwedî îdeolojîya fermî de tu cûdahîya dewlet û hukûmetê tune ye. Di îdarekirina dewletên wiha de, di dereca yekemîn de, yê ku biryar dide û birê ve dibe, sazîyên paraztin û meşandina îdeolo...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3525)


Sîstema Dewşîrme
İsmail Beşikçi
Di vê helwestê de, bi raya min sedema sereke, pirsgirêka mulk e. Gelê herêmê, mirovên ku herêmê xuya ne, xwedî mulk in. Weke mînak erdê gelekan heye. Jiber vê  yekê jî li ser gel bandoreke wan eşkere heye. Yekî ku li herêma xwe xwedî erdekî pir ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3463)


Têgihiştin û Nîqaşên di Derbarê Pirsgirêka Kurdan de
İsmail Beşikçi
Taybetmendîya vê pêvajoyê ya herî girîng, ew e ku dewlet û hikûmet qet xwe rexne nake û bi paşeroja xwe re hevrû nabe. Ez bawerim dewlet û hikûmet di vê mijarê de bi himet in. Dewlet û hikûmet plan dikin bêyî ku xwe rexne bikin, bêyî bi paşeroja xwe ...
Hejmara şirova (0)   Lê nerin (3291)


Page 1 of 4First   Previous   [1]  2  3  4  Next   Last   
123movies